Takvimlerde Bayram Hoca Yok

 3 Eylül’de Bayram Ali Öztürk Hocaefendi’nin şehadetinin sene-i devriyesiydi. 2006 senesinde İsmailağa Camisi’nde vaaz sonrası düzenlenen suikast neticesi caminin içerisinde katledilmişti. Suikastı düzenleyen tetikçi de, suikastı tertip edenler tarafından konuşmaması için cami içerisinde öldürüldü.
Suikastın üzerinden geçen altı yılda, tetikçiyi öldürdüğü gerekçesiyle bir cemaat mensubuna verilen hapis cezası dışında hiçbir ilerleme yok. İlerleme olmadığı gibi suikastı aydınlatacak bilgiler de bir şekilde kaybolmuş!



Şehid Bayram Hoca’nın oğlu Mahmut Öztürk savcılıktan aldığı dava dosyasında iki klasörün (1 ve 6 no’lu) eksik olduğunu görüyor. Hâdisenin araştırılması için görevlendirilen özel yetkili savcıya eksik klasörleri soran Öztürk’e savcı, işlerin yoğun olduğunu, dosyaya bakamadığını ve klasörlerin kayıp olmasının garip olduğunu söylemiş. Garipmiş!.. Sayın Savcı klasörlerin kayıp olmasını “garip” olduğunu söylemiş ama daha garip bir şey söylemiş. Sayın Savcı oğul Öztürk’e sormuş: “Baban Fatih Camii’nde mi öldürüldü?” Oğul Öztürk gayet nâzik cevaplamış: “Hayır, İsmailağa Camii’nde!”
Dosyayla ilgili olarak garipten de öte başka bir bilgi ise, suikastı gerçekleştiren Mustafa Erdal’ın telefon kayıtları hâlâ incelenmemiş. Anlayacağınız, anlayacağımız dosya tümden kaybolmuş da haberimiz yok!
Bir de, Ergenekon Davası’ndan bir süre tutuklu kalan ve daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen Erol Ölmez’in anlattıkları var. Tutuklanmadan önce İsmailağa’da bir evde kalan ve istihbarat toplamak amacıyla seyyar zeytin satıcılığı yaptığı iddia edilen Erol Ölmez, Hızır Hoca ve Bayram Hoca cinayetleri hakkında Yeni Akit Gazetesi’ne, Fatih Balat’ta bulunan Patrikhane’nin tâlimatıyla bu suikastlerin düzenlendiğini söylemiş. Ölmez bunları hangi saikle söylüyor bilemem ama dikkate alınması gereken iddialar. Hele Hızır Hoca cinayetinde (1998 senesinde İsmailağa Camii’nde! ) görgü tanıklarının, suikastı düzenleyen tetikçinin beyaz bir minibüse bir şey bırakıp Patrikhane’nin orada kaybolduğunu söylemesi de bu iddianın araştırılmasını elzem kılıyor.
Suikastla ilgili bu kısa bilgiden sonra esas değinmek isteğim mevzu, gerek Hızır Hoca ve gerekse Bayram Hoca cinayetlerine karşı ‘mahalle’mizdeki duyarsızlık. Kamuoyunda İsmailağa cemaati olarak bilinen bir camianın iki önemli hocası, cemaate ve cemaat üzerinden Müslüman Anadolu halkına gözdağı vermek için İsmailağa Camii içerisinde, cemaatin gözleri önünde katlediliyor, dosyaları ‘bir şekilde’ kapatılıyor ama tek tük çıkan ses dışında kuvvetli bir ses çıkmıyor!
Karşılaştırmak istemiyorum ama meramımı anlatması bakımından buna mecburum. Biliyorsunuz 2007 senesinde İstanbul Şişli’deki gazetesinin önünde Hrant Dink öldürüldü. Ardından suikastın aydınlanması için gösteriler, kampanyalar düzenlendi. Dikkat ediyorum, bizim ‘mahalle’den bildiğimiz gazete ve yazarlar, suikastın her yıldönümünde, hatta yıldönümüne bir hafta kala başlıyorlar Hrant Dink hakkında yazmaya. Anma haftasının dışında da yazılar da cabası. Ama bu yazıları yazanların şimdiye kadar da bir satır Hızır Hoca hakkında yazdıklarını görmedim. Türkiye’deki faili meçhul cinayetleri sıraladıklarında bu iki hocamızın ismi geçmez!
Tüm samimiyetimle soruyorum: Hızır Hoca ve Bayram Hoca suikastlerini sizin faili meçhul cinayetler listesine eklemek için ne yapmak lâzım? Bu iki hocamızdan bahsetmemenizin sebebi nedir? Bir getirisi yok diye mi bu iki hocamıza takviminizde yer vermiyorsunuz?
Yeri geldiğinde Hrant Dink’i savunmak için gemileri yakıp, “Mazlumun dini sorulmaz” hadis-i şerifi kendine rehber ettiğini söyleyenler, bakın burada iki hocamıza cami içinde suikast düzenlendi; hem mazlumlar hem de Müslümanlar!..

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.