[anadoluhaber] Lübnan Nereye Gidiyor?

 

Lübnan Nereye Gidiyor?


  
Lübnan’da Milli Birlik Hükümeti’nin kurulmasının üzerinden geçen beş günün ardından, yerel seçimlere doğru gidilen süreçte Başbakan Saad Hariri kendinden emin. Lübnan eski Başbakanı olan babası 2005 yılında bir suikasta kurban giden Hariri, oldukça verimli geçen turist sezonunun ardından, sağlam bir devlet temelinin oluşturulması için kaçınılmaz görünen siyasî ve ekonomik reformların gerçekleşebileceğine yürekten inanıyor.

Her ne kadar koalisyon ortakları hükümet kadrosunun zafiyetinden yakınsa da, Saad Hariri değişik çevrelerden Lübnanlı grupların mutabakatına dayanan yönetim anlayışından taviz vermiyor. Hariri geçtiğimiz son birkaç ay içinde Fransa, ABD ve hatta babasına karşı düzenlenen suikasttan uzun zaman sorumlu tutulan Suriye’ye ziyaretlerde bulundu.

Fakat Hariri’nin sergilediği iyimserliğin ardına bakıldığında, esasında Diyar-ı Sedir’in istikrarını tehdit edebilecek çok sayıda tehlikenin mevcut bulunduğu görülüyor.

Bu tehlikelerden ilki nükleer program konusunda Batı ile İran arasında süren anlaşmazlığın, Yahudi devletinin İslam Cumhuriyeti’ni vurması durumunda Hizbullah-İsrail arası çatışmaya dönüşme ihtimali. Fakat bu risk şimdilik bertaraf edilmiş gibi. Zira zaman uluslar arası yaptırımlar zamanı, silahlı saldırı zamanı değil. Öte yandan hâlihazırda İsrail’e karşı Hizbullah kozunu kullanmanın İran’a sağlayacağı bir menfaat yok. Amaç ağırlığını hissettirmekse, Filistin’deki Hamas’a yönelik desteğini artırmak gibi İran’ın kullanabileceği stratejik önemi nispeten daha az başka kartları işini görebilir. Netice itibariyle Hizbullah’ın zarar verme kabiliyeti Batı karşısında İran’ın başvuracağı ikinci adres.

Lübnan’ın kısa vadede karşılaştığı tehdit ise daha çok Refik Hariri suikastıyla ilgili soruşturmanın kaydettiği ilerlemelerden kaynaklanıyor. Le Figaro’nun olayda Şii parmağının olduğuna dair bulgulara yer verdiği Ağustos 2006’dan bu yana Hizbullah BM dedektiflerinin hedefi haline geldi. Nitekim partinin başkanı Hasan Nasrallah da geçen hafta televizyonda yayınlanan uzun röportajında bu konuya işaret etmişti.

Soruşturma kapsamında, Hizbullah üyesi dokuz kişi Lübnan Özel Mahkemesi yetkililerince sorgulandı ve altı üyenin daha yakında sorguya alınması bekleniyor.
Fakat Nasrallah örgütüyle uluslar arası adalet arasında sürdürülebilecek işbirliğinin sınırlarını çoktan çizmiş bulunuyor. Hizbullah lideri, İran yanlısı Şii örgütüne bağlı üyelerden bir veya birkaçının gözaltına alınması durumunda, Lübnan’daki istikrarın tehlikeye gireceği, daha açık bir ifadeyle iç savaş çıkacağı uyarısında bulundu.

Şii partisinin çürüyen dalların kesilmesine rıza göstereceğini düşünenler büyük bir yanılgı içinde, zira Nasrallah’ın, partisine bağlı üyelerin hiçbirini Lahey’e teslim etmek gibi bir niyeti yok, hatta bu üyeler, suikastın meydana geldiği dönemde, (esrarengiz bir şekilde 2008 yılında öldürülen) İmad Mugniye’nin liderliğini yaptığı Hizbullah’ın İran yanlısı silahlı kanadına bağlı olanlar olsa bile…

Gelişmeler, Demokles’in kılıcının Lübnan üzerinde daha uzun bir süre sallanacağına işaret ediyor. Uluslararası adalet soruşturmayı sonuna kadar sürdürme niyetinde. Daha da kötüsü Saad Hariri de babasının ölümü üzerindeki sır perdesini aralamak istiyor. Nereye kadar devam edebileceğini ise zaman gösterecek.
Oysa Velid Cumbulat gibi Hariri’nin eski koalisyon ortakları realist bir politika izlemek ve ülkenin istikrarını korumak adına olayın peşini bırakmış durumda. Ancak ABD ve Fransa başta olmak üzere Batılı güçler de Hariri gibi sırf reelpolitik adına bu işten vazgeçmeyecekler gibi görünüyor.


KAYNAK: http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=4700&pid=46



Windows Live Hotmail: Arkadaşlarınız Facebook'taki güncellemelerinizi doğrudan Hotmail®'den görür.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.