[anadoluhaber:38066] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

[anadoluhaber:38040] ÜCRETSİZ MİMARİ VE İÇ MİMARİ TASARIMI KURSU

Posted: 23 Feb 2010 11:29 AM PST

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINDAN ONAYLI SERTİFİKA

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI,

İL ÖZEL İDARESİ VE İST. TİCARET ODASI

İŞBİRLİĞİNCE DÜZENLENEN

(ÖZİMEK)

 MİMARİ VE İÇ MİMARİ

TASARIMI KURSU

 

İÇ MİMARİ,TASARIM:

*TASARIM ÖGELERİ

*ORAN VE ORANSAL İLİŞKİLER

*DENGE VE UYUM

*SİMETRİ, ASİMETRİ

*RİTM, VURGU

*RENKLER, TEMEL RENK BİLGİSİ

*DONATI ELEMANLARI

*PLAN KESİT VE CEPHE GÖRÜNÜŞLERİ

*KAT PLANLARI

MOBİLYA TASARIMI:

*SALON VE OTURMA ODASI MOBİLYALARI

*YEMEK ODASI MOBİLYALARI

*ÇALIŞMA ODASI VE BÜRO MOBİLYALARI

*GENÇ VE ÇOCUK ODASI MOBİLYALARI

*MOBİLYA SANAT TARİHİ

*MUTFAK DEKORASYONU

MEKANLARIN DÜZENLENMESİ:

*PLAN KESİT ÇİZİMLERİ

*CEPHE GÖRÜNÜŞ ÇİZİMLERİ

*İŞ YERLERİ DEKORASYONU

KURSTAN HİÇBİR ŞEKİLDE ÜCRET İSTENMİYECEKTİR.

*Kurslar MİLL EĞİTİM BAKANLIĞI, İL ÖZEL İDARESİ

VE İSTANBUL TİC.ODASI İşbirliğince düzenlenmektedir.

*Kursun verileceği yer: ERKAN AVCI END. MESLEK LİSESİ.

*Adres: Kültür Sokak no: 3 Bahçelievler /İSTANBUL

(Bahçelievler Metro durağı arkası)

*Katılım şartı:16 yaş üzeri herkes katılabilir.

*Kursa devam zorunluluğu vardır.

*Kursun başlama tarihi: 15 Mart 2010

*Kursun süresi:320 saat

*Akşamları 18.10 -21.00 Arası haftada 5 akşam.

(pazartesi-Salı-Çarşamba-Perşembe-Cuma)

**İletişim:mail gruplarına kapalıdır,özelden yazınız.

**Tel: 0542 208 63 65

**Mail: kursbilgisi@gmail.com

**Adres rehberi: http://www.panoramio.com/photo/6168165


--
__________________________________
-----------------------------------------------------------
İSTANBUL/BAHÇELİEVLER
ERKAN AVCI MESLEK LİSESİNDE
AÇILACAK İSİMEK KURSLARINDAN HABERDAR
OLMAK İSTİYORSANIZ
BU GRUBA ÜYE OLUN:

Grubun adresi Geçerli web adresi:
http://groups.google.com.tr/group/mesl-egt-krs
Geçerli e-posta adresi:
mesl-egt-krs@googlegroups.com


--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38031] ÜCRETSİZ MİMARİ VE İÇ MİMARİ TASARIMI KURSU

Posted: 23 Feb 2010 11:25 AM PST

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINDAN ONAYLI SERTİFİKA

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI,

İL ÖZEL İDARESİ VE İST. TİCARET ODASI

İŞBİRLİĞİNCE DÜZENLENEN

(ÖZİMEK)

 MİMARİ VE İÇ MİMARİ

TASARIMI KURSU

 

İÇ MİMARİ,TASARIM:

*TASARIM ÖGELERİ

*ORAN VE ORANSAL İLİŞKİLER

*DENGE VE UYUM

*SİMETRİ, ASİMETRİ

*RİTM, VURGU

*RENKLER, TEMEL RENK BİLGİSİ

*DONATI ELEMANLARI

*PLAN KESİT VE CEPHE GÖRÜNÜŞLERİ

*KAT PLANLARI

MOBİLYA TASARIMI:

*SALON VE OTURMA ODASI MOBİLYALARI

*YEMEK ODASI MOBİLYALARI

*ÇALIŞMA ODASI VE BÜRO MOBİLYALARI

*GENÇ VE ÇOCUK ODASI MOBİLYALARI

*MOBİLYA SANAT TARİHİ

*MUTFAK DEKORASYONU

MEKANLARIN DÜZENLENMESİ:

*PLAN KESİT ÇİZİMLERİ

*CEPHE GÖRÜNÜŞ ÇİZİMLERİ

*İŞ YERLERİ DEKORASYONU

KURSTAN HİÇBİR ŞEKİLDE ÜCRET İSTENMİYECEKTİR.

*Kurslar MİLL EĞİTİM BAKANLIĞI, İL ÖZEL İDARESİ

VE İSTANBUL TİC.ODASI İşbirliğince düzenlenmektedir.

*Kursun verileceği yer: ERKAN AVCI END. MESLEK LİSESİ.

*Adres: Kültür Sokak no: 3 Bahçelievler /İSTANBUL

(Bahçelievler Metro durağı arkası)

*Katılım şartı:16 yaş üzeri herkes katılabilir.

*Kursa devam zorunluluğu vardır.

*Kursun başlama tarihi: 15 Mart 2010

*Kursun süresi:320 saat

*Akşamları 18.10 -21.00 Arası haftada 5 akşam.

(pazartesi-Salı-Çarşamba-Perşembe-Cuma)

**İletişim:mail gruplarına kapalıdır,özelden yazınız.

**Tel: 0542 208 63 65

**Mail: kursbilgisi@gmail.com

**Adres rehberi: http://www.panoramio.com/photo/6168165


--
__________________________________
------------------------------------------------------------
İSTANBUL/BAHÇELİEVLER
ERKAN AVCI MESLEK LİSESİNDE
AÇILACAK İSİMEK KURSLARINDAN HABERDAR
OLMAK İSTİYORSANIZ
BU GRUBA ÜYE OLUN:

Grubun adresi Geçerli web adresi:
http://groups.google.com.tr/group/mesl-egt-krs
Geçerli e-posta adresi:
mesl-egt-krs@googlegroups.com


--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

Uzak Haber

Posted: 23 Feb 2010 11:23 AM PST

 

 

ABDli müslümanlar çocuklarını evde eğitiyor-FOTO

Ayrımcılıktan muzdarip Amerikalı müslüman aileler, evde eğitim seçeneğini kullanıyor.

Salı, 23 Şubat 2010 09:40

 

Dünya Bülteni/Haber Merkezi

Amerika'daki müslüman aileler arasında evde eğitim hakkını kullananların sayısının gün geçtikçe arttığı ifade edildi. Washington Post gazetesinde yer alan bir habere göre, Müslümanlara yönelik 'rahatsız edici' tavırların artması ve okullarda artan ayrımcılığın yanısıra, çocuklarının daha ciddi bir İslami eğitimden geçmesini isteyen müslüman aileler, ABD'de uzun süredir velilere tanınan bir hak olan 'evde eğitim' seçeneğini kullanıyor.

evdeegitim3.jpg

Bu ailelerden biri, Meksika asıllı bir müslüman olan Priscilla Martinez'in ailesi.. Kendisi de bir öğretmen, müdür ve rehberlik danışmanı olan Martinez, yaşları iki ile 12 arasında değişen altı çocuğunu "amentü" ile matematik, dilbilgisi ve fen derslerinin yer aldığı bir müfredatla evde eğitiyor.

evdeegitim2.jpg
Washington'da yaşayan Martinez, son beş yılda evlerini birer okula çeviren müslüman ailelerin sayısında bir patlama olduğunu söylüyor. Amerika'da evde eğitim gören çocukların sayısı yaklaşık 2 milyon, ve bu çocukların büyük bölümünü okullardaki müfredatı beğenmeyen Hıristiyan ailelerin çocukları oluşturuyor. Ulusal Eğitim Araştırma Enstitüsü başkanı Brian Ray, "daha güçlü akademik eğitim, aile ile daha fazla zaman ve sosyal etkileşim, güvenli bir ortam sağlama isteği, çocuklarına kendi değerleri, inançları ve dünya görüşlerini aktarma" gibi amaçların bu seçimde rol oynadığını anlatıyor.

amerikaliogrenciler.jpg
Müslüman ailelerin, İslami okulların uzaklığı ya da ücretlerinin fazlalığı nedeniyle de evde eğitim seçeneğini değerlendirdikleri ifade ediliyor.

HAFIZ BİR İNGİLİZ EDEBİYATI ÖĞRENCİSİ

Evde eğitim seçeneğini uzun zaman önce uygulamaya sokan bir çok müslüman aile, ABD'ye çocuklarının daha iyi bir eğitim görmesi için gelen bir çok müslüman göçmenden ilk başlarda tepki görmüş. Evde eğitilen çocukların yeterli bilgi donanımı kazanamayacağını düşünen bu kişilere en iyi cevabı verdiklerini düşünen Sanober Yakup ise, oğlu Said'i örnek gösteriyor.

namaz-cocuk.jpg

13 yıl önce Pakistan'dan Amerika'ya gelen Yakup ailesinin büyük oğlu Said, tüm eğitimini evde almış, hafızlığını tamamladığı yıl George Mason Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı eğitimi almaya başlamış. "Bize garip olduğumuzu söyleyenler şimdi Said'le gurur duyduklarını anlatıyor" diyen Yakup, çocuklarının her gün okul dersleri dışında yaklaşık iki saat Kuran eğitimi gördüğünü söylüyor. Çocuklar bilim projeleri için evlerinin yakınlarındaki parklara çıkıyor, araştırmalarını doğal ortamda yapıyor.

dogadaders.jpg

HELAL YEMEK SORUNU
Han ailesinin evde eğitim seçeneğini gündeme almasına, dört yıl önce bir anaokulu öğretmeni ile yaşadıkları sorun neden olmuş. Okulda verilen dışında yiyecek getirmesi yasaklanan küçük oğullarının dini hassasiyetlerinin gözardı edilmesi ve Noel, Cadılar Bayramı ya da doğum günü partileri gibi "küçük ama önemli sorunlar", Zakia Han'ın evini bir okula dönüştürmesiyle çözümlenmiş.

cami-amerikalicocuklar.jpg

Müslüman aileler, çocuklarının sosyal hayata katılımını sağlamak, ve diğer çocuklarla iletişimi sağlam tutmak için ise, özellikle kütüphanelerde ve özel merkezlerde verilen sanatsal çalışmaları, kültürel gezileri takip ediyor.

sanatdersi.jpg

amerika-musluman-cami.jpg

 

[anadoluhaber:38036] ÜCRETSİZ MİMARİ VE İÇ MİMARİ TASARIMI KURSU

Posted: 23 Feb 2010 11:18 AM PST


MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINDAN ONAYLI SERTİFİKA

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI,

İL ÖZEL İDARESİ VE İST. TİCARET ODASI

İŞBİRLİĞİNCE DÜZENLENEN

(ÖZİMEK)

 MİMARİ VE İÇ MİMARİ

TASARIMI KURSU

 

İÇ MİMARİ,TASARIM:

*TASARIM ÖGELERİ

*ORAN VE ORANSAL İLİŞKİLER

*DENGE VE UYUM

*SİMETRİ, ASİMETRİ

*RİTM, VURGU

*RENKLER, TEMEL RENK BİLGİSİ

*DONATI ELEMANLARI

*PLAN KESİT VE CEPHE GÖRÜNÜŞLERİ

*KAT PLANLARI

MOBİLYA TASARIMI:

*SALON VE OTURMA ODASI MOBİLYALARI

*YEMEK ODASI MOBİLYALARI

*ÇALIŞMA ODASI VE BÜRO MOBİLYALARI

*GENÇ VE ÇOCUK ODASI MOBİLYALARI

*MOBİLYA SANAT TARİHİ

*MUTFAK DEKORASYONU

MEKANLARIN DÜZENLENMESİ:

*PLAN KESİT ÇİZİMLERİ

*CEPHE GÖRÜNÜŞ ÇİZİMLERİ

*İŞ YERLERİ DEKORASYONU

KURSTAN HİÇBİR ŞEKİLDE ÜCRET İSTENMİYECEKTİR.

*Kurslar MİLL EĞİTİM BAKANLIĞI, İL ÖZEL İDARESİ

VE İSTANBUL TİC.ODASI İşbirliğince düzenlenmektedir.

*Kursun verileceği yer: ERKAN AVCI END. MESLEK LİSESİ.

*Adres: Kültür Sokak no: 3 Bahçelievler /İSTANBUL

(Bahçelievler Metro durağı arkası)

*Katılım şartı:16 yaş üzeri herkes katılabilir.

*Kursa devam zorunluluğu vardır.

*Kursun başlama tarihi: 15 Mart 2010

*Kursun süresi:320 saat

*Akşamları 18.10 -21.00 Arası haftada 5 akşam.

(pazartesi-Salı-Çarşamba-Perşembe-Cuma)

**İletişim:mail gruplarına kapalıdır,özelden yazınız.

**Tel: 0542 208 63 65

**Mail: kursbilgisi@gmail.com

**Adres rehberi: http://www.panoramio.com/photo/6168165

--
_________________________________
----------------------------------------------------------
İSTANBUL/BAHÇELİEVLER
ERKAN AVCI MESLEK LİSESİNDE
AÇILACAK KURSLARDAN HABERDAR OLMAK İSTİYORSANIZ
BU GRUBA ÜYE OLUN:


Grubun adresi Geçerli web adresi:
http://groups.google.com.tr/group/mesl-egt-krs
Geçerli e-posta adresi:
mesl-egt-krs@googlegroups.com


--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38035] SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİM... BİRBİRİNDEN ENFES HABERLER... TIKLAYIN, YORUM YAPIN... SAYGILARIMLA...

Posted: 23 Feb 2010 10:33 AM PST

TARİHİ ESERLERİ ÇALDILAR... AMAN DİKKAT...
 
PASAPORTUN EN PAHALISI BİZDE
 
TELEFONUMUZ DİNLENMİŞ
 
4 YENİ KELEBEK TÜRÜ
 
ÇETKODER DEN YASAL HAKLAR KONFERANSI
 
10 AY SONRA HAKİM KARŞISINDA
 
HELİN AVŞAR
 
MİĞRENE BOTOKSLU ÇÖZÜM
 
BAŞKAN YGENİ NE YAPTI
 
BÖYLE ŞAKA MI OLUR
 
ŞİMDİ DE MODA ÜÇ BOYUTLU
 
EMNİYETDE ÇÜRÜK ELMALAR AYIKLANDI
 
AİHM ACZMENDİLERİ HAKLI BULDU
 
BİR BOYKOT DA ONDAN
 
SMS TECAVÜZDEN KURTARDI
 
4 BİN 4 YÜZ KİŞİ KAÇAK ET DENETİMİNDE
 
İSPANYA YA 5 YILLIK ÖZEL VİZE
 
BDP İL BAŞKANI TUTUKLANDI
 
70 LİK DEDE 15 LİK LİSLİYİ KAÇIRDI
 
BİR KARADENİZ HİKAYESİ
 
ABDULLAH AYAN YAZIYOR
 
DEMOKRAT PARTİDE BİRLEŞME HİKAYESİ
 
ÖZ KIZINA TECAVÜZDEN GÖZALTI
 
ÜNLÜ MANKEN ESTETİĞİNİ BEĞENMEDİ
 
ANTEPTE FUHUŞ
 
İŞ ADAMLARI ŞAM DA
 
BOŞANMAK İÇİN SERVET İSTEDİ
 
FUTBOLCUYA BAK
 
ONUNDA SEKS SORUNU VARMIŞ
 
ÇOCUK EVLİLİĞİNE HAPİS
 
MADENDE PATLAMA
 
ABD SOYKIRIM TASARISINDA
 
DAKİKADA 1 KİŞİ KANSER
 
 
DAHA NİCE HABER VE KÖŞE YAZILARI...
TIKLAYIN OKUYUN...
SAYGILAR...
 

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38038] HSYK'nın atadığı savcıdan sürpriz

Posted: 23 Feb 2010 10:06 AM PST

HSYK'nın atadığı savcıdan sürpriz

23 Şubat 2010 Salı 18:23
Görevden alınan savcılar yerine HSYK'nın atadığı Başsavcı Vekili Aksakal, Cihaner'in tahliye edilmesini istedi.
 

Ergenekon zanlısı olarak tutuklu bulunan Erzincan Cumhuriyet başsavcısı İlhan Cihaner'in tutukluluk itirazı ikinci kez reddedildi. HSYK tarafından yetkileri alınan Erzurum savcılarını yerine Özel yetkili Başsavcı Vekili olarak atanan Savcı Taner Aksakal'ın sanık hakkında tahliye talep etmesi dikkat çekti. Mahkeme'nin fikrini değiştirmemesi ise sanık avukatlarını yeni arayışlara yöneltti.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in avukatı Turgut Kazan'ın tahliye talebi ''kuvvetli suç şüphesinin varlığı'', ''mevcut delil durumu'' ve ''delillerin karartılma şüphesi bulunması'' gerekçesiyle reddedildi.

İnceleme sonucunda, Başsavcı Cihaner'in tahliye talebini reddeden mahkeme tarafından verilen kararın gerekçesinde, şu ifadeler yer aldı:

''Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı CMK 250. maddesiyle yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının 23.02.2010 tarih ve 2010/329 Sayılı yazısı ekindeki şüpheli İlhan Cihaner'in Vekili Avukat Turgut Kazan, 22.02.2010 tarihli dilekçeyle müvekkilinin tahliyesini talep etmiş olup, CMK 250. maddesiyle Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Taner Aksakal'ın (şüpheli aleyhine olan deliller büyük çoğunlukla toplanmış ve sabit ikametgah sahibi olması nedeniyle yurt dışına çıkma yasağı konularak tahliyesine karar verilmesi talep ve mutala olunur) şeklinde yazılı görüşü doğrultusunda, mahkememize gönderilen 2010/329 sayılı soruşturma dosyası, okunup incelendi.

Şüpheli İlhan Cihaner'in üzerine atılı suçun niteliği, CMK 100/3 maddesindeki suçlara yönelik olması, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, mevcut delil durumu, tutuklu kaldığı süre, delileri karartma şüphesi bulunması nazara alınarak CMK 100/1, 2, 3. maddeleri ve CMK'nın 251/2. maddesi uyarınca şüpheli vekilinin tahliye talebinin reddine, şüphelinin tutukluluk halinin devamına, soruşturma dosyasını Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, kararın bir örneğinin Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla şüpheli vekiline ve Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğine, soruşturma dosyası üzerinde yapılan inceleme sonucunda talebe aykırı 7 gün içerisinde 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi.''

HSYK'NIN ATADIĞI YENİ SAVCI TAHLİYE İSTEDİ

HSYK'nin hukuk skandalına imza atma pahasına görevden aldığı Özel yetkili savcıların yerine atadığı savcı Taner Aksakal'ın, kendinden önceki özel yetkili savcı Osman Şanal'ın aksine davranarak sanığın tahliyesinin talep etmesi dikkat çekti.

''DİYARBAKIR ÖZEL YETKİLİ MAHKEMESİNE İTİRAZDA BULUNACAĞIZ''

Cihaner'in avukatlarından Hamit Sekman da gazetecilere yaptığı açıklamada, müvekkilinin tahliyesine ilişkin taleplerinin mahkeme tarafından reddedildiğini belirterek, ''Bu karara karşı Diyarbakır Özel Yetkili Mahkemesi'ne itirazda bulunacağız'' dedi.

Üzgün olduklarını ifade eden Sekman, şunları kaydetti:

''Müvekkilimizin tutuklanmasına ilişkin nedenlerin ortadan kalkmadığı, CMK 100/3. maddesinin koşullarının devam ettiği, delilerin karartılma ihtimali, şüphelinin kaçma ihtimalinin bulunması gibi genel gerekçelerle tahliye talebimiz reddedilmiştir. Üzgünüz. Tabi biz bu karara da itiraz edeceğiz. Kararı yanlış buluyoruz.''

Sekman, ayrıca şu anda el konulan delillerin de açıldığını ifade ederek, ''Diğer avukat arkadaşımız da şu anda delillerin açılmasına refakat ediyor'' diye konuştu.

[anadoluhaber:38033] YENİ ANAYASA KANDIRMACASI.../www.soruyusormak.com

Posted: 23 Feb 2010 09:46 AM PST

Etraf toz duman...
1. Ordu, 3. Ordu, Ege Ordusu ve Jandarma, bilebildiğimiz kadarı ile,
emekli subayları ile birlikte [büyük ölçüde] "tamam..."
Medya, neredeyse bütünüyle tas/tamam...
Üniversite can çekişiyor.
Ve yargı üzerinde ciddi, ısrarlı, sabırlı çalışmalar...
İşte şu anda fırına verilen "çalışmalar"ın adıdır yargı reformu.
Şimdilerde, usul usul gündeme taşınan budur.
Gerçekte, yargı reformunun tek hedefi olmalıdır: Yargıyı bağımsız
kılmak!..
Yargıyı, yargı dışından gelen dayatmalara karşı "tam bağımsız" bir
yapıya kavuşturmak...
Ama trajik olan odur ki, yargı reformunu gündeme getirenler, gerçekte,
yargıya o dayatmaları bizzat uygulayan güçlerdir.
Yargıyı kullanarak rejimin zembereğini rayından çıkartma stratejisini
uygulamaya koyanlardır.
"Laiklik karşıtı eylemlerin odağı"ndaki bir amacı, yasal bir kılıf
içinde vitrinlerine koyup, yetiştirenlerdir.
Bu curcunanın ortasında bizi en çok şaşırtan ve içimizi acıtan gelişme
ise, şudur: Yargı reformunu dillerine dolayan profesyonel
propagandistlerin dillerinde turfanda bir söylem yer alıyor. Şöyle
diyor bu hazretler:
- Yürürlükteki Anayasa 12 Eylül"ün cunta anayasasıdır. Biz bu cunta
anayasası yerine özgürlüklerin anayasasını sivil olarak yaratacağız...
Ne olağanüstü bir cümle, ne eşsiz bir doğru ve ne türlü bir yalan bu
söylenenler!..
Evet, yürürlükteki Anayasa, bir cunta anayasasıdır.
27 Mayıs Devrimi"nin getirdiği geniş özgürlükler ortamını iğdiş etmek
için tezgâhlanmış olan "kökü dışarıda" bir dayatmadır...
Ancak, yine de halk oylamasına sunulmuş ve çeşitli baskı ve
dayatmalarla da olsa YÜZDE 96 oy oranı ile kabul edilmiştir.
Bizim içimizi sızlatan nokta işte buradadır: Bu gün yürürlükteki
anayasaya cunta anayasası diyenlerin tümü, yapılan anayasa
referandumunda EVET oyu veren kişi, grup ve siyasi oluşumlardı... Ve o
oylamada HAYIR oyu veren çok küçük bir azıklık ise, yine bizdik,
bizlerdik!..
Gün geçti, devran değişti... Ve cunta anayasasına evet diyenler, şimdi
özgürlüklerin korunması adı altında, var olanlarını da yok etmek için
yeni bir anayasa metni tezgahlıyorlar...
Bu vahim bir aldatmacadır.
Eşi benzeri az görünen bir kandırmacadır.
Kotarılmaya çalışılan yeni anayasanın temel bir hedefi vardır: sivil
bir diktatörlüğe çıkan yolda ayağa takılan anayasal kurumları yok
etmek... Hukuk devleti ilkesini, bizzat hukuku kullanarak ortadan tümü
ile kaldırmak!..
Böyle bir gelişmenin adı reform olamaz...
Reform, iyileştirme demektir... Kötüleştirme değil...
Kuvvetler ayrılığı sistemi, gerçek demokrasinin vaz geçilmesi imkânı
olmayan en temel öğelerinden birisidir. Siz yargı organını, yürütmenin
emri altına alan düzenlemeleri [hukuksal bir usul içinde] yapmış
olsanız dahi, yapılmış bulunan bu şekli düzenleme, vardığınız noktanın
hukuka uygun olduğunu göstermez.
Çünkü hukuka uygunluk, şeklen parlamentodan çıkartılan kanunlara
uygunluk demek değildir.
Gerçek hukuka uygunluk, evrensel insanlık ideallerinin, uygarlığın
kültür mirasının, demokratik ilkelerin ve insan haklarının, yerel
koşulların içine sindirilmiş olan normlarına uygun olarak üretilmiş
yasalara uygunluk anlamına gelmektedir...
Bir başka deyişle hukuka uygunluk, parlamento çoğunluğuna dayanılarak
çıkartılmış ve sadece bu nedenle kendilerine kanun adı verilen çağ
dışı statülere olan uygunluk demek değildir...
İşte iktidarın anlamak istemediği temel gerçek budur.
Sivil darbeye doğru atılan adımlara çelme takan uygar, çağdaş ve
demokratik düşünce budur...

Lütfen tıklayınız:
www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

FETHULLAH GÜLENİN FAVORİT MECMUASINDAKİ MÜLAKATI.

Posted: 23 Feb 2010 07:42 AM PST

FETHULLAH GÜLEN'İN FAVORİT MECMUASINDAKİ MÜLAKATI.
 

Aşağıda okuyacağınız ibret makalenin bir cümlesine katılmadığımı ifade etmeliyim. O da şudur : Bunca kelime-i küfrü kusan birine ben -haşa- ''hocaefendi'' demem!

