[anadoluhaber] Yargı ve siyaset

Türkiye de yargının evrensel hukuk ile bağının koptuğu gittikçe kesinlik kazanıyor hatta kazandı denilebilir. Hukuk ile bağı kopan yüksek yargı artık adaleti ve dolayısı ile hukuka güveni temsil etmiyor ve etmek de istemiyor görüntüsü veriyor.

Böyle bir yüksek yargı hem ülkemize yakışmıyor ve hem de halkın yargıya güvenini sarsarak artık hukuku değil, eski ihtilalcilerden boşalan diktacı boşluğu doldurmak için parlamento ve idarelerin yetkilerini alenen ve kimseye aldırmadan gasp eden ideolojik diktaya kalkıştığı anlaşılıyor.

Bu şekilde artık yargı erki yasama karşısında  CHP ile ortak çalışan ideolojik bir partiye veya partinin yan kuruluşuna dönüşmüş şeklinde bir görüntü veriyor. Bu böyle gitmez.  Yargı reformuna halkın büyük çoğunluğu sıcak bakarken CHP yandaş yüksek yargısını koruyup kollamak için karşı çıkıyor ve artık zaruri hale gelen değişiklikleri dahi AYM sine götürüyor. AYM de mevcut bozuk yargı düzenini korumak da CHP’nin bürokrat kanadı gibi davranıyor. 367 ve 411 gibi kararlara bile akıllara durgunluk verecek kimseyi ikna edemeyen gerekçeler gösterip hepimizin ağzını bir karış açık bırakıyor. Ülkemiz ve devletimiz için hayati kararlar vermesi gereken mahkeme Kanunlarda olmayan yasaklar koyarak yasamanın görevlerini gasp etmekle kalmıyor halkı bir birleri ile kin ve düşmanlığa sevk eden kararlara imza da atabiliyor. Vicdanları tatmin etmekten uzak hukuka da uymayan kararlar vererek artık bu mahkemenin mutlaka bir evrensel hukuk ilkelerine uygun bir çizgiye çekilmesi gerekiyor. Türkçedeki bir deyim balık baştan kokar der. Hukuku tesis etmek ve ülkeyi hukuk güvencesi ve huzura kavuşturmak için yargıya yeniden güveni sağlamak içinde işe AYM sinden başlamak gerekiyor diye düşünüyorum.

Bakın Milliyet gazetesinden Taha Akyol Bey de aynı konuya temas etmiş. Yazısını aşağıya alıyorum.

A.D.Şimşek

11 Mart Perşembe 2010

YARGI reformunun tartışıldığı şu günlerde hem Adalet Bakanlığı’na hem Yüksek Yargı’ya bir öneride bulunacağım. Anayasa Mahkemesi’nin de bir noktaya dikkatini çekmek istiyorum.
Bahsedeceğim ‘yargısal sorun’, Danıştay’ın belediye otobüs biletlerinin fiyatlarına dair kararlarıyla yeniden ortaya çıktı.
Ankara Belediyesi otobüs biletlerine çeşitli tarihlerde zam yaptı. Bu konuda Danıştay’ın iki iptal kararı var. Ayrıntıya girmeden, özeti şu:
Belediye 2003 yılında biletlere zam yapıyor, 2004 yılında iptal davası açılıyor, aradan 7 sene geçiyor ve Danıştay 1’e karşı 2 oyla yedi sene önceki zammı iptal ediyor. Bilet fiyatları 2003 düzeyine iniyor!
Davanın bu kadar gecikmesi, değişen ekonomik koşullarda “dava konusu”nun ne hale geldiği, Belediye Başkanı Gökçek’in “Bu fiyatlarla yürütemeyiz” sözleri falan bir kenara...
Hukuki sorun şudur: İdari yargı, kamu hizmetlerinin, bu arada otobüs biletlerinin fiyatı konusunda karar verebilir mi?
Bizde karar veriyor!.. Malum, İstanbul’da köprüden geçiş ve metrobüs fiyatları hakkında da iptal kararları verdi!

Yargının yetkisi
Halbuki, bir belediye veya bir kamu kuruluşu, halka sunduğu bir hizmetin fiyatını artırarak, hatta aşırı zam yaparak oradan sağlayacağı gelirle başka bir hizmet alanında yatırım yapmayı planlayabilir. Bu karar “yerinde” değilse, yanlışsa, halk tepki gösterir, protesto eder, oy vermez. Yani yanlışın yaptırımı siyasidir.
Yargı hiçbir şekilde idari bir kararın, mesela fiyat artışının “yerinde olmadığına” karar veremez.
Fakat bizde idari yargı idarenin yerine geçerek, anayasal yargı da parlamentonun yerine geçerek karar verme konusunda çok “aktif”tir.
Hukukta “aktivizm” denilen bu tavır, yargının, yürütme ve yasamanın yetki alanına tecavüzü anlamına geliyor.
Halbuki hukukun en temel ilkelerinden biridir: Anayasa Mahkemesi de Danıştay da “yerindelik” denetimi yapamaz. Bir yasanın, bir kararın, iyi mi kötü mü, yararlı mı zararlı mı olduğuna karar veremez! Sadece hukuka aykırımı değil mi, ona bakar!
Buna itiraz edecek tek hukukçu çıkmaz.

Hukuki skandal!
Ama buna rağmen, Anayasa Mahkememiz, Danıştay’ın tüzükler konusunda “yerindelik incelemesi yapacağına” karar vermiştir! Karar No: 1991/15’tir.
Bu bir hukuki skandaldır! Bugünkü Sayın Üyelerin bir tekinin bile bu kararı savunacağını sanmıyorum.
Olay şöyle: 1990 yılında Özal hükümeti Danıştay Kanunu’nda değişiklik yaparak Danıştay’ın tüzük incelemelerinde sadece “kanuna uygunluk” denetimi yapacağı hükmünü getiriyor.
Yani “yerindelik denetimi” yapamayacağı...
Muhalefet konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor ve Anayasa Mahkemesi “Danıştay yerindelik denetimi de yapar” diyen o talihsiz kararını veriyor!
Bugün önerim şu: Yargı reformu konuşulurken, yargının “yerindelik denetimi” yapmasına yol açan mevzuat ‘temizlenmelidir.’
Bu niye önemli? Bu, hukuk devleti olmak için önemli... Bu, siyasetin hizmet planlamasında rasyonalize olması için önemli... Siyasette halka hesap verirlik ilkesinin tam gerçekleşmesi için önemli...
Bu, yargının “yerindelik” gibi siyasi sorumluluk gerektiren alanlara, ayrı uzmanlık gerektiren konulara dalmadan, bütün dikkatini “hukuka uygunluk” denetimine yöneltmesi için önemli...

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.