Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu tespiti son derece önemli: “Bizi stratejik hedef yapana teslim olmayız”. İki ülke arasındaki ilişkilerin geldiği nokta bundan daha iyi ifade edilemezdi. Dolambaçlı lafları bir yana bırakırsak; ABD ile ilişkilerimiz “stratejik dostluk”tan, “stratejik düşmanlığa” doğru hızla yol alıyor.
Düzeltiriz, ederiz lafları bir süre yol aldırır. Ama sonunda geleceğimiz nokta yine burası; ABD, bir kere Türkiye’yi “stratejik hedef” olarak karşısına almış, adım adım ülkemizi kuşatmaya çalışıyor. Etrafımızda olup bitene dikkatle bakarsak fazla göze batmasa da Türkiye’ye karşı bir çevreleme hareketinin devam ettiği görülür. Güney sınırlarımızda kurulan terör ordusunun başka bir izahı zaten yok; yanı başımızda bir “terör devleti” kurmak için harıl harıl çalışıyorlar.
15 Temmuz’da FETÖ’yü kullanarak Erdoğan’ı devirmek, Türkiye’yi ise bölüp parçalamak istediler. Uzun süredir Türkiye bu gerçeğin farkında ve bununla mücadele ediyor. “Stratejik müttefik” ABD ile baş etmenin yollarını arıyor.
Bu gerçekle baş etmenin yolu kuşkusuz devleti güçlendirmekten, yeni müttefikler bulmaktan ve içeriyi de bu gerçeğe göre hazırlamaktan geçiyor. Gerçeği inkar ederek ondan kaçamazsınız. O eninde sonuda gelip sizi bulur. ABD’yle ilişkilerin eskisi gibi yürümemesini hükümete veya Erdoğan’a bağlayanlar sadece bu büyük gerçeği, yani ABD’nin Türkiye’yi “stratejik hedef” haline getirmeye çalıştığı gerçeğini örtbas etmeşe çalışıyorlardır. “ABD’yle sorunumuz yoktu, niye böyle oldu” diyenler, sözde müttefikimiz ABDnin, terör örgütüne binlerce TIR silahı neden gönderdiği üzerinde biraz düşünmesi gerekiyor. Bu sorunun yanıtını vermeden kimse Türkiye-ABD ilişkileri üzerine ahkam kesmemeli.
Papaz krizi, ABD’nin Ortadoğu politikasında yaşanan tıkanmayı açmak için gündeme getirilen suni bir krizdir. Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapan ve Filistinlilere soykırım uygulayan ABD’deki Siyonist- Evanjelik ittifak, bu kez Ortadoğu planlarını engelleyen, “ikinci İsrail”in kurulmasının önünde engel olan Erdoğan ve Türkiye’yi hedef tahtasına oturttu. Papaz kriziyle beraber Türkiye’ye karşı alttan alta yürüttükleri kuşatma ve saldırıları açıktan sürdürmeye başladılar. Türkiye’ye teslim olmaktan başka seçenek tanımıyorlar. Batı medyasının Erdoğan’ın üzerine bu kadar çok gelmesinin sebebi Ortadoğu’daki hesaplarının bozumasıyla ilgili. Erdoğan, Suriye ve Irak’taki oyunu gördü, müdahale etti ve bozdu! ABD bunu bir türlü hazmedemiyor! Erdoğan’ı teslim alamadıkları için büyük öfke duyuyorlar.
Trump’ın Türkiye’yi hedef alan, tehdit eden açıklamalarının arkasında Ortadoğu haritasını yeniden şekillendirmek isteyen bu Siyonist-Evanjelik ittifak var. Asıl aktör bunlar. Türkiye, işte bu gücün oyununu bozdu. Erdoğan buların tehditlerine boyun eğmediği için saldırmaya devam ediyorlar. Türkiye, Suriye ve Irak’a girerek ABD’nin planlarını bozmuştur, kendi bekasını güvence altına almıştır. Bundan sonraki saldırıları da savuşturacak imkana ve güce sahiptir. ABD’nin tehditleri de buraya kadar; devirmeyen her darbe güçlendirir. Türkiye de bu saldırılardan şimdiden güçlenerek çıkmıştır.
AKŞAM
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.