Anadolu İslamiyet’in kalesidir

 


İslâm topraklarına giden yolun Anadolu’dan geçtiğini söyleyen Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Avrupa Hristiyanları buradan Kudüs’e, Medine’ye Mekke’ye kadar giderlerdi. Anadolu’nun, haçlı ordularına ya da batıla karşı kapatmak, onlara set çekmek vazifesi vardır. Allah buraya böyle bir rol biçmiştir. Yani Anadolu İslâmiyet’in kalesidir” dedi.


Türkiye’ye yönelik oynanan oyunların en sinsilerinden birisi yeni nesilleri bu toprakların ruhuna yabancılaştırıcı fikirlerle zehirlemek. Bu müdahale çoğu zaman sureti haktan görünen insanlar tarafından yapılıyor maalesef. Anadolu’yu Anadolu yapan maneviyatıdır. Anadolu’yu özünden koparmak Haçlı ordularına hizmet etmekle eşdeğerdir. Anadolu’nun ebediyen bize vatan olarak kalmasının sırrını çözmek istiyorsak bu coğrafyayı mayalayan irfan öncülerinin mana derinliğini kavramamız gerekir. Anadolu irfan yurdudur. İrfan öncüleri bu topraklara değer katacak bütün güzellikleri kazandırmıştır. Bu topraklara nasıl sahip çıkıyorsak bu toprakları vatan yapan değerlere de sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu hafta Pazartesi sohbetlerinde Prof. Dr. Mim Kemal Öke ile bir irfan yolculuğu gerçekleştirdik. Kendisine bu toprakları bize vatan kılanların sırrını sorduk. İstifadenize sunar hayırlı haftalar dileriz efendim.

l Geleneğimizde Maveraünnehir’in çok önemli bir anlamı olduğunu biliyoruz. Maveraünnehir neden önemlidir?

- Maveraünnehir öyle bir coğrafyadır ki Anadolu’ya idrak gözüyle bakarsanız her yerde bir Horasan ereninin türbesi ile karşılaşırsınız. Bu mübarekler oradan niye geldiler? Bu yol oradan buraya niye açıldı? Maveraünnehir öyle bir kaynaktır ki bu kaynak Türklerin İslamlaşması doğrultusunda en önemli görevi yapmış olan bir mübarek zatı hatırlamamız lazımdır, Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerini de hatırladığımız vakit, fevkalade ciddidir, hiçbir tarafa çekilemeyecek kadar akaidine sadıktır, şeriat ehlidir. Özellikle kırmızı çizgilerini de belirtmek lazımdır. Bazı şeylere asla müsamaha göstermeyen bakış açısı vardır. Divanına baktığımız vakit muhabbet yolunu ve aşkı edebiyle yaşamanın gerektiğini, Müslümanlıkta muhabbetin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca böyle bir icraata sahip olan Müslümanların, sünnete, ehl-i beytin yoluna ve tevhide nasıl yapışmaları gerektiğini söylemiştir. Hoca Ahmet Yesevi’ye baktığınız vakit öylesine bütüncül bir yaklaşıma sahiptir ki ona bağlanan yolların, kolların bir tanesi Nakşibendiyye’dir. Yani Hz. Ebubekir’in yolunu devam ettiren Hacegan Yolu ona bağlanmıştır. Zaman içerisinde şubelere, kollara ayrılarak bir nehir gibi olduğunu görüyoruz. Öyle bir nehir ki cennetten intikal edip rahmet olarak dünyaya inen nehir gibi Maveraünnehir’den Anadolu’ya, Anadolu’dan da Avrupa’ya uzanmıştır. Oradan Afrika’ya geçmiştir.

