Demokrasiye Bahaneler Tükenmez, Tezgâhlar da!

Demokrasiye Bahaneler Tükenmez, Tezgâhlar da!


basortusu.jpg Türkiye'nin yeni dönemde atlatacağı sıkıntılar –inşallah- doğum sancısı olarak isimlendirmek siyaseti umutla okumak adına rahatlatıcı bir teskere gibi geliyor insana. Gelecek hakkında hüsnü niyetle yaptığımız yorumlar biraz da geçmişte yaşadığımız olaylardan Türkiye'nin alnının akıyla çıkmış olmasından kaynaklanıyor. Ülke gündemini sıcak tutan ve sırf ortalığı karıştırmak için tezgâhlanmış planların aktörlerinin elinde patlamış olması, hatta bazen komik haller alması ve en önemlisi de halkın bu planlara ve aktörlere artık kanmaması; 21. yüzyıla ümit dolu bir "take-off"la başlaması için önemli işaretler…
Sözü, yıllardır ve son günlerde gündemin sıcak maddesi olan başörtüsünün yasak tutulmasının hukuki bir dayanağının olup olmadığı ve türbanın serbest bırakılması gibi demokratik bir durum için gizli iktidarın ne gibi tezgâhlar peşinde olacağına getirmek istiyorum. Daha fazla...
Başörtüsünün serbest bırakılması hakkında yazılmadık, konuşulmadık şey yok neredeyse… Üstelik durum çok açık ortada. Fakat siyaset ve medya platformunda yapılan tartışmalarda, rejimin muhafızlığına soyunmuş vesayetçilerin birkaç argüman ileri sürdüklerini söyleyebiliriz. Birincisi, başörtüsünün siyasal bir simge olduğu, ikincisi üniversitelerde başörtüsünün Anayasa Mahkemesi kararı ile yasaklandığı, serbest bırakılmasının hukuki bir yol olamayacağı, üçüncüsü ise şayet türbanın serbest kalması durumunda üniversitelerde kutuplaşma ve gerginlik olacağı üzerine üfürükten tayyare bahaneler…

Başörtüsü Simge midir?
Başörtüsünün üniversitelerde bulunmasına karşı hayati dava edinenlerin argümanlarına göre başörtüsü siyasi bir simge ve laik rejimin yıkılması için bir başlangıç noktası. Ne hacet! Ortadaki gerçek şu; elitlere göre, evet başörtüsü bir simge ama siyasi değil dini bir simge… Korkularını siyasi kılıfla yeni bir hale sokarak müdafaaya girişiyorlar. "Dine karşı değiliz", "Kur'an'a karşı değiliz" derler ama din karşısında, Kur'an karşısında daimi bir engel olarak nüfuz ederler…(1) Din, yıllardır çevre-merkez çatışmasının temel kulvarlarından olmuştur. Bir taraftan bu temel hak ve özgürlük demokratik çerçeve ile talep edilirken diğer taraftan baskı altında tutulmaya çalışılmış adeta bir dava haline getirilmiştir. Aslında bütün meselenin özü de budur. Bu sebeple elitlere göre başörtüsünün siyasi bir simge olacak olması yahut olması bir anlam ifade etmemekte, dindar insanlar tarafından takılması önem taşımaktadır.
Başörtüsünü tartışmalardaki sorun adına, gerçekte ne anlam ifade ettiği, siyasi ve sosyal açıdan reel anlamda, elitlerin niyet okumalarından daha çok başörtüsü takanların gerçek niyetleriyle reaksiyon bulacağı için aktif olacak görüşün başörtüsü takanların niyetlerinin olacağı kanısındayım. Yani cevabı başörtüsü takanların vermesi daha mantıklı duruyor. Peki, başörtüsü takanlar türbanı siyasi mi yoksa dini bir simge olarak mı niteliyor. Hiçbiri… Çünkü başörtüsü ne bir siyasi simgedir ne de dini bir simgedir; başörtüsü dinin gerekli kıldığı bir durumdur, bir ibadettir… Bir Hıristiyan'ın haç kolye takması, bir Müslüman'ın hilâl kolye takması dini bir sembol olabilir ama başörtüsü böyle değildir. Namaz kılmak dini bir sembol, bir propaganda aracı mıdır yoksa bir ibadet mi? Başörtüsü de aynı şekildedir… Başörtüsünü siyasi simge olarak niteleyenleri mantığa davet ediyorum; siyasi bir simge olacak başörtüsünü bir gün takarsınız, bir hafta takarsınız, bir yıl takarsınız… Ömür boyu başörtüsü ideolojik bir zihniyetle takılabilir mi? İdeolojik bir sabrı niye sadece bayanlar göstersin, üniversite eğitimini bir insan neler için feda edebilir, bunu salt bir siyasi amaçla tanımlamak abes değil midir?
Başbakanın açıklamasını ise gayet açık buluyorum. Kimi kesimler dil oyunlarıyla buradan bir medet umsa da aslında söylenmek istenen basit ve netti. "Velev ki" manası itibariyle konuyu da iyi açıklıyor oysa… Nihayetinde liberal demokratik bir ülke de haç veya hilâl bir kolye siyasi simgeler olsa takmanın ne gibi bir sakıncası olabilir veya sınırlandırılabilir? Yani siyasi simgeler sınırlandırma içerisine alınamazken, zaten simge olmayan bir şey nasıl siyasi simge olarak nitelendirilip sınırlandırılabilir? Başbakanın sözünden şunu anlarım; elitlerin başörtüsünün serbest bırakılmamasına bahanelerinden biri türbanın siyasi simge olduğu safsatasıdır, iyi de demokratik bir devlette zaten siyasi simgeler serbesttir, türban siyasi simge olsa ne olur?

