Çin Halk Cumhuriyeti uzun zamandır Uygur Müslümanları üzerinde sürdürdüğü baskıyı radikalizmle mücadele olarak dünya kamuoyuna yansıtmaya çalışıyor. 2. Dünya savaşından sonra Doğu Türkistanı işgal eden Çin Uygur Türklerine yaptığı baskıları ne kadar gizlemeye çalışsa da artık mızrak çuvala sığmıyor.
Toplama kamplarında beyin yıkamak üzere bir araya getirilen masum insanlar aylarca ailelerinden, çocuklarından, evlerinden ve yurtlarından uzak tutularak kimliklerinden koparılmak isteniyor.Uygur halkı dünyanın gözü önünde göz göre göre yok ediliyor.
Sovyetler zamanındaki gibi eğitim kamplarında toplanan insanlar açlık,sefalet ve işkenceler altında inim inim inletildiğini dünya kamuoyu pekala biliyor. Birçok insan hakları kuruluşları ve ülkeler bu konu da Çin devletini yalnız uyarmakla yetiniyor. Yine de bu insanlık dışı muamele, bu zulüm bütün hızıyla devam ediyor. Öyleki; Çin makamlarının inkar ettiği toplama kampları artık uzaydan çekilen resimlerde bile görülebiliyor.
Geçen hafta Çin’i ziyaret eden Almanya Dış İşleri Bakanı Heiko Maas; ), ‘’Çin'de toplama kamplarında tutulan müslümanlar hakkında ‘’şeffaflık’’ istedi.’’Yeniden Eğitim Kamplarının kurulmasının kabul edilemez’’ olduğunu Çinli muhataplarının yüzüne söyledi.
Dışişleri Bakanı olarak ilk defa Çini ziyaret eden Heiko, Batı Sincan bölgesindeki toplama kamplarına gönderme yaparak; ‘’Buraların radikalleşmeye karşı yapılan meslek eğitim kampları’’ olarak gösterilmeyi inandırı bulmadığını söyledi.
Müslüman Uygur halkının baskı altında tutulmaması gerektiğini söyleyen Almanyaya Çinli yetkililer kırgın. Bazı Alman milletvekillerine bir protesto mektup bile gönderen Berlin Çin Konsolosluğu Almanyayı Çin’in iç işlerine karışmakla suçladı.
Sincan Uygur Bölgesindeki Çin zulmü terörizme ve aşırılığa karşı değil, bilakis Doğu Türkistandaki uygur varlığını asimile etmeye dönük sinsi bir planın parçasıdır.Çin Uygur müslümanlarına zulmederek, baskı ve devlet terörü yaparak onları asimile etmek istese de müslüman halk bütün baskılara rağmen kendi kimlik ve kültüründen, kendi din ve ibadetlerinden asla vazgeçmek niyetinde değil.
Her namaz kılan, oruç tutan, domuz eti yemeyen ve dini ibadetlerini yerine getiren müslümanlar Kominist Çin yönetiminin nazarında aşırı, radikal veya terörist olarak değerlendirilerek toplama kamplarına gönderiliyor. Orada, ya işkenceye veya kimlik ve kişilikleri yok edilmek üzere asimile edilmeye zorlanıyor.
Alman Dışişleri Bakanı'nın ziyareti sırasında Çin’in birçok insan hakları ihlallerinde bulunduğu da gündeme getirildi.Bakan Maas, toplama kampları hakkında daha fazla "şeffaflık" ve orada gerçekten neler olduğunu kontrol etmek için uygun bir prosedürün ortaya konulması çağrısında bulundu. Yabancı tüm bağımsız gözlemciler ve gazetecilere göre; Çin’in Sincan'da ne yaptığı açıkve net belli değil. Adı geçen bölgelere erişilemediğinden güvenilir bir bilgi de alınamıyor.
Sincan Uygur Bölgesinde geçen Keşmire kadar uzanan İpek Yolunu ziyaret eden gazeteciler yerli müslüman halkla görüştürülmüyor. Toplama kamplarını ziyaret etmek isteyen gazetecilere, insan hakları kuruluşlarına ve gözlemcilerine yasak konuluyor.Ancak, uydu görüntülerinden ve güvenilir kaynaklardan alınan bilgilere göre toplama kamplarında çalışma ve hayat şartları olaganüstü kötü ve insanlık dışı olduğu biliniyor.
Kamplarda bir milyon erkek ve kadın perperişan esir gibi yaşıyor. Son zamanlarda kampların varlığı Çin hükümetince de açık olarak kabul edildi. Çin hükümetince bu kampların Uygurları İslamcı fikirlerden uzaklaştırmak üzere kurulan eğitim tesisleri olduğu iddia ediliyor Kominist Çin yönetimi bu bölgede bir İslam devletinin kurulmasından korkuyor. Bunun için de müslümanlar üzerinde her türlü baskı, zulmü ve işkence rahatça işleniyor.
İnsan hakları örgütleri, uluslararası af örgütü, BM, AB,NATO ve diğer insani örgütler, İslam Konferansı ve tüm Müslüman ülkeler Sincan Uygur Bölgesindeki bu soykırımı ne yazık ki sadece seyretmekle kalıyır. Uygur müslümanları Kominist kamplarında özgür dünyanın gözleri önünde sistemetik olarak yok ediliyor. Dünya ise, zalim Çin’in bu yeni Holocaust benzeri kamplarına ve kominizmin bu insafsız zulmüne karşı ciddi bir ses çıkaramıyor.
İnsanlık her gün biraz daha tüm kutsal ve insani değerlerini yitiriyor. Bir yanda kendi ayakları altında insanlık değerlerini çiğnerken, diğer yanda insan hakları, özgürlük ve bağımsızlık şarkıları söyleyerek bir çıkmaza doğru eli, gözü, kulağı bağlı olarak üç maymunları oynayarak ilerliyor.