Maveraünnehir dediğimiz vakit, oranın hakimi var. Yani oranın bayrağı Buhara var, Şah-ı Nakşibend Hazretleri var, müthiş. Ben gidip Buhara’yı ziyaret ettim, mübareğin türbesini gördüm. O günleri yaşamış gibi oldum. Her şeyiyle insanı huşu içerisinde bırakacak mukaddes bir coğrafyadır orası. Kimse alınmasın bundan, tabii ki Mekke-Medine bizim için en mukaddes yerdir. Onların herhangi bir şekilde burada kıyaslanması mümkün değildir. Ama oraya gittiğiniz vakit tamamlayıcıdır, bütünleştiricidir. Öyle bir mekan ki onlara yakin olduğunuzu hemen anlıyorsunuz. Oradan itibaren buralara kadar gelen mübareklerin inanç taşlarını nasıl yerleştirdiklerini görüyorsunuz. Maveraünnehir’den başlar bu macera, insanın kalbine nüfuz eder. Ne mutlu o idrake sahip olanlara…

Anadolu bütün kıtaların vücut bulduğu nokta gibidir

l Erenlerin Anadolu’ya da ayrı bir mana yüklediklerini görüyoruz. Anadolu’yu maneviyat yıldızlarının gözünde ve gönlünde değerli kılan nedir?

- Anadolu dediğimiz coğrafya çok müthiştir. Anadolu öyle bir coğrafya ki sadece haritaya baksanız Anadolu’nun nasıl merkezi, nasıl kilit bir nokta teşkil ettiğini görürsünüz. Yani haritanın neresinden bakarsanız bakın Anadolu tam merkezinde görünür. Kıtaların birleştiği yer. Derler ya “her şey bir noktadan vücut buldu” diye, Anadolu da bütün kıtaların vücut bulduğu o nokta gibidir. Manevi bir nokta diyebiliriz. Burasını Allah çok özel bir topluluğa münhasır kılacak. Ama bu topluluğun Maveraünnehir’den çıkıp orada buluşması lazım. Çünkü Türklerin oradan buraya gelişleri hem Maveraünnehir’den hicretleri hem de virajları olmuştur, yani kamilleşerek gelmişlerdir. Bütün bunları yaparken, üç kıta üç noktanın birleştiği yer olmuştur. Adeta Hz. Musa’nın Hızır’la buluşması gibi olmuştur. Böyle bir coğrafyanın vatan olarak bir milletle buluşması dünya tarihinin en büyük izdivaçlarından bir tanesidir. Tarihin en önemli kavşaklarından bir tanesidir. Müslüman Türkler Anadolu’ya gelmeden önce katman katman uygarlıklar geçmiştir. Toprağın bir tarafına kazma vuruyorsunuz, bir iki kat iniyorsunuz, baktığınız vakit dünyanın iddialı uygarlıklarının hepsinin izi var orada. Ayrıca dünyada iddia sahibi üç uygarlık arasından bir tanesi Anadolu’ya geliyor. Anadolu çok özel. Ama tarihi açıdan Anadolu’nun üzerinde bir tasallut var. Tarihi zaviyeden bakıldığında, Moğollar geliyor. Moğollar geldiği vakit biçer-döver makineleri gibi geliyorlar. Ölüm makineleri gibi geliyorlar ve dost musun düşman mısın diye bakmadan biçiyorlar. Öbür taraftan Bizanslılar geliyor. Onlar da hayırhah değiller. Onlar da haçlı seferleriyle geliyorlar. Anadolu topraklarına günah bu. Bu kadar irfan ocağı olacak toprakların böyle katledilmesi doğru değil. Allah razı gelmedi zaten de. O zamanlara baktığınız vakit seyr-ü sefer başlıyor. Bu seyr-ü sefer Orta Asya’dan Anadolu’ya İslam’ı layıkıyla taşıyacak insanlığı Türkler getiriyorlar. Bir kızıl elma şuurunun gelmesi, zaman içerisinde bir irfanla anlaşılabilir, bu bir cehddir. Mübarekler bunu görüyorlar. Bunu kim anlatacak? Mübarekler tahta kılıçlarla bile geliyorlar. Hepsi hem alp hem eren olarak geliyorlar. Hatta kolonizatör Türk dervişleri dediğimiz o mübarek zatlar Anadolu’ya girerken üzerlerinde alp kıyafetleri var. Ben onları düşündüğüm zaman “vay be ben de onlar gibi olmak isterdim” diyorum çünkü ak sakallı Dede Korkut’lar geliyor. O ordular sadece o zaman gelmiyor, çağları aşacak şekilde geliyorlar. Maksatları ilayı kelimetullah.

