T a r a f s ı z D e ğ i l i z

] [TARİHE BAKiŞ] Bugün 28 Şubat...

D. Mehmet Doğan

İttihatçı gelenekte bayramlar, önemli günler şiirli ibarelerle hafızamıza kazınmıştır. "Bugün 23 Nisan/Neşe doluyor insan", "Yıl 1919 Mayısın ondokuzu", veya "Cumhuriyet cumhuriyet/Bize getirdin hürriyet" gibisinden… Nedense 28 Şubat için böyle bir şey yapılmadı. Biz de Türkiyeyi son defa "kurtaran" 28 Şubatın boynu bükük kalmaması için bu tekerlemeyi uydurduk: Bugün 28 Şubat/Yaşasın krizli hayat!
28 Şubat krizlerin krizidir, rejimin artık olağan şartlarda kendi kendini gerçekleştiremeyeceğinin apaçık görülmesi ve olağan dönüşümün tepkiyle karşılanmasıdır. Rejimin güvenlik mekanizmaları, bu tarz bir cumhuriyetin normal şartlarda devam ettirilebilirliğinin kalmadığını görmüşler ve şiddete yönelmişlerdir. Esasında hedef şu veya bu parti, şu veya bu görüş değildir.
28 Şubat halkın kendi yönetimini gerçekleştirme eğilimi karşısında, rejimin şiddet kullanarak kendini sürdürme denemesidir. Bu rejim ancak zorla kuvvetle, silahla sürdürülebilir. 28 Şubat bunun apaçık itirafıdır.
28 Şubatçılar iktidara müdahale ettiğinde bunun mevcut hükümetle veya bir parti ile sınırlı olduğunu sananlar oldu. Bu müdahaleden iktidar çıkaranlar oldu. Türkiyenin geleceğinin ipotek altına sokulduğunu kimse görmedi, görmek istemedi. Siyasî iktidarların en kötüsü günümüzü harcıyordu, 28 Şubat geleceğimizi harcadı. Milletin maneviyatını harcadı, geleceğe yönelik ümitlerini tüketti.
Çocuklarımızı esir aldı. 8 yıllık ideolojik eğitim körpe zihinlerimizi törpülüyor. İlk öğretimden üniversiteye gençlerimiz göz göre göre psikolojik bunalıma sürükleniyor. Eğitim sistemi aidiyetimizin inkârı üzerine kuruluyor. Aidiyetsiz, kişiliksiz, inançsız, boş kafalı bir nesil yetiştirilmek isteniyor.
Son kriz, çözümsüzlüğün kriziydi. Rejimin krizi krizle çözmekten başka çaresi, alternatifi, yöntemi yok. Krizi krizle çözmek, yani ateşe benzin dökmek! 28 Şubattan sonra her çözüm daha büyük kriz meydana getirdi. Her çözüm krizi azdırdı! Rejimin olağan şartlarda ayakta durması mümkün değildi. Ya halka teslim olacak, demokratik, güçlü, kendine güvenen bir Türkiye ortaya çıkacak, ya da krizler büyüyerek devam edecek, rejim kendi krizleriyle sonunu getirecekti
28 Şubat sonrası siyaset ve ekonomi iç içe geçti. Bazı kesimler 28 Şubat siyasetini destekleyip devlet kaynaklarına çok rahat ulaştılar. MGKya destek vererek ekonomik kaynaklara el koydular. 28 Şubat şemsiyesi altında, inanılmaz ölçüde hortumlamalar ve yolsuzluklar yapıldı. Totaliterleşme, bu rant mekanizmasının işlemesine daha büyük imkân sağladı.
28 Şubat, Türkiyenin dengelerine karşı bir harekattı. Türk siyasî hayatı, yeni bir iktidar dengesi oluşturmak üzereydi. Bu dengede, çok az sol, çok azdan da az Kemalizm ve daha fazla millî-manevî değerler olacaktı. 1994 seçimlerinin ana konusu İslâmdı. Türkiye, yetmiş yıl önce dışlanmış olan bin yıllık zeminini yoklaya yoklaya bulmuş ve onun üzerine yeni ve sağlam bir sistem kurmanın adımlarını atmaya başlamıştı. Türkiyenin İslâmı dışlamak yerine gerçek yerine oturtması 21. yüzyılın dünyasında değişimi zorlayan en önemli gelişme olacaktı. Düşünün bir: Bin yıllık zeminine oturmuş bir Türkiye, içeride istikrar, dışarıda etkili bir tanınma ve destek.
Türkiyede değişimin değiştirilemez yönü kimleri en çok rahatsız edebilir? İçeride veya dışarıda kimler tedirgin, kimler rahatsız olur?
Türkiyenin iç dengelerini bilenler, tamamen oyun dışı kalmak üzere olan tekparti ideolojisinin ve bu ideolojinin çağın dışına düşmüş, yaşını başını almış taraftarlarının tedirginliklerini çok iyi hatırlarlar. Onlar biten bir çağın dinazorlarından başkaları değildir. Yeni siyasî ve toplumsal zeminde anlamsız ilkelerin, dogmaların, dayatmaların hiç bir şekilde tesirli olmak şansı yoktu.
