F.Gülen, Erbakan'ı SEVMEZ!

[1244282463fethullah_gulen_itiraf.jpg]
Gülerce: SP'yi, Erbakan yüzünden desteklemeyiz. başörtülü gösterileri hiçbir zaman desteklemedi. İşte şok röportaj..

"Başörtülü kızları niye yediniz?" sorusunun muhatabı ben değilim
"Merve Kavakçı'nın denemesi de, Sayın Başbakan"ınki de yanlıştı"
"Diyelim ki Hoca Efendi vefat etti...'
'Devletle sorunsuz hale geliyoruz. Yargıtay Başsavcısı bile öğrencilerimizi kabul etti'
"Saadet Partisi, Erbakan yüzünden bizim için alternatif değil"

'Niye bu cem evleri hâlâ açılmıyor?'
"Baştan beri Milli Görüş ile aramızda mesafe var"
"Hizmetlerimizin güçlü olduğu illerde AK Parti"nin kaybettikleri var"
'Camiamız Fakıbaba'ya destek verdi'
'Siyasete talip olmamız, parti kurmamız kendimizi bitirmek demek"
"Hoca Efendi"nin Türkiye"ye dönme defteri şimdilik kapandı"
"Hoca Efendi"nin internetle arası çok iyi"
'Gülen'in kaldığı yer ev değil, kamp yeri'
"Hoca Efendi Deniz Baykal"ı sever, randevu istese Baykal'ı kabul eder"

Hüseyin Gülerce, 28 yıldır Fethullah Gülen"in yanında bir isim. Zaman gazetesindeki yazılarıyla “cemaatin sesi” olarak kabul gören Gülerce, aynı zamanda Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı. Geçen hafta Gülen"i ABD"de ziyaret eden Gülerce ile muhafazakâr kesimdeki değişimi, Gülen cemaatinin yerel seçimlerdeki tutumunu ve Fethullah Gülen olmadan cemaatin nasıl bir gelecek planı yaptığını Tempo24'e anlatı.

Muhafazakâr kadınlarla muhafazakâr erkeklerin değişimini konuştuğumuz yazı dizisinde en sık duyduğumuz eleştiri, “Muhafazakâr erkeklerin siyasi konjonktürün etkisiyle elde ettikleri yeni konumlarında eşlerini göz ardı etmeleri” oldu. Bu tespite katılıyor musunuz?

İnsanı değiştiren üç şey var: Makam, servet ve ilim. Bir insanın mütevazı-fıtri olup olmadığını ancak bu üç sınavdan geçtikten sonra öğrenirsiniz. Dindar insanlar servetle, makamla ve ilimle verdikleri bu imtihana son 20 senede girdiler. AK Parti iktidarıyla bu imtihan daha fazla göz önünde oldu. Yüzde 47 oy almış, iktidarını pekiştirmiş muhafazakâr demokrat bir parti döneminde bu imtihanlarla da sahneye çıkıldı. Ve daha önce hiç yaşanmayan, akla gelmeyen problemler de ortaya çıktı.

Nasıl problemler?

Başlangıçta makul, mütevazı olan dindar insanlarımız maalesef makam ve servet bulunca değişebiliyorlar. Dünya onlara daha cazip hale geliyor. Bu sefer yıllarca onların kahrını, çilesini çeken eşlerini ikinci plana atanlar, gözünü başka tarafa çevirenler çıkıyor. Böyle bir vaka var. Ama bu da büyük çoğunluğu ilgilendiren bir şey değil. Bu makam ve servet sahibi olmayı sonradan elde edenleri ilgilendirir. Mesela garibanlık yıllarında eşiyle evlenmiş bir adam, bir anda Ankara"da milletvekili, üst bürokrat, bakan ya da büyük bir zengin olmuş. Daha önce görmediği başka bir dünyaya girmiş. Ve az önce bahsettiğim imtihan süreci başlamış. Maalesef burada da ikinci evlilik yapanlar, boşanıp yeni evlilik yapanlar… Fakat bana göre bunun dindarlıkla, muhafazakârlıkla alakası yok, insanla alakası var.

"Başörtülü eşten utanmak kalleşliktir"

Tam burada kadınlardan şunu duyduk: “Bazı muhafazakâr erkekler, onları "sahne"ye çıkaran başörtülü kadınları neredeyse utanılacak bir varlık gibi görüyor. Başörtüsünü de sosyal bir yük olarak addediyor.”

Bunu yapmayan büyük çoğunluğu tenzih ederek söylüyorum. Bu bir karaktersizlik, kalleşliktir. Çünkü işin içinde vefasızlık var. Sizin kahrınızı, çilenizi çeken insanı yükselince ikinci plana atıyorsunuz. Bunu, insani ölçülerle açıklamak mümkün değil.

Gülen cemaatinde böyle örnekler yok mu?

Efendim her şeyden önce eşini hor gören, yanına layık görmeyen bir erkeği bırakın Müslümanlığı insan olarak kabul edemeyiz. Hayatı paylaştığınız insanı yanınıza yakıştıramamak ne demek? Sizin Ayşe Hanım"la (Adalet ve Kalkınma Partisi MKYK üyesi Ayşe Böhürler) yaptığınız söyleşiyi okudum. Orada cemaatimizden bir kişinin ofisinin müşterilerine servis veren kısmında mini etekli hanım çalıştırırken arka tarafta başörtülüler olmasından söz etmiş. Eğer o insan böyle bir şey yapmışsa bu takiyedir. Şunu belki bir derece anlaşılır bulabilirim. Bahsedilen süreç “yeşil sermaye” denerek köftecilerin bile fişlendiği dönem, bu süreçte erkekler “Yanlış anlaşılmayalım” gibi bir psikolojiyle bu tarz hareketler yapmıştır. Fakat bir insan makul bir Müslümansa başı açıklığı başı kapalılığı insanlara iş vermek için ölçü haline getirmez.

Türkiye"de dinin bu denli erkek egemen bir yorumu olmasaydı sizce yine bu oranda dindar erkek olur muydu?

O ifadeyi kabul etmiyorum. Erkek egemen yorum ne demek?

"Eşe ihanet etmeyi vicdanlarında nasıl çözecekler?"

