Günümüzde zaman zaman, genellikle de siyasi sebeplerle mahkûmlara af çıkarılır. Osmanlı’da ise af, Peygamberimiz’in doğum günü sebebiyleymiş. O güller gülünün doğumuna verilen öneme binaen adi suçlardan mahkûm edilen şahıslardan cezasının üçte birini çekenler affedilirmiş.
Evet, yanlış duymadınız, Mevlid Kandili’nde bazı mahkûmlar affedilirmiş. Daha önceden büyük bir titizlikle yapılan araştırmalar neticesinde suçu hafif olan mahkûmların kalan cezası Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğum gününe hürmeten, Mevlid Kandili’nde padişah tarafından silinir, mahkumlar hapishaneden salıverilirmiş. Peygamber (s.a.v.)’nin şefaati umularak… Peygamberimiz’in doğum günü hapishanedeki mahkûmlar için de bayrammış. Kurtulmak, özgür olmak ümidiyle beklenip, kutlanan…
Bu konuda bilgiler ve belgeler var, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde. Sitesine girip araştırma yapabiliyor, hatta araştırdığınız konu ile ilgili gerekli prosedürleri yerine getirerek belgelere de ulaşabiliyorsunuz. Bazı belgeler de pdf halinde hazır, indirmenizi beklemekte. Mesela benim yukarıda bahsettiğim bilgi “06/R/1323 (Hicri) / Dosya no: 967 / Gömlek No: 26 / Fon Kodu: DH.MK.T.” künyesiyle kayıtlı bilgi.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde bu konu ile ilgili daha pek çok bilgi kayıtlı belgeleriyle. Mesela Sultan II. Abdülhamid, mülâzım (teğmen) iken ordudan atılmış olan İsmail oğlu Osman Ağa’yı Mevlid Kandili vesilesiyle affetmiş ve bu şahıs cezaevinden salıverilmiş. Adi suçlardan hüküm giymiş ve cezalarının üçte birlik kısmını dolmuş olan mahkûmlardan sadece İstanbul hapishanelerindekiler mi salıveriliyormuş? Tabii ki hayır. Balkanlardaki hapishanelerden salıverilen mahkûmların bilgileri de var arşivlerimizde.
Osmanlı’da Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğum günü bayrammış, resmî tatilmiş
Peygamberimiz’in doğum günü yani Mevlid Kandili ilk olarak Mısır’da kurulan Şii Fâtımî Devleti’nin Muiz-Lidînillah döneminde (972-975) kutlanmış. Bu kutlamalar Osmanlılar zamanına kadar aynı ihtişam ve heyecanla süregelmiş. Osmanlı Devleti’nde ise bu kutlamaların ayrı bir önemi varmış. Hatta bu kutlamalar 16. yüzyılın sonlarına doğru devlet töreni halini alıp resmileşmiş, 1910 tarihinden itibaren de Hz. Peygamber (s.a.v.)’nin doğum günü, resmi bayramlar arasına dâhil edilerek, resmi tatil olarak kabul edilmiş. O’nun dünyaya teşrifleri Osmanlı için bayrammış çünkü…
Osmanlı’da saray, konak ve evlerde yapılan Mevlid törenlerinin yanı sıra, padişahın bizzat katıldığı Mevlid töreni de varmış. Bu tören bir selâtin camisinde şöyle yapılırmış: Törenden günler önce protokole dâhil devlet adamlarına davetiye gönderilerek, hangi camide, ne vakit hazır olmaları gerektiği bildirir. Davetliler, tören kıyafetleriyle davete katılırlarmış. Osmanlı teşrifatında padişahın merasim erkânı ve muhafızlarıyla birlikte belli bir güzergâh üzerinde yaptıkları resmigeçide o zamanlar “alay” adı verilirmiş. Bu yüzden padişahların Mevlid okunacak camiye gidip gelmesine de “Mevlid Alayı” denilirmiş. Daha sonraları bu tabirin anlamı daha da genişleyerek Rebîülevvel ayının on ikinci günü sarayda ve camide yapılan bütün törenleri de kapsamış. Merak edenler için bu Osmanlı’da Mevlid kandili törenlerine dair çeşitli kitaplarda ve internette detaylı bilgiler var.
