T a r a f s ı z D e ğ i l i z

[TARİHE BAKiŞ] İktidar ve 28 Şubat

Sabiha Doğan

Eski çağdan bugüne toplum yaşamı var olagelmiş, bundan sonra da bu şekilde devam edecektir. Boylar, kabileler, devletleri oluşturmuş, bu yapı içerisinde de çeşitli meslekler ortaya çıkmış ve buna bağlı bir güç dengesi ve hiyerarşi oluşmuştur. Kimi işler çeşitli dönemlerde popüler olmuş, kimileri de buna bağlı olarak yaptırım gücü ve iktidar kazanmışlardır. Bazı meslekler eskiden günümüze varlığını sürdürürken, bazıları gelişen sanayi ve teknoloji sonucu yok olup gitmişlerdir. Tabii buna bağlı olarak da toplum içerisinde dengelerle birlikte roller de değişim göstermiştir.
Genellikle idari ve askeri mekanizmanın başında olanlar, bürokratlar bulundukları yerlerin potansiyeli ve gücü dolayısıyla etkin olmuşlardır. İlk zamanların yönetici asker sınıfı zaman içerisinde bir ayrılık yaşamış ve idareci sınıf ile askerler iki ayrı grup haline dönüşmüştür.
Demokratik toplumlarda idareci sınıf ülke yararına politikalar belirlemiş ve elindeki tüm güçleri bu doğrultuda kullanmıştır. Ancak bunu tam olarak sağlayamamış toplumlarda birtakım baskın güçler zaman zaman idareye hakim olup, halkın kendini yönetmesi ilkesine ters düşen uygulamalar ortaya çıkarmışlardır.
Bu bağlamda ilk olarak askeri güce sahip insanları zikredebiliriz. Özellikle dışa bağımlı, veya dış müdahalenin etkilerinin görüldüğü teknolojik ve düşünsel açıdan bağımsızlığını sağlayamamış ülkelerde bu duruma sıkça rastlanır.
Bir türlü gelişmişlik çizgisine ulaşmayan ülkemizde de durum bundan farklı değildir. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren gerekli görüldükçe balans ayarları yapılarak halk, kontrol altında tutulmuştur. Tek tip insan tahayyüllerinin gereği için bunu elzem görenler vardır muhakkak. Ancak bunun kendi değerlerinin ve savunduklarının itibar kaybına yol açtığının farkında değiller. Bu durum insanları, mevcut yapıya karşı güvensiz hale getirmektedir. Ülkemizde köklü bir aydın geleneğinin olmayışı, belki de ideolojilerin insancıl ve demokratik düşüncenin önüne geçmesi bu durumun meşruiyetini ve kabulünü kolaylaştırmaktadır. Bir aydın düşüncesinde yok olmaya mahkum "benim gibi düşünmeyen kalmasın" mantalitesi ne yazık ki her düşünceye mensup düşünürlerin dünyasında yaşamakta. Her bir bu geri dönüşün yaşandığı durumda "zaten bunlar da aşırı gitmişlerdi" düşüncesi hakim olmakta ve hemen güçlü görünenin yanında yer almaktalar.
Aslında her darbeye ilk başlarda alkış tutanlar, toplum olarak bunun bedelini ödemeye başladıktan sonra geri dönüşler yaşamaktalar. Bunu tüm darbelerin gerçekleştiği sıralarda ve belli bir süre geçtikten sonra yaptıkları değerlendirmelerde görmek mümkün.
Darbenin hedef kitlesine karşı bir başka grubun desteklenmesi, darbecilerin kendilerine destek sağlama politikalarının gereğidir. Nitekim bu insanların belli bir süre sonra bunun farkına vararak tersi ifadelerde bulunduklarına tanıklık etmekteyiz.
Bunu görmek için çok geriye gitmeye gerek yok. 12 Eylül ve 28 Şubat sürecindekilerle günümüzdeki değerlendirmeleri incelememiz yeterli. Her ne kadar bu iki darbede düşman ve destek olacak gruplar farklı ise de izlenen yol, bunların verdikleri tepkiler aynıydı.
12 Eylül öncesi dini olgunun ön plana çıkarıldığı, milliyetçiliğin desteklendiği görülmektedir. Darbe sonrası Evrenin halka hitabında sık sık ayetlere yer verdiği, babasının imam olduğuna vurgu yaptığı görülür. Burada düşman soldu ve dost da ona göre belirlenmişti.
28 Şubat sürecine bakıldığında ise şimdi hedefte İslami hassasiyeti olanlar vardı ve karşısında olması gerekenler de belliydi. Karşı taraf olarak belirlenenler yine bu ince stratejiye yenik düşmüşlerdi. Bunların içinde yeşil sermaye olarak nitelenen potansiyelin saf dışı bırakılmasıyla daha çok rant kazanacaklarını düşünen kişiler de vardı. Ayrıca kendini laik olarak niteleyen ve bu cenah içerisinde yer alması gerektiğini düşünenler de mevcuttu. 12 Eylül sonrası sağcı- solcu kamplaşmasına karşı 28 Şubat sonrası laik-anti laik kamplaşmaları gerçekleştirildi. Şimdi bu çevreler geçmişteki kabullerinin yanlışlığını görmüş ve esas kaybedenin millet olduğunu fark etmiş durumdalar.
Ülkemizde yaşanan darbelerle geri dönüşlerin yaşanması, başbakanının asılması, parti liderlerinin ceza almaları gibi olumsuzluklarla karşılaşması, insanları siyasete karşı mesafeli kılmıştır. Orta yaşın üzerindeki çoğu kişi -eğer bilinçli şekilde bağlandığı bir görüşü yoksa- kendisinin olduğu gibi çocuklarının ve yakınlarının da siyasete uzak durmasını istemekteler.
Ülkemizde partilerin bir kısmı siyasetlerini bu tehdide karşı dayanak aramak noktasında şekillendirmişlerdir. Türkiyenin AB üyeliği serüvenine sürüklenmesinde "demokratikleşmenin Avrupa üzerinden sağlanabilme" düşüncesinin hakim olduğunu herkes bilmekte. Oysa çözüm; ülke insanın gerçek aydın, düşünür zümresine sahip olması ve halkın bilinçlenmesinden geçmektedir.

--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.

Yavuz Sultan Selim Diyor ki:

Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.

Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.

Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.

Serhat ERDEMLİ

--
3/01/2008 01:37:00 PM tarihinde Serhat ERDEMLİ tarafından TARİHE BAKiŞ adresine gönderildi
--
Tarihine sahip çıkmayanların,istikballeri olmaz.

Yavuz Sultan Selim Diyor ki:

Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam Birliğini tesis etmek içindir.

Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.

Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.

Serhat ERDEMLİ
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.