Somutlaştıralım: Konuştuğumuz kadınlar, “Erkeklerin kendilerine İslam"dan kaynaklanan "sözde" bir haklılık alanı yarattıklarını” söylüyorlar.

O erkeğin işine gelen bir şey. Ben Peygamberimi örnek alırım. Benim Peygamberim eşine hiç bağırmış mı, hakaret etmiş mi? Bu insanlar nefislerine bu kadar önem vermelerini nasıl izah ederler? Meşru dairede Allah insana bu dünyada çok nimet vermiş. Bu meşru daireyi zorlayarak, kendilerine dinden dayanak, cevaz bulmaya çalışarak, hayat arkadaşına ihanet etmek meselesini vicdanlarında nasıl çözecekler?

Geçenlerde siz de farklı içerikte ama benzer bir soruyla karşılaştınız. “Başörtüsü füruat, yani öncelikli değil” dediniz. Habertürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca da sordu: “Madem hiç şart değildi bu başörtüsü, o zaman bizi niye yediniz, niye kandırdınız? Bıraksaydınız o zaman hepimiz Nazlı Ilıcak gibi olsaydık, derdiniz neydi?”

O yazısından sonra Nihal Bengisu Karaca"ya telefon açtım, görüştüm. “Cümlemin tamamını alsanız, size bir itirazım olmaz. "Başörtüsü füruat, yani öncelikli değil" dedikten sonra asıl olan kelime-i şehadettir demiştim ben. Dinin en önemli kısmı burasıdır. Oysa siz meselenin en önemli kısmını belirtmeden yazınca beni "başörtüsü olmasa da olur" demişim gibi bir duruma sokuyorsunuz” dedim. Hatırlarsanız, “Başörtüsü dinde öncelikli değildir, başörtüsü füruattır” lafını Hoca Efendi 28 Şubat sürecinde gerilimi azaltmak, tansiyonu düşürmek için söyledi. Yani Türkiye"de bir kavga çıkmasın, tartışma çıkmasın, okumayı tavsiye edelim. Başörtüsü mü, ilim tahsil etmek mi? Ben "iİlim tahsil etmek" derim. Ama bu insanların vicdanına kalmış bir şeydir, bunu dayatamam. Kendisine hitaben bir yazı yazdım. Ayrıca telefonda Amerika"ya gideceğimi dönüşte yüz yüze görüşebileceğimizi söyledim. Benim gibi bir insanı sanki başörtüsünü hafife alarak “başörtüsü olsa da olur olmasa da olur” gibi göstermek uygun değil.

"Başörtülü kızları niye yediniz?" sorusunun muhatabı ben değilim

Bengisu başörtülü kızlar adına size ve pek tabii Gülen cemaatine “O zaman bizi niye yediniz, niye kandırdınız?” diye sordu.


Biz yemedik. Hoca Efendi başörtülü gösterileri hiçbir zaman desteklemedi. Ben, 28 Şubat sürecinde Zaman gazetesinde genel müdürdüm. Yayına da ben bakıyordum, müdahale edebiliyordum. Başörtüsüyle direniş, gösteri yapan insanların Zaman gazetesinde o dönem haberleri büyütülerek verildi mi? Hayır. Bunu bilerek böyle yaptım. Bu sorumluluğu da üzerime alıyorum.

Neden?

Çünkü Türkiye"de birileri başörtüsü üzerinden çatışma ortamı meydana getirip bunun arkasından da dindarlara ağır bir fatura ortaya çıkarmak istiyorsa ben orada “Kan kusarım ama kızılcık şerbeti içtim” derim. Sorumluluk gereği bu hassasiyetleri göstermeye kendimi mecbur hissederim. Çünkü ben başörtüsü konusu dahil tüm kutuplaşmaların mutabakatla, toplumsal uzlaşmayla çözülmesinden yanayım. Bu konunun insanlara zorla kabul ettirilmeyeceğini bilenlerden biriyim. “Bizi niye yediniz?” sorusunun muhatabı ben değilim.

Peki kim bu sorunun muhatabı?

Ben hiç kimseye “Başörtülüler çıkın, gösteri yapın, hakkınızı söke söke alın” demedim. Ben bunun toplumsal mutabakatla çözümlenmesi gerektiğini söyledim. Hoca Efendi de “İlim mi, başörtüsü mü?” diye sorulduğunda, başörtüsü bir zaruret olarak dindar bayanların önüne konduğunda "İlmi tercih edin” demiş bir insan olarak nasıl olur da başörtüleri öne itmiş oluyor?

Başörtülüleri öne itenler kim o halde?

Hangi siyasi partiler, hangi liderler bu gösterileri desteklediyse Sayın Bengisu"nun lafı onlaradır. Ben o laftan hiç alınmadım, çünkü hiçbir zaman öyle bir şey yapmadım. Onu bana niye söylüyor; anlamadım? “Üniversite tahsiliniz elinizden alınsa da başınızı açmayın, sonuna kadar direnin” mi demişim? Böyle bir sözüm mü var, yazım mı var?

"Merve Kavakçı'nın denemesi de, Sayın Başbakan"ınki de yanlıştı"

Bakın ben her zaman şundan yana oldum: Uzlaşma demokrasi için kalıcı olandır. Eğer bugün gücü elinde bulunduran kesimin başörtülülere karşı bir tavrı varsa, burada bizim dindarlar olarak bir empati yapmamız lazım. Bu bir taviz değildir. Bu aşağılanmayı kabul etmek değildir. Ben demokrasi istiyorum. Ama demokrasi bir olgunluk rejimidir. Eğer Türkiye"de herkeste bu olgunluk yoksa ben o olgunluğun gelişmesi için çaba sarf ederim. Demokrasiyi birilerine “Ben sana gününü gösteririm” diyerek getiremezsiniz. Demokrasi uzlaşma rejimidir. Nasıl Merve Kavakçı denemesi yanlışsa Sayın Başbakan"ın İspanya"da yaptığı başörtü denemesi de yanlıştı. O çıkışla (Erdoğan'ın "Velev ki başörtüsü siyasi simgedir, yasaklamak mı gerekir" sözleri) gelinen nokta başörtü sorununu çözen bir nokta mı oldu? Reel politik denen bir şey var. Siz kabadayılık yapabilirsiniz ama o zaman siyaset yapmayacaksınız. Bunu yazar olarak köşenizde yazabilirsiniz, sivil toplum derneği olarak meydanlarda söylersiniz ama “Demokrasiyi toplumsal uzlaşma ile getireceğim” diyorsanız bu tavırlar yanlıştır.

