Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni, Albayrak Yayın Holding İcra Kurulu Üyesi İbrahim Karagül, Fırat'ın doğusuna yapılacak harekatın emrinin beklendiği şu günlerde düşman cephesinden ateş edenleri köşesine taşıdı. "Sizi görüyoruz" diye uyardığı bu kişilere "Fırat’ın Doğu’suna operasyon sizi neden rahatsız ediyor?" diye sordu. Karagül, "İç işgalciler" olarak nitelediği bu kişilerin kimlerin kurşunları olduğunu anlattı yazısında...
İşte İbrahim Karagül'ün “Düşman cephesi”nden ateş ediyorsunuz, sizi görüyoruz! Fırat’ın Doğu’suna operasyon sizi neden rahatsız ediyor? İçerideki ayak, “iç işgalciler”, kimlerin kurşunları bunlar?" başlıklı yazısı...
“DÜŞMAN CEPHESİ”NDEN ATEŞ EDİYORSUNUZ, SİZİ GÖRÜYORUZ! FIRAT’IN DOĞU’SUNA OPERASYON SİZİ NEDEN RAHATSIZ EDİYOR? İÇERİDEKİ AYAK, “İÇ İŞGALCİLER”, KİMLERİN KURŞUNLARI BUNLAR?"
Türkiye’nin kendini savunma hakkı sabote ediliyor. Birileri bu ülkenin kendi savunma kalkanlarını kurmasına, gelecekte kendini mahvedecek tehditlere bugünden önlem almasına, kendini korumasına, bütün bölgede oluşturulmak istenen “Türkiye karşıtlığı” ile mücadele etmesine karşı, ülke içinde, zihinsel bir operasyon yürütüyor. O birileri, “düşman cephesi”nden ateş ediyor. Bize, ülkemize, geçmişimize ve geleceğimize saldırıyor.
Kim, hangi ajanda ile, hangi Türkiye anlayışıyla, hangi siyasi hesapla böyle bir ajandanın içinde yer alıyor? Kim, neden, dolambaçlı yollarla, söylemlerle, zihin oyunlarıyla bu ülkeyi savunmasız bırakmaya çalışıyor? Bu savunmasız bırakma çabası, fikrî bir kaygı, bölge gerçekleriyle ilişkili bir endişe değil. Bu yönde sistematik bir karşı koyuş, gizlemeye çalışılan bir dayanışma var. Her şeyi bırakmışlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “operasyon an meselesi” meâlindeki açıklamalarını boşa çıkarmaya, işi engellemeye adamışlar kendilerini.. Bunu gördük, anladık..
Bu ülkeyi ABD ile korkutmayın!
Fırat’ın Doğusu’na müdahale bir işgal değildir. Başka bir ülkenin toprağında gözü olmak değildir. Bir savunmadır, bir ülkenin en meşru hakkıdır. O ülkenin sınırlarında biriken tehdidi görmesi, kendini korumaya alması, tehdidin daha da büyümesine engel olması çabasıdır.
Kendini savunmayacak bir ülkenin meşruiyeti sorgulanır. Coğrafyamızda kendini savunmayı ihmal eden ülkelerin kaderini görmedik mi? Başlarına gelenleri hep birlikte yaşamadık mı? Savunmasını başkalarına emanet eden ülkelerin yaşadıkları korkunç akıbetlere tanık olmadık mı?
Bu, ABD ile kafa kafaya çatışma mantığı değildir. Kimsenin böyle bir şey istediği de, beklediği de yok. Ama ABD korkusuyla, NATO korkusuyla bu ülkeyi savunmasız bırakmaya, bir adım sonrasında “Türkiye Cephesi” açmalarının önünü açmaya dönük girişimlere de karnımız tok.
“Biz korkuyoruz” diyen kenara çekilsin. Bu ülkeyi korkaklığınıza kurban etmeyin
Bu, ABD ile hesaplaşma değildir. Onlar gözümüzün içine baka baka Türkiye’yi tehdit etse de, Türkiye ile savaşmak için ordular hazırlasa da, terör örgütlerini besleyip büyütse de, onlara cepheler ve gözlem noktaları inşa etse de, binlerce TIR dolusu silah gönderip istihbarat sağlasa da, güneyimizde “Türkiye Cephesi” kurmak için açık açık çalışsa da bu müdahale bir savunmadır. Onların açık tehditlerine, düşmanlıklarına rağmen bu sadece bir savunmadır.
Sınırlarının güneyinde yüzlerce kilometre mevziler inşa edilirken bir ülkenin sessiz kalmasını beklemek aptallıktır, ülkenin geleceğini yok etmektir, gelecek kuşakları, Anadolu’yu ve bütün coğrafyayı tehlikeye atmaktır. “Biz korkuyoruz, susalım” diyenler kenara çekilsin. En azından korku yaymasınlar, ülkeyi felâketlere açık halde bırakmaya çalışmasınlar.
Yoksa gizliden o harita için, ‘koridor’ için mi bu çabanız?
Başka başka ajandalarla işi sulandırmaya, kafa karışıklığı ve zihin bulanıklığı yapmaya çalışmak, bu ülkeye “kendini savunma” demektir. O zaman ne demek istiyorsunuz? “Türkiye, sen kendini savunma, harekete geçme, sınırlarını güvenceye alma, o tehdit büyüsün, boş ver, ABD bizi korur” mu demek istiyorsunuz?
