[anadoluhaber:37411] ARKADAŞLAR. ÇEVRE VE TÜKETİCİ HAKLARINI KORUMA DERNEĞİ GENEL BAŞKANI GAZETECİ YAZAR VE İKTİSATÇI MUSTAFA GÖKTAŞ KUARAN DAKİ RUM SÜRESİNDEN DE ÖRNEK VEREREK BİR ÇEVRE MAKALESİ YAZMIŞ. İŞTE O MAKALESİ:

Ye iç gül oyna, Kimin umurunda bu DÜNYA!

 

Değerli arkadaşlar,

Yaşım sene itibariyle 46 oldu. Temmuz ayında nasipse 46 yaşına gireceğim. Bu ömrümün tam 36 senesi Toplum, çevre, insanlık, canlılar için verdiğim mücadele ile geçti. İnsanlar anlaşılmaz bir tutum ve davranış içindeler. Umarsız, hoyrat, bana neci, kime neci, aman sendeci, aklı almaz tavırlar. Bu tavır ve davranışların değişmesi için Tam 36 senemi verdim. Herkes eğlenirken ben çalışıyordum.

Hızarda sandık çaktım. Kaportacıda saç dövdüm. Kaynakçıda demir kaynattım. Simit sattım. Tekel Büfesinde çalıştım. Muhasebeci çıraklığı yaptım. Emlak çıda çalıştım. Yapı kooperatiflerinin merkezlerinde çalıştım. Matbaada çalıştım. Gazetede çalıştım. Ama 10 yaşından beri girdiğim piyasada hem iş hayatında çalıştım hem okulumu bırakmadım okudum. Hayatımın her noktasında ise cemiyete, topluma, insanlara, canlılara, çevreye, doğaya faydalı olmaya özen gösterdim.

Değerli arkadaşlar,

Siyasete atıldığım günlerde de aynı şekilde aynı heyecan ve ruhla çalıştım. Ama benin ruhumda ve bilgimde kimse bulamamanın eksikliği ile çok sıkıntı çektim. Devrin adamı olmak, yalaka, yağdanlık, fırıldak olmak, kim güçlü ise onun yanında yer almak sanatı olmuş siyaset… Yapamadık. Yapamazdık. Mizacımıza ters.

Neyse.

Şu anda bu satırları size yazarken ben Japonya’nın yolunu tutmuş olacağım.

Altın Orkide’yi Türk milletine, ÇETKODER olarak kazandırdım. Büyük bir mutluluk... Bunu sizler ile paylaşmak ise ayrı bir şereftir.

Benimle ilgili daha fazla bilgi isterseniz,  http://groups.google.com.tr/group/mustafa-gokta  bana ait yazışma gurubudur. Ana sayfasını lütfen ziyaret ediniz.

Değerli arkadaşlar,

Ben tüm zamanımı ÇEVRE ve TÜKETİCİ hususuna ayırıyorum.

İşi gücü bıraktım.

Sağlığım el verdiğince Çevre Ve Tüketici hususunda çalışmalar yapıyorum.

24 saat telefonum açık ve bir yandan derdi sıkıntısı olana cevap veriyorum, diğer yandan faaliyet yapıyorum.

Bakın Haiti’deki deprem dünyayı yasa boğdu.

Hatırlayın bizdeki depremleri, sel ve su baskınlarını… Çığ ve erozyon olaylarını, toprak kaymalarını… Allah (cc) kimseye acı vermesin, acı yaşatmasın.

Ama bizde biraz daha tedbirli, bilinçli, akıllı, ahlaklı, duyarlı kullanmalıyız, doğa ve çevreyi.

Denizin kenarında bina yapmanın, yapılaşmanın ne anlamı var?

Dere içinde ve kenarında ev yapmanın, yapılaşmanın ne anlamı var?

Ormanı talan etmenin, ettirmenin ne anlamı var?

