İsrail - Filistin konusunu bir de benden dinler misiniz?

Son yıllarda ırkçılıkla suçlananlar “Yahudilere karşıyız” demeye utanır olmuşlar, Siyonizme hayır sloganına sarılmışlar! Oysa Siyonizme hayır dediğiniz anda, Israil’in varoluş hakkını da yadsımış olursunuz. Yani Siyonistlerin BM kararıyla kurduğu ve Türkiye’nin (oylamada Arap ülkeleriyle beraber önce HAYIR deyip) de 1949 da tanıdığı İsrail Devleti’ne hayır demiş olursunuz.

Hangi İsrail Devleti? Kuruluşunda ve bugün aralarında dindar, ateist, deist ve Siyonistlerin bulundugu, nüfusunun %25 ini azınlıkların teşkil ettiği İsrail Devleti'ni.

(İsrail’in %18’i Müslüman, %7’si Hristyan –Rusya’dan gelen Hristyanlar dahil-)

Filistin konusu nedeniyle, sınırları tartışmak isteyenler ve Gazze Operasyonu mezalimini yanıt vermek isteyenler hemen klavyeye sarılmadan isterseniz tarihe bir bakalım.

Zamanı olanların Ayşe Hür’ün, Ortadoğu tarihiyle ilgili bugünkü uzun yazısını
http://taraf.com.tr/makale/9554.htm
okumadan önce anlatacaklarımı dinlemesini öneririm.

İçinde her türlü din ve milletlerin tarihte yaşadığı bu toprakların adını kendine maleden Filistin Milleti diye bir şey yoktur. Filistin Halkı vardır. Bunu yalnız ben degil, FKÖ ileri gelenleri söyledi. Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Zuheir_Mohsen 

FKÖ – Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi Zuheir Mohsen’e gore “Filistin Halkı” aslında taktik bir icat !

FKÖ – Filistin Kurtuluş Örgütü’nde 1971-1979 arası İcra Komitesi üyeliği yapmış olan Zuheir Mohsen’in, 1977 yılında Hollanda’daki TROUW gazetesine verdiği mülakatta söyledikleri:

"Filistin halkı diye bir şey yoktur. Bir Filistin devletinin yaratılması sadece Arap birliğinin sağlanması ve İsrail ile olan mücadelemizin devamı için bir araçtır. Hakikatte, günümüzde Ürdünlüler, Filistinliler, Suriyeliler ve Lübnanlılar arasında bir fark yoktur.

Günümüzde bir Filistin halkının varlığından söz ediliyorsa bu sadece siyasi ve taktik nedenlerdendir. Zira, Arap milli menfaatleri, Siyonizm’e karşı çıkabilmek için özgün bir Filistin Halkının öne sürülmesini gerektirmektedir.

Taktik sebepler yüzünden, belli sınırlara sahip olan egemen Ürdün devletinin Haifa veya Jaffa üzerinde hak iddia etmesi mümkün değildir. Ancak bir Filistin’li olarak şüphesiz, Haifa, Jaffa, Beer-Sheva ve Jerusalem’i talep edebilirim. Mamafih, Filistin’in tümü üzerindeki haklarımızı elde ettiğimiz anda Filistin’i Ürdün’le birleştirmek için bir dakika bile beklemeyeceğiz !”

Arap milliyetçiliği konusunu kendilerine her nedense bayrak edinmiş olan bazı TC vatandaşları bu gerçeği Türk kamuoyuyla paylaşmak bir yana, karartmak için ellerinden geleni ardlarına koymazlar.

İsterseniz bir de Filistinli Arap lider Prof. Azmi Başara 2-3 yıl önce ne demiş okuyun ;

http://www.israelnationalnews.com/News/News.aspx/134659 (Ingilizce link)

Filistin ulusu diye bir ulus yoktur, Bati kolonyalizimi'nin bir icadıdır.
Arap ulusu vardır.
Filistin, 19 yy. sonuna kadar Büyük Suriye'nin güney kesimiydi.