F. Gülen Hocaefendi'nin Favorit Mecmuasındaki Mülâkâtı ve Bazı İfâdeleriyle Alâkalı Mülâhazalarımız

"Evet, aynı kökten geldikleri, aynı temel esaslara sahip bulundukları, aynı kaynaktan beslendikleri halde, asırlarca rakip dinler olarak yaşamış bulunan İslâm, Hıristiyanlık ve Mûse¬vîlik arasın-da başlayan, hattâ eski Hind ve Çin dinlerini de içine alacak şekilde gelişen diyalog teşebbüsleri¬nin olumlu netice-ler verdiği müşâhede olunmaktadır." (F.Gülen, Zaman, 04 Ekim 2004)

"Odessalı Hıristiyanların ise el¬bette rehberleri, din büyükleri vardır ve onla-ra söylenmesi gerekeni söyle¬mektedirler. Bir Müslüman, yani dinle¬rin temel birliğine inanan biri olarak, onların söylediklerinin bir Müslü¬man'ın söylediğinden ve söyleyece¬ğinden farklı olacağını düşünmüyo¬rum" (F.Gülen, Favorit, Nîsân 2009)

"Kâfire kâfir demek mü'minin vazi¬fesi değil. Kâfir demek insanın insan¬lığına saygısızlıktır." (F.Gülen'le 11 Gün. s. 87)

"Biz renk körleriyiz" (F. Gülen'den naklen M. Şener)

"Bütün dinler buluşuyor, biz hepi¬miz kardeşiz" (4. Türkçe Olimpiyad finali)

Malumları, son zamanlarda Tür-kiye'nin gündemine giren ve üze-rinde harâretli tartışmaların cereyan ettiği mevzûlardan birisi de "Dinler-arası Diyalog ve Hoş¬görü" hare-keti olmuştur. Daha evvel pek âşinâ olmadığımız bu nev zuhûr mevzû, bilhâssa 1995'den sonra sür'atli bir inkişâf kaydetmiştir. Bunda, F.Gü len hocaefendinin son derece aktif bir rol oynadığı da herkes tarafın-dan bilinmekte ve kabûl edilmekte-dir.

"Dinlerarası Diyalog ve Hoş¬görü" hareketi; F. Gülen hocaefen-dinin; dînî bir cemâatin lideri olup, geniş bir nüfûz sâha¬sına sâhip olduğu; maddî-mânevî sevk ve idâresinde muhâfazakâr gazete, mecmua, radyo ve televiz¬yon gibi mühim neşir vâsıtalarıyla berâber dershâneler, kolejler ve üniversite-lerin de bulunduğu; kezâ, sevenle-rinin yurt içinde ve yurt dışında bir hayli aktif faaliyetler ifâ ettikleri; mühim bir finans müesse¬sesine sâhip bulunduğu da dikkate alındı-ğında, daha da ayrı bir ehemmiyet arz etmektedir.

Tabii bu arada "Dinlerarası Di-yalog ve Hoşgörü" hareketi ile alâkalı olarak zihinleri meşgûl eden; vuzûha kavuşmasını arzu ettiğimiz bazı "sisli" ve "mübhem" noktala-rın varlığı da, te'vil ve inkârı mümkin olmayan bir vâkıa olarak cümlenin mâlumu olsa gerek.

Meselâ, Vatikan'a gidilerek Pa-pa'nın ziyâret edilmesi ve; "Dinler-arası Diyalog İçin Papalık Konse-yi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyo-ruz"; "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlar-dır." gibi ifâdeler… On dört asırlık İslâm târihininin hiçbir safhasında emsâline rastla¬nılmayan bir ziyâret olup, son derece hayret ve endişey-le karşılanmışdır..

Bunların, yani bu "sisli" ve "mübhem" noktaların, birtakım "istifhamlara" sebebiyet verdiğini; kezâ bunlara karşı bazı "ithâm" ve "iddiâlar"ın mevcûdiyetini de ifâde etmeliyiz…

Yine bu "ithâm" ve "iddiâlar"ı ciddiye aldığımızı, daha doğrusu ciddiye almak mecburiyetinde bu-lunduğumuzu ve bunların tatmin edici cevablarının gâyet sarîh ve net olarak ortaya konulmasında mutlak zarûret olduğunu da ifâde etmek isteriz. Zira, zihinlerde mey¬dana gelen birtakım "şübhe", "tereddüd", hatta "teşevvüşler" var ki, bunlar, doğrudan halkımızın imân ve i'tikâdâtının sıhhat ve fesâdıyle alâkalıdır. Bu cihetle de hayâtî ehemmiyet arzetmektedir.

Evet, yukarıda işaret ettiğimiz hususlarla alâkalı olarak, Gülen hocaefendinin, Ukrayna'da münte¬şir Favorit mecmuasıyla Nisân 2009'da yaptığı mülakattaki, iki süâle karşı verdiği cevabı merkeze alıp, sonra da bu cevablarla şöyle veya böyle alâkalı gördüğümüz bazı hususları zikrederek mevzûyla alâkalı mülahazalarımızı arz etmek istiyoruz.

"Süâl: Hz. Îsâ'nın kişiliği İs¬lâm Dini'nde nasıl yorumlan¬maktadır?"

(…)

"Hz. Îsâ'ya ve Hz. Muham¬med'e, Kur'an'a ve İncil'e inan¬mayan bir Musevî yine Musevî-dir; Hz. Muhammed'e ve Kur'an'a inanmayan bir Hıristi¬yan yine Hıristiyan'dır ama, Hz. Îsâ'ya, Hz. Musa'ya, Hz. Davud'a, Hz, Sü-leyman'a, Hz. İbrahim'e, kısaca herhangi bir peygambere, bunun gibi İncil'e, Tevrat'a, Zebur'a inanmayan bir kimse asla Müs-lüman olamaz; bunlardan birine bile inanma¬mak, kişiyi İslâm dai-resinin dı¬şına çıkarır. Bundan dolayıdır ki, İslâm, kendinden önceki İlâhî gelenekleri asla dış-layıcı olma¬mış, onları kucakla-mış, birinci sorunun cevabında arz edilmeye çalışıldığı üzere, onların men¬suplarını Ehl-i Kitap olarak te¬lâkki etmiş, kendilerine ona göre davranmıştır."

Ehemmiyetine binân şu ifâde¬lere dikkatleri çekmek istiyoruz:

"Hz. Îsâ'ya ve Hz. Muham¬med'e, Kur'an'a ve İncil'e inan¬mayan bir Musevî yine Musevî-dir" ,

"Hz. Muhammed'e ve Kur'an'a inanmayan bir Hıristi¬yan yine Hıristiyan'dır" cümlele¬rinin, "hâsıl-ı tahsîl"den başka bir mâna ifâde etmediğini, ancak büyük bir hakikatin ketmedildiğini ifâde etmek isteriz. Hakikati sak¬lamak ve ifâde etmekden imtinâ etmek, takdir edersiniz ki, büyük bir vebâl ve talihsizlikdir.

Şimdi bir de bu ifâdeleri, aşağı¬daki süâle karşı verilen şu cevab ile beraber mütâlea edelim:

"Odessalı Hıristiyanların ise elbette rehberleri, din büyükleri vardır ve onlara söylenmesi ge-rekeni söylemektedirler. Bir Müs-lüman, yani dinlerin temel birliği-ne inanan biri olarak, onla¬rın söylediklerinin bir Müslü¬man'ın söylediğinden ve söyle¬yeceğinden farklı olacağını dü¬şünmüyorum…"

Yani, "onların söylediklerinin bir Müslüman'ın söylediğinden ve söyleyeceğinden farklı ola¬cağını düşünmüyor"muş Hocae-fendi.

İşte o süâl ve cevabı:

Süâl: "Bütün dünya insanlığı için faydalı gayretlerde bulunan biri olarak, Odessa'lı Hıristiyan¬lara ne söylemek ve onlardan ne gibi dileklerde bulunmak ister¬siniz?"

Cevap: "Estağfirullah, bin de-fa estağfirullah. Yukarıda arz etmeye çalıştığım gibi, kimseye bir şey söyleme, yol gösterme mevkiinde değilim. İnsanlık için faydalı gayretlerde bulunduğum şeklindeki sözünüzü de sadece bir dua ve sizlerin bir teveccühü, hüsnüzannı olarak kabul edebili¬rim. Odessalı Hıristiyanların ise elbette rehberleri, din büyükleri vardır ve onlara söylenmesi ge-rekeni söylemektedirler. Bir Müs-lüman, yani dinlerin temel birliği-ne inanan biri olarak, onla¬rın söylediklerinin bir Müslü¬man'ın söylediğinden ve söyle¬yeceğinden farklı olacağını dü¬şünmüyorum. Hz. Îsâ gibi, bizim nazarımızda ülü'l-azm, yani tarih boyu gelmiş peygamberler ara¬sında en büyük beş peygamber¬den biri olan bir zatın ardından gitmek, onu takip etmek, yapıla¬bilecek en güzel şeylerdendir."

"Bir Müslüman, yani dinlerin temel birliğine inanan biri ola¬rak…" ifâdesinin oldukça "muğ¬lak" ve "sisli" bir ifâde olduğunu; zihinlerinde "tevhîd-i edyân" takın-tısı olanlara medâr olacak birtakım "vehim" ve "vesvese¬lere" sebebi-yet vereceğini ifâde etmeliyiz. Yani, günümüzdeki muharref Yahudilik ve Hıristiyanlık ile İslam dini arasında bir "temel birliği"nden bahsetme-nin abes olduğunu söylemeye hiç hâcet var mıdır, bilmem ki?

Az-çok tahmin ediyoruz; "Efen-dim, Hocaefendi, onunla yok şunu kasdetmişdi, yok bunu kasdetmişdi…" diyerek bir takım mazeretlere sığınmak sûretiyle teselli bulmak ve avunmak iste¬yenler olacakdır. Ancak bunlara, nâfile tesellilerden ibârettir diyebili¬riz.

Sormak İstiyoruz:

"Odessalı Hıristiyanların ise elbette rehberleri, din büyükleri vardır ve onlara söylenmesi ge-rekeni söylemektedirler. Bir Müs-lüman, yani dinlerin temel birliği-ne inanan biri olarak, onla¬rın söylediklerinin bir Müslü¬man'ın söylediğinden ve söyle¬yeceğinden farklı olacağını dü¬şünmüyorum" diyen Hocaefen-di'ye, müsaadeleriyle şu hususu ehemmiyetle sormak iste¬riz:

"Odessalı Hıristiyanların reh-berleri, din büyükleri…" diye işâret ettiğiniz papazların, Odessalı Hıristiyanlara, Hz. Îsâ'nın "ilah" olduğunu, hem de "üç ilah'dan biri" olduğunu bugüne kadar söy-ledikleri gibi, bugün dahi söylemek-te olduklarını, hiç mi duymadınız, hiç mi işitmediniz?!. Duymadığınızı, işitmediğinizi kabul etmek mümkin olmadığına göre, bunu neyle izah edeceksiniz?

İsterseniz, "Odessalı Hıristi¬yanların rehberleri, din büyük¬leri" Hıristiyanlara neler "söylü¬yorlar"mış, bir görelim.

İşte onların imân esas¬ları:

"Görünen ve görünmeyen varlıkları Yaradanı, yeri ve göğü yaratan, Her şeye Kadir Tanrı Baba'ya inanıyorum. Tanrının biricik Oğlu tek Rab ve ezelde Baba'dan doğmuş olan Mesih İsâ'ya inanıyorum: O Tanrı'dan gelen Tanrı, Nur'dan Nur, Ger¬çek Tanrı'dan Gerçek Tanrı'dır. Yara-tılmış olmayıp, Baba ile aynı öz-dedir ve her şey onun aracılı¬ğıyla yaratılmıştır…." (Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, Fransızca'dan tercü-me eden: Dominik Pamir, s. 64)

"Bir Müslüman, yani dinlerin temel birliğine inanan biri ola¬rak, onların (yani papazların) söyledik-lerinin bir Müslüman'ın söyledi-ğinden ve söyleyeceğin¬den farklı olacağını düşünmüyo¬rum" diyen-lerin, diyebilenlerin, tam bir "küfür" ve "şirk" mani¬festosu olan bu ifâ-delere dikkat ve basîretle nazar buyurmalarını isteriz.

Ve ayrıca şunu sormak isteriz; bu ifâdelerde, zımnen küfrü takrir etmek gibi bir tehlikeyi "îhâm" eden mânâ yok mudur? Bunu sez-mek için dehâ sahibi olmak mı la-zım geliyor acaba?!. Neticesi son derece muhâtaralı bir vartaya düş-me tehlikesinden hiç mi endişe edilmiyor?

Hemen yukarıda görüldüğü üze-re "bir müslümanın söylediği ve söyleyeceği" ile, "onların (papaz-ların) söyledikleri ve söy¬leyecekleri" o kadar farklıdır ki; "müslümanın söylediği ve söy¬leyeceği" "imân" ve "tevhîd" olup, "onların (papazların) söyle¬dikleri ve söyleyecekleri" ise mutlak "küfür" ve "şirk"den ibâretdir. Kur'ân'ın ifâdesiyle birisi "nûr", diğeri ise "zulümât"dır. Hocaefendi hakkında, "nûr" ile "zulümât" arasındaki o azîm "fark"ın farkına varamamasını tasavvur etmek mümkin olmadı¬ğına göre, bunun izahı ne ve nasıl olabi-lir ki? Cevabının ne olduğunu elbet-te bilmek isteriz.

Evet, "fark" o derece kat'î, o derece sarîhdir ki; "ebyenü mi-ne'ş- şems". Binaenaleyh böyle bir söze terettüb edecek dinî-şer'î hükümden Allaha sığını¬rız.

Yine şu ifâdedeki vehâmete dik-katleri çekmek isteriz:

"Hz. Îsâ gibi, bizim nazarı¬mızda ülü'l-azm, yani tarih boyu gelmiş peygamberler arasında en büyük beş peygamberden biri olan bir zatın ardından git¬mek, onu takip etmek, yapılabi¬lecek en güzel şeylerdendir."

Demek ne demekdir? Evet, bun-lar bir müslümana karşı söyle¬nebilir. Ancak buradaki muhatablar ise Hıristiyanlardır.

Bu söz, onlara zımnen: "Küf¬rünüze devam edebilirsiniz!." Manasını tazammun etmez mi?

Bu ifâde de, i'tikâdî cihetten son derece tehlikeli bir ifâdedir. Zira Hıristiyanlar, "ardından git¬tiklerini" vehmettikleri zât'a yani Hz. Îsâ'ya "ülûhiyyet" pâyesi ver-mek suretiyle O'nu "ilâh" ola¬rak kabul etmektedirler. Bu sebeble mutlak "kafir" oldukları Kur'ân: 5/72,73; 9/30'da sarâhaten beyân buyrulmaktadır:

"Andolsun ki, 'Allah kesin¬likle Meryem oğlu Mesîh'dir' diyenler kâfir olmuşlardır…." (Kur'ân: 5/72)

"Andolsun 'Allah üçün üçün¬cüsüdür' diyenler de kâfir ol¬muşlardır…" (Kur'ân: 5/73)

Vâkıa bu iken:

"Hz. Îsâ gibi (…) bir zatın ar¬dından gitmek, onu takip etmek, yapılabilecek en güzel şeyler¬dendir." demek ne demekdir? Evet, bunlar bir müslümâna karşı söylenebilir. Ancak buradaki muha-tablar ise Hıristiyanlardır.

Bu söz, onlara zımnen: "Küf¬rünüze devam edebilirsiniz!" mânasını tazammun etmez mi? Ve yahut da, –hafizenallah- "küfre rıza küfürdür" hükmüne girerse?! Böy-le bir felakete nasıl cür'et edi¬lebilir?!. Bunlar hiç kale alınmıyor mu?

Avâmm-ı nâs (aslı yazılacaksa "m" iki defa yazılmayacak mı?))bunu nasıl anlar, neye hük¬mederler? Bunların dikkate alın¬ması icap etmez mi? Ya birilerinin hatalı anlamasına sebebiyet veri¬lirse? Buna terettüb edecek dinî ve şer'î hüküm hiç hesâb edilmiyor mu acaba?

Hasbeten lillah şunu hatırlat¬mak isteriz:

Bu ifâdelerle "kimlere, ne mal-zemeler verildiğinin" farkın¬dalar mı acaba?!.

Yine diyorlar ki:

"İslâm, kendinden önceki İlâhî gelenekleri asla dışlayıcı olma-mış, onları kucaklamış, (…) onla-rın mensuplarını Ehl-i Kitap ola-rak telâkki etmiş, kendilerine ona göre davranmıştır."

Bunun da son derece muğlak bir ifâde olduğunu söylemek iste¬riz. Bu ifâdeye ileride yine dönece¬ğiz. Ancak burada şu kadarını ifâde etmek isteriz:

Daha düne kadar talebelerin ba-rındığı apartman dâirelerinde bütün talebelere okutulup takrir edilen "Çağdaşlık mı İnhirâf mı" isimli kitabın 184. sahifesinde aynen şu ifâdelere yer alıyordu:

"Hz. İbrâhim'den sonra risâlet, Hz. İshâk'ın soyundan yürümüş ve gelen her peygam¬ber İslâm'ı temsil etmiş olmakla birlikde, Tevrât'ı tahrif eden, tev-hidi şirke dönüştüren İsrâiloğulları büyük çoğunlu¬ğuyla Hz. Îsâ'ya da inanmayıp, neticede Yahudiler olarak ehl-i kitab olma durumuna düşmüş¬lerdir. Hz Îsâ'dan sonra, ona iman ve ittibâ edenler de za¬manla büyük ihtilaflara düşmüş ve neti-cede İncil tahrifata uğra¬dığı, hat-ta elde Hz. Îsâ'ya nâzil olan İncil diye bir kitab kalma¬dığı gibi, tevhîd de teslise dö¬nüştürülmüştür."

Bu paragrafda geçen iki nok¬taya dikkatleri çekmek isteriz:

Bir; "tevhidi şirke dönüştüren İsrâiloğulları…"

İki; "tevhîd de teslise dönüş¬türülmüştür."

Hocaefendinin ""İslâm, ken¬dinden önceki İlâhî gelenekleri asla dışlayıcı olmamış, onları kucaklamış" derken "İslâm"a kimleri kucaklatmış oluyor; dikkat buyurula:

"Tevhidi şirke dönüştüren" müşrikleri; "tevhîdi teslise dö¬nüştüren" ve "Allah kesinlikle Meryem oğlu Mesîh'dir" diyen kâfir/müşrikleri…

Kendileri, on dört asırlık İslâm tarihinde bir ilke imza atmak sûre¬tiyle Papaları, patrikleri, haham¬ları… "kucaklamak"da bir beis görmeyebilirler. Kendileri onları "kucakladı" diye, elbette "İs¬lâm"ın da onları kucaklaması icap etmez.

Hocaefendi; "onların men¬suplarını Ehl-i Kitap olarak te¬lâkki etmiş, kendilerine ona göre davranmıştır" derken de "tevhîdi şirke dönüştüren", "tevhîd"i "de teslise" "dönüştür"enler için, yani lafın Türkçesi müşrikler için "Ehl-i Kitap olarak telâkki etmiş, kendi-lerine ona göre davranmış¬tır" demek sûretiyle onlara, ol¬duklarından başka bir statü ver¬meye gayret etmiş oluyor ki, bu ifade ile verilmek istenilen mesaj, ne yazık ki, doğru değildir; haki¬katleri hevâ ü hevese fedâ etmekdir. Bununla kimlerin gönlü¬nün alınacağı, kimlerin memnun edileceği, izâhdan vâreste olsa gerek.

Dinî mes'elelerde, hele de bu mes'eleler i'tikâda taallük eden mes'eleler ise, orada bu gibi tavizkâr davranışlar aslâ tecviz edilemez.

Kur'ân'a rağmen Ehl-i Kitab için herhangi bir statü ta'yin ve tesbit etme cür'eti, hiç kimsenin haddine düşmemişdir.

Esasen Hocaefendi ve ondan mülhem olsa gerek, en yakınındaki kadro arasında Ehl-i Kitab ile alâ-kalı olarak Kitab ve Sünnet ile te'lifi mümkin olmayan yepyeni bir telakki ve zihniyetin hâkim oldu¬ğunu görü-yor ve bu sakîm zihniye¬tin kabûlü için olağan üstü gayret¬lerin sahne-lendiğini müşâhede ediyoruz.

Bu cümleden olmak üzere, Hocaefendi'nin mânevî başkanı bulunduğu "Gazeteciler ve Ya¬zarlar Vakfı KADİP" bünyesinde yapılan bir konuşmadan aşağıya nakledeceğimiz hususlar, iddiamızı te'yid eder mahiyettedir. Vatikan temsilcisi George Marovitch, Dozideos Anagnasdopavios ve Yusuf Altıntaş gibi Kilise ve Hav-ra mensublarının huzurlarında Prof. Karaman tarafından yapılan konuşma, "Polemik Değil Diya¬log" ismiyle neşredilen kitabdan aynen iktibas ederek naklettiğimiz şu ifadelere lütfen dikkat buyurula:

1)"Bütün insanların Müslü¬man olmaları' dinin, Kur'ân'ın hedefi değildir." (Polemik Değil Diyalog, s. 41);

2) "Müslümanların çoğu 'Pey-gamberin, bütün din sâlikle¬rini İslâm'a çağırdığına' inanırlar" (Polemik Değil Diyalog, s. 35);

3) "Peygamberimiz 'Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!' demi¬yor, 'Hıristiyaanlar mutlaka Müs-lüman olsun!' demiyor." (Po¬lemik Değil Diyalog, s. 35);

4) "Diyaloğun hedefi, tek bir dine varmak, dinleri teke indir¬gemek olmamalı" (Polemik Değil Diyalog, s. 36);

5) "Kur'ân-ı Kerîm'de Ehl-i kitabla ilgili devamlı vurgulanan şey; Allah'a iman, âhirete iman ve amel-i salihdir. Kur'ân birçok âyet-te bunu söylüyor; yani 'Pey¬gambere iman edin' demiyor." (Polemik Değil Diyalog, s. 37);

6) "Ben diyorum ki, İslâm, Ehl-i kitâba, tek seçenek olarak –son dinin mensubu olma mana¬sında- Müslüman olmaya çağır¬mıyor. 'hanifiyyet' (Hz. İbrahim çezgisindeki tevhîde ve bu ma¬nada İslâm'a) çağırıyor. (Polemik Değil Diyalog, s. 37);

7) "Bu arada şu var, hani kor¬kulan şey, böyle dersek, böyle inanırsak 'Hıristiyan ve Musevi Müslüman olmaz' deniyor, bun¬dan endişe ediliyor.

"-E olmazsa olmasın.

"-Peki, ama Kur'ân bunları Müslüman olmaya davet ediyor.

"-Acaba? (Polemik Değil Diya¬log, s. 36)

Bir makalemizde bunlardan bahsederek tenkid etmemiz üze¬rine, Prof. Karaman bize cevab vermiş ve konuşmasında üç görüşden bahsettiğini, yukarıdaki ifadelerinin de bu üç görüşden birisi olduğunu söyleyerek aynen şöyle demişdir:

"Kendim üçüncü görüşü be¬nimsediğimi söylemedim ve sa-vunmadım, yalnızca naklettim ve delillerini verdim. Ayrıca bu gö-rüşün de savunulabileceği kana-atindeyim." (Yeni Şafak, 22.8.2008)

Prof. Karaman, o konuşma¬sında "Kendim üçüncü görüşü benim-sediğimi söylemedim ve savun-madım" diyor. Ancak ce¬vabî yazı-sında "Ayrıca bu görü¬şün de savunulabileceği kanaa¬tindeyim" diyorlar ki, aradaki tezada dikkatleri çekmek isteriz.

Prof. Karaman'a; yukarıda ge¬çen bilhâssa 2, 3 ve 7. bendlerdeki ifadeleri üzerinde bir def'a daha teemmül ve tezekkür etmelerini tavsiye ediyoruz. Takdir kendile¬rine âiddir.

Sanki Necib Fazıl'ın 1949'da Büyük Doğu'da:

"Heeeeey, heeeeey, heeeeey Müslüman Türk topluluğu!!!" diye haykırarak ifade ettiği "Pey¬gamber ve şeriat farkı ihtilafını kaldırıp, sadece Allahın varlığı ve birliği üzerine müesses yeni bir din sevdası"nın hayata geçi¬rilmeye çalışıldığı hissine kapılmakdan, doğrusu kendimizi alamıyoruz.

Kur'ân Ne Diyor?

Kurucan Ne diyor?

Ahmet Kurucan diyor ki:

"Kur'anî perspektifi esas alarak inanç bağlamında insanların kate¬gorilerine bakalım önce. Genel anlamda Kur'an'a göre insanlar Müslüman, kâfir/müşrik ve ehl–i kitap olmak üzere üçe ayrılır. Sabiiler, münafıklar vb. inançları da hesaba katacak olursak üç rakamı-nı çoğaltabiliriz. Ama biz genel anlamda meseleye bakaca¬ğımız için bunu Müslüman, kâ¬fir/müşrik ve ehli kitapla sınırlandı¬rılmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz. (…) Müslümanlar yukarıda izah ettiğimiz teorik te¬mellerden uzakla-şarak karşı tarafı ehli kitap olması-na rağmen kâfir diye adlandırmıştır. Bu yanlışlığı müdafaa edecek deği-lim; ama şu kadarını da ifâde etme-den geçe¬meyeceğim: Zannediyo-rum bu adlandırmada dönemin tarihsel şartlarının ciddi rolü var." (Ahmet Kurucan, Zaman, 15.5.04)

Bu ifâdeye göre insanlar, "Müs-lüman, kâfir/müşrik ve ehli kitap" olarak tasnif ediliyor ve Ehl-i Kitab küfür dairesinin haricinde kabul ediliyor. Bununla da kalma¬yıp;

"Müslümanlar yukarıda izah ettiğimiz teorik temellerden uzak¬laşarak karşı tarafı ehli kitap ol-masına rağmen kâfir diye ad¬landırmıştır. Bu yanlışlığı müda¬faa edecek değilim" demek cür'etinde bulunuyor.

