Humeyni Lenin’i döver mi?

Humeyni Lenin'i döver mi? Ulus devlet bölüm III

By Mehmet Yılmaz on Şub 8, 2008 in Kemalizm, Liberalizm, Politika, Ulus-Devlet

kapak_humeyni_lenin.jpg Kemalistler "Türkiye İran olmasın" derken kimi muhafazakârlar sırf "ABD'ye kafa tutuyor" diye İran'ı takdir ediyorlar. Oysa Kemalizm'in doğuşuna ve bugün içinde bulunduğu sıkıntıların kaynağına inecek cesareti gösterebilenler çok garip bir durumla karşı karşıya kalacaklar: İran'daki "İslâm devrimi" ve hatta Rusya'daki 1917 Ekim devriminin bizdeki "çağdaşlaşma projesi" ile akıl almaz benzerlikleri var.

Neden?

Anatole France bir kahramanını şöyle konuşturuyordu:

"Bütün devrimlerin en büyük hatası erdem denen şeyi yeryüzünde kurumsallaştırmaya çalışmaktır. Bir halkı devlet gücüyle iyiden yana, bilge, özgür, ılımlı ve adil yapmak istediğinizde herkesi öldürmekten başka çareniz yoktur!"

image4_devrim_rusya.jpgİster İslamcı olsun, ister komünist isterse pozitivist, bütün devrimlerin çelişkisi burada yatıyor: Yeni bir insan ve yeni bir halk yaratmak. Bu "pedagojik" çabanın zorlandığı her noktada devrim, devlet terörünü de beraberinde getiriyor. Tabi bu terörün yaygınlığı ve vahşiliği "yeni bir halk yaratma" projesinin kapsamı ve amaçlarının büyüklüğü ile doğru orantılı:

1) Rastgele tutuklamalar,

2) Devrim mahkemeleri,

3) Yargısız infazlar,

4) Etnik temizlikler,

5) Ağır etnik vergiler,

6) Toplama kampları,

7) Zorla göç ettirme,

8) Vatandaşların birbirini ihbar etmeye zorlanması,

9) Din adamlarının ve ibadethanelerin imhası.

iran-execution-femme-11.jpgElbette bu zulümler her devrimin siyasî rakiplerince delil olarak kullanılıyor. Meselâ Kemalistler İran'daki zulümlerin altını çizerken "bizim" muhafazakârlarımız Lenin ve Stalin zamanında yapılan özellikle de Müslümanları hedef alan zulümleri işaret ediyor. Yahudiler kendi kimliklerinin oluşmasında kullandıkları Hitler'i dillerinden düşürmezken Kemalizm karşıtları istiklâl mahkemelerini, şapka kanununu, dükkânında Kur'an bulunduğu için tutuklananları hatırlıyor.

Kanaatimizce bunların hepsi doğru ama "gerçek" başka bir yerde saklı. Zulümlerin kaynağını ideolojinin tarifinde aramak bir sonuca götürmüyor aydınları. Yani "komünizm kötüdür" veya "islâmizm şiddet doğuruyor" gibi önermeler karanlık bir odada el yordamıyla yol bulmaya benziyor.

Her ideolojinin zayıf ve güçlü yanları var. Ayrıca şiddeti, zulmü meşrulaştıran ilkeleri, dogmaları bulunabilir. Ama bu zulmü hayata geçiren ideolojinin kendisi değil uygulanması. Bu bağlamda amacımız şu veya bu ideolojiyi savunmak/karalamak değil ideoloji bir kez belirlendikten sonra devrim sırasında olan biteni irdelemek.

Devlet terörü

guillotine1.gifTerör kelimesinin etimolojisini araştıracak kadar meraklı arkadaşlar görecekler ki bu terim ilk defa devlet terörü olarak doğmuş. Yani bugünkü yasadışı örgütlerin propaganda veya başka bir siyasî amaçla korku salması (fr. Terroriser = Korkutmak) ilk defa devlet eliyle yapılmış tarihte.

İşin daha da ilginç yanı özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleriyle yola çıkan Fransız devrimcileri bu devlet terörünü uygulamaya koyan. Tabi yöneticilerin halka eziyet etmesi insanlık tarihi kadar eski ama bu eziyeti "halkın iyiliği için - halka rağmen" yapma fikrinin resmîleşmesi ve meşrulaştırılması 1789 Fransız Devrimi'nin insanlığa bir "katkısı".

