Yeni parti kurmaya hazırlanan Gül-Babacan ikilisi ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçmişte ‘Başkanlık sistemi’ni savundular. Ancak şimdi ‘başkanlık sistemini’ eleştirmeye ve yeniden ‘parlamenter sistem’ demeye başladılar.
Aydınlık'ın haberine göre bu 180 derecelik dönüşe siyasi çevrelerde yapılan yorum şu: Demek ki iktidar için her şeyi yapmaya hazırlar. Başkanlık sistemine karşı çıkan kesimlerle ittifak arıyorlardır.
Yeni parti kurmaya hazırlanan Gül-Babacan ikilisi ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu geçmişte “Başkanlık sistemi”ni savundular. Abdullah Gül daha Refah Partisi döneminde başkanlık sistemini savunurken, Davutoğlu’nun başbakan, Babacan’ın başbakan yardımcısı olduğu 2015’teki hükümet programına başkanlık sistemini aldılar. “Türk tipi başkanlık sistemi” denilerek “Cumhurbaşkanlığı sistemi”nin referandumda kabul edilmesi için yoğun mesai yaptılar. Ancak şimdi “başkanlık sistemini” eleştirmeye ve yeniden “parlamenter sistem” demeye başladılar. Bu 180 derecelik dönüşe siyasi çevrelerde yapılan yorum şu: Demek ki iktidar için her şeyi yapmaya hazırlar. Başkanlık sistemine karşı çıkan kesimlerle ittifak arıyorlardır.
Terse döndü
Daha önce AK Parti’de en üst mevkilerde görev yapan, ancak son dönemde devre dışı kaldıkları için yeni parti kurma hazırlıklarına başlayan Gül-Babacan ikilisi ile eski Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu daha önce savunduklarının tam tersini savunmaya başladılar. Refah Partisi ve AK Parti’de bulundukları dönemde “başkanlık sistemi”ni savunan bu isimler şimdi “parlamenter sisteme dönüşü” propaganda haline getirmeye hazırlanıyorlar.
Ahmet Davutoğlu 30 Haziran’da Financial Times’a verdiği demeçte başkanlık sisteminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “eşi görülmemiş bir güç verdiğini” belirterek, bu yapının Türkiye’ye zarar verdiğini savundu. Davutoğlu’nun kuracağı partinin ekibinde yer alan AK Parti’nin eski Ankara İl Başkanı Nedim Yamalı, 19 Kasım’da yaptığı açıklamada kuracakları partinin tamamen başkanlık sistemine karşı olacağını ve ayrıca parlamenter sistemi geri getirmeye yönelik çalışmalar yapılacağını açıkladı.
Oysa ki Davutoğlu’nun Başbakan ve Babacan’ın başbakan yardımcısı olduğu AK Parti’nin 1 Kasım 2015 seçimleri için hazırlanan Seçim Beyannamesi’nde Başkanlık Sistemi vaat edilmişti. Yürütme erkinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç duyulduğu belirtilen beyannamede, idari yapının başkanlık sistemi çerçevesinde yeniden düzenlenmesinin gerekli olduğu, başkanlık sistemi ile milletin yöneticilerini seçeceği, yetki karmaşasının ortadan kalkacağı vurgulanmıştı. Beyannamede bu konuda, “Yetki kargaşası ile malul hale gelmiş olan idari yapının ve yürütme erkinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Yürütme erkinde yetki-sorumluluk dengesinin hiçbir tereddüde mahal vermeyecek bir açıklıkta ortaya konması, yönetimde etkinlik ve hesap verilebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesi açısından bir zarurettir” ifadesine yer verilmişti.
Davutoğlu: En doğru sistem başkanlık sistemi
Üstelik Davutoğlu, beyannameden önce ve sonra defalarca başkanlık sisteminden yana olduğunu belirtmişti.
28 ARALIK 2015: “Hep birlikte özgürlükçü bir anayasa yapmamız lazım. Bize göre en doğru form, başkanlık sistemidir. Öyle bir anayasa, öyle bir hükümet modeli koyalım ki torunlarımız da rahat etsinler. 380 milletvekilimiz olsaydı ben bu yöntemi denerdim.”
5 OCAK 2016: “Türkiye için en doğru sistemin başkanlık sistemi olduğunu düşünüyoruz. Muhalefet partileri başkanlık sistemini tartışmadan, en baştan reddediyor. Neden herkes eteğindeki taşı dökerek müzakere etmesin.”
Başkanlık sistemi, 1 Kasım seçimlerinden sonra Başbakan Davutoğlu’nun 25 Kasım’da duyurduğu 64. hükümet programına da girmişti: “Yeni Türkiye vizyonumuzun ihtiyaç duyduğu etkin ve dinamik yönetim dolayısıyla, başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna inanıyoruz.”
1997’DEN BERİ...
Gül-Babacan cephesinde de durum farklı değil. Abdullah Gül ise daha 1997’de, Refah Partisi’nde Genel Başkan Yardımcısı görevindeyken başkanlık sistemini savunmuştu: “Bu öneriyi ilk olarak merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal ortaya attı ve o zaman Demirel buna karşı çıktı. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Refah Partisi’nin başından beri savunduğu bir fikirdir.”