Anadolu Kamil insanların yurdudur

l Anadolu’yu irfan öncüleri toprağın kemali olarak görmüşler değil mi?

- Anadolu hakikaten öyle bir dergah olabilmesi gerekti ki bu dergahın ihtiyacı olan etik ve estetik değerleri vermekti. Yani insana insanlığını hatırlatacak bir medrese olmasıdır. Bir, toprağın önemini hatırlatmışlardır. İki, türbenin önemini hatırlatmışlardır. Üç, tekkenin önemini hatırlatmışlardır. Neden? Bunları bilen insan Hakk’ı bilir, aklı bilir, tefekkürü, tezekkürü ve teşekkürü bilir. Çok özel bir manadır bu. Kamil insanların yurdudur burası. Bütün dünyaya baktığınız vakit neredeyse bütün evliyaların toplandığı bir yer halindedir burası. Bütün çağlar içerisinde de dünyaya dünyalığını, ukbaya ukbalığını, ilme irfana da irfanını da hatırlatacak en önemli yaşayan müze haline getirmişlerdir Anadolu’yu.

Öyle bir toprak düşününüz ki en uç köşesinde Harakani Hz. diğer ucunda Sezai Gülşeni Hz. Aradaki mübarek zatlara bakın. Şimdi dua ediyoruz. Bunların hepsini anmaya kalksak saatler sürer. Elimden geldiğince beş vakit namazımın ardından onları anmaya çalışıyorum. İşte Anadolu dediğimiz zaman bu vasfını asla unutmamak gerekir. İşte bunlardan dolayı çok özel bir topraktır. Toprağın toprak olduğu, havanın hava olduğu, insanın insan olduğu toprağın kemalidir Anadolu. Ne bir eksik ne bir fazladır Anadolu. Vatan-ı Kemal’dir.

l Anadolu’nun mayalanmasından bahsederken tekkelerden bahsettiniz. Tekkeler nasıl bir misyon yüklenmiş?