"Hoca Efendi iyi ki evlenmemiş"

Fethullah Gülen neden hiç evlenmedi?

Hoca Efendi"nin hatıralarında göreceksiniz, Hoca Efendi birkaç defa evlenmeyi düşünmüş. Fakat bu gibi zatlar manevi plandaki gelişmelere çok önem veriyorlar. Hatırlarında diyor ki, “Evlenmeye karar verdim. Ertesi sabah bir arkadaşım gelip şöyle dedi: "Bir rüya gördüm. Rüyamda Fethullah Hoca"ya söyle, evlenmeyi sakın düşünmesin, diyorlardı."” Rüyayla amel edilmez. Bunu Hoca Efendi"nin kendisi de söylüyor. Fakat bir hafta arayla başkaları geliyor: “Rüya gördüm. Rüyamda Hoca Efendi evlenmesin, dediler.” Bunlar etkiliyor. İkincisi de şu: Hoca Efendi kendisini dine hizmet konusuna öyle kaptırmış ki şunu açıkça söyleyebilirim, evliliğe fırsatı olmamış. Ben de diyorum ki, iyi ki evlenmemiş.

O neden?

Çünkü böyle İslami kanaat önderleri içerisinde öne çıkan, evlenenlerin çoluk çocuğa, gelin damada karıştıktan sonra ciddi problemler çıktığını görüyorum, biliyorum.

"Yerini dolduramayacak çocuğu olsaydı cemaatte parçalanma olurdu"

Nasıl problemler?

Şöyle oluyor mesela; o insan öldükten sonra otomatik olarak oğluna yöneliyorlar. “İyi ki evlenmemiş” derken şunu ifade ediyorum; Hoca Efendi evlenseydi ve onun yerini dolduramayacak bir evladı olsaydı… Ya da kızı olsaydı, onun da Hoca Efendi"nin yerini dolduramayacak bir eşi, yani Hoca Efendi"nin damadı olsaydı… Allah gecinden versin Hoca Efendi vefat ettikten sonra otomatik bir parçalanma olurdu. Kimi “Oğlunun peşinden gitmemiz lazım” diyecekti. Bir kesim ise “Öyle olur mu? Oğlu değil ama daha ehil, daha liyakatli insanlar var. O arkadaşlarla beraber götürmemiz lazım. Niye tek insana bağlayalım?” diyecekti.
"Hoca Efendi kendisinden sonrası için birini işaret etmeyecek"

Bir oğlu ya da bir damadı yok… Dolayısıyla şimdi Fethullah Gülen"in işaret ettiği kişinin peşinden mi gidilecek?

Ben kendi kanaatimi söyleyeyim. Bir: Hoca Efendi böyle birini işaret etmeyecek. Çünkü bu tür hareketlerde, bu çapta lider vasıfları bir araya gelmiş insanların, ona mümasil işaret edecekleri bir insan olmuyor. Mesela ben camiayı çok yakından tanıyorum, biliyorum. Kimi işaret edebilir diye düşünüyorum, böyle bir insan yok.
"Cemaati aile şirketleri gibi kurumsallaşmak devam ettirecek"

O zaman Fethullah Gülen"den sonra ne olacak?

Bu soruyu soranların atladığı bir şey var. Dünyadaki gelişmeye paralel olarak aile şirketleri ne yaptılar? Mesela Türkiye"de Koç, Sabancı, Eczacıbaşı ne yaptı? Kurumsallaştılar, değil mi? Yani profesyonel yöneticiler getirdiler, ailelerin hisseleri oldu, yönetimde temsilcileri oldu. Ama şirketlerini profesyonelce yönettiler. Şimdi özellikle Hoca Efendi"nin yurtdışında bulunmasından beri, bize göre orada da bir hikmet var, kendisi de Türkiye"de olmadan
bu sistem işliyor. Koskoca bir camia, “gönüller hareketi” diyorsunuz ama, birçok kurumu var. Okulları var, diyalog merkezleri var, üniversiteleri var, dershaneleri var, medya organları var… Bunların hepsinde bu 10 yıl içerisinde bir kurumsallaşma oldu. Bir sistemle yürütülüyorlar. Hepsinin yönetici heyetleri var; gazetenin bir yönetim kurulu var, televizyonun yönetimleri var. Yani profesyonelce gidiyor her şey.

Fethullah Gülen"in yerine CEO"lar, genel müdürler mi?

O halde Fethullah Gülen"in yerine bir CEO"yu mu düşüneceğiz; Gülen"in “makamı” gibi bir makam tamamen ortadan kalkmış mı olacak?

Öyle bir makam ortadan kalkmış olacak. O makamın bize faydası şudur; mesela ben geçen hafta Hoca Efendi"yi ziyarete gittim. Bir hafta yanında kaldım. Manevi gıdamı aldım, yenilendim, yanında deşarj oldum, ondaki hizmet heyecanını paylaştım, geldim. Ama Allah gecinden versin Hoca Efendi vefat etmiş olsaydı, ben bu daralma, bunalma anlarında ne yapacaktım? Gideceğim hiç kimse yok. Peki ne yapacağım, yaptığım hizmetlere küsecek miyim? Bu hizmetleri yapan her insan Allah"ın rızasına uyarak bunları yapıyor. Biz Hoca Efendi"yi seviyoruz, sayıyoruz, fikirlerini tavsiyelerini çok değerli buluyoruz. Onu bir Müslüman olarak örnek buluyoruz. Bize sahabe efendilerimizi hatırlatıyor.

"Diyelim ki Hoca Efendi vefat etti...'

Fethullah Gülen"in olmadığı bir Gülen hareketinin kurumsallaşmış olsa da dağılabilme olasılığını aranızda tartışıyor musunuz?

Ben daha da büyüyeceği inancındayım. Diyelim ki Hoca Efendi vefat etti. Vietnam"daki okulunuz dağılacak mı? Oradaki arkadaşlar kendilerini sevdirmişler, saydırmışlar… Hoca Efendi vefat etmiş olduğu halde Vietnam"daki okul sayısı 15"e çıkacak. Üniversite açmadığınız ülkelerde üniversite açmış olacaksınız. Şimdi bazı ülkelerde bu çalışmalar var. 10 ülkede daha üniversite açılmış olacak. Bu hizmetler, Allah rızası için yapılıyor bir şahsa bağlı değil.