Galiba Ehl-i Kitab ile diyalog aşkı bu ifâdelerin sahibini o denlû kör ve o denlû sağır hale getirmiş ki, söylediklerinin nereye vardığı¬nın farkında değil.

Halbuki, Ehl-i Kitab'ı bizâtihi Kur'ân'da tekfir eden Allah Teâlâ hazretleridir. Bu sebeble A. Kurucan, "Bu yanlışlığı müdafaa edecek değilim" derken, kimi yan-lışlıkla itham ettiğinin farkında değil. el- Iyâzü billah!..

Oysa, aynı A. Kurucan, apart¬man dâirelerinde barındırılan tale¬beler için tertibedilen seminer ça-lışmalarında ders kitabı olarak itti-haz edilen ve Hocaefendinin te'lifi olduğu söylenilen "Çağdaşlık mı İnhiraf mı" isimli eserde (s. 184) yer alan şu ifadeleri öğretiyordu talebe-lere:

"Hz. İbrâhim'den sonra risâlet, Hz. İshâk'ın soyundan yürümüş ve gelen her peygamber İslâm'ı temsil etmiş olmakla birlikde, Tevrât'ı tahrif eden, tevhidi şirke dönüştü¬ren İsrâiloğulları büyük çoğunlu¬ğuyla Hz. Îsâ'ya da inanmayıp, neticede Yahudiler olarak ehl-i kitab olma durumuna düşmüşler¬dir. Hz Îsâ'dan sonra, ona iman ve ittibâ edenler de zamanla büyük ihtilaflara düşmüş ve neticede İncil tahrifata uğradığı, hatta elde Hz. Îsâ'ya nâzil olan İncil diye bir kitab kalmadığı gibi, tevhîd de teslise dönüştürülmüştür."

Kur'ân Ne Diyor?

"Andolsun ki, 'Allah kesin¬likle Meryem oğlu Mesîh'dir' diyenler kâfir olmuşlardır…." (Kur'ân: 5/72)

"Andolsun 'Allah üçün üçün¬cüsüdür' diyenler de kâfir ol¬muşlardır…" (Kur'ân: 5/73)

Görüldüğü üzere, Kur'ân'da Ehl-i Kitab sarâhaten tekfir edil¬mektedir. Hatta Râzî gibi bazı mü-fessirlere göre Hıristiyanlar sadece "kâfir" olmayıp, aynı za¬manda "müşrik"dirler. Nitekim Tevbe: 30'un tefsiri sadedinde Faruddîn Râzî diyor ki:

"Bil ki Allah Teâlâ, önceki âyet-te, Yahudi ve hırıstiyanların, kendi-sine iman etmediklerini belir¬tince, bu âyette de bunun sebebini beyan etmişdir. Zira Cenab-ı Hakk, onla-rın, Allah'a bir oğul nisbet ettiklerini nakletmişdir. Binaen aleyh, kim ilâh hakkında böyle bir şeyi tecviz eder-se, o hakikatde ilâhı inkar etmiş demekdir. Yine Cenab-ı Hakk, her ne kadar şirki söyleme yolları farklı ise de onların müşrikler gibi olduk-larını beyan etmişdir. Çünkü, puta tapanlarla, Mesîh'e veya başkasına tapanlar arasında bir fark yokdur. Zira şirk, insanın Allah'ın yanında başka mâbûd veya mâbûdlar edin-mesi demekdir. Binâenaleyh, böyle bir şey tahakkuk edince, şirk de sâbit olur. Hatta biz iyi düşünürsek, puta tapanların küfrünün, Hıristiyan-ların küfründen daha hafif olduğunu anlarız. Çünkü puta tapan, "Bu put âlemin yaratıcısı ve âlemin ilâhıdır" demiyor, aksine onu Allah'a ibade¬tine vâsıta yapıyor. Ama Hıristi¬yanlara gelince, onlar Allah hak¬kında hulûl ve ittihadı kabul edi¬yorlar ki, bu son derece çirkin bir küfürdür. Böylece, hulûle inanan¬larla diğer müşrikler arasında bir farkın bulunmadığı sabit olmuş olur." (Faruddîn er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mafâtîhu'l- Ğayb tercümesi, Prof. Dr. Suat Yıldırım ve arkadaşları, c. 11, s. 479)

اعلم أنه تعالى لما حكم في الآية المتقدمة على اليهود والنصارى بأنهم لا يؤمنون بالله ، شرح ذلك في هذه الآية وذلك بأن نقل عنهم أنهم أثبتوا لله ابنا ، ومن جوز ذلك في حق الإله فهو في الحقيقة قد أنكر الإله ، وأيضاً بين تعالى أنهم بمنزلة المشركين في الشرك ، وإن كانت طرق القول بالشرك مختلفة ، إذ لا فرق بين من يعبد الصنم وبين من يعبد المسيح وغيره لأنه لا معنى للشرك إلا أن يتخذ الإنسان مع الله معبوداً ، فإذا حصل هذا المعنى فقد حصل الشرك ، بل إنا لو تأملنا لعلمنا أن كفر عابد الوثن أخف من كفر النصارى ، لأن عابد الوثن لا يقول إن هذا الوثن خالق العالم وإله العالم ، بل يجريه مجرى الشيء الذي يتوسل به إلى طاعة الله . أما النصارى فإنهم يثبتون الحلول والاتحاد وذلك كفر قبيح جداً ، فثبت أنه لا فرق بين هؤلاء الحلولية وبين سائر المشركين ، ( تفسير الرازي، ج: 7، ص:499 )

Yine İbn Hazm da "el-Fisal fi'l- Milel…" isimli eserinin C. 3, s. 111'de diyor ki;

اليهود والنصارى وهم كفار بلا خلاف من أحد من الأمة ومن أنكر كفرهم فلا خلاف من أحد من الأمة في كفره وخروجه عن الإسلام

"Yahudi ve Hıristiyanların küf-rü hakkında ulemâ-i ümmetden hiç kimseden hilâf vâkı' olmadığı gibi, keza onların küfrünü inkar eden kimsenin küfrü ve İslâm dininden çıkmış olması husû-sunda da hiçbir ihtilâf olmamışdır."

Yani, Yahudi ve Hıristiyanların küfründe hiç ihtilâf olmadığı gibi, keza, onların küfrünü kabul etme-yenlerin küfründe de ihtilâf olmamışdır.

Nitekim "Tehzîb'ü Risâleti'l-Bedri'r- Reşîd"de de

أو لم يكفر من دان بغير الاسلام كالنصارى، أو شك فى كفرهم، أو صحح مذهبهم..

"Yahut kim Nasârâ gibi İs-lâm'dan başka bir dîn üzerinde olanları tekfîr etmezse; yahut onla-rın küfründe şübhe ederse; veya mezhebleri doğrudur, derse... tekfîr olunur" (s.12) deniliyor.

Zaten, Allah Teâlâ Kur'ân'da on-ların küfrünü sarâhaten beyan bu-yururken, onun hilâfına bir iddiâda bulunmak, kimin haddi olabilir ki?. Meğer ki, bazıları gibi "diyalog" aşkıyla mest-i lâ ya'gıl olsun.

Yine Hocaefendi'nin mânevî hi-mâyelerinde faaliyet gösteren Ga-zeteciler ve Yazarlar Vakfı bünye-sinde bulunan KADİP tarafından Türkçe/Rusça olarak neşredilen DA mecmuasında, yukarıda ifâde etmeye çalışdığımız zihniyetin pro-pagandasına şâhid oluyoruz:

"İslâm'a göre inançsızlar ate-istler ve putperestlerdir. Allah'ın kendilerine Kitab verdiği Yahudi-ler ve Hıristiyanlar ise inançlıdır." (İman Valeriya Porohova, DA diyalog Avrasya, sayı 21)

Yukarıdaki "inançsızlar"ı, her-halde kâfir; "inançlı"ları da mü'min olarak anlamak lazım. Bu takdirde, Ehl-i Kitab, evvela kâfir olmakdan kurtarılıyor; bununla da iktifâ edilmeyip mü'min oldukları iddia ediliyor.

Burada hem A. Kurucan ve hem de DA mecmuasındaki makale sahibi İman Valeriya Porohova'ya şun hatırlatmak isteriz:

"Ebû Hanife rehimehullah şöyle buyurdu:

-Said b. El-Müseyyeb'den ba-na ulaşdığına göre, kâfirleri bu-lundukları mevkie indirmeyen onlar gibidir." (İmam-ı Â'zam'ın Beş Eseri, tercüme, Prof. Dr. Mustafa Öz, İFAV, 3. baskı 2002, s. 43)

Keza, Mayıs 2004'de, Mar-din'de icrâ edilen milletlerarası "Dinler ve Barış" sempozyumun-da, çan ve ezân refâkatinde Rum, Ermeni ve Süryânî Patrikleriyle, Yahudi Hahamı'nın peşine takılıp, sembolik sırat köprüsünden geçi-lerek, haşr meydanına ve oradan da cennete girme merasimi ve bu merasimin aynı anda, 142 televiz-yondan canlı olarak bütün dünyaya gösterilmesi de aynı zihniyetin bir başka ifâdesi olsa gerek.

Mezkûr sempozyum ile alakalı olarak medyaya intikal eden "DİNLER KARDEŞTİR" haberini okuduğumuz zaman gözlerimize inanamamış idik.

Yine 2004'de FKM'de icrâ edilen "Dinler ve Barış Sempozyu-mu'nda, Papaz Hans Küng'ün şu ifâdesi dile getiriliyordu:

"Dinler arası barış olmadan, dünya barışı gerçekleşemez. Diyalog olmadan, dinler arası barış gerçekleşemez."

Lütfen söyler misiniz; dinler na-sıl barışacak? Hak dîn İslâm, bâtıl dinlerle nasıl barışmış olacak. İslâm, onların da birer hak din ol-duğunu mu kabul edecek? Bunun bir "Tevhîd-i edyân" projesi oldu-ğunu anlamamak için, ancak ebleh olmak lazım. Sözü uzatmaya lüzûm var mı? Gerisini siz tasavvur ediniz.

Böylece, "Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü"nün, nasıl bir sevdâ peşinde olduğunu da ayân beyân anlamış oluyoruz. "Dünya barı-şı"ndan bahsedenler, zamirlerinde nelerin gizlendiğini bu ifâdelerle az-çok ortaya koymuş oluyorlar.

Bunun son derece karanlık bir proje olduğunu anlamak için her-halde dâhi olmaya ihtiyaç olmasa gerekdir.

Bir Başka Misâl:

"Mardin, Alon'un da bu utangaç-lıkla söylediği gibi hepimize 'Bu üç dinin üstünlük taslanmadan nasıl birbirleri ile bağlantılı iç içe geçmiş olduğunu gösterdi.'

"Yeter ki rasyonel ve pragmatik bir model olarak da önümüzde bulunan İbrahim'in ayak izlerini takip edelim; Mardin, Urfa, İstanbul, Roma, Kudüs ya da Mekke, aslında hepsi aynı izin peşinde…" (Eyüb Can, Zaman, 14.4.2000)

Şu ifâdedeki vehâmete dikkatleri çekmek isteriz:

"Bu üç dinin üstünlük tas-lanmadan…"

Halbuki Kur'ân-ı Kerîm'de Allah Teâlâ buyuruyor ki:

"O Allahtır ki O, Rasûlü'nü hi-dâyet kânunu (Kur'ân) ve hak (tevhîd) dîni ile bütün dinlerin üzerine geçirmek için gönderdi, müşrikler isterlese hoşlanmasın-lar!" (Kur'ân: 9/33)

"O, odur ki Rasûlünü hidâyet rehberi ve hak diniyle (Hakk'ın diniyle) gönderdi, onu her dînin üstüne çıkarmak için!. Şâhid olarak da Allah yeter! (Kur'ân: 48/28) (Her iki âyet-i celîlenin meâli, Elmalılı Hamdi Efendi tefsirinden ikti-bas edilmişdir.)

"Bu üç dinin üstünlük tas-lanmadan…" ifâdesini kullanan şahsın, kendi dîni hakkında ne denlû cehâlet içinde olduğunu; buna rağmen nâsıh-ı a'zâm rolleri-ne bürünerek âleme akıl verme cür'et ve küstahlığında bulunduğu-nu söylemeye hâcet var mı?!

Ancak, bu şahsa, böylesine va-hîm ve sakîm bu fikrin kimden veya kimlerden mülhem olduğunu da hesaba katmanın lüzûmuna işâret etmek isteriz.

Yani "rakip dinler olarak ya-şamış bulunan İslâm, Hıristiyan-lık ve Musevilik"den dem vuranla-rı…

"Aynı kökten geldikleri, aynı temel esaslara sahip bulundukları, aynı kaynaktan beslendikleri halde asırlarca rakip dinler olarak yaşa-mış bulunan İslâm, Hıristiyanlık ve Musevilik arasında başlayan diya-log çalışmalarının, eski Hind ve Çin dinlerini de içine alacak şekilde gelişeceği günler uzak değildir" diyenleri…

(M, Fethullah Gülen'in, Milletlerarası Diyalog Derneği tarafından 29-30 Nisân 2005 tarihlerinde Wisconsin-Madison Üniversitesi'nde gerçekleştirilen "İslâm ve Diyalog" konulu konferansa gön-derdiği mesaj, Zaman 21 Ağustos 2005, Pazar)

İslâm, Hıristiyanlık ve Musevi-lik'in "Aynı kökten geldikleri, aynı temel esaslara sahip bulundukla-rı, aynı kaynaktan beslendikleri" şâyet doğru ise; o halde buna ne diyeceksiniz:

"Görünen ve görünmeyen varlıkları Yaradanı, yeri ve göğü yaratan Her şeye Kadir Tanrı Baba'ya inanıyorum. Tanrının biricik Oğlu tek Rab ve ezelde Baba'dan doğmuş olan Mesih İsâ'ya inanıyorum: O Tanrı'dan gelen Tanrı, Nur'dan Nur, Gerçek Tanrı'dan Gerçek Tanrı'dır. Yara-tılmış olmayıp, Baba ile aynı öz-dedir ve her şey onun aracılığıyla yaratılmıştır…." (Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, Fransızca'dan tercü-me eden: Dominik Pamir, s. 64)

İslâm'ın esası; "Lâilâhe illellah, Muhammedü'r-Rasûlullah" keli-me-i tayyibesinde ifâdesini bulan tevhîd-i İlâhî ve risâlet-i Muham-medî'dir. Yukarıdaki şirk manifesto-sunun bu esas ile ne alâkası var!

E. Can'a göre:

"Mardin, Urfa, İstanbul, Roma, Kudüs ya da Mekke, aslında hep-si aynı izin peşinde…" imiş.

"Roma", yani Vatikan… Nasıl oluyor da, "Küdüs", ya da "Mekke" ile aynı izin peşinde oluyormuş?!.

Bu sakîm mantığın sahibi E. Can'a; "İslâmiyet ile Hıristiyanlık arasında fark nedir" diye bir süâl vâki olasa, acaba ne cevab verirler ki?

Hatırlatmak isteriz: "Allah nez-dinde hak din İslâm'dır." (Kur'ân: 3/19)

"Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) aslâ kabul edilme-yecek ve o, ahrette ziyân eden-lerden olacakdır." " (Kur'ân: 3/85

1453'deki İddiâ:

1453 isimli mecmûada yer alan şu ifâdeye dikkatleri çekmek isteriz:

"Semâvî dinlerin buluştuğu İstanbul'da, şehre mühürlerini vuran Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik. Bu üç ayrı din ne-dir? Aynı kaynaktan beslenen, birbirine çok yakın ancak yakla-şımları farklı, ama ayrı pencere-den aynı bahçeye açılan kalb ve inanç gözü değil midir? İşte İs-tanbul bu farklılıkların tümünü yozlaştırmadan, incitmeden bü-tün görkemi ile bünyesinde bu-luşturan bir şehir. Camiler, kilise-ler, sinagoglar bu potanın içinde özgürce yükselen inanç âbidele-ri" ifâdesi, basîret sâhiblerine her şeyi ayân beyân ortaya koymakta-dır. Allah aşkına lütfen;

"Bu üç ayrı din nedir?"süâline verilen şu cevaba bakı-nız:

"Aynı kaynaktan beslenen, birbirine çok yakın ancak yakla-şımları farklı, ama ayrı pencere-den aynı bahçeye açılan kalb ve inanç gözü değil midir?

Yani İslâm ile Hıristiyanlık ve Musevilik arasındaki fark sadece "aynı bahçeye" "ayrı pencere-den" bakmakdan ibaret miş(!).

Yani "aynı kaynaktan bes-len"me ve "aynı bahçeye açılan kalb ve inanç gözü" olma gibi bir yakınlık ve "aynı"lıkdan bahsedil-mek sûretiyle, bunlar arasındaki fark, "var" ile "yok" arası bir nok-taya ircâ edilmiş oluyor ki, imân sahibi bir müslümânın, böyle bir şeyi ne kabûl etmesi, ne de tasav-vur etmesi mümkindir. Ne yazık ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu dalâlete âlet ediliyor.

Sonra; "kiliseler, sinagoglar" nasıl olup da " inanç âbideleri." oluyormuş? Bâhusûs "inanç" keli-mesi, "imân" ve "i'tikâd" kelimele-rine mukabil kullanılmaktadır. Dolayısıyle " kiliseler, sinagoglar bu potanın içinde özgürce yükse-len inanç âbideleri." cümlesi; "kiliseler, sinagoglar bu potanın içinde özgürce yükselen imân/ i'tikâd âbideleri" mânâsına gelir ki, böyle bir ifâde, -neresinden bakar-sanız bakınız- mahzâ dalâlettir.

Bütün bunlar bir araya getirilip beraberce mütalea edildiği zaman, ortaya çıkan neticeyi tasvib etmek mümkin değildir; zira "takrîb-i edyân"a benzer bir ucûbe çıkıyor ortaya. Ne yazık ki, bu "ucûbe" zihniyetin bir kısım mehâfilde, fev-kalâde itibâr görüp, himâye edildi-ğini görüyoruz.

Ve Hocaefendi Devam Ediyor:

"İslâm, kendinden önceki İlâhî gelenekleri asla dışlayıcı olma-mış, onları kucaklamış…" der-ken, İslâm'ın bugünkü Hıristiyanlık ve Yahudiliği "kucaklamış" oldu-ğunu mu imâ veya işâret edilmeye çalışılıyor acaba?

Şâyet böyle ise bu mantığa gö-re, İslâmiyet'in; kendisine âid imân ve i'tikâd esaslarını tasdik ve ikrar etmeyen Yahudi ve Hıristiyanları "kucaklaması" icap eder ki, o takdirde bunların Kur'ân tarafından hiçbir şübhe ve tereddüde mahal bırakmayacak tarzda (Kur'ân: 5/72,73; 9/30) tekfir edilmeleri ne ile ve nasıl izah edilecekdir?

Ve bu durumda: "İslâm, ken-dinden önceki İlâhî gelenekleri asla dışlayıcı olmamış, onları kucaklamış…" diye iddiâda bu-lunmak, Kur'ânî hakîkatler karşı-sında ne mânâ ifâde eder?

Sormak isteriz; Peygamberimiz aleyhisselâm, kimlerle harb etmiş-di? O günkülerle bugünküler ara-sında ne gibi bir fark var acaba?

Hulefâ-i Raşidîn, eshab-ı güzîn kimlerle karşı harb etmişlerdi? Hak-larında; "küffâra karşı ğayet şedîd, aralarında ise ğayet mer-hametlidirler" diye medh-i İlâhî vâkı' olanlar kimler idi? Ve bu "şid-det" kimlere karşı idi?

Unutulmamalıdır ki; İslâm ancak hakkıyle kendi mensublarını "ku-caklar" ve "kucaklayabilir".

Yine "Kâfire kâfir demek mü'minin vazifesi değil. Kâfir demek insanın insanlığına saygı-sızlıktır" (F.Gülen'le 11 Gün, s. 87) diyenlere;

"De ki: Ey kâfirler! Tapmam o taptıklarınıza…" hıtâbı ile başla-yan, Kur'ân-ı Kerîm'in 109. sûre-i celîlesini hatırlatmak isteriz. Ayrıca bu sûre-i celîlenin isminin de "Sûretü'l-Kâfirûn" olduğunun bilinmesini isteriz.

Bu hakikat karşısında; "Kâfire kâfir demek mü'minin vazifesi değil. Kâfir demek insanın insan-lığına saygısızlıktır" ifâdesinin ki me râci olduğunu sormak isteriz.

Temenni ederiz ki, böyle bir ifâ-de Hocaefendi'den sâdır olmamış dır.

Hocaefendi'ye isnâd ve izâfe edilen "Biz renk körleriyiz" ifâde-sinin de son derece "muğlak", "mübhem" ve her tarafa çekilmeye müsaid bir tabir olduğunu ifâde etmeliyiz. Zira "renk", "fark"ı ifâde eder. "Fark"a itibar edilmemesi mümkin mi? Elbette hak ve bâtıl din ve mezhebler arasındaki derîn farklar vardır. Buna karşı kim istiğ-na gösterebilir?

Mezkûr mülakat şu cümlelerle sona ermektedir:

"Şahsımla röportaj adına sorduğunuz sorulara cevaplarım aşağıdadır. Saygılarımla arz eder, sağlık ve afiyetler dilerim."

Bu satırlardan da anlaşılacağı üzere, yukarıdaki cevabî ifâdeler, hemen süâle muhatab olunduğu anda irticâlen ve şifâhî olarak veril-memiş olup daha sonra üzerinde iyice düşünülerek, teemmül edile-rek, tabir câizse anhâsı-minhâsı hesâb edilerek tahrîri/yazılı olarak hazırlanmış bir cevab olmasındaki inceliğe de ayrıca dikkatleri çekmez isteriz.

 

(Gureba dergisi 12. sayı)



 

[anadoluhaber:38037] Fikrimce meşrutiyetin düşmanı ,meşrytiyeti gaddar, çirkin ve hilaf-ı şeriat göstermekle meşveretinde düşmanlarını çok edenlerdir''

Posted: 23 Feb 2010 07:14 AM PST

       Fikrimce  meşrutiyetin düşmanı ,meşrytiyeti gaddar, çirkin ve hilaf-ı şeriat göstermekle meşveretinde düşmanlarını çok edenlerdir’’ tebeddül-ü esma ile hakaik tebeddül etmez’’
       En büyük hata insan kendini hatasız zannedmek  olduğundan, hatamı itiraf ederimki Nasın nasihatını kabul etmeden, nasa nasihati kabul ettirmek istedim.Nefsimi irşat etmeden başkasının irşadına çalıştığımdan, emr-i bilmarufu tesirsiz etmekle tenzil ettim.
       Ey ulülemir! Bir haysiyetim vardı; onunla islamiyet milliyetine hizmet edecektim;kırdınız.Kendi kendine olmuş istemediğim bir şöret-i kazibem vardı; onunla avama nasihatımı tesir ettiriyodum, maalmemnuniye, mahvettiniz. Şimdi usandığım bir hayat-ı zayıfım var; kahrolayım, eğer idama esirgersem.Mert olmayayım, eğer ölmeye gülmekle gitmezsem. Sureta mahkumiyetim, vicdanen mahkumiyetinizi intaç edecektir.Bu hal bana zarardeğil  belki şandır.Fakat millete zarar ettiniz.zira nasihatımdaki tesiri kırdınız.

 



Yahoo! Türkiye açıldı!
Haber, Ekonomi, Videolar, Oyunlar hepsi Yahoo! Türkiye'de!
www.yahoo.com.tr

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38039] RAHMETLE ANIYORUZ

Posted: 23 Feb 2010 06:47 AM PST

 

RAHMETLE ANIYORUZ.....


21 ŞUBAT 1965

MALCOLM_X (El Hac Malik El Şahbaz)

ŞEHADETİNİN 45. YILI


23 ŞUBAT 1979

METİN YÜKSEL

ŞEHADETİNİN 31. YILI


EMRE SELMAN KAPLAN

PENDİK 2010




Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.

GEORGE SOROS

Posted: 23 Feb 2010 04:35 AM PST

                                                  ALINTIDIR

      arşivimi incelerken 2005 yılında gönderilmiş bir iletinin içeriğinin bugün için ne kadar gerçekci olduğunun belgesi....
GEORGE SOROS: EMPERYAL YAHUDÝ AJANI


Konu bir narsistik kiþilik bozukluðu deðildir; konu George Soros'un
ABD hegemonyasýný dünyada uygulayýþ biçimidir. Soros vakýflarý ve
finans mekanizmalarý Doðu Avrupa ve SSCB'de sosyalizmin çöküþünün
kýsmi sorumlusudur ve o þimdi gözlerini Çin'e çevirdi. Öte yandan
Yugoslavya'yý parçalayan saldýrýnýn bir parçasýdýr. Kendini bir
insansever olarak nitelerken Dolar milyarderi George Soros'un görevi
globalizm ve Yeni Dünya Düzeni'nin ideolojik idam ipini sýkmak ve bu
sýrada da kar etmektir. Soros'un ticari ve "insani" örgütleri gizli,
karþýt ve iþbirlikçidir. Ve onun ekonomik faaliyetleri sözkonusu
olduðunda, kendi tabiriyle vicdaný yoktur, tam ahlakdýþý bir
düzlemde çalýþan bir kapitalisttir.