- Anadolu’da tekkenin iki tane önemli fonksiyonu vardır. Birincisi kırsal kesimden gelen Horasan erenleri vardır. Herkesten önce Anadolu’ya onlar girmiştir. Anadolu o zamanlar çok tehlikeli topraklardı. Bu topraklara girdikleri vakit bir yerleri gözlerine kestiriyorlar, hangi toprak bir şekilde onlara göz kırpmışsa oralara gidip orayı kolonize etmeye başlıyorlar. İlk yaptıkları şey de hamam. Hamam çok önemli, ordu geleceği vakit, tüccar geleceği vakit temiz olmak, abdest almak ister. Temiz olan insan namazına niyazına dikkat eder. Bir de başka bir nokta var, ne iş yapıyorsanız yapın abdestli olmanız lazım. Yani yere bastığınız vakit temiz olmanız gerekir çünkü toprak kutsaldır. Bu toprağa edeptir. Orada dervişlerin rolü çok önemli. Tarlayı eken çiftçinin de, cenge giden alplerin de manevi eğitimini dervişler yapıyor. Zamanla orada yaşadıkça orası merkezleşiyor, Anadolu’laşıyor. Mübarekler geldiği yerde mikro kozmoslarını kuruyorlar, hamamlar, dergahlar, kervansaraylar… Mesela Kastamonu’ya bakalım, şehirde Şaban-ı Veli Hz. var. Şehir onun etrafında kümelenmiş. Aynı şekilde buralar şehir haline geliyor. Özet olarak Serhat Boylarının manevi karakollarıydı tekkeler. Oralarda mahalleler, sonra da şehirler oluşmaya başlıyor. Şehirler de tekkelerin etrafında oluşmaya başlıyor. Hatta söylenir ki her mahallenin bir delisi vardır bir de velisi vardır. Deli ile veli birliktedir. Nasıl ordunun başında giden alperenlere deli derlerdi, aslında onlar birer delildir, neye delildir? Amentü Billah’a delildir. Onlar bunu bilen evliyalardır. Ondan dolayı bu sistemi devam ettirebilmek için Osmanlı en son günlerinde cihat ilan ettikleri vakit bile Mevleviyye’den alaylar tarzında tarikat mensubu imamlar ve küçük gruplar kurarak ordunun içerisine dağıtmıştır. Şimdi düşününüz, bir mahalle. Mahallenin içerinde oturuyoruz. Mahallede de o mübarek zat, hayatın içerisinde. Yani tekkeye çekilip akşama kadar oturan insanlar değillerdi bunlar. Hepsi hayatın içindelerdi. Pazara gittiği vakit oraya manevi bir nizam gelir, tartılar eksilmezdi. Mahallede kabadayıların yan gözle birisine bakması mümkün olamazdı. Kabadayılar da o mübarek zatların gözünün içerisine bakarlardı. Özetle o mahalleye sürur gelirdi.

İrfan öncüleri Türklere birlik olmayı hatırlattı

l İrfan öncüsü denilince ilk akla gelen isimler Mevlana ve Yunus. Onlar olmasaydı Anadolu ne kaybederdi?

- İki tane çok önemli isimden bahsediyoruz. Bunlardan biri Hz. Mevlana. Onun için “Moğol casusuydu” diyorlar. Aman Ya Rabbi… O zamanlar Moğollar gelmiş, Türk beyleri de birbiri arasında kavga içerisindeydi. Rahmetli Mehmet Kaplan Hoca: “Türkler çok mübarek bir millettir ama Allah selamet versin, bu beylik kavgası yüzünden birbirlerini kırarlar. Başkalarına gösterdiği hoşgörüyü birbirlerine göstermezler” derdi. Tevhid çok önemlidir. İşte, Türklerin tevhide ulaşmaları için bu insanlar gelip onlara kendi hayatlarında birliği, beraberliği hatırlattılar. Yani Hz. Mevlanalar Türklerin Müslümanlaşması için vazifelidir.  Bir de Hz. Yunus’a bakalım. Hz. Yunus Anadolu’yu dolaşırken girdiği yere bereketi getiriyor. O yörenin kendine has dertlerini Allah indinde çözebilecek bir elçi gibi girer aralarına. Bazen bakarsınız ırgat olmuştur, bazen seyis, bazen alim olmuştur. Bazen meddah, bazen tabip olmuştur. Yani nerede neye ihtiyaç varsa oraya o yönüyle dokunmuşlardır. Kalplerine dokunmuşlardır.

Her zaman şu hikaye anlatılır. Hacı Bektaş-ı Veli sorar Hz. Yunus’a: “Buğday mı istiyorsun, hikmet mi istiyorsun?” diye. Bir dervişe sorulacak en zor sorudur, çünkü o yıllarda Hz. Yunus’un yaşadığı yöre kıtlıktan kırılıyordu. Yunus hayatı boyunca bir büyük zatın dizinin dibine oturup hikmet öğrenmek istiyordu ama kendi halkı onu buğday alması için Hacı Bektaş-ı Veli’ye yollamıştı. Bu sebepten dolayı Yunus buğdayı isteyip hikmeti feda etmiştir. Öyle ki Yunus Emre zaten veliymiş ki bu hadiseyi yaşamış, bunu böyle okumak lazım. Bütün bu mübarek zatların insanların arasında böyle problem çözücü bir yönü de vardı.

l Mevlana’lar Yunus’lar olmasaydı Anadolu nasıl bir yurt olurdu?