'Devletle sorunsuz hale geliyoruz. Yargıtay Başsavcısı bile öğrencilerimizi kabul etti'

Fethullah Gülen"in olmadığı bir yapı devlet katında daha “sorunsuz” bulunabilir mi?

Onu bilemem, ama gittikçe sorunsuz hale geliyor. Şu anda Türkçe olimpiyatlarında gördüğüm şey o. AK Parti"nin kapatılma davasını açan Yargıtay Başsavcısı bile o öğrencileri kabul etti. Hâlbuki iddianamede Abdullah Gül ile ilgili olarak yurtdışındaki bu okullara destek verme konusu vardı. Zaten geçmişte de devlette rahmetli Özal, Süleyman Demirel okullarımızı tavsiye ettiler. Süleyman Demirel “İstediğiniz devlet başkanına benim mektubumu götürebilirsiniz” dedi. Demirel"i siyasette çok eleştiririm ama burada da takdir ettiğimi söylemem gerek. Cumhurbaşkanı olarak Demirel yurtdışındaki Türk okullarına sahip çıktı. Onları destekledi. İşin olumlu yanı şu ki zaman geçtikçe bu hareketin ne devlete alternatif bir oluşum, ne de devlete sızma hareketi olduğu anlaşılıyor.

"Saadet Partisi, Erbakan yüzünden bizim için alternatif değil"

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Tempo24 için yaptığımız söyleşide “Gülen cemaati bize uzak, AK Parti"ye yakın durdu. Açıkça politize oldular” dedi. Kurtulmuş"a hak veriyor musunuz?

Öyle bir fotoğraf var. Ama bu sadece fotoğraftır. Sebebi de şu: Yüzde 47 oy almış bir partiye bu camianın büyük çoğunluğunun oy vermiş olması normal bir şey. Eğer AK Parti yüzde 25, Saadet Partisi de yüzde 20 oy almış olsaydı, “Bize oy vermediler, AK Partiye oy verdiler”
gibi bir kıyas yapılabilirdi. Ama şimdi Saadet Partisi"nin oyu belli, bu camianın da yüzde 80'inin, 90'ının AK Parti"ye oy vermesi eşyanın tabiatından yana. Sen alternatif değilsin ki!

Neden değil?

Erbakan"ın politikaları yüzünden. AK Parti neden kuruldu? Oradan başlamak lazım. Refah Partisi içindeki gençler neden kendilerini yetiştiren Erbakan"dan koptular? Neden kendi yetiştirdiği evlatları yuvayı terk ettiler?

'Niye bu cem evleri hâlâ açılmıyor?'

Sorduğum şu: Neden Gülen hareketi onları yetiştiren babayı değil de çocukları tercih ediyor?


Şahsen söyleyeyim, Sayın Erbakan"ın siyasetteki üslubunu 1970 yıllardan itibaren hiç benimsemedim. O yıllarda gazetecilik yapıyordum. Keskin, kucaklayıcı olmayan bir üslup.
“İmam hatipler bizim arka bahçemizdir”, “Kadayıfın altı kızarıyor” gibi şeyler söyledi Sayın Erbakan. Sonunda Başbakan oldu, Sincan"da bu milletin İslami anlayışıyla, yorumuyla bağdaşmayacak şeyler oldu. Bir nevi gösterişle, “Gördünüz mü bakın neler yapıyoruz” dercesine Başbakanlık"taki (yerel dini önderler, şeyhler davet edilmişti-T24) iftar yemekleri… Bunlara gerek yok ki. Burada AK Parti"yi de eleştirdiğim şeyler oldu. Daha yumuşak bir üslubu ben Sayın Başbakan"a da tavsiye ettim. Mesela şu Alevi açılımı. Yedi sene oldu iktidardalar, hâlâ Aleviler ile ilgili bir şey yapmıyorlar? Niye bu cem evleri açılmıyor? Biliyorsunuz, Hoca Efendi 14 sene önce bunu tavsiye etti: “Bunlar, bir kültür kompleksi olarak açılsın. Yanlarında kütüphaneler olsun.”

"Baştan beri Milli Görüş ile aramızda mesafe var"

“Baştan beri Milli Görüş hareketi ile aramızda mesafe var” diyorsunuz, öyle mi?


Var. Mesela Avrupa Birliği"ne karşıçıktı. “İslam ülkeleri arasında ekonomik işbirliği yapacağız, ortak paramız olacak” dendi. Ben bunları gerçekçi bulmuyorum.

"Hizmetlerimizin güçlü olduğu illerde AK Parti"nin kaybettikleri var"

Cemaat oylarını Fethullah Gülen böyle düşündüğü için mi AK Parti yönünde kullanıyor?


Oradan bir hissiyat alınabilir. Ama seçimler çok farklı bir şey. AK Parti benim yaşadığım yerde yanlış bir aday göstermişse, bu sizin tasvip etmediğiniz bir insansa, oy vermezler ona. Bizim hizmetlerimizin güçlü, yaygın olduğu iller var. AK Parti oralarda kaybetti.

Nereler mesela?

Biri Uşak. Arkadaşlarımız AK Parti"nin Uşak"taki adayına oy vermedi. Arkadaşlarımız “Bu adaydan memnun olmadıklarını” söylediler. AK Partililer, “Sizin ağrılığınız ne ki? İster verin ister vermeyin” dedi. Bu şimdi lokal bir şey. Ama oldu bu.

Nasıl bir adaydı ki cemaat memnun olmadı?

Ben adayı tanımıyorum.

'Camiamız Fakıbaba'ya destek verdi'

Cemaatin adaylar konusunda genel olarak memnun olmadığı şey nedir?


Mesela Fakıbaba (AKP'ye karşı yarışa bağımsız girerek Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı kazandı-T24)) örneğine bakalım. Bizim camiamızın içinde olan insanların büyük kısmı Fakıbaba"ya oy vermiştir.

Neden?