Video: http://www.youtube.com/watch?v=P3n5-yG-6dU

1947 de Yahudilere devlet kurma izni verildiği gibi , o topraklarda oturan Araplara da verildi. Ancak tüm Arap ülkeleri İsrail’e savaş açınca Filistinlilerin topraklarını Ürdün işgal etmiştir.

O Ürdün ve Suriye ki, İngilizlerin kendilerine hediye ettiği topraklarda devlet kuranlar. Ve binlerce Filistinliyi katledip, vatandaşlıktan atan (Mısır dahil) Arap ülkeleri.

Şimdilik bunlarla yetinin Gazze konusuna da yakında yanıt vermeye çalışayım.
 
Saygılarımla
Menteş Azuz


17 Ocak 2010 19:13 tarihinde nicola sa'afin <givara_geneen@yahoo.com> yazdı:
Bir Filistinli olarak buradaki ve daha önce yollana Tevrat mevzusunda kavramlar karmaşasına katkıda bulunmak isterim. Daha önce yazmış olduğum bir makale sizlerle paylaşmak istedim, belki tekrar bu konu üzerinde daha fazla hassas davranılır umuduyla.
 
Hep beraber siyonizme hayır, antisemitizme hayır diyebilecek miyiz? 27 Ekim 2009
Hep beraber siyonizme hayır, antisemitizme hayır diyebilecek miyiz?
 
Hep beraber siyonizme hayır, antisemitizme hayır diyebilecek miyiz? 27 Ekim 2009
Yıllar önce “Getto” adlı oyunu kaleme alan İsrailli yazar Sobol ile yazışma sürecim aklıma geldi. Bir Filistinli olarak ‘ben muhalif bir Yahudiyim’ diyen bir İsrailli ile nasıl bir tartışma zemini yaratabilirim diye bir hafta süren tedirginliğimi anımsadım… Ve en sonunda elim kalemi aldığında: “Hep beraber Siyonizme hayır, antisemitizme hayır diyebilecek miyiz?” cümlesi çıkıverdi.

Ayrılık dizisi ile ilgili, Şalom Gazetesinde yayınlanan “Ayrılık Zamanı” makalesini okuyunca, bir yanlışın yanlış üzerine bindiğini fark ettim. Makale, dizinin Yahudi düşmanlığına yol açma tehlikesiyle başlarken, makalenin sonunda yazar, Yahudi düşmanlığının somutlanması, İsrail-Türkiye ilişkilerinin kesilmesinde bulur. Antisemitizm ile anti-Siyonizm kavramlarının karıştırılması, sadece İslami kesimlerde değil, Yahudi kesimlerde de bulunması şaşırtıcı olmalı. Belki de, her iki tarafta, özellikle karışmasını isteyenleri bir şekilde uyarmayı dert edinmem, Filistinli olmam itibarıyla, pek garip olmaz diye düşündüm.

Ayrılık dizisi savunuculuğu yapmak için yazmıyorum elbet, aksine, dizide bulunma ihtimali[1] olan antisemitizme karşı nasıl harekete geçebiliriz diye bir yöntem önermek için kalemi aldım elime. Tabii, bir başka neden de “Leonard Cohen Tel Aviv`e gitme” diyenlerin arasında olmam ve Haymi Behar’ın yazdığı “Ayrılık Zamanı” makalesindeki “nerdesiniz” sorusuna[2] cevap oluşturabilir miyim kaygısı.

İsrail dünya Yahudilerini temsil ediyorsa “Jewish Voice for Peace” (Barış için Yahudilerin Sesi) ya da “International Jewish Anti-Zionist Network” (Uluslararası Anti-Siyonist Yahudiler Ağı) gibi çeşitli İsrail karşıtı Yahudi grupları ne olarak sınıflandırmamız gerek? Yahudi düşmanlığını bitirmenin bir yöntemi dünya Yahudilerinin Siyonizme ve İsrail’in yasadışı uygulamalarına karşı çıkmak olmalıdır diyenler? Ya da Ilan Pappe ve Neve Gordon gibi İsrail pasaportlu Yahudilerin “İsrail’i boykot edin, gerekirse bizi de boykot edin” söylemini nereye yerleştirmemiz gerek?