Yeni bir rüþvet sisteminin mimarý olarak kendini devlet adamlarýna
takdim etmekte ve onlardan iyi cevaplar almaktadýr. Henry
Kissinger'a, Vaclav Havel'e Polonyalý General Wojciech Jaruzelski'ye
yakýndýr. Dalay Lama'yý desteklemektedir; onun ve diðer dostu eski
Sovyet lider Mikhail Gorbaçev'in enstitülerinin de merkezi San
Francisco'dadýr. Soros "Council of Foreign ,Relations"un (CFR -
Dýþiliþkiler Konseyi), World Economic Forum'un (Dünya Ekonomik
Forumu) ve Human Rights Watch'ýn (Helsinki Ýnsan Haklarý Gözlem
Örgütü) ilerigelen üyesidir. 1994'te kendi felsefi "þeyhi" Sir Karl
Popper'la görüþtükten sonra Soros þirketlerine Orta ve Doðu Avrupa
iletiþim sektörüne yatýrým emrini verdi.

Çek Cumhuriyeti'nin Federal Radyo - Televizyon Kurumu teklifini
kabul ederek Radio Free Europe (Hür Avrupa Radyosu) arþivlerini
devir ve onlara destek kararý aldý. Soros, arþivleri Prag'a getirtti
ve bakýmý için 15 milyon Dolardan çok harcadý. Þimdi bir Soros
Vakfý, ABD hükümeti ve RFE/RL ile birlikte, CIA'ce oluþturulan Radio
Free Europe - Radio Liberty'yi iþletmektedir. Faaliyet alaný
Kafkaslar ve orta Asya'ya kaymýþtýr. Soros Open Society Institute'un
(Açýk Toplum Enstitüsü) kurucu ve destekçisidir. Onun kurduðu
International Crisis Group (ICG), diðer þeylerin yanýsýra
Yugoslavya'nýn yýkýmýndan beri Balkanlarda da faaldir. Soros açýkça
U.S. Institute of Peace (ABD Barýþ enstitüsü) ile birlikte
çalýþmaktadýr; bu kuruluþ CIA'in açýkta çalýþan bir kanadýdýr.

Anti-globalizm taraftarlarý Þubat 2002'de New York'ta Waldorf
Astoria otelinin önünde soðuktan donarken, George Soros içeride
Dünya ekonomik Forumu'na hitap ediyordu. Polis göstericileri Park
Avenue'daki kafeslere týkarken, Soros "Açýk Toplum"un meziyetlerini
göklere çýkartýyordu; Zbigniew Brzezinski, Samuel Huntington,
Francis Fukuyama ve diðerleri de ona eþlik ediyordu.

Kim Bu Adam?

George Soros 1930'da Macaristan'da doðdu. Ailesi aslen Yahudi olsa
da köklerinden o kadar uzaklaþmýþlardý ki, rahatça Nazi Almanyasý'na
tatile gidebiliyorlardý. Soros Nazi hükmü altýnda yaþadý,
Komünistlerin zaferi ile 1947'de Ýngiltere'ye geçti. Burada Soros,
London School of Economics'te Filozof Karl Popper'ýn öðrencisi
oldu. Popper aþýrý bir antikomünist ideologdu ve onun öðretileri
Soros'un siyasi eðilimlerinin temelini oluþturdu. Soros'un yazdýðý
hiçbir kitap ya da makale, yaptýðý hiçbir konuþma yoktur ki,
Popper'dan bir etki yansýtmasýn.

1965'te Sir olan Popper "Açýk Toplum" sloganýný icat etti; bu
Soros'un Açýk Toplum Vakfý ve Enstitüsü'nde yankýsýný buldu (Open
Society Foundation and ýnstitute). Popper'ýn takipçileri onun
sözlerini gerçek imanlýlar gibi tekrarladýlar. Popperci felsefe
Batýlý bireyciliðin þiarý oldu. Soros Ýngiltere'yi 1956'da terketti
ve Wall Street'te iþ buldu; burada 1960'ta bir menkul deðerler
þirketi ("hedge fund") kurdu.

"..Menkul deðer þirketleri çok zengin insanlara hizmet eder...
Genellikle gizli fonlar, genellikle de offshore iþlerde
kullanýlýr... astronomik karlar getirir. "Bahis" parasýnýn çapý
genellikle sonucu garantiler: `bir hissenin büyük menkul
þirketlerince satýn alýndýðý dedikodusu diðer yatýrýmcýlarý da buna
sevkeder,' sonuçta alýnan hisseler deðer kazanýr."

Soros 1969'da Quantum Fund'ý organize etti ve dövizlerle oynamaya
baþladý. 1970'lerde finans faaliyetleri geliþmiþti:

"alternatif kýsa ve uzun vadeler.... Soros, hem gayrimenkul
fiyatlarýnýn yükseliþinden, hem de düþüþünden kazanýyordu! (ünlem
çevirenin). 20 yýllýk yönetimi boyunca Quantum yýlda þaþýrtýcý bir %
34.5 gelir saðladý. Soros en çok döviz spekülasyonu ile bilinir (ve
ondan korkulur)... 1997'de bir devlet baþkaný, Malezyalý Mahathir
Muhammed tarafýndan "haydut" olarak tanýmlanma þerefine eriþti; bu
ülkenin parasýna spekülatif bir saldýrý yapmýþtý."

Bu tür gizli finans operasyonlarýyla Soros bir Dolar mültimilyarderi
oldu. Þirketlerinin Arjantin, Brezilya ve Meksika'da arazileri,
Venezuela'da bankalarý var; dünyanýn en karlý döviz ve kambiyo
iþlerini yapýyorlar ve genelde kabul edilen o ki, yüksek
makamlardaki dostlarý onun finans iþlerinde yardýmcý oluyorlar, hem
siyasi hem de maddi kazanç için.

George Soros 1997'de Tayland ekonomisini çökertmekle suçlandý. Bir
Taylandlý göstericinin ifadesiyle "Biz George Soros'u bir tür
Drakula olarak görüyoruz. O insanlarýn kanýný emiyor." Çinliler
ona "timsah" diyor, çünkü onun Çin'deki faaliyetleri o kadar doymak
bilmezce ve Tayland ile Malezya ekonomilerini silip süpürdü.

Soros bir keresinde Ýngiliz Sterlini üzerine spekülasyonla bir günde
1 milyar Dolar kazandý (spekülasyon sözünü pek sevmez!). "Sterlin
üzerine spekülasyonla Ýngiliz vergi mükelleflerinin cebini
boþaltmakla" suçlandýðýnda þöyle dedi: "Finans piyasalarýnda
spekülasyon yaptýðýnýzda normal bir ticareti baðlayan ahlaki
sýnýrlardan özgürsünüz... Finans piyasalarýnda benim ahlaki
kaygýlarým yoktur."

Soros'un sýnýrsýz kiþisel servet elde etmek ve baþkalarýnca hakkýnda
iyi düþünülmek þeklinde þizofrenik istekleri vardýr:

"Döviz alým-satýmcýlarý tezgahlarýnda oturur; üçüncü dünya
ülkelerinin dövizlerini çok miktarda alýr - satar. Para deðeri
dalgalanmalarýnýn bu ülkelerde yaþayan insanlara etkisi onlarýn
akýllarýna gelen bir konu deðildir. Gelmemelidir de; yapacak iþleri
vardýr. Eðer durup düþünmeye baþlarsak kendimize þunu sormalýyýz:
Acaba döviz tacirleri ... milyonlarýn hayatýný mý yönetiyorlar?"

Soros, George W. Bush'u da petrol þirketi batmak üzereyken kurtardý.
Soros Harken Energy Corp.'un sahibiydi ve Bush'un þirketinin
batmadan önce hýzla gerileyen hisselerini aldý. Geleceðin ABD
Baþkaný bu iþten 1 milyon Dolar nakit ile çýktý. Soros,
gerçi "siyasi güç" satýn almadýðýný söyledi. Yine Soros meþum
Carlyle Group'un da bir ortaðýdýr. 1987'de kurulan bu "dünyanýn en
büyük özel hukuk firmasý" 12 milyar Dolarlýk bir ciroyu
yönetir; "idare eski Cumhuriyetçi liderlerden birinin kayyumluðunda
yürütülür", bu kimi zaman eski CIA'ci Frank Carlucci, kimi zaman
eski CIA baþkaný (Baba) George Bush'tur. Carlyle Group karlarýnýn
önemli kýsmýný da silah ticaretinden kazanýr.

"Ýnsansever" Hortlak

1980'de Soros milyonlarca Dolarý Doðu Avrupa'da sosyalizme karþý
harcamaya baþladý. Kendisiyle iþbirliði yapan kiþilere paralar
aktardý. Ýlk baþarýsý Macaristan'daydý. Macar eðitim ve kültür
kurumlarýný aldý, bunlarla ülkedeki sosyalist kurumlarý devre dýþý
býraktý. Böylece doðrudan Macar hükümetine bir kanal açtý. Sonra
Soros Polonya'ya geçti, CIA güdümündeki Dayanýþma'yý finanse etti.
Ve ayný yýl Çin'de faaliyete baþladý. Sonra SSCB geldi.

Bütün bu ülkelerde CIA faaliyetlerinin de olmasý tesadüf deðildir.
CIA'in de amacý Açýk Toplum Vakfý ile aynýdýr: Sosyalizmi yýkmak.
Güney Afrika'da CIA antikomünist muhalifler aradý. Macaristan'da,
Polonya'da ve SSCB'de CIA, "National Endowment for Democracy"nin
(Milli Demokrasi Derneði), AFL-CIO'nun (Amerikan Federal Ýþçi
Sendikalarý), USAID'in ve diðer kurumlarýn açýk desteðiyle
antikomünistleri organize etti ve destekledi; bunlar Soros'un Açýk
Toplum Vakfý'nca da gönüllü listesine yazýlmýþlardý. CIA bu
kiþilere "birikim" (assets) derdi. Soros'un dediði gibi, "her ülkede
bir grup insan farkettim - kimi lider kiþiler, diðerleri o kadar
bilinmeyenler; bunlar benim görüþlerimi paylaþýyorlardý.."

Soros'un Açýk Toplum Vakfý antikomünist Çekler, Sýrplar, Rumenler,
Macarlar, Hýrvatlar, Boþnaklar ve Kosovalýlarla konferanslar
düzenledi. Onun giderek artan etkisi ABD haberalma sisteminin bir
parçasý olduðu kuþkularýna neden oldu. 1989'da Washington Post
gazetesi, ilk kez 1987'de Çin hükümetinin yaptýðý, Soros Vakfý'nýn
Çin'de reform ve dýþa açýlma ile ilgili faaliyetlerinin CIA
baðlantýlý olduðu, iddialarýna yer verdi.

Hedef Moskova

1990'dan sonra Soros yardýmlarý Rus eðitim sistemini hedef aldý; tüm
ülkeye ders kitaplarý daðýtýldý. Aslýnda Soros "Açýk Toplum"
propagandasýyla tüm genç Rus kuþaðýnýn beyninin yýkanmasýný saðladý.
Soros vakýflarý Rus finans sisteminin, özelleþtirme planlarýnýn ve
bu ülkede yabancý yatýrýmlarýn kontrolünü almak için stratejiler
yürütmekle suçlandý. Ruslar Soros'un yargý giriþimlerine sert cevap
verdi. Soros'un ve diðer Amerikan vakýflarýnýn karþýtlarý bu
manevralarýn amacýnýn "Rusya'yý, dünyanýn tek süpergücüyle
baþedebilecek bir devlet olmaktan çýkarmak" olduðunu söylediler.
Ruslar Soros ve CIA'in baðlantýlarýndan þüphelenmeye baþladýlar.
Para babasý Boris Berezovsky "birkaç yýl önce Soros'un bir CIA ajaný
olduðunu duyduðumda düþüp bayýlacaktým," dedi. Berezovsky'ye göre
Soros ve Batý "Rus sermayesinin güçlenmesinden korkuyordu".

Eðer ABD ekonomi ve siyaset eliti Rusya'dan bir ekonomik rekabetten
korkuyorsa, onu kontrol etmek için, Rus medyasýný, eðitimini,
araþtýrma merkezlerini ve bilimini hakimiyet altýna almaktan daha
iyi ne yol vardýr? 250 milyon Dolarý "yüksek okul ve üniversite
düzeyinde sosyal ve iktisadi bilimler eðitiminin transformasyonu"
için harcadýktan sonra Soros 100 milyon Dolar ile International
Science Foundation'u (Uluslar arasý Bilim Vakfý) kurdu. Rus Federal
Karþý Ýstihbarat Servisi (FSK) Soros'un Rusya'daki
vakýflarýný "casusluk yapmakla" suçladý. Onlara göre Soros tekbaþýna
çalýþmýyordu; Ford ve Heritage vakýflarýndan gelen paralar, Harvard,
Duke ve Columbia üniversitelerinden destek ve Pentagon ile ABD
haberalma servislerinden baðlantýlardan oluþan bir sistemin
parçasýydý. FSK Soros'un 50.000 Rus bilimadamýna para verdiðini
bildirdi; böylece Soros binlerce Rus bilimsel buluþu ve teknolojisi
ile devlet ve ticari sýrlarý üzerinde kontrol saðlayarak çýkarlarýný
geniþletiyordu.

1995'te Ruslar ABD Dýþiþleri Bakanlýðý görevlisi Fred Cuny'nin Çeçen
krizine karýþmasý nedeniyle öfkeye kapýldýlar. Cuny'nin görünüþte
görevi felaket yardýmý idi ama onun ABD çýkarlarýný ilgilendiren
uluslar arasý çatýþma bölgelerindeki, ve yanýsýra FBI ve CIA'deki
geçmiþi Amerikan devletine baðlantýlarýný ortaya koyuyordu.
Kaybolmadan önce Cuny Soros Vakfý için çalýþýyordu. Çeçenistan'daki
þiddet dalgasýnýn genelde Washington'un sýcak baktýðý, ve belki de
güdümündeki bir politik destabilizasyon kampanyasýnýn sonucu olduðu
pek bilinmez. Yazar Tom Clancy için bu deðerlendirmeler yeterli
olacak ki, bunlarý birer gerçek olarak "The Sum of All Fears" (Tüm
Korkularýn Toplamý) adlý çok satan kitabýnda sundu. Ruslar Cuny'yi
bir CIA görevlisi olmak ve bir Çeçen baþkaldýrýsýný desteklemekle
suçladý. Soros'un Açýk Toplum Vakfý ve diðer Soros kuruluþlarý hala
Çeçenistan'da faaldir.

Rusya, Soros'un cebini þiþirecek en azýndan bir operasyona sahne
olmuþ; olaya Clinton yönetiminden diplomatik görevliler karýþmýþtýr.
1999'da Dýþiþleri Bakaný Madeleine Albright, 500 milyon Dolarlýk bir
ABD Exim Bank kredisinin Rus þirketi Tyumen Oil'a verilmesini
engelledi; gerekçe bunun ABD milli çýkarlarýna aykýrý oluþuydu.
Tyumen Amerikan malý petrol ekipmaný ve hizmetlerini Dick Cheney'in
Halliburton Þirketi'nden ve, Bloomfield New Jersey'deki ABB Lummus
Global'dan almak istiyordu. George Soros ise Tyumen'in almak
istediði bir þirketin ortaðý idi. Soros ve BP Amoco bu iþlemi
durdurmak için lobi yaptý ve Albright araya girmek zorunda kaldý.


Sol Antisosyalizmi Beslemek

Soros'un Açýk Toplum Enstitüsü'nün her delikte bir parmaðý vardýr.
Onun direktörler kurulu, adeta "Soðuk Savaþta ve Yeni Dünya
Düzeninde Kim Kimdir" kitabý gibidir. Paul Goble, Ýletiþim Direktörü
ve eski Radio Free Europe'un þef politik yorumcusudur. Herbert Okun,
Nixon yönetiminin dýþiþlerinde hizmet etmiþ ve Henry Kissinger'a
haberalma danýþmanlýðý yapmýþtýr. Kati Marton, eski Clinton yönetimi
dönemi Yugoslavya'daki BM temsilcisi Richard Holbrooke'un eþidir.
Marton, Soros'un desteklediði B-92 Radyosu için lobicilik yapmýþtýr;
bu radyo National endowment for Democracy'nin de bir projesidir
(baþka bir CIA yan kuruluþu); Yugoslav hükümetini devirmekte etkili
olmuþtur.

Helsinki Watch

Soros, Açýk Toplum Vakfý'ný kurduðunda liberal ermiþ Aryeh Neier'ý
yönetime geçirdi. Neier, Helsinki Watch'ýn da baþkanýydý; burasý
antikomünist eðilimli bir insan haklarý örgütüdür. 1993'te Açýk
Toplum Vakfý, Açýk Toplum Enstitüsü oldu.

Helsinki Watch, 1975'te Human Rights Watch (Ýnsan Haklarý Gözlem
Örgütü) olmuþtu. Soros þu sýra onun Amerikalar, Doðu Avrupa ve orta
Asya danýþman heyetlerindedir; ve onun Açýk Toplum Enstitüsü
sponsorlar listesinde yeralýr. Soros Helsinki Watch ile daimi
iliþkiler içindedir; ve Neier düzenli olarak "The Nation" dergisine
yazýlar yazar; ama Soros'tan bordrolu olduðu bilinmez.

Soros Helsinki Watch ile iliþkisini saklamak için elinden geleni
yapar. Sadece programlarý finanse ederek planladýðýný ve yürüttüðünü
söyler; ama onlar yürütücüsünün felsefesinden uzakta deðillerdir.
Helsinki Watch ve Açýk Toplum birbirine yakýndýr. Görüþlerinde pek
fark yoktur. Tabii ki, baþka kurumlar da bu kurumu finanse
etmektedir; ama Soros ideolojisi burada hakimdir.

George Soros'un faaliyetleri 1983'te National; Endowment for
Democracy'nin kurucusu Allen Weinstein tarafýndan kurulan bir
yapýnýn çerçevesi içine düþer. Weinstein, "bugün bizim açýkça
yaptýklarýmýz 25 yýl önce CIA'ce gizlice yapýlýyordu," der. Soros,
tam da bu istihbarat yapýsý içinde çalýþmaktadýr. CIA'in 1960'ta
Laos'ta faal uyuþturucu kaçakçýlarýndan, ya da
Afganistan'daki "Mücahitlerin" esrar ticaretinden kar ederken CIA
görevlerini yerine getirmesinden biraz farký vardýr. O, diðer
piyonlardan çok daha fazla parayý yönlendirmekte (ve kazanmakta) ve
iþinin çoðunu da günýþýðýnda yapmaktadýr. Ýçtenlikle söylediðine
bakýlýrsa görevi hasar giderimi yaparak ABD dýþpolitikasýna
meþruiyet kazandýrmaktýr. Bugün Amerikan merkez solunda kendini
deðerlendiren birçok kiþi toplumun sosyalist bir dönüþümünden
ümitsizdir. Böylece Soros'un "desantralizasyon modeli" ya da "adým
adým" bir "negatif ütiliteryanizme (kullanýþçýlýk) yaklaþarak,
sefaleti azaltma" anlayýþý, ki bu Popper felsefesiydi, onlara
çekici geliyor. Soros bir Açýk Toplum araþtýrmasý düzenlettirerek
Kaliforniya ve Arizona'daki uyuþturucu yasalarýnýn gevþetilmesini
destekledi. Soros uyuþturucunun tam serbest olmasý taraftarýdýr;
yani bu sayede artýk sefaletinizin farkýnda olmazsýnýz. Soros fýrsat
eþitliði ile aldatýr. Sosyal seviyesi yüksek Sosyal demokratlar
Soros'un desteðini kabul eder ve kapitalizm içindeki sivil haklara
inanýr. Bu gibiler için Soros'un ticari faaliyetlerinin korkunç
sonuçlarýný (dünyanýn heryerinde insanlarýn fakirleþmesi) onun
insani faaliyetleri affettirir. Benzer þekilde, ABD içinden -
dýþýndan liberal-sol aydýnlar "Açýk Toplum" fikrinin cazibesine
kapýlýrlar, tabii parasal desteðin de.

ABD'deki Yeni Sol bir sosyal demokrat harekettir. Kesinlikle anti-
Sovyettir ve Doðu Avrupa ve SSCB çöktüðünde onlarýn çok azý
sosyalist sistemlerin yýkýmýna karþý çýktý. Yeni Sol Doðu Avrupa ve
Orta Asya'da milyonlarýn iþlerini, evlerini, eðitim haklarýný,
saðlýk hizmetlerini ve kültürel geliþim imkanlarýný kaybetmelerine
ne üzüldü ne de bunu protesto etti. Çoðu, CIA ya da National
Endowment of Democracy veya the Open Society Fund gibi
kimi "NGO"larýn (týrnaklar çevirenin) sosyalizmin yýkýmýndaki aktif
rollerini küçümsedi. Bu insanlar zannettiler ki, Batý'nýn 1917'den
beri SSCB'yi yýkmaktaki kararlýlýðýnýn Sovyetlerin çöküþüyle ilgisi
yoktur. . Onlara göre sosyalizm kendi inanýrlýðýný yitirmiþti, çünkü
yanlýþtý.

Ýhtilallere gelince, Mozambik, Angola, Nikaragua ya da El
Salvador'dakiler iþbirlikçi güçlerce yýkýldý ya da
göstermelik "seçimlerle" durduruldu; Yeni Sol pragmatikleri ise omuz
silktiler ve arkalarýný döndüler. Yeni Sol'un, bazan Amerikan
dýþpolitikasýnýn Sovyetler sonrasý dünyadaki mekanizmalarýný kasten
görmezden geldiði görünüyor

Hýrvatistan'da siyasi faaliyetleri olan Bogdan Denitch, Açýk Toplum
Enstitüsü'nde faal bir kiþi idi ve fonlar aldý. Denitch,
Hýrvatistan'dan Sýrplarýn etnik temizliðini, NATO'nun Bosna ve
Yugoslavya'yý bombalamasýný, hatta Yugoslavya'nýn karadan iþgalini
savundu. Denitch, Amerikan Demokratik Sosyalistlerinin kurucusu ve
uzun süre baþkanýydý. Bu önemli bir liberal sol Amerikan grubuydu. O
uzun süre prestijli Sosyalist Bilimadamlarý (Socialist Scholars)
Konferansý'nýn da baþkanlýðýný yaptý. Bu kanalla birçok kiþinin
NATO'nun geniþlemesine olumlu bakmasýný saðladý. Soros'un yardým
yönelttiði diðer yerler "Refuse and Resist the ACLU" (Amerikan Sivil
Özgürlükler Birliðine Direniþ ve Red) Örgütü, ve bir kýsým diðer
liberal kurumlardýr. Soros listesine "New School for Social
Research", New York (Yeni Sosyal Araþtýrmalar Okulu) gibi yeni
renkler de ekledi; burasý uzun süredir sol aydýnlarýn tercihi bir
akademiydi. Þimdi Burada Orta ve Doðu Avrupa programlarýný
destekliyor.

Nikaragua'daki devrimden etkilenen birçok solcu üzüntüyle 1990'da
Violetta Chamorro'nun Sandinistalarý seçim yenilgisine uðratmasýný
kabul etti. Birçok Nikaragua'ya yardým kuruluþu bundan sonra
daðýldý. Belki Yeni Sol, Michael Kozak'ýn yükselen yýldýzýndan
birþeyler öðrenebilirdi. O Nikaragua, Panama ve Haiti'de baþa
sempatik liderler geçirmek, ve Küba'yý baltalamak hedefli ve
Washington üslü bir kampanyanýn kýdemlilerindendi. Burada
Havana'daki ABD çýkarlarý ile ilgili bir büronun müdürlüðünü
yürüttü.

Nikaragua Chamorro'nun zaferini organize ettikten sonra, Kozak Beyaz
Rusya'ya geçti ve ABD büyükelçisi oldu. Kozak, Soros'ça
desteklenen "Internet Access and Training Program"da (IATP -
Ýnternet eriþimi ve eðitim programý) çalýþtý. Bu program Beyaz
Rusya'da geleceðin liderlerini yaratmakla meþguldü. Ayný program
eþzamanlý þekilde Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan,
Kýrgýzistan, Türkmenistan ve Özbekistan'da uygulandý. IATP, ABD
Dýþiþleri'nin açýk desteðiyle yürütüldü. Çok þükür ki Beyaz Rusya,
Kozak ve Soros Açýk Toplum Vakfý/ABD Dýþiþleri güruhunu ülkeden
kovdu. Aleksandr Lukaþenko hükümeti keþfetti ki, Minsk'e gelmeden 4
yýl önce Kozak, on milyonlarca Dolarýn Beyaz Rus muhalefetine
akýtýlmasýný saðlamýþtý. Kozak bir birleþik muhalefet cephesi
kuruyor, web sitelerine, gazetelere ve piar þirketlerine para
veriyor ve Yugoslav Otpor'una benzer öðrenci direniþ hareketini
eðitiyordu. Kozak, Otpor liderlerine Beyaz Rus muhalifleri eðitme
görevi verdi. 11 Eylül 2001'den kýsa süre önce ABD, Baþkan Aleksandr
Lukaþenko'ya karþý bir karalama kampanyasý baþlatýyordu.
Lukaþenko'yu karalama þu sýra "terörizme karþý savaþla" birlikte
yürütülüyor.