Urfalısınız ve AK Partililer size “Ceketimizi koysak kazanırız” diyor. Arkadaşlar da “Bu hareketi içime sindiremem” diyor ve oyunu ona vermiyor. Şu da var: AB, demokratikleşme konularını hafife almamak lazım. Biz camia olarak Türkiye"deki büyük sorunun özgürlüklerin kısıtlanması olduğunu düşünüyoruz.

'Siyasete talip olmamız, parti kurmamız kendimizi bitirmek demek"

“Herkese eşitlik” diyen Gülen Hareketi samimi bir biçimde “İmam hatiplilerin katsayı sorunu aşılsın ama Ruhban Okulu da açılsın”dan yana olur mu?

Olur tabii. Hoca Efendi, bunu 1995 ya da 1996 yılında Patrik Bartholomeos ile yaptığı ilk görüşmede söyledi. “Heybeliada Ruhban Okulu açılmalıdır” dedi.

Aynı şeyi Numan Kurtulmuş da söyledi. Ama siz Saadet"i desteklemiyorsunuz.

Erbakan Hoca, onun bu söylediğini destekliyor mu acaba? Numan Kurtulmuş"un işi çok zor.

Kimi akıllara düşen bir soru da şu: “Madem Fethullahçıların bu kadar destekçisi var. Neden bir parti kurmuyorlar?”

Bu aslında güzel bir soru, ama yanlış anlaşılmaktan kaynaklanan bir soru. Dini kaynaklı hareketlerde tek bir şey vardır; Allah"ın rızasını kazanmak. Müslüman insanın en önemli ölçüsü güzellik, iyilik yapmaktır. Şimdi, böyle düşünen kimselerin siyaset yapması mümkün değil.

Zaten siyasette tam da bu nedenle, insanların hayatlarını iyileştirmek için yapılmaz mı?

Orada din ölçü getirmiş. “Emaneti ehile, liyakatliye veriniz” diyor. Aslında Peygamberimizin koyduğu ölçü, aklında makam olmayan insanların ehil olanlarını bulup, oraya getirmektir. Esas ölçü budur. Dolayısıyla Hoca Efendi"nin tavsiye ettiği “gönül hareketi”nin siyasete talip olması, parti kurması kendini bitirmesi demektir. Bizim açımızdan bakıldığında “Niye parti kurmuyorsunuz?” sorusu “Siz kendinizi neden bitirmiyorsunuz, yok etmiyorsunuz” anlamına gelir. Bu kadar ağır bir şeydir. Siyaset, adı üzerinde insanların beklenti halinde olduğu bir alan. Dinde ise tek beklenti var, Allah"ın rızasını kazanmak, gönüllere girmek.
"Hoca Efendi"nin Türkiye"ye dönme defteri şimdilik kapandı"

Fethullah Gülen"in Türkiye"ye geri dönme defteri kapandı mı?

Şimdilik kapandı bence.

Şimdilik derken?

Türkiye her meseleyi tartışma haline getiren bir ülke. Bakın mayınların temizlenmesi hadisesi bir meydan savaşına döndü. Alt tarafı mayın temizleyeceksiniz, buradaki araziyi ekip, organik tarıma açacaksınız. İş vatana ihanete kadar gitti. Hoca Efendi"ye “Geri dönecek misiniz?” sorusu sorulduğunda hep söylediği şey şu: “Ben uçağın merdivenlerinden adımımı attığım an, Türkiye"de provokasyonlar olacak. Ve şunu söyleyecekler: "Gördünüz mü geldi, Türkiye karıştı.” Hoca Efendi, gözü gibi koruduğu bu hizmetlere zarar vermemek için gelmiyor. Kendini günün 24 saatinin 20 saatini bir odada geçirmek üzere hapsetmiş. Ben son gittiğimde bunu gördüm. Buna bir insanın dayanması mümkün değil. 24 saatin 20 saati bir odada geçer mi?

Neyle meşgul?

Yazıyor, sohbet hazırlığı yapıyor, yayına hazırlanan kitaplarını gözden geçiriyor.

Cemaat için sevindirici bir haber olmalı bu. 20 saat çalışabiliyorsa ciddi bir sağlık problemi yok?

Sürekli şeker rahatsızlığı var, biliyorsunuz. Damarlarından birine stent takılı. Tansiyon problemi var. Fakat geçen hafta yanındaydım, grip bulaştırılmış kendisine.

Domuz gribi değil herhalde!

Değil… Grip, şeker hastalarında çok ağır seyrediyor. Bronşite dönüşmüş. Ciğerleri sökülecek gibi öksürüyordu. Üç dört gün kimseyle görüşmedi.

"Hoca Efendi"nin internetle arası çok iyi"

Hayatında ne var orada?


Çoğunlukla ibadet. Orada beş vakit namaz daha sonra tesbihat oluyor. Yarım saat dua faslı var. Toplu dua okunuyor. Her akşam 19:00 ile 19:30 saatleri arasında insanlar bir odada sessizce Cevşen okuyorlar.

Bunları tahmin edebiliyoruz. Fakat mesela internetle arası nasıl, bilgisayar kullanıyor mu?

Bilgisayar kullanmıyor. Ama internetle arası çok iyi. Oradan bir arkadaşımız sürekli olarak interneti takip ediyor. Türkiye"deki haberleri özetleyip, Hoca Efendi"ye çıktı alıyor. Kendisine her gün yarım saat kadar o haberlerin özetini okuyor. Günlük her şeyden haberdar oluyor.

'Gülen'in kaldığı yer ev değil, kamp yeri'

Evde kaç kişi kalıyor?

Toplam 10 kişi. Gelen giden misafirler var.

Evin personeli ile birlikte 10 kişi mi?

Orası ev değil. Ahşaptan dubleks dokuz evin bulunduğu vakfın kamp yeri. Amerika"da o bölgede yaşayan hizmet insanları çoluk çocuk hafta sonları bir araya gelsinler diye hazırlanan bir kamp. Hoca Efendi orada bulunuyor. Biz mesela Türkiye"den Chicago"daki Gülen Konferansı için 20 kişi kadar gitmiştik. Cengiz Çandar, Cüneyt Ülsever filan kaldılar orada. Yani Türkiye"den Amerika"ya etkinlikler için gelen insanlar var, Hoca Efendi"yi ziyarete gelen insanlar var.

Gülen"i her canı isteyen ziyaret edebiliyor mu?