Filistinlilerin haklarını savunmak uğruna Yahudi düşmanlığını kışkırtmak doğru olmadığı gibi İsrail’i savunarak Yahudi düşmanlığına karşı çıkmanın da yanlış bir yöntem olduğu kanaatindeyim. Kürt halkına eziyet edip, Ermeni aydınları öldürüp “ezilen Filistin halkının yanındayım” demek ne kadar ikiyüzlülükse İsrail’i savunarak (ilişkilerin kesilmesini doğru bulmayarak[3]) Filistinli mültecilerin dönüş hakkını, Filistinlilerin bağımsız bir ülke kurma hakkını, yerleşim bölgelerinin olmadığı bir toprakta yaşama hakkını görmezden gelip “ezilen Yahudi halkını” savunmak da o kadar ikiyüzlülük olmalı. Asıl yapılması gereken açık ve nettir; ikisine de karşı çıkmaktır. Yani Siyonizme hayır derken antisemitizme de hayır demek; ya da tersi.

Filistinli mültecilere haksızlık olacağı düşüncesiyle İsrail vatandaşı olmayan Yahudileri kutlama ve desteklemenin, Filistinlilerin haklarını savunmanın önemli bir yöntemi olduğunu savunduğum gibi, Yahudi halkını savunmanın, İsrail'in yasadışı ihlallerini durdurmakla (ya da Siyonizm ile Yahudiliğin farklı olduğunu vurgulamakla) önemli bir başarıya ulaşacağını düşünüyorum. Türkiye Yahudilerinin İsrail-Türkiye ayrılığını savunmasının Türkiye halkları ile Türkiye'de yaşayan Yahudiler arasındaki ayrılığın kapanmasında önemli bir adım olacağı kanaatindeyim.

Yazdıklarım Haymi Behar’ı incitmek için değil kendisine bir çağrı ulaştırmak içindir. Bu meseleyi daha ayrıntılı konuşmak gerek, biraz daha fazla kafa yormak, öteki ile olan diyalogumuzu geliştirmek. Belki her iki halka bir faydası dokunur, belki hep beraber TRT önünde (dizide antisemitizm vurgusu varsa) ve de Dışişleri Bakanlığı önünde “Siyonizme son; Antisemitizme son” yazılı bir pankartın arkasında kol kola yürüyebiliriz.

Dipnotlar:

[1]. Makalede, dizinin nasıl bir Yahudi düşmanlığı yarattığından bahsedilmediği için ‘ihtimal’ olarak kalması gereklidir diye düşünüyorum.

[2] “Gerçekten, nerede o “hepimiz Ermeniyiz” diyenler? Leonard Cohen’in kapısında Tel Aviv’de konser vermesin diye boğaz patlatanlar, o açılımcı hümanist, demokrat aydınlar, her fırsatta sokaklara dökülen sözde sivil gençler?” Ayrılık Zamanı makalesinden alıntı.

[3] “Gelelim Türk-İsrail ilişkilerine… Velev ki iki ülke arasındaki güvenliğe dayalı stratejik ilişki son bulmuş, Türkiye makas değiştirmiş ve nihayet İsrail “hak ettiği tokadı” yemiş olsun, o zaman İsrail’i devletlerin ötekisi yapan, ulusların Yahudisine dönüştüren bir yayının ne amaç taşıyor? Bu dizi Ortadoğu’da barışa nasıl katkı sağlar? Yoksa amaç yaklaşan ayrılık zamanını haber vermek midir?” Ayrılık Zamanı makalesinden alıntı.

* Bu yazı, Türkiye’deki Yahudi cemaatinin yayınladığı Şalom gazetesinde yayınlanan Ayrılık Zamanı başlıklı makaleye, Türkiye’de yaşayan bir Filistinlinin cevabıdır. Söz konusu makaleye şu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.salom.com.tr/news/detail/13323-Ayrilik-zamani.aspx


 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.