Kravat beline dolayan adam !
Osman Yüksel Serdengeçti! Batılılaşmayı protesto için Meclis?e kravatsız giren milletvekili olarak da ün kazandı. ?Kravat? dayatmasına isyanını, kravatı beline dolayarak Genel Kurul?a girmesi ile gösterdi.Serdengeçti, tepkiler üzerine ?Madem kravat takmak şart, ha boynuna takmışsın ha beline.. Ne farkeder!? diyerek, şekilci anlayışla dalgasını geçti.Osman Yüksel Serdengeçti 1917 doğumludur. Kurtuluş Savaşı onun çocukluk rüyası gibidir. O günleri ?Bir Nesli Nasıl Mahvettiler? adlı kitabında çok akıcı ve yakıcı bir dille şöyle anlatır: ?Seferberlik yıllarıydı. Cepheye gidenler? Cepheden gelenler? Oralarda kaybolup gidenler? Kendileri yerine künyeleri gelenler? Dul kalan kadınlar? Yetim kalan çocuklar? Şehid oğlunun üzerine ağıt yakan bağrıyanık analar? Anadolu baştan başa bir ?Dullar ve Yetimler Ülkesi?ne dönmüştü??Tabii ki küçük Osman bütün bunları anlayamaz. Bir gün annesine; ?Bunlar nereye gidiyorlar?? diye sorar. Annesi kısa yoldan; ?Gâvurları öldürmeye gidiyorlar? der. ?Gâvurlar nasıl insanlar?? Annesinin biraz canı sıkılır. ?Ne bileyim evlâdım? der, ?Şapkalı şapkalı herifler işte.?MEKTEBE GÂVURLAR GELDILERAradan yıllar geçer. Ülke Yunan istilâsından kurtarılır. Cumhuriyet kurulur. Devrimler yapılır. Sarık, fes yasaklanır. Başlara ?şapka? takılır. Osman Yüksel Serdengeçti o yıllarda ilk mektep talebesidir. Bir gün mektebe şapkalı şapkalı adamlar gelir. Küçük Osman alı al, moru mor, büyük bir korku ve şaşkınlık içinde eve koşar ve annesine nefes nefese şu haberi verir:?Anne anne!.. Mektebe gâvurlar geldiler! Kara kara, şapkalı şapkalı herifler!.. Hani biz onları denize dökmüştük.?Annesinin ne kadar korktuğunu yine kendisi açıklıyor: ?Annem, ?Aman oğlum susss!? dedi. Elleriyle ağzımı kapatarak kuşku içinde etrafına bakındı. Çok şükür söylediklerimi bir duyan olmamıştı?? Osman Yüksel Serdengeçti böyle bir çevrede yetişmişti.Babası Akseki Müftüsü?ydü. Ve eski bir Kuvvayı Milliyeciydi. Serdengeçti, ilk İslâmî terbiyeyi ailesinden almıştı. Hiçbir zaman Kemalist olmadı. 1944 olaylarına karıştı. Tutuklanıp hapse atıldı. Tabutluklarda işkenceler gördü. İdam talepleriyle yargılandı. Sonunda suçsuz olduğu anlaşıldı. Beraat ederek çıktı. Çıktı ama, o günleri hiçbir zaman unutmadı. ?Şeflik devri? dendi mi, saçlarının diken diken olduğu söylenir. Tek Parti zulmü onun yüreğinde korkunç bir düşmanlık oluşturmuştu. 1965 seçimlerinde Adalet Partisi?nden Antalya milletvekili seçilerek Meclis?e girdi. Hiçbir zaman sistemle bütünleşmedi. İçi kan ve nefretle dolu olarak ömrünü tamamladı.MILLETVEKILI SEÇILMESI?Milletvekili seçilmesi onda hiçbir değişiklik yapmamıştı. Yine gösterişsiz, fakir, garip bir Anadolu çocuğuydu. O yıllarda bir söyleşisinde şöyle diyordu: ?40 yıl mahpus olduk? Dört yıl mebus olduk.? Aleyhinde birçok dava açıldı. Milletvekili seçimleri yenilendiğinde aday gösterilmek istenmedi.Hüseyin Üzmez, bu duruma şöyle bir yorum yapıyordu:?Garip şey? Hazıra konanlar davanın asıl sahiplerini saf dışı ediyorlardı. Dağdan gelen bağdakini kovuyordu. Osman Ağabey aldırmazdı böyle şeylere? Ömrünün büyük bir kısmı, mahkemelerde ve hapishanelerde geçti. Korkmadı, yılmadı, sinmedi??IRKÇILIKTAN TEMIZLENDIKendi deyimiyle ?Malatya hadisesi ruhunda bir inkılap yaptı.? ?Irkçılık ve kavmiyetçilik marazları?ndan tamanen temizlendi. ?Şol Asya?nın ırmakları? Akar Türklük deyu deyu? şiirini, ?Şol Asya?nın ırmakları? Akar Allah deyu deyu? şeklinde değiştirdi. ?