Sizi kim koruyacak? Siz kimin düdüğünü çalışıyorsunuz? Siz bu ülkenin geleceğini nasıl güvenceye alacaksınız? Yoksa gizliden o harita için, o koridor için, o Atlantikçi proje için mi çalışıyorsunuz? Yoksa el altından PKK’ya alan açmak için mi çaba harcıyorsunuz?
Siz bunun bir terör meselesi, bir etnik mesele olduğunu mu sanıyorsunuz? Adamlar yüz yıl önceki imha plânlarını bir kez daha uyguluyor, hâlâ anlamadınız mı? Bu hesaplar yüzlerce yıllık, bu girişim Haçlı Savaşları dönemindeki taktikler, göremediniz mi?
Erdoğan’a kızıp ülkeyi yakmak: Kaç ülkenin başına neler geldi, kör müsünüz siz?
Siz son yirmi yılda bu coğrafyada olanları hiç mi görmediniz? Afganistan Taliban yüzünden mi işgal edildi? Libya Kaddafi yüzünden mi paramparça edildi? Irak Saddam yüzünden mi işgal edildi sanıyorsunuz? Siz bu ülkeye ne öneriyorsunuz?
İçeride Erdoğan’a yönelik öfkeniz, ülkenin bekâsının, yüzlerce yıllık siyasi tarihimizin gerçeklerinin ötesine geçmesin! Bu, büyük bir bencilliktir. Sakın bunu, masum bir endişe ya da doğru bir düşünce gibi pazarlamayın.
Niyetlerin, hedeflerin, eylemlerin, düşmanlıkların apaçık yaşandığı bir dünyadayız artık. Macera o bölgeye müdahale etmek değil. Macera bu ülkeyi körleştirmektir. Siz ülkeyi, hepimizi körleştirmeye çalışıyorsunuz. Hâlâ Soğuk Savaş dönemi dünyasından bakıp, hâlâ Atlantik ekseninden ülkemize bakıp kendinizi rahat hissediyorsunuz? Öyle bir dünya yok artık. Ve bir daha da hiç olmayacak.
İki veliaht üzerinden Arap-Arap olmayan Müslüman ayırımı..
Türkiye’yi Müslüman dünyadan, Arap dünyasından tecrit etmeye dönük çok kapsamlı bir plân uygulanıyor. Bütün Arap dünyasında Türkiye karşıtı bir dalga inşa ediliyor ve bu, bölge dışı aktörlerin on son büyük projesi.
Ayrıca Arap-Arap olmayan Müslüman dünya diye, mezhep çatışması tezinden sonra yeni bir şey uyguluyorlar. BAE’li Muhammed bin Zaid ve S. Arabistan Veliahtı Muhammed bin Selman üzerinden İslâm’ı millileştirilmek, Araplaştırmak, bir Arap değeri olarak öne çıkarmaya dönük bir plan uygulanıyor.
“Size ne, biz amca çocuklarıyız” Hadi buna bir şeyler desenize!
Bu, “İslâm’ı Yahudileştirme” düşüncesinin pazarlanmasından başka bir şey değildir. Arap-İsrail yakınlaşmasıyla Müslüman olan ama Arap olmayanlar dışarıya atılmak isteniyor.
Bu İki Veliaht üzerinden yürütülen söylem bir süre sonra “Size ne, biz amca çocuklarıyız” noktasına bile gelebilir. Müslüman dünyanın ortak ne kadar değeri varsa hepsini paramparça edecek bir imha girişimi bu. Belki de Arapların en büyük kaybı bu proje ile olacaktır.
Fırat’ın Doğu’suna operasyona, ülkenin kendini savunmasına örtülü karşı çıkış yapanlar, açıktan bir şey söylemekten bile çekinenler, bütün bu plânlara, girişimlere ne diyorsunuz? Görebiliyor musunuz, anlayabiliyor musunuz?
Müdahale iki Veliaht’ı da vuracak
Ama bu proje yürümez, yürümeyecek. Fark edildiği için, önlemeye dönük bir irade ortaya çıktığı için oyun bozulacak. Fırat’ın Doğu’suna yönelik müdahale, o şer eksenine karşı koyuşun en büyük cephelerinden biridir. Çünkü bu operasyon sadece PKK’ya, ABD ve İsrail planlarına değil, Muhammed bin Zaid ve Muhammed bin Selman’ın Türkiye düşmanlığına da vurulacak en ağır darbedir.
Arap dünyası otuz yıldır kaybediyor, şimdi kendini tamamen çokuluslu akla rehin verdi. Buna karşın Arap olmayan Müslüman ülkeler her geçen gün daha da güç kazanıyor. Onlar işte bu güce saldırıyor.
İçerideki ayak, “iç işgalciler”: Kimlerin kurşunlarıyla bunlar?
Peki, bütün bunların içeride ayakları, savunucuları yok mu sanıyorsunuz? Bu kadar hesabı yapan akıl, içerideki ayağı ihmal eder mi sanıyorsunuz. Bu yüzen sizi biliyoruz. Hangi ajandayla, kimlerin kurşunlarıyla sahaya çıktığınızı biliyoruz.
Bu operasyon olacak. Bu ülke, yüzlerce yıllık siyasi aklını harekete geçirecek. Hiçbir güç bunu engelleyemeyecek. Siz, “iç işgalciler” bile bunu durdurmayı başaramayacaksınız..
Ben sadece gözlerimizi açalım, diyorum.
Home / Alıntı Yazılar /
İbrahim Karagül /
İç İşgalciler /
Yeni Şafak
/ İbrahim Karagül, : “iç işgalciler”, kimlerin kurşunları bunlar?"
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.