Sabah yazarı Engin Ardıç Kemalist çevrelerin Türkiye'nin Suriye politikasına yönelik eleştirilerine ateş püskürdü. "Atatürk sağ olsaydı Suriye’ye girer miydi?" söylemini tiye alan Ardıç, "Bunlar Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u aldığı zaman niçin metro yapmadı da derler" görüşünü paylaştı
Suriye'de yaşanan sıcak gelişmeleri bugün köşesinde masaya yatıran Sabah yazarı Engin Ardıç ise muhalefetten gelen bazı eleştirileri gündeme getirdi.
Kemalist kesimin "Atatürk sağ olsaydı Suriye’ye girer miydi?" sorgulamasına tepki gösteren Ardıç, "'Atatürk yaşasaydı Suriye'ye girer miydi' diye sormakla, 'Kanuni Sultan Süleyman yaşasaydı Viyana'ya dayanır mıydı' diye sormak arasında hiçbir fark yoktur." ifadelerini kullandı.
İşte o köşe yazısı;
- Atatürk sağ olsaydı Suriye’ye girer miydi?
Çok dangalakça bir başlık oldu ama bu soruyu soran ben değilim.
Tırnak içine almam gerekirdi, görüntüsü "ağırlaşmasın" diye almadım.
Düz yazdım.
Evet, bunu soranlar var.
Satacak başka hiçbir malları olmadığı için, orta mektep düzeyinde bilgileriyle Kemalizm satıyorlar.
Girmezmiş.
Çünkü yurtta sulh, cihanda sulh, falan filan.
Girmedi.
Girmesi için hiçbir neden yoktu.
İmzaladığımız Lozan Antlaşması, bir anlamda da "Ortadoğu'yla hiçbir şekilde ilgilenmeyeceğimizi" taahhüt ediyordu.
Böylece emperyalist devletler rahatlatılmışlardı.
Türkiye, yıkılmış olan imparatorluğunu emperyalistlerin de katkısıyla tasfiye ediyor, artık oralarla en ufak bir ilgisinin kalmadığını bildiriyordu. Osmanlı borçlarının da Anadolu'ya düşen kısmını kabullenmiş, oralara düşen kısmını reddetmişti.
Girip de ne yapacaktı?
Cumhuriyetin temellerini "Osmanlı kültürünün Arap ve Fars unsurlarını bütünüyle reddetmek" üzerine kuran yeni devlet dönüp de Araplar'a mı bakacaktı?
İsteseydi de bunu yapamazdı. Güç dengeleri buna izin vermezdi.
Kafkasya'ya dönüp de elini uzatamıyordu, orası Bolşevikler'in elindeydi.
Ortadoğu da İngiltere ve Fransa'nın elindeydi.
Irak ve Filistin İngiltere'nin, Suriye ve Lübnan Fransa'nın.
Bu ülkelerle "ilgilenmek", İngiltere ve Fransa'nın "egemenlik alanlarına" el atmak demekti. Yeni bir maraza çıkardı.
Nitekim, Hatay'la ancak on beş yıl sonra, bu bölgede Fransa'nın "eli zayıflayınca" ilgilendi...
İnönü bundan çok korkuyordu.
Fransa'yı kızdırmaktan ödü patlıyordu.
Atatürk, Fransa'nın otuzlu yıllarda o eski bildik Fransa olmadığını ve "ağzını açamayacağını" gördü (tıpkı Hitler'in de, askerden arındırılmış Rheinland bölgesine girmesine Fransa'nın ses çıkaramayacağını gördüğü gibi), Hatay meselesine asıldı.
İnönü'nün başbakanlıktan kovulmasında da bunun rolü büyüktür. (Diğer bir unsur olan "bira satışlarını kim yapacak" tartışmasına yeri gelince değiniriz.) Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yoktu ama Hatay'ı apartıverdik.
Kıbrıs'ın kuzey kısmını da öyle yaptık sayılır.
Halk Ecevit'e, Kıbrıs'a "demokrasi götürdüğü" için değil, onu Kıbrıs'ın bir kısmını "almış" saydığı için meyletti.
Ne de olsa Osmanlı'nın torunlarıydık, bize okutulan tarih kitapları, "önceleri ne güzel yayılıyorduk, duraklama devrinde niçin yeni topraklar alamadık" şeklinde hayıflanmalar üzerine kuruluydu.
Şimdi de Kemalistler, Osmanlı'nın torunları olduğumuzu hatırlayana ve hatırlatana küfür ediyorlar.
Peki Hatay'ı topraklarımıza katmakla "bir anlamda" Suriye'ye girmiş olmadık mı?
Hani girmezdik?
***
"Atatürk yaşasaydı Suriye'ye girer miydi" diye sormakla, "Kanuni Sultan Süleyman yaşasaydı Viyana'ya dayanır mıydı" diye sormak arasında hiçbir fark yoktur.
İkisi de abestir. Boş laftır.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.