Kutuplaşmanın Gölgesinde Kemalizm!

Kutuplaşmanın Gölgesinde Kemalizm!

Çok değil bundan beş sene öncesine kadar, toplumda siyasi bir ayrım ya da kutuplaşma yoktu. Var ise de bu sosyal hayata yansımayacak kadar kendi içine pasifiz edilmişti. Lakin bürokratik tasfiye ve iyileştirmelerin ardından sıranın eğitim ve sosyal konulara gelmesi üstüne Suriye meselesindeki hükümetin duruşu ve İran Lobisi’nin mezhebi baskıları, 11 yıllık birikimin hınç patlamaları gezi parkında biber gazı bulutuna dönüp göğe yükselirken, göklerin Sahibinin hukukuna riayetti yazacağım, bu hafta...


Okul yıllarımda Kurtuluş savaşı Özün’de anti sömürgeci bir savaş olduğu öngörüsü üzerine mutabık olduğumuz Marksist-sol öğrencilerle İslamcı gençler olarak konuşa biliyorduk. Hatta beraber okul yönetiminin faşizan tutumuna riayet eden kişileri bilinçlendirme çabalarımız da olurdu, bugünkü gibi köprüler atılmamıştı o zamanlar. Toplumsal yaşamda ki kutuplaşmadan bahsetmeye gerek bile duymuyorum. Çünkü bunu otobüste, çalıştığınız ofiste, sokaklarda hissedebiliyoruz. Ya bizden, ya onlardan, ortası yok! Peki, bunun nedeni sadece AK PARTİ hükümeti mi?  Yoksa bir bastırılmış duyguların dışa vurumu mu? Bunu inceleyelim;



Bir insan İdeolojik birikim sahibi olabilir, olmalıdır da… Bu ideolojik birikim özgürlükten yana söylemlerden bahsedip bir kesime (Dindarlara) kamçı vurarak beslenirse ideoloji zulüm sistemine dönüşmüş demektir. Kemalizm bütünüyle yenidünyaya uymayan kokuşmuş bir burjuva devrimidir!  1920'lerin konjonktürüne bağlı güncel Dünya’ya uyum sağlayamayan bu dinozorlar, uç noktalara çekilirken karşındaki Zühre’nin en can alıcı yaralarına parmak basmak istiyor, bu da karşı tarafın en değer verdiği ''kutsallık'' yani Din oluyor. Oysaki kendileri kendi dünyalarında batıyor. Kemalizm yakın zamana kadar bir ideolojiydi, bir dünya görüşüydü.  Şimdi adeta kişinin kendi yaşam tarzı hatta rumuzu ve dini oldu. Kemalizm kendini bugün ''sol'' da görse de, her zaman ifade ettiğim gibi Türkiye solunun en büyük hatası önüne konulanı ve kendisine de yaşatılanı ''Kemalizm'' olarak kabul etmekte ki inadıdır. Oysaki kafatası ölçen bir ideolojik kavram nasıl olur da faşizme, kapital ve otoriter her rejime sınıfsal savaş açmış bir komplike yapının içinde yer alabilir.  Ya da bu yapı, bu kanserli hücreyi içinde barındırabilir, ortak düşmanın aynı olmasından dolayı. Oysaki ''sol'' söylemdeki kişinin Kemalizm kutsayıcılığına tavır alması kendisini Kürt düşmanlığı ve din hürriyetsizliği üzerinden  var eden bu çürük ideolojiyi acımasızca teşhir etme ve buna tavır alması gerekmez mi?



Gezi ayaklanmasındaki Taksim işgalinde objektiflere yansıyanlar ilginçti değil mi? PKK bayrakları ile Türk bayrakları örs ve çekiçlerle transseksüeller… Biz buna ''küfür tek millettir'' diyoruz. Oysaki bu ayrımda artık oldukça homojen... Ya “İslamcı”sın ya ''gezici''. Büyük şirketlerin sermaye üzerinden devlet ile kavgasını sokak eylemlerine destek vererek beslemesi bu kutuplaşmayı besledikçe besliyor. Muhafazakar kesimin en can alıcı noktası ''DİN'', hedef tahtasına oturtuluyor böylece karşı tarafa atılan ok hem can evinden vuruyor, hem de oku atan kişiyi daha çok din düşmanı yapıyor. Mesela size bir done sunim; Geçmiş aylarda Ankara'da yaşayan bir arkadaşım vardı. Edebiyat üzerine söyleşi yapardık. Kendisi yazar ve şairdir. İyide bir Kemalist mevzusu ne zaman siyasi söylemlere gelse, AK PARTİ  beni dinden uzaklaştırdı der. Ben de ona İslamcı camiada da Ak Parti ılımanlık ve sisteme pasifize olmakla suçlanır derim, yani Ak Parti üzerinden İslam düşmanlığı yapmak ne kadar doğru? Kemalizm’e göre İslam, çiçek ve böceğin güzelliklerinden bahsedip yardanın varlığını tasdik etmek olduğundan en ılıman yapılan işler bile karşı tarafta bizde “Müslümanız ama” söylemleri bırakabiliyor. İslam adına yapılan her iş kendini kutuplaştıran kişiyi dinden daha fazla uzaklaştırıyor. Ortak nokta bulup birleşebilmek artık milli maçlara da kalmayacak şekilde büyüdü. Bir kıvılcımın gerginliği çatışmaya dönüştürdüğü an her şey bitmiş demektir.
Toparlayalım; Ak Parti muhalefeti İslam’a olan muhalefetle birleşti. O yüzdendir ki marjinal sol gruplar ve din düşmanları her türlü spekülasyon ve dezenformasyonunu yapıyor. Buna örnek Valide Sultan camiinde hatunuyla öpüşen, sinir uçlarına dokunmak için kutsala saldıran tipler! Tarih'e bakalım, sene 1918. Var mı Kemalizm? Yok. Sene 1919, var mı? Yok. 1920-21’de yok. Kısaca bir Kemalizm uydurulmuş. Herkesin de bir Kemalizm’i olmuş. Ne zaman 1930’lardan sonra, hatta bu konuda en hızlı olanları Komünizmden devşirmelerdir onları da hazırlayan İnönü.  Mustafa Kemal’de sadece övgülerden şişirilen bir lider olmuş.



Kısacası kutuplaşmalar devam ederse karşı taraf AK Parti’yi İslam ile entegre gördüğünden İslam’a saldırmaya devam edecek, İslam’a saldırılar devam ettikçe Müslümanlar savunma pozisyonu alacak hatta saldırıya geçecek, Ak partiye Muhalif radikal Müslümanlar bile bugün  Ak Partiyi koruma refleksinde  ''çünkü saldırı İslam’a'' söylemi camiada kabul görüyor, böylece Ak Parti’nin oyu artıkça artıyor, kısır döngü, çark kimin lehine olursa olsun kutuplaşma kazanıyor.



Düşünüp hep beraber yeter ki süreci analiz edelim, diyaloğun  yolunu bulmak için yoksa biz faşist deriz, onlar “değil” der, çatışıp duralım.



Selam ve Dua ile…


 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.