Sazlıkları yok etmenin, göllerin kenarını işgal etmenin, dere yataklarını doldurmanın ne anlamı var?

Sahte mendirekler ile kıyı kenar çizgilerini bozarak yapılaşmanın ne anlamı var?

Doğada yaşayan canlıları (kedi, köpek) itlaf etmenin, onları yok etmenin ne anlamı var?

Doğada bulunan diğer canlılara yaşama hakkı tanımayarak, onların yaşamlarını ellerinden almamızın ne anlamı var?

Kullandığımız zirai ilaç ve kimyasal maddeler ile yok ettiğimiz doğadaki canlıları düşünün.

Ve bu olan bitenlerin kime ne faydası var?

Bir düşünün…

Küresel ısınma, küresel kirlenme neyin eseri?

Ve bu işin sonu nereye gidiyor?

Bu hor, bilinçsiz, umarsız kullanım (tüketimin) sonu nereye varacak?

Elhamdülillah ben Müslüman’ım. Olmayana da saygılıyım. Tüm Dinlerde çevreye ve doğaya saygı, Allah’ın halk ettiği ve yarattığına saygı sevgi, koruma vardır. 

Hani nerede? Kim uyguluyor, kim bu konuda hassas ve duyarlı davranıyor?

Boş…

Varsa yoksa PARA, dünyadaki yaşam kaygısı. Oysa bu dünya yalnız bizim değil. O doğadaki her canlının ortak malı. Onu korumak, kollamak, bizden sonraki nesillere bırakmak hepimizin görevi... Yazık günah.

Bakın Kuran’da çevre ile ilgili ayetler var.

Rum süresi 41. ayette şöyle buyruluyor;  ‘Çevreyi çürüten insanoğluna bazı sonuçlar tattırılacaktır.’  Bakın yüzyıllar evvel bu husus kutsal kitapta işlenmiş.

Hava kirliliği, deniz kirliliği, doğa ve çevre kirliliği, görüntü kirliliği, gürültü kirliliği korkunç boyutta. Bu kirlilikten dolayı nice canlıların yaşamları kayboluyor.

Ozon tabakası dediğimiz tabaka inceldi.

Giderek yok oluyor.

Bu işlerin tek sorumlusu biz insanlarız.

Hor, bilinçsiz, acımasız, israf içinde tüketiyoruz.

Her şeyi.

Doğayı da, Dağı, Denizi, gölü, sulak alanı, akarsuyu, ağacı, yeşil bitki örtüsünü her şeyi..

Rum süresi 41. ayette şöyle buyruluyor;

"İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozgun çıktı. Yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır ki vazgeçsinler.” İşte Kuran öyle müthiş bir Kitap`tır ki kendi devrinde olmayan bilgileri, bilinçlenme gereğini, geleceğin sorunlarını da belirtir. Ekolojik dengeyi kendi elleriyle bozan insan yaptıklarını düzeltmek ve kendi kendini sorgulamak durumundadır. Allah, Kuran aracılığıyla tüm insanlığı bu konuda da uyarmıştır.

Tabi kimin umurunda?

Şimdi Ben Allah dedim, Kuran dedim, Müslüman dedim diye belki GERİCİ yobaz bile ilan edilirim.

O edenlere bende buradan sesleniyorum: ‘hadi oradan be.. Gidin başka bahçeye…’

Değerli arkadaşlar,

Salı günü Türkiye’de cennet vatanımda ve Akdeniz’in incisi Mersin’deyim. Akşamı ise Elazığ da bir konferans vereceğim.

Saygı ve sevgilerimle…

BARIŞ – SEVGİ – SAYGI hepimizin olsun…

 

MUSTAFA GÖKTAŞ

GAZETECİ YAZAR VE İKTİSATÇI

ÇEVRE VE TÜKETİCİ HAKLARINI KORUMA DERNEĞİ (ÇETKODER)

GENEL BAŞKANI

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.