OSI (Açýk Toplum V.) ve HRW (Helsinki W.) kanalýyla Soros,
Belgrad'daki B-92 Radyosu'nun ana sponsorlarýndan oldu. Soros
Otpor'a da para verdi; bu örgüt 5 Ekim 2000 darbesinde "para
valizleri" aldý ve Yugoslav hükümeti devrildi. Ýnsan Haklarý Gözlem
örgütü (Helsinki) bunun akabinde Slobodan Miloþeviç'in kaçýrýlmasýný
ve Lahey'deki mahkemesini, onun haklarý üzerine hiçbirþey
söylemeyerek meþrulaþtýrdý. Bu illegal mahkemenin baþkaný Louise
Arbour þu sýra Soros'un Uluslar arasý Kriz Grubu yönetim
kurulundadýr. Açýk Toplum/Helsinki çetesi þimdi Makedonya'da
çalýþmakta ve buna "uygarlaþtýrma misyonunun" bir parçasý
demektedir. Bu cumhuriyetin de Yugoslavya'nýn parçalanmasýný
tamamlamak için "kurtarýlmasýný" bekleyin.

Gücün Vekilleri

Soros, aslýnda kendi insani felsefesinin ahlaka uygun, bunun için
para kazanma iþinin ahlak dýþý olduðunu söylemektedir. Ancak
Soros'ça desteklenen NGO'larda çalýþanlarýn önünde açýk ve tutarlý
bir gündem vardýr. Soros'un en etkili kurumlarýndan International
Crisis Group (1986'da kuruldu) siyaset ve iþ aleminin merkezinden
kimi isimlerce yönetilmektedir. Yönetim kurulunda Zbigniew
Brzezinski, Morton Abramowitz, eski ABD dýþiþleri bakan yardýmcýsý
ve eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutaný Wesley Clark, eski
ABD Milli Güvenlik danýþmaný Richard Allen vardýr. Allen'ýn Nixon'un
Milli Güvenlik Kurulu'ndan "Henry Kissinger'ý fazla liberal bulduðu
için" istifa ettiðini, Oliver North'u(1) Reagan'ýn Milli Güvenlik
Kurulu'na önerdiðini ve Ýran Contra skandalýnda Ýran'a rehineler
karþýlýðý füze pazarlýðýnda rol aldýðýný not düþelim (týrnaklar
çevirenin). Bu kiþiler için "sýnýrlý çatýþma" ABD'nin dünya insan ve
kaynaklarý üzerindeki kontrolünün diðer adýdýr.

1980 ve 90'larda, Reagan Doktrini zamanýnda, ABD'nin Afrika, Latin
Amerika, Karayipler ve Asya'daki gizli-açýk operasyonlarý
hazýrlanýyordu. Soros bunlarýn birçoðunda faaldi; "müstakbel
devrimcilerin" satýn alýnmasýndan politikacýlarýn, aydýnlarýn ve
devrimci dalga geçtikten sonra iktidarda kalan kim
varsa "sübvansiyonuna" kadar uðraþýyordu (týrnaklar çevirenin.)
James Petras diyor ki:

"1980'lerin baþýnda neoliberal yönetici elitin akýllý kesimi,
politikalarýnýn toplumu kutuplaþtýrdýðýný ve geniþ çaplý sosyal
rahatsýzlýk doðurduðunu farkettikten sonra, neoliberal
politikacýlar "aþaðýdan" bir paralel strateji baþlatýp
desteklediler; bu anlamda "kendiliðinden" ve "anti devletçi"
ideoloji sahibi kuruluþlara yardým ederek, potansiyel çatýþma
tehlikesi taþýyan kesimlere sýzdýlar ve bir "sosyal tampon"
oluþturdular. Bu örgütler parasal olarak neoliberal kaynaklara baðlý
olup doðrudan yerel liderlerin etrafýndaki sosyopolitik hareketler
ve eylem komiteleriyle rekabete sokuldular. 1990'larda bu örgütler
(NGO, "hükümet dýþý" diye adlandýrýldýlar) binlerceyi bulmuþtu ve
tüm dünyada toplam 4 milyar Dolarý bulan yardým alýyorlardý."

"Underwriting Democracy" adlý kitabýnda Soros "Doðu Avrupa'nýn
Amerikanlaþmasý" ile övünür. Ona göre, onun eðitim programlarý ile
artýk bir Sorosçu genç liderler kadrosu yoldadýr. Bu Soros Vakfý
eðitimli genç insanlar "nüfuz ajanlarý" olarak iþlev görecektir.
Onlarýn Akýcý dil yetenekleri, ve hedef ülkelerde bürokratik
merdivenleri týrmanmaya baþlamalarý sayesinde bu gönüllü askerler
felsefi açýdan Batýlý çokuluslu þirketlerin giriþ yollarýný
temizleyeceklerdir.

Meslekten diplomat Herbert Okun (þimdi Helsinki Watch'ýn Avrupa
Komitesi'ndedir) George Soros'la birlikte bir seri ABD Dýþiþleri
baðlantýlý kurumla iliþki içindedir; bunlar arasýnda USAID'den
Rockefeller Vakfý'nca desteklenen Trilateral Komisyon'a kadar
kurumlar vardýr. 1990'dan 97'ye dek Okun, "Finans Hizmetleri
Gönüllüler Teþkilatý" (Finance Services Volunteer Corps) denen
birþeyin baþkanýydý; bu kurum USAID'in alt kuruluþudur; amacý "eski
komünist ülkelerde serbest Pazar finans sistemlerinin yerleþimine
yardýmdýr". George Soros, dünya ekonomisini devralmaya çalýþan diðer
kapitalistlerle tam uyum içindedir.

Kâr Amacý Gütmeden Kâr

Soros, döviz spekülatörü olarak çalýþtýðý ülkelerde insani amaçlar
gütmediðini söylemektedir. Ama Soros sýksýk bu türden
baðlantýlarýndan da yatýrým amaçlý yararlanmaktadýr. ICC'nin bir
araþtýrmasý, ve, Kosova Geçici BM Yönetimi þefi Bernard Kouchner'in
yardýmý sayesinde, Soros Balkanlardaki en kârlý maden ocaðýný almak
istedi.

Eylül 2000'de, Yugoslav seçimlerinden önce Trepca madenlerini bir an
önce almak için, Kouchner bu madenden yayýlan kurþunun çevre
standartlarýný aþtýðýný açýkladý. Ayný kiþinin, NATO Yugoslavya'yý
seyrelmiþ Uranyumlu mermilerle bombalar ve 100,000 ton (kg olmalý,
ç.n.) kanser yapýcý madde havaya, suya, topraða karýþýrken bunu
alkýþladýðýný bilmek hayret vericidir. Ama Kouchner kendi iþine
bakýyordu ve madenler "saðlýk nedeniyle" kapatýldý. Soros 150 milyon
Dolar vererek Trepca'nýn altýn, gümüþ, kurþun, çinko ve kadmiyum
madenlerini almak istedi; tesisin deðeri 5 milyar Dolardý.

Bulgaristan "serbest Pazar" kaosu içinde çökerken Soros sinekten yað
çýkarmaya bakýyordu; Reuters 2001 baþlarýnda þu haberi verdi:

"Avrupa Ýmar ve Kalkýnma Bankasý" (EBRD - European Bank of
Reconstruction and Development) (Bulgar ileri teknoloji þirketi)
Bila'ya 3 milyon Dolar kredi verdi. Bu þirket, orta ve Doðu
Avrupa'daki teknoloji þirketleri için hazýrlanmýþ 300 milyon
Dolarlýk bir kredi diliminden ilk yararlanan kurum olacak... Bir 3
milyon Dolar da Amerikan Argus Capital Partners'tan geliyor; kredi
sponsoru Prudential Insurance Company of America ve çalýþma alaný
Orta - Doðu Avrupa ... Soros, Rila'ya yaptýðý önce 3 milyon Dolarlýk
ve sonra 1 milyon Dolarlýk yatýrýmla yine en büyük hissedar olarak
kaldý."

Konulara Hakimiyet

Soros'un insansever görüntüsü ona, kimlerin kurban kimlerin suçlu
olduðu tartýþmalarý patladýðýnda uluslar arasý kamuoyunu yönlendirme
gücü veriyor. Diðer NGO'lar gibi, Soros'un borazaný Helsinki Watch
da birçok baðýmsýz ve organize emekçi sýnýf hareketini görmezden
geliyor.

Kolombiya'da iþçi liderleri rutin olarak ABD güdümlü hükümetle
iþbirliði içindeki paramiliterlerce katledilmektedir. Bu kiþilerin
geldiði sendikalar neoliberal ekonomiye karþý olduklarýndan Helsinki
Watch bu konuda fazla ses çýkarmaz. Bu yýlýn Nisaný'nda Helsinki
Watch'tan Jose Vivanco ABD Senatosu'nda "Plan Kolombiya" lehine
ifade verdi:

"Kolombiyalýlar insan haklarý ve demokrasiye baðlýdýrlar ve yardýma
muhtaçlar. Helsinki Watch'ýn ABD ile temel bir sorunu yoktur."
Helsinki Watch, devlet terörü, fakirlik ve istismara karþý savaþan
Kolombiyalý gerillalarý ABD destekli silahlý güçler ve paramiliter
idam mangalarýyla ayný kefeye koymaktadýr. Helsinki Watch, görevi
mülkiyet haklarý ve ekonomik statükoyu korumak olan Pastrana
hükümeti ve onun ordusunu haklý görmektedir. Helsinki Watch'a göre
(bile ç.) sivil ölümlerinin %50'si hükümetin göz yumduðu idam
mangalarýnýn iþidir. Gerçek rakam %80'dir.

Helsinki Watch ayný þekilde 2002'de Uribe hükümetinin seçimini de
onayladý. Uribe ABD'nin Latin Amerika'da desteklediði diktatörler
kuþaðýndan kalmadýr; gerçi "seçilmiþtir", ama Helsinki Watch
çoðunluðun seçimi boykot ettiðinden sözetmez.

Karayiplerdeki Küba baþka bir neoliberalizm karþýtý olup Helsinki
Watch tarafýndan karalanmýþtýr. Yanýbaþýndaki Haiti'de Soros
destekli faaliyetler Duvalier rejiminin devrilmesinden sonra oluþan
popüler hareketleri silmiþ, Haiti'nin ilk demokratik lideri Jean
Bertrand Aristide'i baltalamýþtýr. Helsinki Watch'tan Ken Roth,
ABD'nin Aristide'i "demokrasi dýþý" nitelemelerine katýlmýþtýr.
Kendi "demokrasi" anlayýþlarýný göstermek için Soros vakýflarý
Haiti'deki faaliyetlerini diðer ABD faaliyetlerine gizlice
katmaktadýr; örneðin USAID'in FRAPH ile iliþkili kiþileri
desteklemesi gibi. FRAPH meþum CIA destekli idam mangalarýnýn
adýdýr; onlar "Bebe Doc" Duvalier'in düþüþünden beri ülkede terör
estirmekteler.

Helsinki Watch'ýn web sitesinde, Direktör Roth ABD'yi Çin'e karþý
daha sert çýkmamakla eleþtirmektedir. Roth'un faaliyetleri arasýnda
Tibet özgürlük Konserinin organizasyonu da vardýr; bu gezgin bir
propaganda topluluðu olup, ünlü rock'çýlarla birlikte ABD'yi
dolaþmýþ ve gençleri Çin'e karþý Tibet'i desteklemeye çaðýrmýþtýr.
Tibet, yýllardýr CIA gündemindeki ana dosyalardan biridir.

Roth, geçenlerde petrolce zengin Sincan'da Çin kontrolüne karþý
çýktý. Sömürgeci "böl ve yönet" anlayýþýyla Roth, kimi Uygur etnik
azýnlýk gruplarýný Kosova'daki ABD/NATO müdahalesinin onlar için de
iyi bir örnek olduðu konusunda iknaa çalýþtý. Aðustos 2002'de ABD
hükümeti de bu çabaya destek verdi.

ABD'nin bu bölgedeki projeleri açýkça New York Times'ta Sincan
üzerine yayýnlanan bir makalede tasvir edilmiþ; burada Uygurlar "bir
Müslüman azýnlýk olup huzursuz bir Çin egemenliði yaþamaktadýrlar"
denmiþtir. Onlar "Yugoslavya'daki NATO bombardýmanýndan çok
etkilenmiþler, kimi bunu Kosova'daki müslümanlarýn kurtarýlmasý
olarak kutlamýþtýr; kendileri de benzer bir kurtarýlýþýn hayalini
kurmaktadýrlar" denmiþtir. The New York Times yazýsý "Sincan'da son
bulunan petrol rezervleri burasýný uluslararasý ticaret açýsýndan
çok çekici kýlmaktadýr" notu düþülmekte ve bir yandan da "buranýn
yerli halký Tibetlilere benzer" görülmektedir.

Sayý Sayamamak

Soros örgütleri rakam tesbitlerinde, gerçekten gerçekle ilgilerini
kesmiþ gibidirler. Örneðin Helsinki Watch 500 kiþinin (2000 deðil)
Yugoslavya'ya NATO bombardýmanlarýnda öldüðünü söylerler.
Afganistan'a Amerikan saldýrýsýnda da 4000 deðil 350 kiþi ölmüþtür.
1989'da ABD Panama'yý bombaladýðýnda Helsinki Watch raporunun giriþ
bölümünde "Manuel Noriega'nýn devrilmesi... ve demokratik Baþkan
Guillermo Endera hükümetinin kuruluþu Panama'ya çok ümitler
getirmiþtir..." der. Rapor ölü sayýsýndan bahsetmez.

Helsinki Watch Bosna'ya NATO saldýrýsýnýn temellerini 1993'te sahte
tecavüz ve soykýrým haberleriyle attý. Bu politik histeri doðurma
taktiði ABD için kendi Balkan siyasetini uygulamakta gerekliydi.
1999'da, Helsinki Watch Yugoslavya'ya NATO saldýrýsý için propaganda
gücü olarak çalýþýrken bu tekrarlandý. Soros'un "kanun hakimiyeti"
palavralarýnýn çoðu unutulmuþtu. ABD ve NATO kendi kanunu yaptý,
George Soros'un kurumlarý bunu destekledi. 11 Eylül 2001'le bu devam
etti. Bu sefer konu Dünya Ticaret Merkezi'nde ölen 2801 kiþiydi. CFR
(Dýþiþleri Konseyi) 6 Kasým 2001'de toplandý ve bir "büyük kamuoyuna
dönük kampanya" planladý. CFR, bir "Amerika'nýn Teröre Cevabý Ýçin
Baðýmsýz Görev Gücü" oluþturdu; Soros, Richard Holbrooke, Newton
Gingrich, John Shalikashvili'nin (eski ABD Genelkurmay Baþkaný) ve
diðer etkili kiþilerin katýlýmýyla DTÖ'de ölenler ABD dýþ
politikasýna malzeme yapýldý. CFR raporu teröre karþý savaþ
öngörüyordu. George Soros'un parmak izleri kampanyanýn heryerinde
vardý:

"Yüksek düzey ABD memurlarýnýn dost Arap ve diðer Müslüman ülke
hükümetlerine 11 Eylül olaylarýnýn kýnanmasý için baský yapmasýný
saðlayýn, öte yandan da ABD antiterör kampanyasýnýn mantýk ve
hedeflerini de kollayýn. Eðer hükümetleri sessiz kalýrsa Ortadoðu ve
Güneydoðu Asyalýlarýn çoðunu hiçbirzaman haklýlýðýmýza ikna
edemeyiz. Onlarýn bu açýklamalarý nedeniyle eleþtirilmelerini
engellemeli ve onlarýn yanýmýzda ses vermelerini saðlamalýyýz...
Boþnak, Arnavut ve Türkleri, ABD'nin Kosova'da 1995-99'da Bosnalý ve
Kosovalý müslümanlarý nasýl kurtardýðýný ve dünyanýn her yerindeki
müslümanlarla sýký ve uzun vadeli iliþkilerimizi diðer kiþilere
anlatmalarý için teþvik edin. Yerel aydýnlar ve gazetecileri iþe
katýn, görüþlerine bakmayýn. Yerel basýný yakýndan izleyin ve
hücumlara hemen cevap verin... Amaç ve hedeflerimizi konuþtuðunuzda
sürekli kurbanlara (özellikle adlarýný vererek ve böylece onlarý
somutlaþtýrarak) atýf yapýn."

Soros'un Sayý Sanatý: ABD Dýþ Politikasýna Destek ve Savunma Ýçin
Saymak

Soros, Dünya kapitalist sistemindeki gerilemeden çok endiþelidir ve
bu konuda hemen birþeyler yapmak ister. Geçenlerde þöyle
dedi: "Þimdiden nihai krizin adýmlarýný farkediyorum... Yerli siyasi
hareketler çýkacak ve onlar çokuluslu þirket mülklerine el
koyarak "Milli" serveti geri alacak."

Soros Birleþmiþ Milletler'i devre dýþý býrakmak için ciddi bir plan
önermektedir. Önerisi, "Dünya demokrasilerinin liderliði ele almasý
ve BM olsun - olmasýn iþleyecek bir global ittifaklar sistemi
kurmasý"dýr. Eðer deli olsaydý, kriz geçirdiðine hükmedebilirdiniz.
Ama gerçek þu ki, Soros'un "Birleþmiþ Milletler yapýsal olarak kendi
anayasasýnýn giriþinde yazan vaadleri yerine getirebilecek durumda
deðil," saptamasý, American Enterprise Institute gibi bir seri
reaksiyoner kurumun görüþünü yansýtmaktadýr. Birçok muhafazakar
Soros þebekesine sol-kanat gözüyle baksa da, ABD'nin BM ile
iliþkilerinde Soros, örneðin John R. Bolton (Silahlanma Kontrolü ve
uluslar arasý Güvenlik Dairesi'nden sorumlu Dýþiþleri bakan
yardýmcýsý), gibileriyle ayný tarafa düþer. Bolton "Kongre'deki
birçok Cumhuriyetçi artýk BM sistemine zýrnýk dahi ödenmemeli
fikrindedir" demiþtir. BM'e karþý onyýllardýr süregelen bir sað
kampanya vardýr. Þimdi bunu Soros götürüyor. Çeþitli Soros web
sitelerinde BM'in çok zengin, bilgi konusunda ketum, ya da dünyayý
(Soros'un istediði gibi - parantezler çevirenin) yönetmeye
yakýþmayacak iþlere bulaþmýþ olduðu gibi eleþtirilere rastlarsýnýz.

The Nation yazarlarý bile, bu konuyu iyi bilirlerken Soros etkisinde
kalmýþlardýr. Örneðin William Greider, geçenlerde Soros'un
eleþtirilerinde bir haklýlýk payý bulmuþ ve BM'in artýk "bayaðý
diktatörler ve totaliterlerin buluþma yeri olmaktan ve eþit ortaklar
gibi muamele görmekten çýkarýlmasýný" istemiþtir. Bu tür Batý
merkezci ýrkçýlýk tam Soros'a uygundur. Ona göre BM'in Dünya'yý
idare etmesi global güzeyde Faþizmdir. Batýlý "ilericiler" Soros'a
gereðinden çok yüz vermiþlerdir; ve herhalde Greider de artýk bu
faþizm konusunu aþýrý, haksýz ve sinirlendirici bulur.

Ama yine de Soros'un þu söylediklerini dinleyelim: "Eski Roma'da
yalnýz Romalýlar oy kullanýrdý. Modern global kapitalizmde de yalnýz
Amerikalýlar oy kullanabilir; Brezilyalýlar ve Türkler oy kullanmaz."

======================================================================
Soros, Rockefeller Vakiflarinin ve CFR'nin
Türkiye'deki Truva Atlari;

Bu Vakýf veya Dernekler ya Açýk toplum enstitüsünden yardým
almaktadýrlar, ya da bazý kiþiler aracýlýðýyla Açýk toplum
enstitüsüne baðlýdýrlar. Tepede Soros Vakfý vardýr.

KADER

TOSAV

KASIDE

TÜSIAD

Türk Demokrasi Vakfi;

Liberal Düsunce Toplulugu

Umut Vakfi;

TESEV

Koç Vakfi;

TÜSEV

Toplumsal Saydamlik Dernegi

Istanbul Bilgi Üniv.

TOBB

Basýn Enstitüsü Derneði

Radikal Gazetesi

Açýk Radyo

DYB Sanat Merkezi

Yeni Þafak Gazetesi

Açýk Site

Afet için Sivil Koordinasyon Derneði

Anadolu Kültür

AÇEV

SABANCI-BOGAZICI-BÝLGÝ ÜNÝVERSÝTELERÝ

Uluslararasý Basýn Derneði

Tarih Vakfý

Þizofreni Dostlarý Derneði

Uçan Süpürge Derneði

Kadýn Merkezi (KAMER)

Eðitim Reform Giriþimi


KILIT KIÞÝLER ÝSE ÞÖYLEDÝR:
(SIVIL TOPLUM ÖRÜMCEKLERÝ)


Üstün Ergüder (Sebataycý-Mason-Bilderberg üyesi, Eski Bogaziçi
Rektörü)

Kürþat Bumin (Yeni Þafak gazetesi, Bilgi Üniversitesi)

Hakan Altýnay (Bilgi Üniversitesi)

Salim Uslu (Hakiþ- Türk Henkel Seydiþehir Al. Üst düzey mason, 32.
derece masonlardan T. Uslunun yakýný)

Ömer Dinçer (Baþbakanlýk Müþaviri)

Oguz Ozerden (Mason, Bilgi üniversitesi, Diyarbakýr sanat merkezi
kurucularýndan)

Murat Belge (2. Cumhuriyetçi, Ýletiþim Yayýn Kuruluþu, Radikal
gazetesi, Bilgi Üniversitesinde görevli)

Nebahat Akkoç (KADER yöneticisi)

Nabi Avcý(Baþbakanlýk danýþmaný)

Nadire Mater (Interpress Service Türkiye Temsilcisi, F. Eberth ve H.
Boll Vakýflarýyla ve Mac Arthur Vakfý ve CIA ile baðlantýlý tam bir
sivil toplum örümceði)

Osman Kavala (Eski Kavala þirketler grubu ve Avrupa Barýþ ve
Demokrasi Merkezi Üyesi)

Baskýn Oran (Azýnlýklar raporunu TESEV ve NED için hazýrlayan kiþi)

Þahin Alpay (Karen Fogg, Fettullah Gulen ve Zaman gazetesi ile
baðlantýlý, Ordu düþmaný, 2. Cumhuriyetçi)

Neþe Düzel (Radikal gazetesi)

Ahmet Altan

Çetin Altan

Mehmet Altan

Mehmet Barlas (Karýsý Canan Barlas TESEV yöneticisi Nafiz Can
Paker'in kýzkardeþidir)

Omer Madra (Bilgi Üniversitesi, Açýk Radyo, Meral Madra ile birlikte)

Özlem Dalkýran ( Uçan Supurge Derneði Baþkaný, Ýngiliz Konsolosluðu
ile süregen baðlantýlý)

AYDIN DOGAN (detaya gerek yok!)

MAÇA ASI:
NAFIZ CAN PAKER (SABETAYCI, Selanikten Niðde'ye göc eden gizli
Sabetaycý örgütlenmenin içinde. Üst düzey mason, Bilderberg
baðlantýlý, Sorosun birinci düzeyde adamý, TESEV baþkaný, CFR ve CIA
baðlantýsý biliniyor;Sabancý Holding, TÜSÝAD, Türk Henkel; )

Fethullahci tüm örgütlenmeler (STV, Zaman)

Soros, Rockefeller Vakiflari ve CFR, Bilderberg, Trilateral
Komisyonun ve CIA,Mossad'i Türkiye'deki Truva Atlari Farklý bir liste
(Aydinlik 1 Subat 2004)

Fethullah Gülen ve tüm Fethullahçilar
Can Paker
Üstün Ergüder
Osman Kavala
Özlem Dalkiran
Hakan Alunay
Ömer Madra
Nebahat Akkoç
Murat Belge
Nadire Mater
Sahin Alpay
Salime Uslu
Cüneyt ZapsuAdnan Oktar ve Adnancılar
Ertugrul Kürkçü
Nabi Avci;
Eyüp Can
Ali Bulaç
Aydin Dogan ve Medyasi;
Yaman Akdeniz
Cengiz Çandar
Mehmet Ali Birand
Diger pek çok sivil toplum kurulusuunda görevli akademisyen ve yazar
Bazi tarikatlar (Naksibendi vb)


Do you Yahoo!?
Yahoo! Search presents - Jib Jab's 'Second Term'

Yahoo! Groups Links


Yahoo! Türkiye açıldı!
Haber, Ekonomi, Videolar, Oyunlar hepsi Yahoo! Türkiye'de!
www.yahoo.com.tr

[anadoluhaber:38032] Al Qaeda video rails against Turkey

Posted: 23 Feb 2010 01:33 AM PST


Al Qaeda video rails against Turkey

February 22, 2010 4:00 p.m. EST
Ayman al-Zawahiri, pictured in a 2006 video, is al Qaeda's second-in-command.
Ayman al-Zawahiri, pictured in a 2006 video, is al Qaeda's second-in-command.