İşte wikipedia'dan kısa bir özet :

Terör Dönemi (5 Eylül 1793 - 28 Temmuz 1794) Fransa'da, Fransız devriminin ardından on ay süreyle iktidarı ele geçiren Jakobenlerin yürüttüğü kanlı dönem. Önde gelen Jakobenler, Robespierre, Mirbau ve Marat'dır. Karşı devrimci olarak görülen ve iç düşman etiketi yapıştırılan halk yığınları giyotine yollanmış ve daha sonra da bu durumu yaratanlar kendi başlarını giyotine vermiş, bu dönem boyunca ülkeye paranoya hâkim olmuştur. (tamamı için buraya bakınız.)

Devlet terörü Fransız devriminde bir "geçiş dönemi" yöntemi olarak kullanılırken Sovyet Rusya örneğinde olduğu gibi kurumsallaşarak kalıcı hale de geçebiliyor. Daha sonraları KGB ismini alan, karşı devrimcilerle mücadele olağanüstü komitesi Çeka'nın "devrimi korumak adına yaptığı zulümlerin kurbanları milyonlarca insan ki çoğu da Rus. (ÇEKA = Всероссийская чрезвычайная комиссия по борьбе с контрреволюцией и саботажем)

image2_devrim_rusya.jpg

Bugünkü Marxistler Fransız devrimini "burjuva devrimi" diye aşağılayadursunlar Bolşeviklerin 1920′lerde uyguladıkları eziyeti Fransız tarihçileri neredeyse alkışlıyorlardı. Albert Mathiez1920′de yayınlanan "Bolşevizm ve Jakobenizm" adlı makalesinde şöyle diyordu: "Bolşevik terörü Robespierre'in Halk Kurtuluş Komitesi terörünü örnek almıştır. Felsefeleri aynıdır. Sorunlar ve ortamlar benzerlik göstermektedir".

Bir başka tarihçi, Ernest Labrousse Fransız Komünist Partisi'nin yayın organı olan Humanité'de (6 kasım 1921) şöyle bir başlık atmış: "Fransız devrimi'nin kahraman Rus devrimini açıklaması ve meşrulaştırması!"

Giyotin iyiyi ve kötüyü ayırt edecek

execution_of_women_russia.jpgFransız devriminden asırlar önce 1200′lerde Vatikan'ın emriyle Hıristiyanlık adına bir "homojenleştirme" devrimi yapıldı. Katar mezhebindeki Hıristiyanlar Lyon yakınlarında yakılarak katledilirken Haçlı askerleri "kâfirleri" Katoliklerden nasıl ayıracaklarını sordular. Papa'nın temsilcisi Arnaud Amaury'nin yanıtı şu oldu : « Siz herkesi öldürün, Tanrı yandaşlarını ayırt edecektir !»

Fransız Devrimi sırasında da bu "kökten temizlik" fikri aynen muhafaza edilmişti: Büyük Terör dönemi (1793- 1794) olarak adlandırılan zaman diliminin bir numaralı teorisyeni Saint-Just Halk Kurtuluş Komitesi adına yazdığı bir raporda şöyle diyordu:

"Halk egemenliği birlik ve teklik ister. Bütün farklılıklar egemenliğe bir hücumdur. Vatansever devrimi vargücüyle destekleyendir. Kayıtsız kalanlar veya kısmen destekleyenler ise karşı çıkanlar kadar haindir."

Bu anlayışın emrinde iyi vatandaş ile haini ayırt etmek de giyotine düşüyordu haliyle.

1922 Mayısında ise Sovyet ceza kanunu hazırlanırken Lenin şunu teklif ediyordu:

"Sovyet hukuk sistemini tanımayan, uluslararası burjuva fraksiyonuna yarayacak biçimde propaganda yapan herkes idam edilecektir."

Kemalizm ve idamlar

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yılları Almanya'da Hitler'in, İtalya'da Mussolini'nin ve Rusya'da Stalin'in totaliter rejimler kurduğu yıllardı. Kimi ırk üstünlüğüne kimi sınıf mücadelesine dayanan ideolojileri düstur edinmiş bu rejimlerin ortak yönü ise homojen bir ulus yaratma çabası idi.