Alkışlarla sarayına uğurlanan padişah
Tören bittikten sonra sadrazam ve yüksek rütbeli devlet ricâli camiden çıkıp atlarına binerek abdest çeşmelerinin önündeki alanda padişahı beklerlermiş. Çünkü burada da başka bir tören yapılırmış padişahı uğurlamak için. Belli bir protokole göre dizilmiş olan at üstünde bekleyen sadrazam ve önemli devlet ricali, önlerinden geçen padişahı selamlarmış. Sonra alkış çavuşları padişaha alkış yaparmış. Yo yoo bu bildiğimiz alkış değil. Bu alkış başka ki biz bunu Seyyide dergisindeki bir yazımızda da daha önce yazmış idik.
İşte böyle bir alkış töreniyle Mevlid Kandili merasiminden uğurlanan padişah gerek içerideki uhrevî duyguların gerekse bahçedeki alkış çavuşlarının uyarısıyla nefsanî düşüncelerinden arınıp, Allah’a kul olma paydasında halkla eşit olduğunu hatırlayıp, yerle yeksan olup, bu mübarek günün hürmetine, gün boyu halka hediyeler, sadakalar şekerler dağıtırmış.
Mevlid kandili vesilesiyle sarayda açılan özel defter
Camiden alkışlarla uğurlanan padişah, saraya yine mevlîd alayı eşliğinde dönermiş. Sarayda sonradan tebrike geleceklerin imzalaması için bir süreliğine bu güne özel bir defter açılırmış. Şehir süslenirmiş, minareler kaftan giyer, kandillerle donanırmış. Ertesi günü ikindi vaktine kadar da top atışları yapılırmış bu kutlu doğuma binaen.
Peygamber-i Zişan Efendimiz (s.a.v.)’in doğum günü bayrammış, dualarla mevlîdlerle kutlanan. Bugünün şerefine padişah tarafından halka hediyeler dağıtılan, ziyafetler verilen, şerbetler, rengârenk kâğıt külâhlar içinde elvan şekerler ikram edilen… Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğum günü halk için, çocuklar için bayrammış, bayram… Elvan elvan şekerlerle kutlanan… Mahkûmlar için de bayrammış esaret zincirleri kırılarak özgürlük şekerleri dağıtılan…
Bunları anlatan kitaplar var mı?
Size sunduğum bütün bu bilgileri ve daha fazlasını anlatan kitaplarımız mevcut. Benim bizzat yararlandığım kitaplardan biri; sayın Hakan T. Karateke’nin Kitap Yayınevi’nden çıkan Padişahım Çok Yaşa & Osmanlı Devleti’nin Son Yüzyılında Merasimler isimli kitabı. Bu kitapta sadece mevlîd töreni değil pek çok merasim anlatılmış Hakan Karateke hocamız tarafından anlaşılır bir üslup ve belgelerle… Bir diğeri de İskender Palahocamızın önceleri Babıali Kültür Yayıncılığı tarafından basılan, şimdi ise Kapı Yayınlarından çıkan İki Dirhem Bir Çekirdek isimli kitabı. Bu konuyla ilgili, ben alıp incelemedim ama, Sadık Müfit Bilge’nin Kitabevi Yayınları’ndan çıkan Osmanlı Devleti’nde Teşrifat ve Törenler isimli kitabı da mevcut.
Tabii yine her zamanki gibi Diyanet Vakfı’nın takdire şayan yayınlardan olan İslâm Ansiklopedisi’ni de belirtmeden geçmeyeyim. Değişik başlıklar altında Ahmet Özel, Mehmet Şeker, İsmail Durmuş, Hasan Aksoy ve Nuri Özcan hocalarımızın incelediği oldukça açıklayıcı bilgilerle dolu “Mevlid” maddesini de merak edenlerin okumasını tavsiye ederim. Bu arada yine Diyanet Vakfı Yayınları’ndan, “Kutlu Doğum’un 1436. Yıldönümü” münasebetiyle İstanbul Müftülüğü tarafından 2007 yılında çıkarılan “İnsanlığın tükenmeyen ümidi Peygamberimiz’e” isimli dergi de bu konu ile ilgili bilgilerle dolu. Allah bu konularda bizleri aydınlatıp kitap ve makaleler yazan bütün yazarlarımızdan razı olsun. Âmin.
Kaynak: DÜNYA BİZİM / Fatma Toksoy yazdı
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.