- O zaman Moğollar bir süre sonra çekilip giderdi ama Avrupa Hristiyanlarının önemli bir merkezi olurdu, sadece onunla da kalmazdı haçlı ruhu buraları sarardı. Buradan Kudüs’e, Medine’ye Mekke’ye kadar giderlerdi. Yani Anadolu İslamiyet’in kalesidir. Allah buraya böyle bir rol biçmiştir. Biz hep batıya doğru gidişin bir başlangıcı olarak görürüz Anadolu’yu ama bir başka açıdan da doğuya, güneye yani İslam topraklarına giden yolu haçlı ordularına ya da batıla karşı kapatmak, onlara set çekmek vazifesi de vardır Anadolu’nun.

l İrfan öncüleri vefatlarından sonra da eserleriyle ışık saçmaya devam ediyor. Bunalımda olan modern insana Hz. Mevlana nasıl bir çıkış yolu sunuyor?

- Günümüzde nefretin yükselmesi, kayıtsızlığın artması, korkunun çoğalması, bencilliğin, kötülüğün artması… Covid-19 öncesi bu artış vardı, sonrasında da devam etti. Şimdi bizim yani 21. yüzyıl insanlarının buhranlarını hafifletmek için, Hz. Mevlana’nın metodu olan insanlara eksik yönlerini hatırlatmak olacaktır. İnsanı insan yapan aşktır. Hz. Mevlana’nın da anlattığı şey insana insanlığını hatırlatmaktır. İnsana kalbinin içerisindekini hatırlatmaktır. Ancak bu şekilde birlik, beraberlik, iyilik, güzellik olur. Aksi takdirde insanlar ölür, insanlık da ölür. İnsanların ölmesinden daha kötü şey insanlığın ölmesidir. İnsanlık öldüğü vakit o zaman korkalım işte. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Yarın kıyamet kopacağını bilseniz, elinizdeki fidanı dikiniz” buyuruyor. Bu da sufilere verilen bir vasiyettir, yarın öleceğini bilse bir sufi o aşk cemresini insanların kalbine diker. Bu dünyadan insan yalnız ahiretini kurtarır. Ben de bu yüzyılda bunlara ne çok ihtiyacımızın olduğunu düşüyorum. İnsan, insanın kurdudur, deniyor. İnsan insanın dostudur, şifasıdır aslında.

l Peki, günümüzde Mevlana Hz.’lerinin yolunda gittiğini iddia edip İslam’a aykırı eylem ve söylemlerde bulunanlar var. Sanki şeriat olmadan tasavvuf olacakmış gibi algı oluşturmaya çalışanlar var. Bunların amaçları ne olabilir?

- Bunların amaçları İslam’ı yozlaştırmak, deforme etmek. Kendilerine göre alternatif bir İslam metodu oluşturmaya çalışarak İslam’ı tahrif etmek. Bundan en çok mustarip olan kesim de Hz. Mevlana’nın ailesi ve Mevleviyye’den olanlardır. Bu fakirin de Hz. Mevlana’nın dilinden “Dervişin Sema Defteri” diye kitabı var. Hz. Mevlana İslam’ın beş şartını anmadan bir eser yazmaz. “Bu olmadan olmaz” der. Sufilerin birçoğu gibi ayakları şişene kadar namaz kılarmış Mevlana Hz. Sufiler farz olan ibadetleri sünnetleriyle birlikte eda ettikten sonra bir de nafile namaz kılarak gece ve gündüzü bereketli yaşarlar. Bunları mecburiyetten değil huzur duyarak yaparlar.

 

Yeni Akit Gazetesi

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.