Kabul, Afghanistan (CNN) -- A man claiming to be Ayman al-Zawahiri, al Qaeda's No. 2 man, blasts the Turkish government for its role in Afghanistan in a newly released video.
CNN cannot authenticate the message, but CNN analysts who listened to the recording say the voice is consistent with al-Zawahiri's intonation and accent.
In what would be al-Zawahiri's first audio message released to the world in 2010, the speaker accuses mostly Muslim Turkey of committing crimes against Islam and its adherents. Turkey is one of several countries that have committed troops to the coalition forces in Afghanistan.
The speaker did not appear in person in the video; a picture of him was shown instead as part of a larger production focusing on al Qaeda in Afghanistan. The video was released by As-Sahab Media, al Qaeda's production company.
"Let every free Turkish Muslim who is keen on protecting Islam and his fellow Muslims know that the Turkish forces will serve the Crusader campaign in Afghanistan, which is burning the villages, destroying the houses and killing the women and the children, occupying the lands of the Muslims, fighting the Sharia and spreading lewdness, debauchery and corruption," the speaker says.
"The Turkish troops will carry out the same operations in Afghanistan that the Jews are carrying out in Palestine, so how would the pious, free Turkish Muslim people accept such a crime against Islam and the Muslims?" the speaker asks.
Turkey has 1,755 troops with NATO's International Security Assistance Force in Afghanistan. According to the Turkish General Staff, Turkey led the force from February 2004 to August 2005.
Turkey also led Regional Command Capital in Kabul from April 2006 to December 2007. The command capital oversees security and reconstruction; it does not participate in counterterrorism or drug trafficking operations, the Turkish General Staff says on its Web site.
Amid the harsh rhetoric toward Turkey, the speaker does not refer to any specific Turkish military operations in Afghanistan.
The undated, 22-minute video is similar to other As-Sahab productions, says Octavia Nasr, CNN senior editor for Mideast affairs. These heavily produced videos serve as "propaganda for al Qaeda," she said.
"They are posted on radical Islamist Web sites for the purpose of recruitment and incitement," she said.
After the message purported to be from al-Zawahiri, the video goes on to feature a Turkish man, identified as Muaath al-Turki, who is described as a soon-to-be martyr.
Al-Turki praises the September 11 attacks, asks his family for forgiveness and tells them not to grieve over him. Asked whether he is happy or sad about his coming mission, he says he is sad only that he "can die only once for the sake of jihad."
According to the narration on the video, al-Turki attacked the U.S. base in Khost, Afghanistan, the same base that was the site of a December 30 suicide attack in which seven CIA operatives and a Jordanian army captain were killed.
The narrator describes the locale as "the old Khost airport that the U.S. forces and the CIA use as their operations headquarters and a den for their intelligence service."
The video shows, from a distance, an explosion and billowing smoke, and the narrator says al-Turki's attack killed eight U.S. soldiers and 12 Afghans.
The U.S. military says there is no truth to that claim.

The one other suicide attack on the Khost base was in January 2008, Sgt. Susan Wilt at the Bagram base in Afghanistan said. The assailant prematurely detonated the bomb, and no U.S. soldiers died, she said. Three Afghans, however, were killed, she said.


http://www.cnn.com/2010/WORLD/asiapcf/02/22/afghanistan.al.qaeda.video/index.html



Windows Live Hotmail: Arkadaşlarınız Facebook'taki güncellemelerinizi doğrudan Hotmail®'den görür.

[anadoluhaber:38029] FİŞLEMENİN TARİHÇESİ, KOPAR BENİ yazan: MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI

Posted: 22 Feb 2010 11:43 PM PST

FİŞLEMENİN TARİHÇESİ, KOPAR BENİ yazan: MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI

 

Daha önceki yazılarımda da konu etmişimdir. Tarih bilgisi zayıf birisiyim. Hatta bununla övünürüm bile. Ama kulaklarım var. İyi duyarlar. Geç anlarım. Sonradan beynimden vurulmuşa dönerim. Ama anlarım.

 

Bir zat çıkıp fişlemeden söz etmiş. Atalarım önceden beri fişlenmiş. Onları fişleme ihtiyacını duyanlar bu gün ise şekil değiştirip beni fişlemekteler. Sonra olumlu bir şeyler oluyor denmekte. Olumlu olan ne var. Hayatımı bitirdiniz. Olumlu olan ne var. Bir fişleyenden öteki fişleyene! Ben daha iyi fişleme yaparım. Acıtmam. Diyenlerden bunlar. Değişen bir şey yok. Fişleyenlerin bize iyi davranmasını beklemek bir avuntu!

 

İnancı kalmayanların sayısının iyice arttığını bilmekteyim. Bunu onlarda bilmeliler. Artık zaman kendini kurtarma zamanı olmuştur. Zaman budur. Her bir şeyin yalana karıştığı bir noktada bulunmaktayız. Düzen devam etmektedir. Kargaşa ve güvensizlik ortamı hâkim bulunmaktadır.

 

Şunu, bunu gözaltına almışlar. Alın. Durmayın. Gözaltına alanları gözaltına almışlar. Alsınlar. Durmasınlar. Devam etsinler. Ne yapmaktaysalar. Yapmakta oldukları şeylere devam etsinler.

 

Hukuktan, adaletten bahsetsinler. Bahsetsinler. Ayrımcılık yapmanın yanlışlığından, hepimizin farklılıklarıyla bir olduğumuzdan bahsetsinler. Bahsetsinler. Durmasınlar. Ekonominin iyiye gittiğinden! Bir numara olduğumuzdan bahsetsinler. Bahsetsinler. Yedikleri içtiklerinden bahsetmesinler. Bahsetmesinler. Saklı kalsın. Kendilerinde saklı kalsın.

 

Artık neden neyden bahsederlerse bahsetsinler. Boş. Hiçbir anlamı yok. Manası bulunmamakta. Değer arz etmemekte. Gidenin gelmediği gelenin sustuğu bir ortamda bulunmaktayız. İnancımı yitirdim. Hiçbir şekilde artık inanmıyorum. Bütünlük hikâyeleri canımı sıkıyor. İnanmıyorum. İnanılacak her hangi bir şey kalmadı. Değer arz eden bir şey kalmadı. Küçüldü. Gözümde yok artık.

 

Tarihte çarmıha gerilenleri, asılanları, kellesi kesilenleri izleyenler vardı. Şimdi de var. İzliyorlar. Susuyorlar. Duruyorlar. Anlamsızlaştırılan. Manasızlaştırılan bir memlekette susmak bizim işimiz olmuş. Susmak bir yana artık zevk alıyoruz. İzlemekten büyük bir zevk duyuyorum. Yeni kurbanlar istiyorum. Eskiler de arenalar da yaşandığı gibi. Yeni kurbanlar. Daha büyük şişirme haber olaylarıyla karşılaşmak istiyorum. Büyük silahını kullanmadın umarım. Lütfen artık korku filmlerindekinden istiyorum. Gerçekçi şöyle en iyisinden! Bir başyapıt. Aha demek istiyorum. İki üniformalıyla bu iş olmaz. Şovunu en kral şovunu bana sergilemelisin. En tatlısını. Müptelası oldum. Ama dozajı yükseltmelisin. Sözüm sana olsun. Seninleyim. Ama kralını benim için sergile. Öyle bir şey yap ki. Helal sana diyelim.

 

Fişlemenin tarihi. Bu tarih değişmez. Eğer sen diye bir şey varsa bu halde de o vardır. Bu durumda da ben varımdır. Gücü yeten yetene! Ama her devir de her âlem de fişlenenler vardır ki onlar da bizleriz. Bizler her daim fişlenenlerin içindeyiz. Fişleniriz. Fişleyin ağabey beni. Lütfen fişleyin. Kralsın ağabey. Büyüksün ağabey. Helal bu yollar sana ağabey. Allah! Allah! Ye beni. Sarmala. Kopar. Hadi durma. Ver fişimi elime. Hadi ama.

Not: Bu noktadan sonra yazarımız kopmuştur. Geldiler ona.

 

                                                                               MERSİN İÇEL İLİNDEN BURAK CANLI

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38034] ASA-YI MUSA DERSLERİ:(7) mânevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü.

Posted: 22 Feb 2010 11:34 PM PST

Asa-yı Musa

Birinci Kısım

Meyve Risalesi

 

                              Üçüncü Mesele-1

Gençlik Rehberinde izahı bulunan ibretli bir hâdisenin hülâsası şudur:

Bir zaman, Eskişehir Hapishanesinin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramında oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden, mânevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini( namus) muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan( bakış ,dikkat) nefret görüyorlar kat’î( kesin, şüphesiz) müşahede(görmek, gözlem) ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım. Hapishanedeki bir kısım arkadaşlar ağladığımı işittiler. Geldiler, sordular. Ben dedim: “Şimdi beni kendi halime bırakınız, gidiniz.”

 



Yahoo! Türkiye açıldı!
Haber, Ekonomi, Videolar, Oyunlar hepsi Yahoo! Türkiye'de!
www.yahoo.com.tr

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38030] Erdoğan'a ayakkabılı saldırı ( video izle )

Posted: 22 Feb 2010 10:36 PM PST

Erdoğan'a ayakkabılı saldırı ( video izle )

http://www.renklihaber.net/news.php?id=328

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

ASELSAN'DAKi SIR ÇÖZÜLDÜ !!!

Posted: 22 Feb 2010 02:08 PM PST




İbretlik...









--
"Velev ki" karanlığa gidiyoruz, "Hamdolsun" Deniz Fenerimiz var!

[anadoluhaber:38005] SİZİN İÇİN SEÇİP DERLEDİKLERİM... SAYGI İLE....

Posted: 22 Feb 2010 11:35 AM PST

BAĞ-KUR PRİM BORÇLULARINI DA GÖRÜN
 
ACİL SERVİSLERE YENİ DÜZEN
 
BAYKAL: HESABI ÖDEMEDEN TÜYECEKLER
 
CİNSEL İSTEK AZLIĞI EVLİLİK KATİLİ
 
FİLE TORBALAR GERİ GELİYOR
 
TÜRK FİLMİ DEĞİL GERÇEK
 
VİCDANSIZLAR!  MİADI DOLMUŞ YAĞI BİZE YEDİRECEKLERDİ YAKALANDILAR
 
KESİN REFERANDUM VAR
 
MERSİN DE OKUL İÇİNDE SEVGİLİ DEHŞETİ: 1 ÖLÜ 2 YARALI
 
DEVLET HASTANESİNDE İHALE GÖZALTISI
 
13 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUĞU HAMİLE ÇIKTI
 
TEKERLEKLİ SANDALYE BALE TOPLULUĞU
 
TÜRKÜLERİMİZİN HİKAYELERİ: HEKİMOĞLU DERLER BENİM ADIMA...
 
DAHA NİCE HABER VE KÖŞE YAZILARI..... TIKLAYIN OKUYUN VE YORUMLAYIN... SAYGILAR...

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38004] ERGENEKON, SECIM MALZEMESI OLDU

Posted: 22 Feb 2010 08:50 AM PST

DOĞRU YOL PARTİSİ
GENEL MERKEZİ

                                                                                              Ankara, 22.02.2010

 

Genel Başkan Çetin Özaçıkgöz’ün gündemle ilgili yazılı basın açıklaması

 

“ERGENEKON DAVASI 20 YILDA BİTMEZ, DAVA ADETA SEÇİM MALZEMESİ HALİNE GETİRİLDİ”

 

“Ergenekon davası “siyasi gündem” olarak kullanılmaya başlandı. Darbe ve cuntacılara karşı kurumların ve halkın refleks göstermesi olumlu bir gelişme. Darbelerden ve cuntacılardan en çok zarar görmüş bizim misyonumuzdur. Biz bu uğurda şehitler verdik. Ama hiçbir zaman bunu siyasi gündem malzemesi yapmadık.

Her kurumda çürük yumurta çıkabilir. Bunlardan suçlu olanların cezalandırılması herkesin ortak isteğidir. Ancak sanıkların suçlu oldukları ispat edilmeden, olayın siyasi gündem malzemesi haline getirilmesi etik değildir.

Seçim atmosferine girmek üzereyiz. Erken seçim olmasa bile seneye normal zamanında seçim olacak. Hükümetin başarısı, ekonomi, ülkenin borçları gibi konular konuşulmuyor. Gündem sadece darbeciler ve Ergenekon davası. Bu konuların seçim malzemesi yapılması doğru değildir.

Vatandaş fanatik spor taraftarı gibi parti tutarak oy verme eğilimine girerse, milli irade sandığa yanlış yansır. Hatta vatandaşı bırakın resmi kurumlar dahi ideolojik görüşüne göre karar verme eğiliminde. Dosyalar ve olaylar incelenmeden, ideolojik görüşe göre karar verildiği bizzat Anayasa Mahkemesi üyesi tarafından açıklandı.      Bu kavgaların sonu gelmez.

Tam bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Dosya içeriği bilinmeden herkes kendi kişisel kanaatini söylüyor. Kişinin tek başına kanaatini söylemesi yanlış olmayabilir ama o kişi karar verici makamında ise bu çok tehlikeli.

Ergenekon davası konusunda ilgili Mahkemelerin “çok net ve kesin bir şekilde yayın yasağı” vermesi gerekir. Aksi taktirde milletimizin oy verme kriterleri sandığa yanlış yansıyacak.

Birde herhangi bir konuda yetki kimde belli değil. 1982 Anayasası o kadar kötü yazılmış ki hukukçular bile bazı maddelerde tam bir mütabakat sağlayamıyor. Yetki konusunun çok net bir şekilde yazılı olması gerekir. Netliğin olmaması polemiği körüklüyor ve kurumları birbirine düşürüyor.

Ekranlara çıkma şansı olan liderlerin bu tuzaktan kurtularak gerçek gündemi yakalamaları şarttır”

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38010] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Posted: 22 Feb 2010 07:26 AM PST

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Re: Fethullah Gülen'i neden samimi bulmuyoruz?

Posted: 21 Feb 2010 12:53 PM PST

Bu şekildeki sorgulamalar ve tenkitler kapalı bütün cemaat,tarikat ve guruplar için mutlaka yapılması gereken bir uygulamadır,ta ki insanların beyinleri yıkanmasın,sömürülmesin ve kandırılmasınlar.Hele demokrasi,özgürlük,diyalog,hoşgörü,ABD ve AB savunusu yapan bu gibi cemaatlerin bu gibi yaklaşımlardan hiç rahatsız olmamaları gerekir,şayet söylemlerinde samimi iseler.
Genellikle bu gibi cemaat ve tarikatlerin politik yönleri onların asıl üzerinde durulması gereken "Dini düşünce alanındaki arızaları"nın gözden kaçmasına yol açmaktadır.halbuki bütün eleştiri noktalarının ortaya çıkışına zemin hazırlayan bu sağlıksız din tasavvuurndan başkası değildir.
Bu açıdan Risale-i Nur'un ilmi açıdan bir değerlendirmeye girişildiği,daha doğrusu bir tenkit süzgecinden geçirilmeye çalışıldığı yaklaşık 400-500 sayfalık bir çalışmayı www.suleymaniyevakfi.org sitesinde görebilirsiniz, herkesin bir göz atmasında fayda var.Herkese selamlar .  MEHMET HAYRİ KIRBAŞOĞLU


From: M.Mustafa UZUN <m.mustafa.uzunn@gmail.com>
To: Domino_Etkisi@googlegroups.com
Sent: Sun, February 21, 2010 9:51:36 PM
Subject: Fethullah Gülen'i neden samimi bulmuyoruz?

Fethullah Gülen'i neden samimi bulmuyoruz?

 

http://www.haber5.com/fethullah-guleni-neden-samimi-bulmuyoruz-yazisi-4551.aw


 

"ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, hızır gibi imdadımıza yetişen mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz"

Hocaefendi'yi seversiniz veya sevmezsiniz, bu sizin bileceğiniz bir iş. Yeryüzünün belli coğrafyalarına giden ve kimileri de oradan hakka uğurlanan talebelerinin samimiyeti karşısında da hayranlığınızı belirtir veya belirtmesiniz. Bu da sizin bileceğiniz bir iş.

Lakin son yıllarda ilk defa siyaseti de, tarafgirliği de bu kadar aleni yapmaları karşısında gözümüze çarpanları ifade etmemiz de çok doğal bir süreç. Üstelik samimiyet noktasında çok ciddi soru işaretlerimiz varken, zihnimize takılanları ifade etmemizi cemaat "hoşgörü" ile karşılamalı diye düşünüyorum.

Bilirsiniz, bugünlerde STV, Samanyoluhaber filan günün her saatinde "darbecilere" ve "darbelere" çakıyor. Destansı bir ses tonu ile STV Ana Haber'in spikerleri "darbecilerin" üstüne üstüne gidiyor. ZAMAN grubuna yakın internet sitelerinin ilk 10 haberinden büyük çoğunluğu "darbecilere" yönelik oluyor. Ne gizli çamaşırlar, ne kirli çamaşırlar…

Lakin daha önce bütün darbecilerle "kanka" olan bu cemaatin bu defa her fırsatta Ergenekonculara tekme tokat dalıyor olmasını "garip" karşılamamız normal değil mi?

Gerek 12 Eylül darbesinde ve gerekse 28 Şubat darbesinde "Gülen cemaati" yolların kenarında birikip geçen tankları alkışlarken o tanklar ülkenin diğer Müslümanlarını ezip geçiyordu.

Hapishaneler Müslümanlarla dolup boşalırken "ev" ve "dershane"lerin öğrencilerle dolup boşalması uğruna "cemaat" diğer bütün Müslümanlardan kendilerinin "farklı" olduğunu anlatmak istiyordu darbecilere…

Hem de alenen…

Hem de tarihe not düşerek "darbecileri" alkışlıyordu o günlerde Gülen Cemaati…

Ve elbette Hocaefendi bu işin sözcülüğünü yapıyordu yazdığı yazılar ve verdiği vaazlarla.

28 Şubat sürecini birçoğumuz hatırlıyoruz sanırım. Ben o dönemde ortaokul öğrencisiydim. Birçok şeyin farkında değildik lakin şimdi geriye dönük yaptığımız okumalar durumun vahametini net olarak ortaya koyuyor.

Uğur Dündar'ın programına çıktı diye Erbakan'a söylemediğini bırakmayan cemaat, Hocaefendinin 28 Şubat darbe sürecinde Uğur Dündar'ın programlarına çıkıp "başörtüsü, Refah Partisi" gibi konularda darbecileri alkışlayan sözler söylemesini "anlayışla" karşılıyorlardı. Dündar'ın programına katılan Hocaefendi bir defasında "Seçimlerden önce Refah Partisi'ne kapatma davası açılmalı ki oyu düşsün" mealinde sözler söylemişti de, ne kızmıştık.

Ama sanırım hiçbiri, gözleri yaşlı ve onurlu bir şekilde "tesettür direnişi" veren Müslümanları yakıp, yıkıp darbecilerin arzularına göre fetvalar verilmesi kadar Müslümanları yaralamamıştır. Üniversite önlerinde direnişe devam eden Müslüman kızları yüz üstü bırakan ve hatta "abi" ve "ablaların"Müslüman öğrencilerin üstlerinden aşarak "derslere" katılmalarını isteyen Hocaefendi, bugün her fırsatta "saldırdıkları" TV ve Gazetelere demeç üstüne demeç veriyordu o darbe günlerinde.

Bakın, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "Başınızı açabilirsiniz" dediği bir konuşmasından alıntı yapayım ve mevzu netleşsin.

"Okullarımızdaki başörtüsü sorunu, çok hassas hale geldi. Ancak şu kadar söyleyeyim, okumayı istemek ile okumamak arasında kalan bir insan ne yapmalı? Ülke ve millet adına okumak mı yararlıdır, okumamak mı? Dinin füruata ait bir meselesinde bu denli hassas olmak mı, yoksa tercihini başka istikamette kullanmak mı gerekli? Kişi kanaatı vicdaniyesi ile bu mevzuda hükmünü verip öyle davranmalıdır. Bana göre okumayı tercih etmelidirler. Genç kızlarımızın zorlanmaları halinde tercihlerini eğitim gören hedefinden yana yapmalarını arzu ederim."

Bu sözler Hocaefendi'nin sözleri.

Akşam gazetesinde, Orhan Yurtsever'in Fethullah Gülen'le Yaptığı Röportaj'dan alınmıştır. Tarih, 13 Mart 1998'dir.
İnanmayan dostlar arşivlerden bu gazeteye ulaşabilirler veya daha emin bir kaynak olan Hocaefendi'nin resmi sitesine bir göz atabilirler. Yani şu adrese; http://tr.fgulen.com/content/view/2257/5/

Haydi, 28 Şubat sürecini iyi biliyoruz. O süreçte Müslümanları ters köşeye yatıran "cemaat" şimdi fırsatını yakaladı ve indiriyor yumruklarını darbecilerin yüzüne. Böyle mi?

Hayır, sanmıyorum. Ne güven veriyor, ne de samimi bir hava var bu "hava"da.

Hocaefendi 12 Eylül darbesinde de darbecileri selama durmuştu. Matbuat dünyasında sanırım "darbeci paşalara" Hocaefendi'den daha "yağlı" cümleler kuran olmamıştır. Mesela darbeden hemen sonra çıkan ilk "Sızıntı" da yer alan "Son karakol" yazısı "muhteşem" bir örnektir.

"Hızır gibi yetişen Mehmetçiğe" inanılmaz methiyeleri düzen Hocaefendinin şimdi ABD'de oturup "derin istihbarat" destekleri ile Türkiye'deki"darbecilere" yönelik mücadele etmesini takdirle karşılıyoruz ancak samimi bulmuyoruz. Bulmak zorunda olduğumuzu da kimse iddia edemez. Biraz"hoşgörü" lütfen.

Arzu edenler için Hocaefendinin "Son Karakol" başlığı ile "darbecilere" düzdüğü o muhteşem satırları altta veriyorum. Kaynak, darbenin hemen sonrasında çıkan ilk dergi olan Sızıntı ve Hocaefendinin kendi resmi sitesidir. Sızıntı Ekim sayısı 1980, Cilt 2, Sayı 21 ve
http://tr.fgulen.com/content/view/10747/3/


"SON KARAKOL"

Karakol, sükûnetin, huzurun ve emniyetin remzidir. Ondaki düzen, huzur ve orada gözlerin uyanık oluşu, umumî emniyet ve muvâzenenin en büyük teminâtıdır. Ondaki kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felâkettir.

Anadolu, yıllar yılı kendine bağlı dünyalara karakolluk vazifesini gördü. Geçmiş asırlarda dünya emniyet ve muvâzenesinde, en şerefli vazifenin ona ait olduğunda hiç şüphe yoktur.

Sonra, sırasıyla, onun livâları, sancakları birer birer kopup gitti. Fakat o, bütün rasânetiyle mevcudiyetini muhafaza etti ve yerinde kalabildi. Değişen bayraklar, yırtılan sancaklar yanında, asâlet ve özünü koruma sadece ona müyesser oldu.

Evet, bütün bir geçmişiyle, ellibin defa, temiz bünyesine mikroplar saçıldı. Ve gülendam kâmeti yüzlerce defa ırgalandı; ama o, hiçbir zaman tamamiyle yerinden sökülemedi ve mağlup edilemedi.

Haçlı zihniyetinin hortlatılmasından, cizvit papazlarının zehirleyici ve öldürücü gayretlerine kadar, bu karakolu yıkma ve karakol erkânını uyutma adına ne kadar oyun varsa hepsi denendi; ama, hasımlarımız hesabına beklenen netice kat'iyyen elde edilemedi. Düşman cefâdan usanmıyor; karakol da 'bu can bu uğurda' deyip dayanıyordu...

Bu mücadeleler karşısında onun sarsılmadığını iddia edemeyiz. Bu ulu ağaç birkaç defa hazan gördü ve kurtlanan koca gövdesi birkaç defa kabuğunu yeniledi; fakat, hiçbir zaman devrilmedi. Semâsının kararıp, bağrına üst üste hançerlerin saplandığı günlerde dahi, millî ruh kadranında, kendine ait zaman anlayışı ve onu gösteren rakamlar daima duru ve seçkin olarak okunabildi...

Bu efsânevî ruh, asırlarca, bünyesini tahrip etmek isteyen binbir paradoks karşısında, yerinden oynamamış ve hep Malazgirt'teki, Kosova'daki ve Çanakkale'deki aşılmazlığıyla kendini korumuştu. Onun bu heybetli görünümü -az dahi olsa- ruhuna cemre düştüğü ve köküne yabancı bir kurdun, bir 'dabbetü'l-arz'ın musallat olduğu kadar da devam etmişti. O günden sonra ise, artık o, içten içe yanan ve kömürleşen bir ulu çınar haliyle, kendini yenileyemiyor ve dirilemiyordu. Yaşlanmıştı. Vefasız dostları, amansız hasımları vardı.

'Dost bî-pervâ, felek bî-rahm, devran bî-sükûn;

Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, tali' zebûn' (Fuzulî)

Tam bu binbir kâbusun kol gezdiği dönemde idi ki; ortalığı bütün şiddetiyle beşinci kol faaliyetleri kapladı. Erotik düşünceye masumiyet hil'ati giydirildi. Şehvet, en merğub bir meta haline getirildi ve gençlik âdeta bir hezeyan topluluğu oldu. Artık kendi ruh köküne bağlı olanlar 'dogmatist' ve 'formalist' diye damgalanıyor; millet ve vatanını sevmek ayıp sayılıyordu. Bir 'Şirzime-i kalil' her Allah'ın günü, çalakalem, millî ruhu ibtizal edici yazılar yazıyor, milleti kendinden kaçar ve kendine yabancı hâle getiriyordu.