Arif Altunbaş, haber 7
Toplama kamplarında beyin yıkamak üzere bir araya getirilen masum insanlar aylarca ailelerinden, çocuklarından, evlerinden ve yurtlarından uzak tutularak kimliklerinden koparılmak isteniyor.Uygur halkı dünyanın gözü önünde göz göre göre yok ediliyor.
Sovyetler zamanındaki gibi eğitim kamplarında toplanan insanlar açlık,sefalet ve işkenceler altında inim inim inletildiğini dünya kamuoyu pekala biliyor. Birçok insan hakları kuruluşları ve ülkeler bu konu da Çin devletini yalnız uyarmakla yetiniyor. Yine de bu insanlık dışı muamele, bu zulüm bütün hızıyla devam ediyor. Öyleki; Çin makamlarının inkar ettiği toplama kampları artık uzaydan çekilen resimlerde bile görülebiliyor.
Geçen hafta Çin’i ziyaret eden Almanya Dış İşleri Bakanı Heiko Maas; ), ‘’Çin'de toplama kamplarında tutulan müslümanlar hakkında ‘’şeffaflık’’ istedi.’’Yeniden Eğitim Kamplarının kurulmasının kabul edilemez’’ olduğunu Çinli muhataplarının yüzüne söyledi.
Dışişleri Bakanı olarak ilk defa Çini ziyaret eden Heiko, Batı Sincan bölgesindeki toplama kamplarına gönderme yaparak; ‘’Buraların radikalleşmeye karşı yapılan meslek eğitim kampları’’ olarak gösterilmeyi inandırı bulmadığını söyledi.
Müslüman Uygur halkının baskı altında tutulmaması gerektiğini söyleyen Almanyaya Çinli yetkililer kırgın. Bazı Alman milletvekillerine bir protesto mektup bile gönderen Berlin Çin Konsolosluğu Almanyayı Çin’in iç işlerine karışmakla suçladı.
Sincan Uygur Bölgesindeki Çin zulmü terörizme ve aşırılığa karşı değil, bilakis Doğu Türkistandaki uygur varlığını asimile etmeye dönük sinsi bir planın parçasıdır.Çin Uygur müslümanlarına zulmederek, baskı ve devlet terörü yaparak onları asimile etmek istese de müslüman halk bütün baskılara rağmen kendi kimlik ve kültüründen, kendi din ve ibadetlerinden asla vazgeçmek niyetinde değil.
Her namaz kılan, oruç tutan, domuz eti yemeyen ve dini ibadetlerini yerine getiren müslümanlar Kominist Çin yönetiminin nazarında aşırı, radikal veya terörist olarak değerlendirilerek toplama kamplarına gönderiliyor. Orada, ya işkenceye veya kimlik ve kişilikleri yok edilmek üzere asimile edilmeye zorlanıyor.
Alman Dışişleri Bakanı'nın ziyareti sırasında Çin’in birçok insan hakları ihlallerinde bulunduğu da gündeme getirildi.Bakan Maas, toplama kampları hakkında daha fazla "şeffaflık" ve orada gerçekten neler olduğunu kontrol etmek için uygun bir prosedürün ortaya konulması çağrısında bulundu. Yabancı tüm bağımsız gözlemciler ve gazetecilere göre; Çin’in Sincan'da ne yaptığı açıkve net belli değil. Adı geçen bölgelere erişilemediğinden güvenilir bir bilgi de alınamıyor.
Sincan Uygur Bölgesinde geçen Keşmire kadar uzanan İpek Yolunu ziyaret eden gazeteciler yerli müslüman halkla görüştürülmüyor. Toplama kamplarını ziyaret etmek isteyen gazetecilere, insan hakları kuruluşlarına ve gözlemcilerine yasak konuluyor.Ancak, uydu görüntülerinden ve güvenilir kaynaklardan alınan bilgilere göre toplama kamplarında çalışma ve hayat şartları olaganüstü kötü ve insanlık dışı olduğu biliniyor.
Kamplarda bir milyon erkek ve kadın perperişan esir gibi yaşıyor. Son zamanlarda kampların varlığı Çin hükümetince de açık olarak kabul edildi. Çin hükümetince bu kampların Uygurları İslamcı fikirlerden uzaklaştırmak üzere kurulan eğitim tesisleri olduğu iddia ediliyor Kominist Çin yönetimi bu bölgede bir İslam devletinin kurulmasından korkuyor. Bunun için de müslümanlar üzerinde her türlü baskı, zulmü ve işkence rahatça işleniyor.
İnsan hakları örgütleri, uluslararası af örgütü, BM, AB,NATO ve diğer insani örgütler, İslam Konferansı ve tüm Müslüman ülkeler Sincan Uygur Bölgesindeki bu soykırımı ne yazık ki sadece seyretmekle kalıyır. Uygur müslümanları Kominist kamplarında özgür dünyanın gözleri önünde sistemetik olarak yok ediliyor. Dünya ise, zalim Çin’in bu yeni Holocaust benzeri kamplarına ve kominizmin bu insafsız zulmüne karşı ciddi bir ses çıkaramıyor.
İnsanlık her gün biraz daha tüm kutsal ve insani değerlerini yitiriyor. Bir yanda kendi ayakları altında insanlık değerlerini çiğnerken, diğer yanda insan hakları, özgürlük ve bağımsızlık şarkıları söyleyerek bir çıkmaza doğru eli, gözü, kulağı bağlı olarak üç maymunları oynayarak ilerliyor.
Arif Altunbaş, haber 7
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.