Türkiye'nin yakın tarihine baktığımızda da Kürtleri Türkleştirme çabasından Varlık vergisine ve Aşkale'deki toplama kamplarına uzanan bir homojenleştirme projesinin yürürlükte olduğunu görüyoruz. Ancak sadece gayrimüslimler veya Kürtler değil « gereğinden fazla » dindar olan insanlar da bir şekilde "yola getirilmek" istendiler. Bu tektipleştirme projesine karşı çıkmanın bedeli ise çoğu kez idam oldu. Tamamı Derin Sular sitesinde bulunan Kemalizm Nedir? adlı belgeden (sf. 24) :

"… Mustafa Kemal, Kastamonu'daki konuşmasında 'Bu serpuşun adına şapka denir' şeklindeki meşhur ilanını yaptıktan hemen sonra […] aşağıdaki sözleri sarf etmişti:

'Keskin bir gerçek olarak söylüyorum […] İsterseniz bildireyim ki,

bu kadar yüksek ve önemli bir sonuca ulaşabilmek için gerekirse bazı kurbanlar da verelim. Bunun önemli yoktur. … Şapka Kanunu'nun yürürlüğe konma sürecinde ve sonrasında Kayseri, Sivas, Maraş, Rize, Giresun ve Erzurum başta olmak üzere […] isyanlar sonucunda binlerce kişi tutuklandı. Tutukluları yargılamak üzere ilgili bölgelere gönderilen gezici İstiklal Mahkemeleri, (içlerinde ulemanın da bulunduğu) çok sayıda insanı şapka kanununa muhalefet gerekçesiyle idam etti."

(Referanslar için orijinal metine bakınız)

İdeolojilerin sonu

leninstalin19221.jpgDevrimlerin gerçek sorunu sağcı, solcu, komünist veya İslamcı olmaları değil bir ideolojiye dayanmaları. Bir başka deyişle aklı, eleştiriyi, hür fikirleri terk edip hayattaki her şeyi açıklayan basit kurallar peşinde koşmaları. Korku ve umutsuzluk içindeki geniş halk kitleleri kolayca benimsiyor bu basit fikirleri. Gerçekte birer slogan olmaktan öteye gitmeyen söz konusu basitlik devrimlerin hem hızlı yükselişini sağlıyor hem de yıkımlarını hazırlıyor:

  1. Bütün Dünya işçileri, birleşin!
  2. Başımıza gelen her felaketin sorumlusu Yahudilerdir!
  3. Anayasa'ya ihtiyaç yok, Kur'an yeter!
  4. Damarlarımızda dolaşan kan soylu bir kandır! İçinde kuvvet ve kudret vardır!
  5. Türkiye Türklerindir!
  6. Türkiye laiktir, laik kalacak!

Hitler dünyayı ırkların çatışma alanı olarak görürken G. W. Bush, Huntington, Humeyni veya Ahmedinejad gibileri dinler arası çatışmaların, "kutsal savaşların" kaçınılmazlığından dem vuruyorlar. Pozitivistler din ile bilimin mutlaka çatışacağına ve bilimin galip geleceğine iman ediyorlar.

Oysa bir ülke yönetimi doğası gereği karmaşık bir iş. Ekonomiden adalete, eğitimden savunmaya çok çeşitli alanlarda çalışan milyonlarca insanı en verimli biçimse çalıştırmak için ideolojiye değil akıla, vicdana ve sağduyuya ihtiyaç var. Bir yandan halkın ihtiyaç ve tercihlerinin bilinmesi ama diğer yandan uzmanların kararlara katkıda bulunması gerekiyor.

Elbette halkın dini, gelenekleri, ülkenin yakın tarihi, iç ve dış kısıtlamalar bazı "değişmezler" dayatabilir yöneticilere. Bunun yanında doktririnler oluşabilir, uzun vadeli devlet politikları belirlenebilir.

Ama bunlardan bir ideoloji üretmek ve "artık altın bir kural var elimizde, düşünmeye gerek yok" demek en büyük gaflet. Dünya değişiyor. "Gözlerimi kaparım, ilkelerimi uygularım" düsturu her cephede iflas etti. Ne Komünizm, ne islamizm, ne Faşizm ne de Pozitivizm umulan sihirli değnek olamadı.

Artık halkların "gözlerimi açarım, gerekeni yaparım" dediği, gerçekçi siyasetlerin yapıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Tek tip insan yaratma projeleri tarihin çöplüğüne çoktan atıldı. Birey önem kazandı. Farkların zenginlik olduğu anlaşılıyor. Tartışmaya, eleştiriye, bireysel haklara dayalı yönetimler diğerlerine her alanda üstünlük sağlıyorlar.

Gerek refah gerekse hukuk alanında Türkiye'nin bu durumdan çıkaracağı çok ders var.

image3_devrim_rusya.jpg kemalist-kafa-trasi.jpg



--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.

http://dava-vatan.blogspot.com/
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.