Bu olup bitenler karşısında, temiz Anadolu halkı, ya kendine has sabır ve tahammül içinde beklemede veya hüsn ü niyetin verdiği duru anlayışla, bütün bu acâiblikleri 'bir suskunluk içinde' karşılamaktaydı.

Birer ruh sefâleti ve aşağılık duygusu timsali sayılan zavallı 'entelijansiya' mızın durumu ise, bütün bütün yürekler acısıydı. Ona göre şahsiyet gamzeden öze ait her nağme ordubozanlık; müstağriblik hesabına söylenen her türkü, Türk'e yücelik kazandıran bir madalyaydı!

Bu türlü kendinden kaçışlar ve haricî asimilasyonlarla iç değişiklikler, endişe verici buudlara ulaşmıştı. Ve artık, millet teknesi, sağa-sola yalpa yapan bir vapur gibi, batması, her an mukadder görünüyordu. Dillerde binbir yabancı türkü, dudaklarda binbir öldürücü şarap.. kimi erotizimle sarhoş; kimi libido ile, kimi eksistansiyalizmden medet umuyor; kimi hezeyan felsefesine dilbeste, durmadan mihrap değiştiriyor ve ma'buddan ma'buda (!) koşuyordu. İşte tam bu esnada, yabancı bir kısım eller, 'hipnoz' görmüş bu ruhları metrolara bindirip harıl harıl kendi dünyalarına taşımaya başladılar. Cinnet nöbetleri içinde bütün bir nesil, Hasan Sabbah'ın yalancı cennetlerine benzeyen bu cennetlere davet ediliyordu.!

Dün bir şaşkınlık içinde 'Mehlika Sultan'a aşık' toy delikanlılar yerinde, bugün eli kan, üstü kan, bağrı kan ve ne yaptığını çok iyi bilen kanlıdeli bir nesil vardı. Artık dıştaki kargaşa ve hercümerce başka sebep aramaya gerek var mı? Tatmin edilememiş, doyurulamamış ve hatta terk edilmiş bir neslin, çeşitli kamplara ayrılması ve birbirini kıran kırana öldürmesi gayet normal değil mi...? Bugüne kadar onun iç inkırazını sezebildik mi? Onu soysuzlaştıran sebeplere inebildik mi? Halbuki, ona canavarlık öğreten tiranlar karşısında, siyanet meleği gibi onun yanında olmalı değil miydik? Heyhat..! Binbir vahşet senaryosunun sahnelendirilmesi karşısında, sessiz ve infialsiz kaldık...

Evet.. bütün bir millet olarak arenalardaki kavgayı seyreder gibi, bu kanlı boğuşmadan hiç mi hiç bir şey anlamadık.

Sahnenin bu rengârenk aldatıcılığı, ortalığı inleten valsin korkunç uyutuculuğu ve kostümün gözbağlayıcılığı karşısında, oynanan oyunun gerçek yüz ve vahşetini ilk sezen, son karakolun kahraman bekçileri oldu. Bu sezme, ümit dünyamızda yeniden kendimize gelmemizi ve kendi kendimizi idrak etmemizi te'min etti. Aslında buna bir sezme demek de uygun değildir. Bu, düşmanı kıskıvrak yakalama ve bir zaferdir. İçtimâî bünyenin, haricî bir kısım erâciften temizlenme, arındırılma ve aslına ircâ zaferi. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk'ün zaferler hanesinde en muallâ yeri işgal edecektir. Böyle bir ilk tefahhüs ve sezişe, başka bir yazımızda selam durulmuş ve gaziler ocağının yiğit eri mehmetçiğe teşekkürler sunulmuştu.

Ne var ki, yıllardan beri, binbir saldırı ile rahnedar olmuş bir bünye, böyle hemen bir mualece ile iyi edilemeyeceği de muhakkaktı. Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, millî bünyeyi kemiren yıllanmış seretanlar bertaraf edilebilsin...

Ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.


Sızıntı, Ekim 1980, Cilt 2, Sayı 21

M. Mustafa Uzun

 


Fethullah Gülen'i neden samimi bulmuyoruz?

Posted: 21 Feb 2010 11:51 AM PST

Fethullah Gülen'i neden samimi bulmuyoruz?

 

http://www.haber5.com/fethullah-guleni-neden-samimi-bulmuyoruz-yazisi-4551.aw


 

“ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, hızır gibi imdadımıza yetişen mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz”

Hocaefendi’yi seversiniz veya sevmezsiniz, bu sizin bileceğiniz bir iş. Yeryüzünün belli coğrafyalarına giden ve kimileri de oradan hakka uğurlanan talebelerinin samimiyeti karşısında da hayranlığınızı belirtir veya belirtmesiniz. Bu da sizin bileceğiniz bir iş.

Lakin son yıllarda ilk defa siyaseti de, tarafgirliği de bu kadar aleni yapmaları karşısında gözümüze çarpanları ifade etmemiz de çok doğal bir süreç. Üstelik samimiyet noktasında çok ciddi soru işaretlerimiz varken, zihnimize takılanları ifade etmemizi cemaat “hoşgörü” ile karşılamalı diye düşünüyorum.

Bilirsiniz, bugünlerde STV, Samanyoluhaber filan günün her saatinde “darbecilere” ve “darbelere” çakıyor. Destansı bir ses tonu ile STV Ana Haber’in spikerleri “darbecilerin” üstüne üstüne gidiyor. ZAMAN grubuna yakın internet sitelerinin ilk 10 haberinden büyük çoğunluğu “darbecilere” yönelik oluyor. Ne gizli çamaşırlar, ne kirli çamaşırlar…

Lakin daha önce bütün darbecilerle “kanka” olan bu cemaatin bu defa her fırsatta Ergenekonculara tekme tokat dalıyor olmasını “garip” karşılamamız normal değil mi?

Gerek 12 Eylül darbesinde ve gerekse 28 Şubat darbesinde “Gülen cemaati” yolların kenarında birikip geçen tankları alkışlarken o tanklar ülkenin diğer Müslümanlarını ezip geçiyordu.

Hapishaneler Müslümanlarla dolup boşalırken “ev” ve “dershane”lerin öğrencilerle dolup boşalması uğruna “cemaat” diğer bütün Müslümanlardan kendilerinin “farklı” olduğunu anlatmak istiyordu darbecilere…

Hem de alenen…

Hem de tarihe not düşerek “darbecileri” alkışlıyordu o günlerde Gülen Cemaati…

Ve elbette Hocaefendi bu işin sözcülüğünü yapıyordu yazdığı yazılar ve verdiği vaazlarla.

28 Şubat sürecini birçoğumuz hatırlıyoruz sanırım. Ben o dönemde ortaokul öğrencisiydim. Birçok şeyin farkında değildik lakin şimdi geriye dönük yaptığımız okumalar durumun vahametini net olarak ortaya koyuyor.

Uğur Dündar’ın programına çıktı diye Erbakan’a söylemediğini bırakmayan cemaat, Hocaefendinin 28 Şubat darbe sürecinde Uğur Dündar’ın programlarına çıkıp “başörtüsü, Refah Partisi” gibi konularda darbecileri alkışlayan sözler söylemesini “anlayışla” karşılıyorlardı. Dündar’ın programına katılan Hocaefendi bir defasında “Seçimlerden önce Refah Partisi’ne kapatma davası açılmalı ki oyu düşsün” mealinde sözler söylemişti de, ne kızmıştık.

Ama sanırım hiçbiri, gözleri yaşlı ve onurlu bir şekilde “tesettür direnişi” veren Müslümanları yakıp, yıkıp darbecilerin arzularına göre fetvalar verilmesi kadar Müslümanları yaralamamıştır. Üniversite önlerinde direnişe devam eden Müslüman kızları yüz üstü bırakan ve hatta “abi” ve “ablaların”Müslüman öğrencilerin üstlerinden aşarak “derslere” katılmalarını isteyen Hocaefendi, bugün her fırsatta “saldırdıkları” TV ve Gazetelere demeç üstüne demeç veriyordu o darbe günlerinde.

Bakın, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "Başınızı açabilirsiniz" dediği bir konuşmasından alıntı yapayım ve mevzu netleşsin.

“Okullarımızdaki başörtüsü sorunu, çok hassas hale geldi. Ancak şu kadar söyleyeyim, okumayı istemek ile okumamak arasında kalan bir insan ne yapmalı? Ülke ve millet adına okumak mı yararlıdır, okumamak mı? Dinin füruata ait bir meselesinde bu denli hassas olmak mı, yoksa tercihini başka istikamette kullanmak mı gerekli? Kişi kanaatı vicdaniyesi ile bu mevzuda hükmünü verip öyle davranmalıdır. Bana göre okumayı tercih etmelidirler. Genç kızlarımızın zorlanmaları halinde tercihlerini eğitim gören hedefinden yana yapmalarını arzu ederim.”

Bu sözler Hocaefendi'nin sözleri.

Akşam gazetesinde, Orhan Yurtsever'in Fethullah Gülen'le Yaptığı Röportaj'dan alınmıştır. Tarih, 13 Mart 1998'dir.
İnanmayan dostlar arşivlerden bu gazeteye ulaşabilirler veya daha emin bir kaynak olan Hocaefendi'nin resmi sitesine bir göz atabilirler. Yani şu adrese; http://tr.fgulen.com/content/view/2257/5/

Haydi, 28 Şubat sürecini iyi biliyoruz. O süreçte Müslümanları ters köşeye yatıran “cemaat” şimdi fırsatını yakaladı ve indiriyor yumruklarını darbecilerin yüzüne. Böyle mi?

Hayır, sanmıyorum. Ne güven veriyor, ne de samimi bir hava var bu “hava”da.

Hocaefendi 12 Eylül darbesinde de darbecileri selama durmuştu. Matbuat dünyasında sanırım “darbeci paşalara” Hocaefendi’den daha “yağlı” cümleler kuran olmamıştır. Mesela darbeden hemen sonra çıkan ilk “Sızıntı” da yer alan “Son karakol” yazısı “muhteşem” bir örnektir.

“Hızır gibi yetişen Mehmetçiğe” inanılmaz methiyeleri düzen Hocaefendinin şimdi ABD’de oturup “derin istihbarat” destekleri ile Türkiye’deki“darbecilere” yönelik mücadele etmesini takdirle karşılıyoruz ancak samimi bulmuyoruz. Bulmak zorunda olduğumuzu da kimse iddia edemez. Biraz“hoşgörü” lütfen.

Arzu edenler için Hocaefendinin “Son Karakol” başlığı ile “darbecilere” düzdüğü o muhteşem satırları altta veriyorum. Kaynak, darbenin hemen sonrasında çıkan ilk dergi olan Sızıntı ve Hocaefendinin kendi resmi sitesidir. Sızıntı Ekim sayısı 1980, Cilt 2, Sayı 21 ve
http://tr.fgulen.com/content/view/10747/3/


“SON KARAKOL”

Karakol, sükûnetin, huzurun ve emniyetin remzidir. Ondaki düzen, huzur ve orada gözlerin uyanık oluşu, umumî emniyet ve muvâzenenin en büyük teminâtıdır. Ondaki kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felâkettir.

Anadolu, yıllar yılı kendine bağlı dünyalara karakolluk vazifesini gördü. Geçmiş asırlarda dünya emniyet ve muvâzenesinde, en şerefli vazifenin ona ait olduğunda hiç şüphe yoktur.

Sonra, sırasıyla, onun livâları, sancakları birer birer kopup gitti. Fakat o, bütün rasânetiyle mevcudiyetini muhafaza etti ve yerinde kalabildi. Değişen bayraklar, yırtılan sancaklar yanında, asâlet ve özünü koruma sadece ona müyesser oldu.

Evet, bütün bir geçmişiyle, ellibin defa, temiz bünyesine mikroplar saçıldı. Ve gülendam kâmeti yüzlerce defa ırgalandı; ama o, hiçbir zaman tamamiyle yerinden sökülemedi ve mağlup edilemedi.

Haçlı zihniyetinin hortlatılmasından, cizvit papazlarının zehirleyici ve öldürücü gayretlerine kadar, bu karakolu yıkma ve karakol erkânını uyutma adına ne kadar oyun varsa hepsi denendi; ama, hasımlarımız hesabına beklenen netice kat'iyyen elde edilemedi. Düşman cefâdan usanmıyor; karakol da 'bu can bu uğurda' deyip dayanıyordu...

Bu mücadeleler karşısında onun sarsılmadığını iddia edemeyiz. Bu ulu ağaç birkaç defa hazan gördü ve kurtlanan koca gövdesi birkaç defa kabuğunu yeniledi; fakat, hiçbir zaman devrilmedi. Semâsının kararıp, bağrına üst üste hançerlerin saplandığı günlerde dahi, millî ruh kadranında, kendine ait zaman anlayışı ve onu gösteren rakamlar daima duru ve seçkin olarak okunabildi...

Bu efsânevî ruh, asırlarca, bünyesini tahrip etmek isteyen binbir paradoks karşısında, yerinden oynamamış ve hep Malazgirt'teki, Kosova'daki ve Çanakkale'deki aşılmazlığıyla kendini korumuştu. Onun bu heybetli görünümü -az dahi olsa- ruhuna cemre düştüğü ve köküne yabancı bir kurdun, bir 'dabbetü'l-arz'ın musallat olduğu kadar da devam etmişti. O günden sonra ise, artık o, içten içe yanan ve kömürleşen bir ulu çınar haliyle, kendini yenileyemiyor ve dirilemiyordu. Yaşlanmıştı. Vefasız dostları, amansız hasımları vardı.

'Dost bî-pervâ, felek bî-rahm, devran bî-sükûn;

Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, tali' zebûn' (Fuzulî)

Tam bu binbir kâbusun kol gezdiği dönemde idi ki; ortalığı bütün şiddetiyle beşinci kol faaliyetleri kapladı. Erotik düşünceye masumiyet hil'ati giydirildi. Şehvet, en merğub bir meta haline getirildi ve gençlik âdeta bir hezeyan topluluğu oldu. Artık kendi ruh köküne bağlı olanlar 'dogmatist' ve 'formalist' diye damgalanıyor; millet ve vatanını sevmek ayıp sayılıyordu. Bir 'Şirzime-i kalil' her Allah'ın günü, çalakalem, millî ruhu ibtizal edici yazılar yazıyor, milleti kendinden kaçar ve kendine yabancı hâle getiriyordu.

Bu olup bitenler karşısında, temiz Anadolu halkı, ya kendine has sabır ve tahammül içinde beklemede veya hüsn ü niyetin verdiği duru anlayışla, bütün bu acâiblikleri 'bir suskunluk içinde' karşılamaktaydı.

Birer ruh sefâleti ve aşağılık duygusu timsali sayılan zavallı 'entelijansiya' mızın durumu ise, bütün bütün yürekler acısıydı. Ona göre şahsiyet gamzeden öze ait her nağme ordubozanlık; müstağriblik hesabına söylenen her türkü, Türk'e yücelik kazandıran bir madalyaydı!

Bu türlü kendinden kaçışlar ve haricî asimilasyonlarla iç değişiklikler, endişe verici buudlara ulaşmıştı. Ve artık, millet teknesi, sağa-sola yalpa yapan bir vapur gibi, batması, her an mukadder görünüyordu. Dillerde binbir yabancı türkü, dudaklarda binbir öldürücü şarap.. kimi erotizimle sarhoş; kimi libido ile, kimi eksistansiyalizmden medet umuyor; kimi hezeyan felsefesine dilbeste, durmadan mihrap değiştiriyor ve ma'buddan ma'buda (!) koşuyordu. İşte tam bu esnada, yabancı bir kısım eller, 'hipnoz' görmüş bu ruhları metrolara bindirip harıl harıl kendi dünyalarına taşımaya başladılar. Cinnet nöbetleri içinde bütün bir nesil, Hasan Sabbah'ın yalancı cennetlerine benzeyen bu cennetlere davet ediliyordu.!

Dün bir şaşkınlık içinde 'Mehlika Sultan'a aşık' toy delikanlılar yerinde, bugün eli kan, üstü kan, bağrı kan ve ne yaptığını çok iyi bilen kanlıdeli bir nesil vardı. Artık dıştaki kargaşa ve hercümerce başka sebep aramaya gerek var mı? Tatmin edilememiş, doyurulamamış ve hatta terk edilmiş bir neslin, çeşitli kamplara ayrılması ve birbirini kıran kırana öldürmesi gayet normal değil mi...? Bugüne kadar onun iç inkırazını sezebildik mi? Onu soysuzlaştıran sebeplere inebildik mi? Halbuki, ona canavarlık öğreten tiranlar karşısında, siyanet meleği gibi onun yanında olmalı değil miydik? Heyhat..! Binbir vahşet senaryosunun sahnelendirilmesi karşısında, sessiz ve infialsiz kaldık...

Evet.. bütün bir millet olarak arenalardaki kavgayı seyreder gibi, bu kanlı boğuşmadan hiç mi hiç bir şey anlamadık.

Sahnenin bu rengârenk aldatıcılığı, ortalığı inleten valsin korkunç uyutuculuğu ve kostümün gözbağlayıcılığı karşısında, oynanan oyunun gerçek yüz ve vahşetini ilk sezen, son karakolun kahraman bekçileri oldu. Bu sezme, ümit dünyamızda yeniden kendimize gelmemizi ve kendi kendimizi idrak etmemizi te'min etti. Aslında buna bir sezme demek de uygun değildir. Bu, düşmanı kıskıvrak yakalama ve bir zaferdir. İçtimâî bünyenin, haricî bir kısım erâciften temizlenme, arındırılma ve aslına ircâ zaferi. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk'ün zaferler hanesinde en muallâ yeri işgal edecektir. Böyle bir ilk tefahhüs ve sezişe, başka bir yazımızda selam durulmuş ve gaziler ocağının yiğit eri mehmetçiğe teşekkürler sunulmuştu.

Ne var ki, yıllardan beri, binbir saldırı ile rahnedar olmuş bir bünye, böyle hemen bir mualece ile iyi edilemeyeceği de muhakkaktı. Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, millî bünyeyi kemiren yıllanmış seretanlar bertaraf edilebilsin...

Ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.


Sızıntı, Ekim 1980, Cilt 2, Sayı 21

M. Mustafa Uzun

 

Re: Fethullah Hoca 1980 Askeri Darbesini desteklemiş...

Posted: 21 Feb 2010 06:43 AM PST

f.gülen hakkında çıkan ve yazılan yazılar artık ona olan güvenimizi iyice sarsmış ve yıkmıştır.ona hoca bile diyemeyeceğim. hocalara haksızlık olur.

21 Şubat 2010 12:00 tarihinde Muhammed Yanmaz <muhyanmaz@hotmail.com> yazdı:
aysegul_usa_84@hotmail.com adresinden gelen (http://www.sizinti.com.tr/arsiv/sayi/21.html, Bakarsaniz gorursunuz bu ayda Hoca Efendinin bir yazisi yok...
iyi arastirin oyle gonderin maillarinizi!) maildeki linke göre 12 Eylül Darbesini öven bu yazı sızıntı dergisinin başyazısı...

mustafaeroll2008@gmail.com adresinden gelen ilk mail ise http://tr.fgulen.com/content/view/10747/3/ adresini referans göstererek yazının Gülen'e ait olduğunu söylüyor.

yazının sızıntı dergisindeki linki şöyle:

bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor;
ümidimizin tükendiği yerde,
Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz.


http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/son-karakol.html

-------------------

ekte 1 temmuz '97 tarihli zaman gazetesi var. 28 şubat sürecinin doğurduğu Yılmaz hükümetine "hayırlı olsun" manşetiyle zarf atıyor.

yine facebook'ta bir video.. (http://www.facebook.com/video/video.php?v=303448768679) ve bakıyorsunuz ki fetvalar bile zamana göre değişirmiş...
aslında yukarıdaki link, manşet ve video bize müslümanda olmaması gereken zayıf noktayı işaret ediyor...

"Gelen Ağam Giden Paşam" ya da "Kral Öldü, Yaşasın Yeni Kral"

Maalesef ki bu cemaat böyle... onları da böyle sevmek zorundayız....


vesselam...
-------------------


From: aysegul_usa_84@hotmail.com
To: domino_etkisi@googlegroups.com; 303komando@googlegroups.com; 3-ekim-dernegi@googlegroups.com; acikalan@googlegroups.com; adana-siyaseti@googlegroups.com; add-akdeniz@googlegroups.com; adzo@googlegroups.com; akdost@googlegroups.com; albatros@googlegroups.com; alince-posta@googlegroups.com; asa-haber@googlegroups.com; asyadanisma@googlegroups.com; avrupa_birligi@googlegroups.com; aydinliefeler@googlegroups.com; aydinlik-gelecek-hareketi@googlegroups.com; ayyildiztim@googlegroups.com; bagcilarmgv@googlegroups.com; bagimsizcumhuriyetciler@googlegroups.com; bahtli-inek@googlegroups.com; baksenn@googlegroups.com; bbpsivas@googlegroups.com; benanadoluyumgroups@googlegroups.com; birleselim@googlegroups.com; bizkackiyiz@googlegroups.com; bizkackiyizkocaeli@googlegroups.com; bizmir@googlegroups.com; biz-turk-milliyetcileriyiz@googlegroups.com; bkketimesgut@googlegroups.com; bozkurtmhp@googlegroups.com; bozkurt-sadi@googlegroups.com; burakcanli@googlegroups.com; burgutcareer@googlegroups.com; bursaforum@googlegroups.com; bursamizah@googlegroups.com; butro@googlegroups.com; caregenclikforum@googlegroups.com; chpbolu@googlegroups.com; chpetimesgut@googlegroups.com; cihadyolu@googlegroups.com; cihan-turk-olsun@googlegroups.com; contra05@googlegroups.com; damlalar@googlegroups.com; devil_2@googlegroups.com; devrimmcigenclik@googlegroups.com; dip-dalgasi@googlegroups.com; dkabplatformu@googlegroups.com; dobra20005@googlegroups.com; dostlarmekani_@googlegroups.com; dtdilekagaci@googlegroups.com; dusunceplatformu@googlegroups.com; ebedirisalet@googlegroups.com; ehlislam@googlegroups.com
Subject: RE: Fethullah Hoca 1980 Askeri Darbesini desteklemiş...
Date: Sat, 20 Feb 2010 19:43:45 -0500


http://www.sizinti.com.tr/arsiv/sayi/21.html 
Bakarsaniz gorursunuz bu ayda Hoca Efendinin bir yazisi yok...
iyi arastirin oyle gonderin maillarinizi!


 
 
 
 
If you want to talk to Allah,
perform Salah.
If you want Allah to talk to you,
read Quran.
 
 
 
 



 

From: mustafaeroll2008@gmail.com
To: 303komando@googlegroups.com; 3-ekim-dernegi@googlegroups.com; acikalan@googlegroups.com; adana-siyaseti@googlegroups.com; add-akdeniz@googlegroups.com; adzo@googlegroups.com; akdost@googlegroups.com; albatros@googlegroups.com; alince-posta@googlegroups.com; asa-haber@googlegroups.com; asyadanisma@googlegroups.com; avrupa_birligi@googlegroups.com; aydinliefeler@googlegroups.com; aydinlik-gelecek-hareketi@googlegroups.com; ayyildiztim@googlegroups.com; bagcilarmgv@googlegroups.com; bagimsizcumhuriyetciler@googlegroups.com; bahtli-inek@googlegroups.com; baksenn@googlegroups.com; bbpsivas@googlegroups.com; benanadoluyumgroups@googlegroups.com; birleselim@googlegroups.com; bizkackiyiz@googlegroups.com; bizkackiyizkocaeli@googlegroups.com; bizmir@googlegroups.com; biz-turk-milliyetcileriyiz@googlegroups.com; bkketimesgut@googlegroups.com; bozkurtmhp@googlegroups.com; bozkurt-sadi@googlegroups.com; burakcanli@googlegroups.com; burgutcareer@googlegroups.com; bursaforum@googlegroups.com; bursamizah@googlegroups.com; butro@googlegroups.com; caregenclikforum@googlegroups.com; chpbolu@googlegroups.com; chpetimesgut@googlegroups.com; cihadyolu@googlegroups.com; cihan-turk-olsun@googlegroups.com; contra05@googlegroups.com; damlalar@googlegroups.com; devil_2@googlegroups.com; devrimmcigenclik@googlegroups.com; dip-dalgasi@googlegroups.com; dkabplatformu@googlegroups.com; dobra20005@googlegroups.com; dostlarmekani_@googlegroups.com; dtdilekagaci@googlegroups.com; dusunceplatformu@googlegroups.com; ebedirisalet@googlegroups.com; ehlislam@googlegroups.com
Subject: Fethullah Hoca 1980 Askeri Darbesini desteklemiş...
Date: Fri, 19 Feb 2010 20:51:35 +0200

1980 Askeri Darbesini Selamlama Herhalde En İyi Böyle Olur…

 

Kamuoyuna darbe karşıtı imiş gibi görünen Nur'cuların en büyük cemaati olan Fethullahcıların lideri olan Fethullah Gülen'in 12 Eylül askeri darbesini desteklediğini okuyunca şaşıracağınız bir makale… Hem de Fethullah Hocanın bizzat kendi kaleminden…



Son Karakol

Fethullah Gülen   

01.10.1980

 

"ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, hızır gibi imdadımıza yetişen mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz" 

...

 

Karakol, sükûnetin, huzurun ve emniyetin remzidir. Ondaki düzen, huzur ve orada gözlerin uyanık oluşu, umumî emniyet ve muvâzenenin en büyük teminâtıdır. Ondaki kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felâkettir.

 

Anadolu, yıllar yılı kendine bağlı dünyalara karakolluk vazifesini gördü. Geçmiş asırlarda dünya emniyet ve muvâzenesinde, en şerefli vazifenin ona ait olduğunda hiç şüphe yoktur.