Hukuk Denilince Lastik Anlamak…
Tartışmalarda yasağın hukuki dayanağı olarak YÖK Kanunu Ek-17 ve bunun hakkında Anayasa Mahkemesinin aldığı karar ve AİHM'nin Leyla Şahin Davası öne sürülüyor. Peki, durum hukuki açıdan gerçekten böyle mi? Kesinlikle hayır! YÖK Kanunu Ek-17'de "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak şartıyla yükseköğrenim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir" deniliyor. Peki, üniversitelerde başörtüsünün yasak olmasının sebebi ne? Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karar… Yalnız burada hukuki bir dayanaktan bahsetmek mümkün değil. Anayasa Mahkemesi bu kanunu Anayasa'ya aykırı bulmadı ve iptal etmedi. Ama dedi ki "bu kanun üniversitelerde başörtüsünün serbest olduğu şeklinde de yorumlanamaz." Yani en nihayetinde yorum yoluyla bir yasak var! İşte en fason durumlardan birisi burası; yorum yani "karar" yoluyla temel hak ve özgürlüklere getirilmiş yasak bir kere temel haklara ilişkin kanunlara aykırı, anayasacılığın özüne aykırı, Anayasa'ya aykırı… Anayasa'nın 13. maddesince "Temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlandırılabilir." AİHM dâhil hiçbir mahkemenin kararı ile temel hak ve özgürlükle yorumla sınırlandırılamaz. Anayasa Mahkemesi ancak kanunların getirdiği sınırlandırmaları Anayasa'ya uygunluğunu denetleyebilir. YÖK Kanunu Ek-17'de belirtilen hükmün yasaklamasına destek olabilecek bir kanun da mevcut değildir. Yürürlükteki hiçbir kanun üniversitelerde kılık ve kıyafeti yasaklamamaktadır. Ne Anaysa Mahkemesi'nin ne AİHM'nin ne de idare organlarının yürütmeye sokacakları kararlar birer kanun hükmünü taşımamaktadır. Nihayetinde başörtüsü yasağı mahkeme içtihadı ile oluşturulmuş meşru olmayan bir yasaktır. Üniversitelerdeki idari yasaklama tam bir hukuki rezalettir, çünkü hiçbir idari düzenleme ve yönetmelik kanunun öngörmediği temel hak ve özgürlüklere ilişkin sınırlandırma getiremez. Bu durumda Anayasa'nın 13. maddesine aykırıdır. Başörtüsünün serbest olması adına hukuki yolların meşru olamayacağını savunanlar aslında büyük bir ünlemi görmezden gelmektedir; o da zaten başörtüsünün yasak olmasının yasal bir dayanağının olmadığıdır.
AİHM'nin Leyla Şahin kararına gelince; az öncede belirttiğim gibi kanun haricinde temel hak ve özgürlükler sınırlandırılmaz. Uluslar arası hukuk platformunda normların yaptırımı ve bağlayıcılığı için belli standartlar aranmaktadır. AİHM'nin Leyle Şahin kararı "Jus Cogens" bir duruma örnek değildir. Bu kararı başörtüsünün serbest bırakılmasına muhalif bir engel olarak bahsetmek hukuki ve hatta siyasi bir hatadır, Türkiye'yi bağlayıcılığını savunmak bir safsatadan ibarettir. Devletler, AİHM'nin ihlal bulmadığı kararlar sonucu tam tersi uygulamalara gidebilmektedir. Bunun sayısız örneği de vardır ki uluslar arası hukukta bir yapılageliş örneği olarak da verilebilmektedir. Leyla Şahin Davasına benzer bir örnekle açıklayalım; 1970lerin başında İngiltere motosikletlerde kask kullanımıyla ilgili bir kanun çıkarır. Bu durum Sihler tarafında büyük bir tepki ile karşılanır. Çünkü Sihler dini inanışlarından dolayı kafalarına kavuğa benzeyen büyük bir aksesuar takarlar. Motosiklete binerken de bunu çıkarmamak için kask giymeyeceklerini söylerler ve bu kanundan muaf tutulmak için İngiliz mahkemelerine başvururlar. Mahkeme Sihlerin aleyhine karar verince bu kez Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na giderler ve Strazburg'dan da aleyhte karar çıkar, mahkeme genel sağlığın ve düzenin sağlanması adına İngiltere'yi haklı bulur. Ama İngiltere bu karara rağmen yeni bir düzenleme yaparak, ek madde çıkarır ve Sihleri bu kanundan muaf tutar. Zannederim bu örnek(2) neredeyse aynı gibi duran Leyla Şahin Davasının Türkiye'yi bağlayıcılığı konusundaki soru işaretlerini ortadan kaldırmıştır.