Gül, AK Parti’de devre dışı kaldıktan sonra başkanlık sistemi tartışmalarına yöntem olarak eleştirel yaklaşmış ancak parlamenter sistemi yine de savunmamış ve başkanlık sistemindeki ısrarını ilan etmişti.
26 Kasım 2019’da Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtlayan parti hazırlığındaki Ali Babacan ise “Parlamenter sisteme geçmek, güçler ayrılığını tesis etmek gerekiyor” dedi ve partisinin parlamenter sistem için çalışacağını ilan etti. Aynı Ali Babacan 2015 seçim beyannamesine başkanlık sistemini koyan AK Parti hükümetinin başbakan yardımcısıydı. Babacan 2 Haziran 2015’te katıldığı bir programda, Türkiye’de başkanlık sisteminin nasıl bir sistem olacağına ilişkin olarak, ‘ülkenin daha otoriterleştiği bir dönem mi olur’ diye bir beklenti olduğuna işaret ederek, “Bu beklentilerin çok doğru olduğuna inanmıyorum” demişti.
Babacan her ne kadar parlamenter sistemi savunacaklarını duyursa da ekibin parlamenter sistemi savunanlarla başkanlık sisteminin devamından yana olanlar şeklinde ikiye bölündüğü haberleri ortaya çıkmıştı.
Gül'den 'Rus modeli' talebi
Abdullah Gül’ün kafasında Rusya modeli vardı. Putin-Medvedev modeli. Gül 2007’de Cumhurbaşkanı seçildi. Görev süresinin dolmasına yakın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığını dillendirmeye başladı. Bu sırada Gül’ün yakın çevresi Gül’ün Başbakanlığa talip olduğunu “fısıldadı”. Rusya’daki gibi devlet başkanı ile başbakan yer değiştirecekti. Ama Erdoğan partiyi Gül’e bırakmak istemedi. Çankaya’da Gül’ün veda töreninde eşi Hayrünnisa Gül tepkisini “Biz böyle bir tavrı 28 Şubat’ta dahi görmedik” diyerek “intifada başlatma” ya kadar vardırdı.
Ahmet Davutoğlu’nun da “başbakan” olma hesabı vardı. O da Rusya modeline karşı çıktı. Gül’ün Başbakanlığa dönüşü aleyhine kulis yaptı. Gül’ün yakın çevresinde, “Davutoğlu kendi ikbali için Abdullah Gül’ün partiye ve Başbakanlığa dönüşünü engelledi” saptaması konuşuldu. Yeni parti çalışmalarında Gül ile Davutoğlu’nun yan yana gelmemesinin nedeninin de bu olduğu ifade ediliyor.
Aydınlık'ın haberine göre bu 180 derecelik dönüşe siyasi çevrelerde yapılan yorum şu: Demek ki iktidar için her şeyi yapmaya hazırlar. Başkanlık sistemine karşı çıkan kesimlerle ittifak arıyorlardır.
Yeni parti kurmaya hazırlanan Gül-Babacan ikilisi ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu geçmişte “Başkanlık sistemi”ni savundular. Abdullah Gül daha Refah Partisi döneminde başkanlık sistemini savunurken, Davutoğlu’nun başbakan, Babacan’ın başbakan yardımcısı olduğu 2015’teki hükümet programına başkanlık sistemini aldılar. “Türk tipi başkanlık sistemi” denilerek “Cumhurbaşkanlığı sistemi”nin referandumda kabul edilmesi için yoğun mesai yaptılar. Ancak şimdi “başkanlık sistemini” eleştirmeye ve yeniden “parlamenter sistem” demeye başladılar. Bu 180 derecelik dönüşe siyasi çevrelerde yapılan yorum şu: Demek ki iktidar için her şeyi yapmaya hazırlar. Başkanlık sistemine karşı çıkan kesimlerle ittifak arıyorlardır.
Terse döndü
Daha önce AK Parti’de en üst mevkilerde görev yapan, ancak son dönemde devre dışı kaldıkları için yeni parti kurma hazırlıklarına başlayan Gül-Babacan ikilisi ile eski Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu daha önce savunduklarının tam tersini savunmaya başladılar. Refah Partisi ve AK Parti’de bulundukları dönemde “başkanlık sistemi”ni savunan bu isimler şimdi “parlamenter sisteme dönüşü” propaganda haline getirmeye hazırlanıyorlar.
Ahmet Davutoğlu 30 Haziran’da Financial Times’a verdiği demeçte başkanlık sisteminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “eşi görülmemiş bir güç verdiğini” belirterek, bu yapının Türkiye’ye zarar verdiğini savundu. Davutoğlu’nun kuracağı partinin ekibinde yer alan AK Parti’nin eski Ankara İl Başkanı Nedim Yamalı, 19 Kasım’da yaptığı açıklamada kuracakları partinin tamamen başkanlık sistemine karşı olacağını ve ayrıca parlamenter sistemi geri getirmeye yönelik çalışmalar yapılacağını açıkladı.
