‘Kilise taşladı’ yalanıyla müebbet

15 Temmuz gecesi selâ okuyan müezzine saldıran vandalları, başörtülüye küfredip tokat atan alçakları, vatan haini casus papazları serbest bırakan yargı mekanizması, ‘kiliseye taş attığı’ iddiasıyla İBDA gönüllüsü Sami Erengül’ü müebbet hapse mahkum etti. Sami Erengül yıllardır tek kişilik hücrede tutuluyor.

Tartışmalı kararlarıyla yıllardan bu yana Türkiye’nin karanlık yüzü olan yargı mekanizması, zalimlerin önünü açmaya, mazlumların özgürlüğünü çalmaya devam ediyor. Camiye saldırıp müezzin dövenler, başörtülüleri darp edenler, vatan haini casus papazlar hakim kararlarıyla teker teker serbest bırakılırken, ‘kiliseye taş attı’ iddiasıyla 28 Şubat sürecinde müebbet hapse mahkum edilen İBDA gönüllüsü Tasavvuf Araştırmacısı Sami Erengül yıllardır tek kişilik hücrede tutuluyor.

Bulunmadığı şehirdeki eylemin suçlusu!
28 Şubat sürecinde cuntacıların brifinglerini ayakta alkışlayan yargıç kılıklı cübbeli militanların Müslümanlara yönelik zulmünün bir örneğini de Celalettin Sami Erengül oluşturuyor. Bursa’daki bir kiliseye yönelik taşlı eylem gerçekleştirdiği iddiasıyla 2000 yılında hakkında soruşturma açılan Tasavvuf Araştırmacısı C. Sami Erengül, olay günü İstanbul’da olduğunu otobüs biletlerini ibraz ederek kanıtlamasına rağmen 2002’de müebbet hapse mahkum edildi. Erengül’ün işkence sonucu alınan ifadesi dışında kilise eylemini düzenlediğine dair hiçbir somut delile bugüne kadar rastlanılmadı.

Tek kişilik hücrede çile dolduruyor
Aradan geçen 10 yıllık zaman diliminin ardından 2012’de tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Erengül’ün, yeni bir hayat kurduğu süreçte hiçbir suç işlemeksizin geçirdiği özgürlük günleri 2017’de skandal bir kararla tekrar sonlandırıldı. Hakkında çıkarılan mahkumiyet kararının Yargıtay tarafından onanmasının ardından Erengül, 2017 yılında yeniden tutuklandı. Silivri Cezaevi’nde tek kişilik hücrede tutsak edilen 28 Şubat mağduru Erengül, Türkiye’de adalet sisteminin ikiyüzlülüğünün baş tanığı durumunda.

Konuya ilişkin gazetemiz Akit’e konuşan Av. Hamza Uçan, Sami Erengül’e hukuk zulmü uygulandığını belirtti. Hukukçu Hamza Uçan, “Camiye saldırıp müezzin tartaklayanlar ‘kamu malına zarar’ gibi basit suçlamalarla yargılanırken, papaz Brunson’un ajanlık eylemleri ‘örgüt faaliyeti’ kapsamında değerlendirilirken, hiçbir delil olmaksızın kiliseye saldırdığı iddia edilen Sami Erengül daha ağır suç isnadı olan ‘anayasal düzeni yıkmak’la yargılanıyor ve müebbet hapse mahkum ediliyor” dedi. 28 Şubat döneminde milletin üzerindeki baskıda yargının vesayet makamı rolünü oynadığını ifade eden Hamza Uçan, “Cuntacıların verdiği brifingi ayakta alkışlayanlar da yargıçlardı. Sami Erengül ve yüzlerce 28 Şubat mağdurunun özgürlüğüne el koyan insanların hangi mercilere hizmet ettiği sonraki siyasi süreçte Ergenekon ve FETÖ vakalarıyla görüldü. Erengül ve diğer 28 Şubat sanıklarını yargılayan mahkeme heyetlerine bakıldığında Ergenekon ve FETÖ’cülerin kurduğu aleni bir ittifakı söz konusu. Erengül’ün yargılaması DGM’de askeri kimlikli bir üye de vardı. Kesinlikle rutin bir adli yargılama olmadı. Kiliseyi taşladığı, hiç gitmediği yerde eylem yaptığı öne sürüldü. Bursa’daki kilisenin taşlandığı günde Sami Erengül’ün İstanbul’da olduğu otobüs biletleriyle ispatlanmasına rağmen kaale alınmamış ve tutanaklara dahi geçmemişti. Salih Mirzabeyoğlu’na yakın oldukları için, onun dergilerini okudukları için tutuklandı Erengül de arkadaşları da” diye konuştu.

Camiye öyle, kiliseye böyle
Camiye saldırarak müezzin tartaklayanların elini kolunu sallayarak gezerken, kilise taşladığı iddiasıyla Erengül’ün müebbet hapse mahkum edilmesindeki çelişkiye vurgu yapan avukat Uçar, “Türkiye’de mevcut sistemi kuran kişiler laikçi seküler kişiler imtiyazlı olarak tanımlanıyor ve onlara imtiyazlı davranılıyor bunlara. Yargıya da sirayet etmiş durumda bu tutum. 15 Temmuz gecesi müezzinlere saldıranlarla ilgili karardan görebileceğimiz üzere, İslam’a yönelik değerlere ve kişilere yönelik saldırılarda ise TCK’daki normal hakaret suçlarına yönelik hükümler işletiliyor. Orada da ya savcılık aşamasında takipsizlik kararı veriyorlar, ya delil yetersizliğinden beraat kararı veriyorlar ya da ufak cezalarla geçiştiriyorlar. Bu tarz inanca yönelik saldırılarda Türkiye’de yaşayan insanların çok büyük bir bölümünün Müslüman olmasına rağmen burada da ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor” şeklinde konuştu.

Askeri araca molotof atana 7 yıl, kiliseye taş atana müebbet
Hamza Uçan, adalet mekanizmasının tutarsızlığını şu sözlerle dile getirdi: “Türkiye’de bir müezzine saldırmanın haber değeri bile olmaz ama saldırı kiliseye olursa, bir papaza ağzınızdan en ufak bir olumsuz söz çıkarsa bu uluslararası çapta gündem olur, kişi tutuklu yargılanır ve anayasal düzeni değiştirme suçu kapsamında müebbet hapisle yargılanır. Ayrıca bir PKK’lı askeri araca molotof atıyor, ibadet mekanlarına saldırı düzenliyorlar ve en fazla ‘örgüt üyeliği’ kapsamında yargılanıyorlar. Çoğu 7 yıl 6 ay hapis cezası alıyor. Bu FETÖ üyeleri için de geçerli. Ceza verilirken 1,5-2 yıl tutuklu kaldıkları süre göz önüne alınarak şartlı tahliye ediliyorlar. Ancak molotof atan kişi o eylemi İslami değerlere karşı saldırılara cevap amacıyla yaptığı iddia edilirse ilgili kişi ‘anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs’ suçlamasıyla müebbet hapisle yargılanıyor. Anayasa’da belirtilen ölçülülük ilkesine açık bir şekilde aykırılık oluşturuyor bu durum. Ancak yıllardır düzen böyle devam ediyor...”

YENİ AKİT

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.