İkinci Erke Vakası; Fiziğe Aykırı Bileşik Kaplar
Gelelim bir diğer masala… Başörtüsü üniversitede serbest bırakılırsa kutuplaşma ve çatışma olurmuş. Başını örtenlerin sayısı arttıkça başı açık olanlar üzerinde baskıcı bir tutum sergileyebilirlermiş. Heh tamam, sırf bu yüzden serbest bırakılmasın! Bu nasıl bir anlayış, tahminlere dayalı bir hak ihlalinden başka bir şey değil. Güvensizlik üzerine kurulmuş bir bakış açısıyla peşin yargılama ve yasaklama… Tut ki böyle bir durum söz konusu, Anayasa'nın 14. maddesi ne güne duruyor. Hakların kötüye kullanılmasını yasaklayan bir kanun var. Konunun bir diğer boyutu ise sosyolojik bir gerçeklik var ortada. Güven duymadığınız kesimi neden bayanlarla sınırlı tutasınız ki? Zararın neresinden dönsek kardır mantığı… Böyle bir baskıyı ancak bayanlar mı kurabilir, Cumhuriyet mitingleri mi bu? Tersinden baksalar, şu durumda başı açık olanlar başı kapalı olanları aynı ortamda bulunmaya, buna izin vermeye tenezzül etmeyerek bir baskı altında tutmuyorlar mı? Eğitimlerinden mahrum olan kesim baskı altında tutulmuş olmuyor mu? Ortada eşitlik dahi yokken nasıl olurda baskıdan söz edilebilir? Madem zihninizde bir bileşik kap oluşturdunuz, bari rolleri adil dağıtın, kim kime bu durumda baskın gelir?

Coming Soon: Üniversitelerde Gerginlik ve Çatışma
Üniversitede tahminlerle film edilen çatışma hakkında konuşmak, bunun olmayacağını ikna etmeye çalışmak boşa, burada dikkat edilmesi gereken husus şu, gizli iktidarın yeni oyunu "geliyorum" diyor. Yıllardır bu konuda mağdur olanlar "acaba, bu defa?" diye kendi kendine soru sorarken, gizli iktidar buna karşı bir "cevap" arıyor. Cevap mı, dertlerinin dermanı "kaos". Üniversiteler hakkında böyle tahmin yürütmek A değil B Planının bir parçası. Yani bu bahanelerle başörtüsünün serbest kalmasının engel teşkil edilemeyeceğini onlarda biliyor. Maksat net, kısa devreye zemin hazırlamak. Üniversitelerde başörtüsü serbest olur, türbanlılar özgürce eğitim görmeye başlar… Bir bakarsınız 20. yüzyılda kalan Fadime Şahinlerden 21. yüzyılda da varmış… Ömründe türbanı eline almamış üniversiteli bir hanım kız takar türbanı, alır eline yeşilli kitapları, tam da kamera düzeni filan kurulmuşken gider üniversite girişinde kendigillerine çakar bir tokadı, bir de hak yola davet etme haykırışları falan attı mı al sana "Biz demedik mi ya hu, üniversitelerde gerginlik olur, türbanlıların sayısı arttıkça baskı kurarlar, laik eğitime faul durumlar patlak verir, üniversiteler bilimsel bağımsızlığından ödün vermeye başlar, cemaatlerin yuvası haline gelir, demedik mi ha, siz hiç akıllanmayacak mısınız, ağabey sözü dinleyecek misiniz? Tamam, tamam olmayacak böyle; iptal iptal, tekrar eski düzen, hemi de uzun yıllar bir daha bu mevzuu konuşmak yok, olanlara siz de şahitsiniz!"

İnşallah bu tezgâhlar da öncekiler gibi tutmaz… Tabi öncesinde bu film inşallah vizyona girmez…
(1) Nedim Hazar, 19.01.2008 Zaman'daki köşe yazısında bu konuyu gayet güzel açıklamış…
(2) 23 Eylül 2007'de TV 8'de yayınlanan Sağduyu adlı programda AK Parti Grup Başkanvekili Sadullah Ergin'in, Prof. Dr. Zühtü Arslan'ın ve Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün katılımıyla gerçekleştirilen tartışmada başörtüsü yasağının hukuki meşruiyeti ve AİHM'nin kararı inceden ele alınmıştı. İngiltere'deki Sihlerle ilgili bu davayı Prof. Dr. Zühtü Arslan, Leyla Şahin davasına bir örnek olarak göstermişti.



--
Söz bitmedi, Umut Yaşıyor!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.