Oysa ki Davutoğlu’nun Başbakan ve Babacan’ın başbakan yardımcısı olduğu AK Parti’nin 1 Kasım 2015 seçimleri için hazırlanan Seçim Beyannamesi’nde Başkanlık Sistemi vaat edilmişti. Yürütme erkinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç duyulduğu belirtilen beyannamede, idari yapının başkanlık sistemi çerçevesinde yeniden düzenlenmesinin gerekli olduğu, başkanlık sistemi ile milletin yöneticilerini seçeceği, yetki karmaşasının ortadan kalkacağı vurgulanmıştı. Beyannamede bu konuda, “Yetki kargaşası ile malul hale gelmiş olan idari yapının ve yürütme erkinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Yürütme erkinde yetki-sorumluluk dengesinin hiçbir tereddüde mahal vermeyecek bir açıklıkta ortaya konması, yönetimde etkinlik ve hesap verilebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesi açısından bir zarurettir” ifadesine yer verilmişti.
Davutoğlu: En doğru sistem başkanlık sistemi
Üstelik Davutoğlu, beyannameden önce ve sonra defalarca başkanlık sisteminden yana olduğunu belirtmişti.
28 ARALIK 2015: “Hep birlikte özgürlükçü bir anayasa yapmamız lazım. Bize göre en doğru form, başkanlık sistemidir. Öyle bir anayasa, öyle bir hükümet modeli koyalım ki torunlarımız da rahat etsinler. 380 milletvekilimiz olsaydı ben bu yöntemi denerdim.”
5 OCAK 2016: “Türkiye için en doğru sistemin başkanlık sistemi olduğunu düşünüyoruz. Muhalefet partileri başkanlık sistemini tartışmadan, en baştan reddediyor. Neden herkes eteğindeki taşı dökerek müzakere etmesin.”
Başkanlık sistemi, 1 Kasım seçimlerinden sonra Başbakan Davutoğlu’nun 25 Kasım’da duyurduğu 64. hükümet programına da girmişti: “Yeni Türkiye vizyonumuzun ihtiyaç duyduğu etkin ve dinamik yönetim dolayısıyla, başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna inanıyoruz.”
1997’DEN BERİ...
Gül-Babacan cephesinde de durum farklı değil. Abdullah Gül ise daha 1997’de, Refah Partisi’nde Genel Başkan Yardımcısı görevindeyken başkanlık sistemini savunmuştu: “Bu öneriyi ilk olarak merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal ortaya attı ve o zaman Demirel buna karşı çıktı. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Refah Partisi’nin başından beri savunduğu bir fikirdir.”
Gül, AK Parti’de devre dışı kaldıktan sonra başkanlık sistemi tartışmalarına yöntem olarak eleştirel yaklaşmış ancak parlamenter sistemi yine de savunmamış ve başkanlık sistemindeki ısrarını ilan etmişti.
26 Kasım 2019’da Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtlayan parti hazırlığındaki Ali Babacan ise “Parlamenter sisteme geçmek, güçler ayrılığını tesis etmek gerekiyor” dedi ve partisinin parlamenter sistem için çalışacağını ilan etti. Aynı Ali Babacan 2015 seçim beyannamesine başkanlık sistemini koyan AK Parti hükümetinin başbakan yardımcısıydı. Babacan 2 Haziran 2015’te katıldığı bir programda, Türkiye’de başkanlık sisteminin nasıl bir sistem olacağına ilişkin olarak, ‘ülkenin daha otoriterleştiği bir dönem mi olur’ diye bir beklenti olduğuna işaret ederek, “Bu beklentilerin çok doğru olduğuna inanmıyorum” demişti.
Babacan her ne kadar parlamenter sistemi savunacaklarını duyursa da ekibin parlamenter sistemi savunanlarla başkanlık sisteminin devamından yana olanlar şeklinde ikiye bölündüğü haberleri ortaya çıkmıştı.
Gül'den 'Rus modeli' talebi
Abdullah Gül’ün kafasında Rusya modeli vardı. Putin-Medvedev modeli. Gül 2007’de Cumhurbaşkanı seçildi. Görev süresinin dolmasına yakın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığını dillendirmeye başladı. Bu sırada Gül’ün yakın çevresi Gül’ün Başbakanlığa talip olduğunu “fısıldadı”. Rusya’daki gibi devlet başkanı ile başbakan yer değiştirecekti. Ama Erdoğan partiyi Gül’e bırakmak istemedi. Çankaya’da Gül’ün veda töreninde eşi Hayrünnisa Gül tepkisini “Biz böyle bir tavrı 28 Şubat’ta dahi görmedik” diyerek “intifada başlatma” ya kadar vardırdı.
Ahmet Davutoğlu’nun da “başbakan” olma hesabı vardı. O da Rusya modeline karşı çıktı. Gül’ün Başbakanlığa dönüşü aleyhine kulis yaptı. Gül’ün yakın çevresinde, “Davutoğlu kendi ikbali için Abdullah Gül’ün partiye ve Başbakanlığa dönüşünü engelledi” saptaması konuşuldu. Yeni parti çalışmalarında Gül ile Davutoğlu’nun yan yana gelmemesinin nedeninin de bu olduğu ifade ediliyor.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.