28 Şubat bu siyasî zemin oluşumunu yok etmek için elbette dış güçlerle birlikte hareket eden iç güçlerin bir operasyonu idi. Taşlar yerinden oynayacak; taşları yerinden oynatanlar iktidarda daha fazla güç sahibi olacaklardı. Elbette öyle oldu. Taşlar yerinden oynatıldı, oluşum halindeki siyasî zemin tahrip edildi. Bu tahribatın sadece bir siyasî partiyi oyun dışı bırakacağını sananlar, kazın ayağının öyle olmadığını çok net olarak gördüler. Bu zemin, bir siyasî parti zemini değildi. Türkiyenin yeni demokratik yapısı, bütün sağın müşterek zemini idi. Elbette o zemin üzerinde daha fazla sözü olan bir parti vardı, fakat o partinin oyun dışı bırakılması ile iş bitmeyecekti. Türkiyede siyasî sistem yeniden yapılandırılacaksa, yalnız siyasî partileri değil, bütün kurumları yeniden konumlandıracak gelişmeler beklenmeliydi.
Bir parti oyun dışı bırakıldı. Bir kurum olağanüstü güç kazandı.
Bu sürecin bir partinin kapatılmasıyla sona ereceği sanıldı. Parti kapanmakla, onu temsil eden yeni bir partinin kurulması nasıl tabiî bir sonuç olarak ortaya çıktıysa, partiyi kapatan güçlerin siyaset alanının bazı güçlere, liderlere terk etmemesi de tabiî bir sonuç olarak göründü. 28 Şubattan sonra, siyaset geriledi, TBMM geriletildi, hükümet (siyasi iktidar) geriletildi. Hukuk değil ama, hukuk kurumu olmakla birlikte, sistemin muhafızı olarak konumlandırılmış kuruluşlar güç kazandı. Parti kapatan mahkeme, konjonktür gereği kolaylıkla yaptığı işin, konjonktür değişince de kazanılmış hakkı olarak devam etmesini sağlamak için harekete geçti. Millet hakimiyetinin tecelligâhı Meclis iradesinin üzerinde güç gösterisinde bulundu.
Türkiyede siyaseti dışlayan sadece adı hukukî olan kurumlar değil, adı ilmî olan kurumlar da var.
Adı hukukî olan kurumlar, millet hakimiyetine kafa tutuyor.
Adı ilimle anılan kurumlar millet hakimiyetine kafa tutuyor.
Başka kurumlar da var elbette.
Küresel 28 Şubat
Türkiyede siyasî zeminin kayganlaşması, iktidar odaklaşmasının farklılaşması dışarıda kimleri etkiliyor?
İsrail´i ve ABDyi. 28 Şubatı en fazla İsrail ve ABD destekledi.
Türkiyenin oligarşik güçleri, yerel 28 Şubatın küreselleşmesi beklentisi içinde idiler; saltanatlarını başka türlü sürdürmeleri mümkün değildi. İslâm "irtica" adı altında Türkiyede nasıl ezildiyse, dünyada da "terör" bahanesiyle ezilmeliydi. Yeryüzünde İslâm oldukça, müslümanlar bulundukça, Türkiyenin dinsiz, mason, yahudi muhibbi oligarşisi kendini rahat hissedemez, güvende sayamazdı.
11 Eylül, onların beklentilerine cevap verdi. Türkiyede sahte şeyh Kalkancı, Aczimendî figürleri, dışarıda Bin Ladin ve Taliban figürlerinin üstüne düştü. ABDnin küresel harekatı, az zamanda Afganistan, Irak ve nihayet Somaliye doğru yayıldı. Türkiyenin oligarşik elitinin fiyakasını nasıl 28 Şubat bozduysa, dünyanın enerjisini içerek hayat bulan King-kongun sonunu da 11 Eyülden itibaren yürüttüğü anti İslâm savaş getirecek!

--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.

Yavuz Sultan Selim Diyor ki:

Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.

Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.

Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.

Serhat ERDEMLİ

--
3/01/2008 01:37:00 PM tarihinde Serhat ERDEMLİ tarafından TARİHE BAKiŞ adresine gönderildi
--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.

Yavuz Sultan Selim Diyor ki:

Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.

Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.

Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.

Serhat ERDEMLİ
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.