Katiyen edemez. Orada Hoca Efendi"nin yeğeni ile evli Cevdet Türkyolu adında bir arkadaş var. O arkadaştan randevu alması lazım. Hoca Efendi"nin sık sık rahatsızlıkları oluyor. Odasında çalışıyor demek, sağlığı ziyaretçi kabul edecek kadar iyi demek değil. Mesela kendisinin bir terleme problemi var. Hoca Efendi"nin göğüs ve sırtı sürekli terleme ve ağrılardan muzdarip. Bir yandan da Hoca Efendi sürekli üşüyor. Bazen o ağrılar ziyaretçi kabul edemeyecek gibi olduğunda Cevdet Bey ziyaretçilere bunu iletiyor.

"Hoca Efendi Deniz Baykal"ı sever, randevu istese Baykal'ı kabul eder"

“Her canı isteyen Gülen"i ziyaret edebilir mi?” sorusuna bir varsayım ekleyelim: Mesela Deniz Baykal Gülen"i ziyaret etmek istese?

Hasta da olsa Deniz Baykal"ı kabul eder.

Neden?

Hoca Efendi"nin Deniz Baykal"a karşı öteden beri bir hüsn-ü zanı var. Hoca Efendi bir sevgi insanı. Ben Sayın Baykal"ı sevdiğini biliyorum. AK Parti iktidarından sonra, AK Parti AB"den, demokratikleşmeden yanayken Sayın Baykal da engel çıkarıyor. Samanyolu"nun, Zaman"ın haber formatında AK Partili gözükmek gibi bir fotoğraf var. Ama bu AK Partili olmaktan kaynaklanmıyor. Mesala bugün CHP demokratikleşmeye, reformlara destek verdiğini açıklasa Zaman bunu manşetten verir. Bu da Baykal"a karşı bir tavır olmadığını gösterir. Sayın Baykal böyle bir randevu talep etse, Hoca Efendi rahatsız bile olsa onu geri çevirmez. Bir de şu olur: Hoca Efendi Sayın Baykal"ı da kendi yerinde kabul etmez. Sayın Baykal neredeyse oraya gider. Orası da çok önemli. Devlette yöneticilik yapmış insanlara karşı tavrı böyle. Sayın Baykal, New York"taysa New York"a gider, Washington"daysa oraya gider, görüşür. Rahmetli Ecevit görüşmek istediğinde “Ben geleyim” demişti. Hoca Efendi de “Başbakanlık yapmış insansınız, ben geleyim” demiştir. Hoca Efendi seçilmiş insanlara karşı böyle davranır.

DTP"li bir milletvekili görüşmek istese aynı üslubu sürdürür mü?

Elbette. Hoca Efendi"nin en bariz vasfı insana saygıdır. Ben bu lafı ilk kez ondan duydum: “Önce insanız, sonra Müslümanız” der. Allah"ın yarattığı insana saygılı olmak çok önemli.

Hükümetle birlikte fotoğraf vermekten çekinir mi?

Neden çekinsin?

“İşte bir oldular, devlete sızdılar” diyenlerin seslerinden?

Hükümet zaten devletin başında. Mesela Sayın Başbakan Amerika"ya gittiğinde bir randevu istese geri çevirmek gibi bir nezaketsizliği asla yapmaz.

Öyle bir görüşme olmadığına göre demek ki birlikte fotoğraf vermekten yana değiller?
Ben onu bilemiyorum. Fakat talep gelse elbette görüşür. Talep gelmeden bir insanla zorla görüşemezsiniz.

16 yorum:

  1. feto bu kadar iyi bir müslüman da neden milli görüşe bu kadar saldırıyor yazıklar olsun abd uşaklıgı yapacagına gelsin türkiye de ki dpktporlara tedavi olsun daha çok bekler dönmek için ama baksanıza feto gidici yakında musalla taşına oturrurlar onu melkeler geldigi zaman ne cevap verecek bunu düşünsün deniz baykalı severmiş milli görüşü sevmezmiş sevmezse sevmesin allah cc bu abd ajanı münafık feto yüzü üstüne cehnnem atsın inşallah abd haçlı zihniyetinin uşagı feto belki şaron da senin arkandan gelir

    YanıtlaSil
  2. Sayın site yönetimi,

    Bir tarafta "Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur." diyorsunuz; diğer tarafta yukarıdakı isimsiz yazarın yorumunu yayınlıyorsunuz.
    Yazınız mı doğru, yaptığınız mı ?

    Adamın yazısı baştan başa hakaret ve isimsiz.

    Böyleleri ancak Allah'a havale edilir. "Allah ne güzel vekildir."

    Muzaffer Deligöz

    YanıtlaSil
  3. Erbakan Hocaya attığı iftiraların yanında kendi ağzıyla bir çok konuda yakalanmış. Arkdaşların yazdığı gibi Ecevit, Baykal, Demirel ve hatta papa, hristiyanlar, yahudiler... Hepsine muhabbet duyacak kadar geniş kalbi var Hocaefendi(!) nin. Ama o kalbe aynı kıbleye yöneldikleri Erbakan Hocanın ve Milli Görüşçülerin sevgisi sığmıyor. Yazıklar olsun. Birde hocaefendi devlet büyüklerinin ayağına gidermiş. Erbakan Hoca başbakanken bile davetine icabet etmemişti. Bu kadar düşmenlıkta nasıl bir kuyruk acısı var anlamak mümkün değil...

    YanıtlaSil
  4. anadolu gençliğiHaziran 07, 2009

    "Cebrail parti kursa oy vermem!" anlayışından Türkiyedeki siyasal dengeleri değişitecek kadar politize olmaya dayanan süreç işte bu. Gülerce aslında ne kadar iki yüzlü ve samimiyetsiz olduklarını Cemaatin ikinci adamı olarak ortaya koymuş oldu.