 

Sonra, sırasıyla, onun livâları, sancakları birer birer kopup gitti. Fakat o, bütün rasânetiyle mevcudiyetini muhafaza etti ve yerinde kalabildi. Değişen bayraklar, yırtılan sancaklar yanında, asâlet ve özünü koruma sadece ona müyesser oldu.

 

Evet, bütün bir geçmişiyle, ellibin defa, temiz bünyesine mikroplar saçıldı. Ve gülendam kâmeti yüzlerce defa ırgalandı; ama o, hiçbir zaman tamamiyle yerinden sökülemedi ve mağlup edilemedi.

 

Haçlı zihniyetinin hortlatılmasından, cizvit papazlarının zehirleyici ve öldürücü gayretlerine kadar, bu karakolu yıkma ve karakol erkânını uyutma adına ne kadar oyun varsa hepsi denendi; ama, hasımlarımız hesabına beklenen netice kat'iyyen elde edilemedi. Düşman cefâdan usanmıyor; karakol da 'bu can bu uğurda' deyip dayanıyordu...

 

Bu mücadeleler karşısında onun sarsılmadığını iddia edemeyiz. Bu ulu ağaç birkaç defa hazan gördü ve kurtlanan koca gövdesi birkaç defa kabuğunu yeniledi; fakat, hiçbir zaman devrilmedi. Semâsının kararıp, bağrına üst üste hançerlerin saplandığı günlerde dahi, millî ruh kadranında, kendine ait zaman anlayışı ve onu gösteren rakamlar daima duru ve seçkin olarak okunabildi...

 

Bu efsânevî ruh, asırlarca, bünyesini tahrip etmek isteyen binbir paradoks karşısında, yerinden oynamamış ve hep Malazgirt'teki, Kosova'daki ve Çanakkale'deki aşılmazlığıyla kendini korumuştu. Onun bu heybetli görünümü -az dahi olsa- ruhuna cemre düştüğü ve köküne yabancı bir kurdun, bir 'dabbetü'l-arz'ın musallat olduğu kadar da devam etmişti. O günden sonra ise, artık o, içten içe yanan ve kömürleşen bir ulu çınar haliyle, kendini yenileyemiyor ve dirilemiyordu. Yaşlanmıştı. Vefasız dostları, amansız hasımları vardı.

 

'Dost bî-pervâ, felek bî-rahm, devran bî-sükûn;


Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, tali' zebûn' (Fuzulî)

 

Tam bu binbir kâbusun kol gezdiği dönemde idi ki; ortalığı bütün şiddetiyle beşinci kol faaliyetleri kapladı. Erotik düşünceye masumiyet hil'ati giydirildi. Şehvet, en merğub bir meta haline getirildi ve gençlik âdeta bir hezeyan topluluğu oldu. Artık kendi ruh köküne bağlı olanlar 'dogmatist' ve 'formalist' diye damgalanıyor; millet ve vatanını sevmek ayıp sayılıyordu. Bir 'Şirzime-i kalil' her Allah'ın günü, çalakalem, millî ruhu ibtizal edici yazılar yazıyor, milleti kendinden kaçar ve kendine yabancı hâle getiriyordu.

 

Bu olup bitenler karşısında, temiz Anadolu halkı, ya kendine has sabır ve tahammül içinde beklemede veya hüsn ü niyetin verdiği duru anlayışla, bütün bu acâiblikleri 'bir suskunluk içinde' karşılamaktaydı.

 

Birer ruh sefâleti ve aşağılık duygusu timsali sayılan zavallı 'entelijansiya' mızın durumu ise, bütün bütün yürekler acısıydı. Ona göre şahsiyet gamzeden öze ait her nağme ordubozanlık; müstağriblik hesabına söylenen her türkü, Türk'e yücelik kazandıran bir madalyaydı!

 

Bu türlü kendinden kaçışlar ve haricî asimilasyonlarla iç değişiklikler, endişe verici buudlara ulaşmıştı. Ve artık, millet teknesi, sağa-sola yalpa yapan bir vapur gibi, batması, her an mukadder görünüyordu. Dillerde binbir yabancı türkü, dudaklarda binbir öldürücü şarap.. kimi erotizimle sarhoş; kimi libido ile, kimi eksistansiyalizmden medet umuyor; kimi hezeyan felsefesine dilbeste, durmadan mihrap değiştiriyor ve ma'buddan ma'buda (!) koşuyordu. İşte tam bu esnada, yabancı bir kısım eller, 'hipnoz' görmüş bu ruhları metrolara bindirip harıl harıl kendi dünyalarına taşımaya başladılar. Cinnet nöbetleri içinde bütün bir nesil, Hasan Sabbah'ın yalancı cennetlerine benzeyen bu cennetlere davet ediliyordu.!

 

Dün bir şaşkınlık içinde 'Mehlika Sultan'a aşık' toy delikanlılar yerinde, bugün eli kan, üstü kan, bağrı kan ve ne yaptığını çok iyi bilen kanlıdeli bir nesil vardı. Artık dıştaki kargaşa ve hercümerce başka sebep aramaya gerek var mı? Tatmin edilememiş, doyurulamamış ve hatta terk edilmiş bir neslin, çeşitli kamplara ayrılması ve birbirini kıran kırana öldürmesi gayet normal değil mi...? Bugüne kadar onun iç inkırazını sezebildik mi? Onu soysuzlaştıran sebeplere inebildik mi? Halbuki, ona canavarlık öğreten tiranlar karşısında, siyanet meleği gibi onun yanında olmalı değil miydik? Heyhat..! Binbir vahşet senaryosunun sahnelendirilmesi karşısında, sessiz ve infialsiz kaldık...

 

Evet.. bütün bir millet olarak arenalardaki kavgayı seyreder gibi, bu kanlı boğuşmadan hiç mi hiç bir şey anlamadık.

 

Sahnenin bu rengârenk aldatıcılığı, ortalığı inleten valsin korkunç uyutuculuğu ve kostümün gözbağlayıcılığı karşısında, oynanan oyunun gerçek yüz ve vahşetini ilk sezen, son karakolun kahraman bekçileri oldu. Bu sezme, ümit dünyamızda yeniden kendimize gelmemizi ve kendi kendimizi idrak etmemizi te'min etti. Aslında buna bir sezme demek de uygun değildir. Bu, düşmanı kıskıvrak yakalama ve bir zaferdir. İçtimâî bünyenin, haricî bir kısım erâciften temizlenme, arındırılma ve aslına ircâ zaferi. Bu zafer, kendinden ümit edilenleri getirdiği takdirde, Türk'ün zaferler hanesinde en muallâ yeri işgal edecektir. Böyle bir ilk tefahhüs ve sezişe, başka bir yazımızda selam durulmuş ve gaziler ocağının yiğit eri mehmetçiğe teşekkürler sunulmuştu.

 

Ne var ki, yıllardan beri, binbir saldırı ile rahnedar olmuş bir bünye, böyle hemen bir mualece ile iyi edilemeyeceği de muhakkaktı. Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, millî bünyeyi kemiren yıllanmış seretanlar bertaraf edilebilsin...

 

Ve işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tulûu saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekâsına alâmet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe, istihâlelerin son kertesine varabilmesi dileğimizi arz ediyoruz.

 

Sızıntı, Ekim 1980, Cilt 2, Sayı 21

http://tr.fgulen.com/content/view/10747/3/

 



 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4881 (20100219) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com


Hotmail: Free, trusted and rich email service. Get it now.

Your E-mail and More On-the-Go. Get Windows Live Hotmail Free. Sign up now.



--
www.sapitanlar.tr.gg

http://www.gullerinefendisi1.tr.gg/


www.gullerinefendisi2.tr.gg

www.gullerinefendisi1.forummum.com

[anadoluhaber:38018] 3 Özlü Söz

Posted: 22 Feb 2010 04:57 AM PST

Gerçeği insanların ölçüleri ile değil, insanları geçeğin ölçüsü ile tanı. 
Hz. Ali (ra)
 
Hak bellediğin yolda yalnızda olsa gideceksin.    
Tevfik Fikret

İnsan dünyada bir Hak'tan, bir de haksız olmaktan korkmalıdır.  
A. Hamid Tarhan

http://www.gorkemates.com

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38006] ERGENEKON, SECIM MALZEMESI OLDU.

Posted: 22 Feb 2010 04:39 AM PST

DOĞRU YOL PARTİSİ
GENEL MERKEZİ
 

                                                                                              Ankara, 22.02.2010

 

Genel Başkan Çetin Özaçıkgöz’ün gündemle ilgili yazılı basın açıklaması

 

“ERGENEKON DAVASI 20 YILDA BİTMEZ, DAVA ADETA SEÇİM MALZEMESİ HALİNE GETİRİLDİ”

 

“Ergenekon davası “siyasi gündem” olarak kullanılmaya başlandı. Darbe ve cuntacılara karşı kurumların ve halkın refleks göstermesi olumlu bir gelişme. Darbelerden ve cuntacılardan en çok zarar görmüş bizim misyonumuzdur. Biz bu uğurda şehitler verdik. Ama hiçbir zaman bunu siyasi gündem malzemesi yapmadık.

Her kurumda çürük yumurta çıkabilir. Bunlardan suçlu olanların cezalandırılması herkesin ortak isteğidir. Ancak sanıkların suçlu oldukları ispat edilmeden, olayın siyasi gündem malzemesi haline getirilmesi etik değildir.

Seçim atmosferine girmek üzereyiz. Erken seçim olmasa bile seneye normal zamanında seçim olacak. Hükümetin başarısı, ekonomi, ülkenin borçları gibi konular konuşulmuyor. Gündem sadece darbeciler ve Ergenekon davası. Bu konuların seçim malzemesi yapılması doğru değildir.

Vatandaş fanatik spor taraftarı gibi parti tutarak oy verme eğilimine girerse, milli irade sandığa yanlış yansır. Hatta vatandaşı bırakın resmi kurumlar dahi ideolojik görüşüne göre karar verme eğiliminde. Dosyalar ve olaylar incelenmeden, ideolojik görüşe göre karar verildiği bizzat Anayasa Mahkemesi üyesi tarafından açıklandı.      Bu kavgaların sonu gelmez.

Tam bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Dosya içeriği bilinmeden herkes kendi kişisel kanaatini söylüyor. Kişinin tek başına kanaatini söylemesi yanlış olmayabilir ama o kişi karar verici makamında ise bu çok tehlikeli.

Ergenekon davası konusunda ilgili Mahkemelerin “çok net ve kesin bir şekilde yayın yasağı” vermesi gerekir. Aksi taktirde milletimizin oy verme kriterleri sandığa yanlış yansıyacak.

Birde herhangi bir konuda yetki kimde belli değil. 1982 Anayasası o kadar kötü yazılmış ki hukukçular bile bazı maddelerde tam bir mütabakat sağlayamıyor. Yetki konusunun çok net bir şekilde yazılı olması gerekir. Netliğin olmaması polemiği körüklüyor ve kurumları birbirine düşürüyor.

Ekranlara çıkma şansı olan liderlerin bu tuzaktan kurtularak gerçek gündemi yakalamaları şarttır”

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38008] Tekel

Posted: 22 Feb 2010 04:05 AM PST

Tekel direnişinin başarısı ve 4-C sorununa çözüm için
İşçi Partisi’nin CHP ve MHP’ye çağrısı
 
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz, bugün (21 Şubat 2010) Ankara’da bir basın toplantısı yaparak, Tekel direnişinin başarısı ve 4-C sorununa çözüm için CHP ve MHP’ye açık çağrıda bulundu. Cengiz’in açıklaması şöyle;

Tekel direnişi kritik aşamada. Meclis cephesinden sürece etkili müdahale ihtiyacı var.
CHP ve MHP 4-C’den kaynaklanan hak kaybını önleyecek bir yasa teklifini derhal Meclis’e sunmalıdırlar.
Bu teklifin geçmesi için parlamenter olanaklar sonuna kadar, en etkili yol ve yöntemlerle kullanılmalıdır.

Değerli Basın Mensupları,

Tekel direnişinin başarısı için, bu tarihi mücadeleden somut bir kazanımla çıkmak ve 4-C sorununa çözüm sağlamak amacıyla CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’a ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye yaptığımız çağrıyı içeren mektubu bilginize sunuyoruz.

Bütün toplum kesimlerinin çığ gibi büyüyen desteğiyle 70 gündür başarıyla sürdürülen Tekel direnişi, bugün kritik bir aşamaya gelmiştir. Hükümet, işçilerin haklı taleplerine hala duyarsızdır. Hatta bunun da ötesine geçerek müdahale tehdidinde bulunmaktadır. Tayip Erdoğan, işçiye karşı yeniden cop sallamakta ve biber gazı göstermektedir.

Gelinen noktada, Meclisteki muhalefet partileri ve Tayip Erdoğan’ın uygulamalarından rahatsız olan bütün milletvekilleri cephesinden, sürece daha etkin ve sonuç alıcı bir müdahaleye ihtiyaç doğmuştur. Özellikle CHP ve MHP’ye büyük sorumluluk ve görev düşmektedir. Bu partiler bugüne kadar yaptıkları gibi yalnızca destek açıklamalarıyla yetinemezler. Yetinmemelidirler. Bu şekilde görevlerini yapmış sayılmazlar. Mecliste grupları vardır. Başka olanaklara da sahiptirler. Sayın Baykal ve Sayın Bahçeli, Meclis’teki bütün parlamenter olanakları sonuna kadar ve en etkili şekilde seferber etmek zorundadırlar. 

Somut önerimiz şudur:

1. 4-C uygulamasından doğan hak kaybının önüne geçecek bir yasa önerisi derhal TBMM’ye sunulmalıdır.

2. Bu önerinin yasalaşması amacıyla, Meclisteki bütün muhalif parti ve
üyeler ile AKP içindeki vicdan sahibi vekillerin desteğini sağlamak üzere tüm olanaklar zorlanmalıdır.

3. Bu amaçla gerekirse bilinen parlamenter yöntemlerin de ötesine
geçecek mücadele biçimleri ve taktikleri etkili bir şekilde kullanılmalıdır.

Yetmiş gündür her türlü zorluğa ve zorbalığa göğüs gererek büyük bir direnç ve özveriyle mücadeleyi bugüne taşıyan Tekel işçileri görevlerini fazlasıyla yerine getirmişlerdir. Bir araya gelerek Sıhhiye meydanında yüzbinleri Ankara’ya yığan, ülke çapında yürüyüşler, toplantılar düzenleyen ve genel eylem çağrılarını hayata geçiren sendikalar, işçi ve kamu çalışanlarının önde gelen konfederasyonları ve diğer emek kuruluşları görevlerini önemli ölçüde yerine getirmişlerdir. Bu mücadeleye destek için seferber olan ve maddi-manevi desteğini ortaya koyan Ankara halkı, aydınlar, yazarlar, sanatçılar, öğrenciler, kadınlar görevlerini yerine getirmişlerdir. 

Halka destek sözü vererek Meclis sıralarına giden milletvekilleri de üzerlerine düşen sorumluluğu, bu büyük halk rüzgârının gücüyle yerine getirmek zorundadırlar.

Başta CHP ve MHP yöneticileri olmak üzere tüm Parlamentoyu göreve çağırıyoruz.

İşçi Partisi, parlamento düzleminde sürdürülecek bu mücadeleye de var gücüyle destek vermeye hazırdır. 




__________________________________________________
Do You Yahoo!?
Sie sind Spam leid? Yahoo! Mail verfügt über einen herausragenden Schutz gegen Massenmails.
http://mail.yahoo.com

Ben Diyeyim Mahalle Sen De Memleket..

Posted: 22 Feb 2010 01:39 AM PST

Ben Diyeyim Mahalle Sen De Memleket..

ben-diyeyim-mahalle-sen-de-memleket

…Peşinden gelen adam daha ciddi o da sakallı, o sünneti falan bilir, yalnız o da kendi için yaşar. Etrafındakilere biraz acır ama nazik değildir… Belli ki kitabın yarısında henüz.. Allah tamamına erdirsin… Devamını Okuyun»

[anadoluhaber:38012] Hürriyetimiz, âlem-i İslâmın hürriyetinin mukaddimesidir

Posted: 21 Feb 2010 11:44 PM PST

Hadis-i Şerif Meâli

Âlim, ilmiyle amel etmezse insanları aydınlatıp da kendini yakan lamba gibi olur.

Câmiü's-Sağîr, No: 417

22.02.2010


Hürriyetimiz, âlem-i İslâmın hürriyetinin mukaddimesidir

Bizde olan istibdat, Asya’nın hürriyetine zulmânî bir sed çekmişti. Ziyâ-yı hürriyet o muzlim perdeden geçemezdi ki, gözleri açsın, kemâlâtı göstersin.

Suâl: “Heyhât! Nasıl, hürriyetimiz umum âlem-i İslâmın hürriyetinin mukaddimesi ve fecr-i sâdıkı olur?”

Cevap: İki cihet ile:

Birincisi: Bizde olan istibdat, Asya’nın hürriyetine zulmânî bir sed çekmişti. Ziyâ-yı hürriyet o muzlim perdeden geçemezdi ki, gözleri açsın, kemâlâtı göstersin. İşte bu seddin tahribiyle, fikr-i hürriyet Çin’e kadar yayıldı ve yayılacaktır. Fakat Çin ifrat edip komünist oldu. Âlemdeki terazinin hürriyet gözü ağır geldiğinden, birden bire terazinin öteki gözünde olan vahşet ve istibdâdı kaldırdı, git gide kalkacak. Eğer siz sahife-i efkârı okusanız, tarîk-i siyaseti görseniz, hutebâ-i umumî olan, doğru konuşan cerâidi dinleseniz, anlayacaksınız ki: Arabistan, Hindistan, Cava, Mısır, Kafkas, Afrika ve emsallerinde o derece fikr-i hürriyetin galeyanıyla, âlem-i İslâmın efkârında öyle bir tahavvül-ü azîm ve inkılâb-ı acîb ve terakkî-i fikrî ve teyakkuz-u tam intâc etmiştir ki, bahasına yüz sene verseydik yine ucuzdu. Zira hürriyet, milliyeti gösterdi. Milliyet sadefinde olan İslâmiyetin cevher-i nuranîsi tecellîye başladı. İslâmiyetin ihtizâzını ihbar etti ki, herbir Müslim, cüz-ü fert gibi başıboş değildir. Belki herbiri, mürekkebât-ı mütedâhile-i mütesâideden bir cüzdür. Sair eczâlarla câzibe-i umumiye-i İslâmiye noktasında birbiriyle sıla-i rahimleri vardır. Şu ihbar bir kavî ümit verir ki, nokta-i istinad, nokta-i istimdad gayet kavî ve metindir. Şu ümit, yeisle öldürülen kuvve-i mâneviyemizi ihyâ etti. Şu hayat, âlem-i İslâmdaki galeyan eden fikr-i hürriyetten istimdad ederek, umum âlem-i İslâm üzerine çökmüş olan istibdâd-ı mânevî-i umumînin perdelerini parça parça edecektir.HAŞİYE1 “Ümitsizliği âdet edinmiş kimseye rağmen.”

İkinci cihet: Şimdiye kadar ecnebîler bahane mahane tutarlardı. Milletimizi eziyorlardı. Şimdi ise, ellerinde uruk-u insaniyetkârânelerine veya damar-ı mütaassıbânelerine veya âsâb-ı dessasânelerine dokunduracak, ellerinde serrişte-i bahane olacak öyle nokta bulamazlar. Bulsalar da tutamazlar. Bâhusus medeniyet, hubb-u insaniyeti tevlid eder.

Sual: Heyhât! Bize tesellî veren şu ulvî emeli ye’se inkılâp ettiren ve etrafımızda hayatımızı zehirlendirmek ve devletimizi parça parça etmek için ağızlarını açmış olan o müthiş yılanlara ne diyeceğiz?HAŞİYE2

Cevap: Korkmayınız. Medeniyet, fazilet, hürriyet âlem-i insaniyette galebe çalmaya başladığından, bizzarure terazinin öteki yüzü şey’en feşey’en hafifleşecektir. Farz-ı muhal olarak, Allah etmesin, eğer bizi parça parça edip öldürseler, emin olunuz, biz yirmi olarak öleceğiz, üç yüz olarak dirileceğiz. Başımızdan rezâil ve ihtilâfatın gubarını silkip, hakikî münevver ve müttehid olarak kervân-ı benî beşere pîşdârlık edeceğiz. Biz, en şedit, en kavî ve en bâkî hayatı intaç eden öyle bir ölümden korkmayız. Biz ölsek de İslâmiyet sağ kalır. O millet-i kudsiye sağ olsun. “Gelmesi muhakkak olan herşey, uzakta olsa yakındır.” (Hadis-i şerif, İbn-i Mace, Mukaddeme: 7/46)

HAŞİYE 1: Lillâhilhamd, kırk beş sene sonra parça parça etmeye başladı.

HAŞİYE 2: Dehşetli ve hakikatlı bir sual.

Münâzarât, s. 63

LÜGATÇE:

fecr-i sâdık: Gerçek aydınlık.

ziyâ-yı hürriyet: Hürriyet ışığı.

muzlim: Karanlık veren, karanlıklı.

hutebâ-i umumî: Umumun hatipleri.

cerâid: Gazeteler.

tahavvül-ü azîm: Büyük değişim.

terakkî-i fikrî: Fikren ilerleme.

teyakkuz-u tam: Tam bir uyanıklık.

intâc: Netice verme.

mürekkebât-ı mütedâhile-i mütesâide: Çoğalarak ve gelişerek birbiri içine giren şeylerden oluşan karışımlar.

uruk-u insaniyetkârâne: İnsanlığa yakışır haller, huylar.

damar-ı mutaassıbâne: Taassub damarı.

âsâb-ı dessasâne: Aldatma damarı.

serrişte-i bahane: Bahane için ipucu.

hubb-u insaniyet: İnsanlık sevgisi.



Yahoo! Türkiye açıldı!
Haber, Ekonomi, Videolar, Oyunlar hepsi Yahoo! Türkiye'de!
www.yahoo.com.tr

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:38013] ASA-YI MUSA SOHBETLERİ( GÜNCEL KELİMELER YANLARINDA)

Posted: 21 Feb 2010 11:39 PM PST

    Asa-yı Musa

Birinci Kısım

Meyve Risalesi

 

                        İkinci Meselenin Hülâsası-5(son)

 

 

 

 

 

 

İki yolun—hadsiz muhbirlerin(sayısız sınırsız ) kat’î ihbarları(haber verme) ile—en kısa ve kolayı ve yüzde yüz Cennet ve saadet-i ebediyeyi(sonsuz mutluluk ) kazandıranı bırakıp en dağdağalı( sıkıntılı, meşakkatli) ve uzun ve sıkıntılı ve yüzde doksan dokuz Cehennem hapsini ve şekavet-i daimeyi netice veren yolunu ihtiyar ettiği halde, dünyada iki yolun, birtek muhbirin yalan olabilir haberiyle yüzde birtek ihtimal-i tehlike ve bir ay hapis imkânı bulunan kısa yolu bırakıp, menfaatsiz—yalnız zararsız olduğu için—uzun yolu ihtiyar eden bedbaht( kötü bahtlı,talihsiz), sarhoş divaneler gibi, dehşetli ve uzakta görünen ve ona musallat olan ejderhalara ehemmiyet vermez, sineklerle uğraşıyor, yalnız onlara ehemmiyet verir derecede aklını, kalbini, ruhunu, insaniyetini kaybetmiş oluyor.

Madem hakikat-i hal budur. Biz mahpuslar, bu hapis musibetinden( bela, dert, felaket) intikamımızı tam almak için, o mübarek(berketli hayırlı ) ikinci heyetin hediyelerini kabul etmeliyiz. Yani, nasıl ki bir dakika intikam lezzeti ve birkaç dakika veya bir iki saat sefahet lezzetleriyle, bu musibet bizi on beş ve beş ve on ve iki üç sene bu hapse soktu, dünyamızı bize zindan eyledi; biz dahi bu musibetin rağmına ve inadına, bir iki saat müddet-i hapsi bir iki gün ibadete ve iki üç sene cezamızı, mübarek kàfilenin hediyeleriyle yirmi otuz sene bâki bir ömre ve on ve yirmi sene hapiste cezamızı milyonlar sene Cehennem hapsinden affımıza vesile edip, fâni dünyamızın ağlamasına mukàbil, bâki hayatımızı güldürerek bu musibetten tam intikamımızı almalıyız. Hapishaneyi terbiyehane(tebiye veeğitim yeri, ıslah evi ) gösterip, vatanımıza ve milletimize birer terbiyeli, emniyetli, menfaatli adam olmaya çalışmalıyız. Ve hapishane memurları ve müdürleri ve müdebbirleri( idareci yönetici) dahi, câni ve eşkiya ve serseri ve katil ve sefahetçi ve vatana muzır(zararlı) zannettikleri adamları, bir mübarek(bereketli, hayırlı) dershanede çalışan talebeler görsünler ve müftehirâne(iftihar ederk, övünerek) Allah’a şükretsinler.

 

 O muhakkiklerden tek birisi Risale-i Nur’dur. Yirmi senedir en muannid feylesofları ve mütemerrid zındıkları susturan eczaları meydandadır. Herkes okuyabilir ve kimse

 



Yahoo! Türkiye açıldı!
Haber, Ekonomi, Videolar, Oyunlar hepsi Yahoo! Türkiye'de!
www.yahoo.com.tr

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.