İslâmî cihad? yoluna girdi. Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri; ?Bir oğlum olsaydı, adını Serdengeçti koyardım? dedi. Onu kendisine ?manevi evlât? edindi. Akşam-sabah dualarına dahil etti.Serdengeçti bütün hayatı boyunca, fakirlerin, mazlumların, güçsüzlerin, gariplerin, bağrı yanık, gözü yaşlı insanların yanında oldu.Zalimlere asla taviz vermedi. Eğilip bükülmedi. Onlardan hep nefret etti.Esir Türk ülkelerini hiç dilinden düşürmedi. Onlar için kitaplar yazdı. Ağıtlar yaktı.Yazık ki ?Kızıl Tiranlar? dediği zalim Sovyet İmparatorluğu?nun çöküşünü göremedi.Partilere inanmadı. Onların ?kahve dövücünün hınk deyicisi? olduklarını söyledi. ?Biz parti ve patırtıların üzerindeyiz!? dedi.Bir konuşmasında şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler, onun için ?Kendi döneminde Marksizme karşı demokrasiyi savundu. Serdengeçti büyük bir dava adamıdır. Yaşadığı dönemde devlet tarafından hain ilan edilen Serdengeçti?yi bugün halk rahmetle anıyor? diyor ve devam ediyordu:?Onun Marksizme karşı çıkmasının haklılığı, bugün Marksizmin çökmesiyle ortaya çıkmıştır. Serdengeçti?nin ömrü, vatan için esaretlerle, sürgünlerle geçti. Serdengeçti büyük bir ilim adamıdır. Onu en iyi anlamak için eserlerini okumak gerekir.?Başka bir yazısında Hüseyin Üzmez ondan şöyle bahsediyor:?Bir yılbaşıydı? Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti Ağabeyimin bir yazısını hatırlıyorum. ?Yine yılbaşı geldi!.. Başımızın belâsı geldi!? diye bağırıyor ve bugün bile kolay kolay yazamayacağımız cümlelerle yazısını sürdürüyordu.?Bu gece, nice çamlar dikilecek! Nice pislikler yapılıp nice haltlar yenilecek!..? gibi sözlerle devam ediyordu. Sonunda sözü içkiye, işrete, dansa, baloya getirir ve şöyle derdi:?Dansta kadın öpülür, sıkmak sıkıştırmak hiç!..Her baloda kazanır, memleket bir sürü ***!..?Serdengeçti?ydi bu? Bir-iki dokundurmayla hiç yüreği soğur muydu? Gittikçe dozu artan bir öfkeyle devam ederdi:?Çağdaşlığın anlamı, edep, irfan demektir!..Bizdekine gelince, düpedüz b? yemektir!? ?Hüseyin Üzmez, Serdengeçti?nin ?Ayasofya? adlı yazısında şöyle dediğini aktarıyor: ?Ayasofya!.. Ayasofya!.. Seni bu hale koyan kim?.. Seni çırılçıplak soyan kim?.. Elleri kurusun! Dilleri kurusun! Amin!.. Amin!.. Ağabeyime de sonsuz rahmetler olsun!..??ATATÜRKÇÜLÜK VE İNKILAPÇILIK? ALTINDA TAHRİKÇİLİKSerdengeçti?nin bir yazısından:? (?) Yazıları adeta milletin alın yazısı oldu. Ne yazdıysa kanun haline geldi. İmansızlar saltanatı yıkıldıktan sonra, şimdi üç gazetede Atatürkçülük ve inkılapçılık perdesi arkasında tahrikçilik yapmakta, gençliği çileden çıkarmaya çalışmaktadır. Günde yalnız ilandan 2000 lira alan mağrur, büyük bir gazete var. Bu gazetenin kurucusu hakkında bir hadiseyi nakledelim:Devir Atatürk devri? Soyadı kanunu çıkacağı sıralarda bir sürü soysuz Atatürk?ün etrafını kuşatmış, soyadı istiyorlar. Mahut gazetenin kurucusu, ?Atam bana bir ad ver? deyince, Atatürk, ?Sen? der ?KÖPEK adını al.? ?Köpek mi?? ?Evet.? Dalkavukta cevap hazırdır: ?Atam, kurtarıcım, senin kapında köpek olmak bile benim için bir şeref!..? İşte bu adamın veledi, mahut gazetenin başındadır. Bu veled, Beyoğlu?nda bir gecede, bir içki masasının başında, bir fahişenin koynunda üç köyü birden harcar. Para yerine imza bırakır. İmzası Merkez Bankası?nın çıkardığı banknotlardan daha muteberdir.?vakit
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.