    Erbakan'la ilgili bir dönem Doğan medyası tarafından dillendirilen ve milletin ağzına çalınan cımbızla çekilmiş veya hiç söylenmemi sözleri nasıl yayırlar gördünüzmü? 22 Temmuz seçimlerinde Erbakana maledilen ve yanlış aksettirilmiş "Bizans çocukları ve Cehennemlikler" dedikodusunun da hangi cemaat ve taban tarafından yayıldığını bir kez daha ıspatlanmış oldu. Gülerceye keşke "AKP'nin gizli teşilatı olarak çalışmanızdan kazancınız nedir? diyede bir soru sorlsaydı. Bunun cevabını ben biliyorum ama o doğru cevabı söylermiydi ondan emin değilim. Çünkü hiçbir oluşum ABD tarafından desteklendiğini ve ABD'nin desteklediği yapılar ile stratejik ortaklık yapmak gerektiğini söyleyecek kadar açık değildir.

    Gülercenin açıklamarından bir sonuç daha çıkıyor. O da şu: Malum cemaatin komuta kademesi , Saadet Partisine karşı aldığı cepheye ilan etmekte yanlışlık görmüyor. Açıkça Saadet Partisinin ve görüşlerinin kaşrısında durduklarını ifade etmiş oluyor. Tabanlarına mesaj üstüne mesaj geçerek aman ha Saadety Partisine kesinlikle yönelmeyin mesajı vermeye çalışıyorlar. Ama iyice deşifre oldular. Bundan sonra ikiyüzlü olduklarını herkes anlayacak. Bundan sonra onları ne Türk okulları, ne de Türkçe olimpiyatları kurtarır. AKP ile beraber onlarda silinip gider.

    Yukrıda ki yorumu takip ettiim www.milligorus-forum' dan alıp buraya koydum gerçekten bu yorum herşeyi açıklıyor...

    YanıtlaSil
  5. Selamün aleyküm kardeşlerim bu kadar tepkiye ned yok hadisi şerifi hatırlayalım lütfen kişi sevdiği ile beraberdir burda mesele fethullah gülenin tavrı değil ona illaki islam önderi sıfatını yakıştırmaya çalışanlara bakmak gerekir ALLAH'ü teala gafurur rahimdir bu takiyyecilerin maskeleri elbet dürülüp ellerine verilecek hesap günü yakındır gerek münafıklar gerek müşrikler gerekse müslümanlar hep birlikte mahşer yerinde hesaba çekileceğiz işte ozaman kimi nasıl kandırabileceklerini zannediyorlar Rasulullah efendimizin << kişi sevdiği ile beraberdir >> hadisi şerifini iyi düşünelim aldanmış aldatılmış kardeşlerimizede derimki azap gelip kıskıvrak yakalayıvermeden derhal tövbe edip gerçek müslümanların safında saf tutmalarının vakti geçmek üzere allah aşkına toplayın kendinizi ve dönün artık. Bir insan hem eceviti hem demireli hem baykalı hem papayı hem kardinalleri severken müslümanlara bu kin bu nefret neyle izah edilebilir bukadar iki yüzlülük ve riyakarlığı hemde böyle pişkin pişkin açıklamak gerçekten takdire şayan bir cesarettir ya bunlar göründükleri kadar akıllı değiller yada tüm halkı aptal zannediyorlar allah ıslah eylesin

    YanıtlaSil
  6. SAİT BİLGİÇHaziran 08, 2009

    sonuna kadar destekliyorum.allah (C.C.)razı olsun.kendi iki yüzlülüklerini kendi ağızlarından deklare etmiş oldular.
    ''BAŞÖRTÜSÜ TEFERRUATTIR'' gibi saçma sapan görüşleri serdeden zihniyetten ne beklenir ki.papayla tokalaşmalar,semavi dinler sempozyumu adında saçma sapan oluşumlar düzenleyenler bilmelidirler ki.SEMAVİ DİNLER YOKTUR..SEMAVİ DİN VARDIR.O DA İSLAM DIR.BU BÖYLE BİLİNE...HAK GELDİ BATIL ZAİL OLDU DİYOR ALLAH (c.c.).siz ondan daha mı iyimi biliyorsunuz.SİZ O NDAN DAMI DAHA HOŞGÖRÜLÜSÜNÜZ...
    anadolu gençliği YAZDI ...


    "Cebrail parti kursa oy vermem!" anlayışından Türkiyedeki siyasal dengeleri değişitecek kadar politize olmaya dayanan süreç işte bu. Gülerce aslında ne kadar iki yüzlü ve samimiyetsiz olduklarını Cemaatin ikinci adamı olarak ortaya koymuş oldu.

    Erbakan'la ilgili bir dönem Doğan medyası tarafından dillendirilen ve milletin ağzına çalınan cımbızla çekilmiş veya hiç söylenmemi sözleri nasıl yayırlar gördünüzmü? 22 Temmuz seçimlerinde Erbakana maledilen ve yanlış aksettirilmiş "Bizans çocukları ve Cehennemlikler" dedikodusunun da hangi cemaat ve taban tarafından yayıldığını bir kez daha ıspatlanmış oldu. Gülerceye keşke "AKP'nin gizli teşilatı olarak çalışmanızdan kazancınız nedir? diyede bir soru sorlsaydı. Bunun cevabını ben biliyorum ama o doğru cevabı söylermiydi ondan emin değilim. Çünkü hiçbir oluşum ABD tarafından desteklendiğini ve ABD'nin desteklediği yapılar ile stratejik ortaklık yapmak gerektiğini söyleyecek kadar açık değildir.

    Gülercenin açıklamarından bir sonuç daha çıkıyor. O da şu: Malum cemaatin komuta kademesi , Saadet Partisine karşı aldığı cepheye ilan etmekte yanlışlık görmüyor. Açıkça Saadet Partisinin ve görüşlerinin kaşrısında durduklarını ifade etmiş oluyor. Tabanlarına mesaj üstüne mesaj geçerek aman ha Saadety Partisine kesinlikle yönelmeyin mesajı vermeye çalışıyorlar. Ama iyice deşifre oldular. Bundan sonra ikiyüzlü olduklarını herkes anlayacak. Bundan sonra onları ne Türk okulları, ne de Türkçe olimpiyatları kurtarır. AKP ile beraber onlarda silinip gider.

    YanıtlaSil
  7. Fethullah YılmazHaziran 08, 2009

    FETULLAHÇILAR KAÇ KİŞİ???

    Yok şu kadarız bu kadarız haydi meydanlara çıkında görelim kaç kişisiniz, havaya konuşmadan ama erkekçe çıkın meydanlara Erbakan hocamız gibi meydanlarda olun gulu gulu dansı yapmayın, kaç kişsiniz????????????*

    YanıtlaSil
  8. erdinç (eskilerden)
    elhamdülillah bu ifritten ve küfürden kurtuldum.
    önce müslümanız. her daim insanız.ALLAH İÇİN sevdemedikçe ve düşmanlarına düşman olmadıkça olgun bir mümin olamazsınız. ayeti kerime ile sabit. kızlarımı asla sahte şakirtlerle nikah etmeyeceğim onlar ahirette (cehennemde) beraber bulunacakları hristiyan ve yahudilere versinler. bu kadar nasipsizlik bu kadar ahmaklık... insan hafsalası almıyor...karun gibi okullarınızla yerin dibine batın...

    YanıtlaSil
  9. evet güzel açıklamış gülerce.bu ülkede hep gerilim yükseltilmeye çalışıldı.ve maalesef buna ortak oldu bazıları.ama gülerce gayet dik bir şekilde ülkeyi yıpratacak herşeye karşıyız diyor.helal olsun.biliyorum bu yorum yayınlanmayacak.ama yinede yazmak istedim

    YanıtlaSil
  10. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  11. Sayın gülercenin söyledıklerıne sonuna kadar katılıyorum.

    Lütfen sıg düşünceli olmayın.bu müslümanlık herkese geldi sadece bize gelmedi.bunu hristiyana,yahudiye ateiste herkese anlatacagız.Erbakan hoca yanlıs bır stratejı izlemiştir.Türkiyede islamın önüne büyük engel koymuştur erbakan hoca.uslubunu degiştirmediği için başörtülü kızlarımız baskı altına girmişitir.
    lütfen akıllı olun.

    Müslüman hem akıllıdır,Hemde cesur hemde adildir.

    ALLAH'ım bizi kendini yetiştirememiş,kısır dünyasında farkında olmadan islama zarar veren kıt düşüceli müslümanlardan bizi koru.

    YanıtlaSil
  12. Allah'ın insanlara gönderdiği tüm peygamberler, Putperest Tevhid'i açıkça tebliğ yaptı. Gülen cemaatinin yöntemi ise, T.C devletini gizlice ele geçirmek. 1980'den beri öğrencileri dershane ve evlerde cemaate bağlı yetiştirip, devlet kademelerine yerleştiriyorlar. Cemaate bağlı kişiler ihlaslı, samimi ve saf kişiler olabilir. Allah rızası için hizmet ettiklerini sanıyorlar. Ancak Cehennem'e giden yol "İyi niyet tuzaklarıyla kaplıdır."
    Gülen'in birçok ülkede açtığı okullar ABD kontrolündedir. Türk cumhuriyetlerinde ve Afrika'da açılan bu okullar, Amerikan Kolejlerinin misyonunu üstleniyor. Paralı kolej olan bu okullarda, o ülkelerin yönetici ve varlıklı sınıfının çocukları okutuluyor. Gelecekte ülkenin yönetimine geçecek olan bu çocuklar, Amerikancı olarak yetiştiriliyor. Gülenin okullarındaki İngilizce öğretmenleri CIA ajanıdır.

    YanıtlaSil
  13. artık sizlere eski sempatimiz kalmadı azaldı desem yalan olur hiç kalmadı bu halkın yüzde 90 nı amerikaya karşı iken amerikan politikaları ile paralel bir çizgi izleyen bir hareketin bu halktan kabul görmesini nasıl bekleyebilirsiniz bu saatten sonra agzınızla kuş tutsanız gökten zembille inseniz bile bu iş bitmiştir marjinal bir kesim olarak kalacagınızı bilmenizi isterim taban kabullenemedikten sonra bu iş olmaz sayın gülerce 80 li 90 lı yıllarda sizlere olan teveccüh artık bitmiştir aksine tam tersine dönüşüme geçmiştir.artık bu işi düzeltmenin yollarını arasanız iyi olur

    YanıtlaSil
  14. Bu fethullahçıların hiçmi gözleri görmüyor kulakları duymuyor acaba o kadar dindar geçiniyorlar ayetleri hiç mi incelemiyorlar (ONLAR KENDİLERİNDEN OLMAYANLARI SEVMEZLER)Hiç düşünmezlermi acaba bunların okullarına ABD nasıl izin veriyor Oysa ERBAKAN iktidara gelince apartopar yıkmışlardı.(Fethullah Gülen ERBAKANI sevmezmiş ne tesadüf Yahudilerde sevmiyor)Dinler arası diyalogmuş neyin diyaloğu Allah indinde tek din islamdır. Diğer ayetler aklıma gelmedi şimdi ama bi tanesi yahudileri ve hiristiyanları dost edinmeyin çünkü onlar birbirinin dostudurlar diye buyurmuş hak teala acaba hiç düşünemiyorlarmı bu hoca bizi yanlış yola sürüklüyor diye Rabbim akıllarını başlarına versin Kıyamet kopmadan inş.AMİN.

    YanıtlaSil
  15. sen git bunları külahıma anlat. şimdiye kadar demirele, özala, ecevite ve en son da akpye destek verirken, emniyette f tipi yapılanırken,istihbaratlara sızıp herkesi fişlerken, her tarafta kadrolaşmaya yeltenirken şii bölgede şii, sünni yerde sünni, türki cumhuriyetlerde milliyetçi takılırken, cıa yetkilileriyle kırıştırırken, dinler arası diyalogları yapıp emperyalizme yılışırken hepsinden önemlisi miilli görüşün iş başına gelmemesi için sürekli çalışıp en sinsi yöntemlerle gizli bir milli görüş aleyhtarı propaganda yaparken siyaset yapılmış olmuyor öyle mi. doğru buna olsa olsa siyonizme stiriptiz yapmak denir.

    YanıtlaSil
  16. "Allah katinda din Islam'dir" Al'i Imran Suresi..

    Yukaridaki Ayet-i Kerime acik bir sekilde izah ediyor ;anlamak icin allame olmaya gerek yok:

    Allah-u Teala Islam dinini idrak etmis ve uygulayanlari kabul ediyor...

    Dinler arasi dialog demek; Allah-u Teala'nin batiloldugunu ilan ettigi (yahudilik ve Hristiyanlik) dinleri canli tutmaya calismak bilincli olarak kitapli kafirleri savunmaktir...

    YanıtlaSil

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.