ÜLKÜCÜLÜĞÜN NAMUSU
Ülkücülük; uçsuz bucaksız, haddi, sınırı olmayan, her isteyenin istediği gibi
yorumlayabileceği, şahsi ve kurumsal birtakım menfaatlerine, özellikle de
koltuk sevdaları için bir kalkan olarak kullanılabilecek esnek bir fikir bütünü
değildir.
Aksine, genel anlamda adı gibi uzun vadeli ülküleri, amaçları, belirli bir
îlmi ve manevi değerleri bulunan köklü ve birikimli bir idealdir. En basit
yaklaşımla İslamiyet'in mukaddes özüne giydirilen şık ve soylu bir
elbise olan Türklükten meydana gelmiştir.
"Ülkücülüğün namusu" denince onun temel yapı taşları olan Türk-İslam
birlikteliği, Turan ideali, milli ve manevi değerlerimizi koruma,
siyasal ve ekonomik bağımsızlığımızı kazanma ve sürdürme gayeleri
anlaşılmalıdır. Bu zincirin halkalarından herhangi birinin eksik yahut
kırılmış olması durumunda "ülkücülüğün namusu" dediğimiz mes'ele
tamam olamayacağı gibi hedeflenen ülküye de ulaşılamaz.
Ülkücülüğün özünde tek tanrı inancı olan İslamiyet'in varlığını belirtmiştik.
Hatta tarih boyunca tüm Türklerin tek bir ilaha inandığını söylesek yanılmış
olmayız. Bu yüzden bir ülkücü Rabb'inden başka kimselere tapınır
düzeyde bir yaklaşım içerisine girip, kişileri putlaştırmamalıdır.
Şanlı tarihimiz boyunca pek çok liderimiz-önderimiz olduğu gibi şimdi de
bir liderimiz vardır ve gelecekte de Türk'ün tarihine yön verecek çok
sayıda liderler-önderler olacaktır. Bu açıdan Türk'ün görevi bunlara
tapınmak, ilahlaştırmak değil, geçmiştekilerin hatalarını görerek ibret alıp,
bunların tekerrürünü önlemek ve arkalarından hayır dua ile onları yâd
etmektir.
Günümüzde, tıpkı geçmişte kurultay ve divanlarla olduğu gibi liderimizle,
önderimizle çağımızın gerektirdiği demokratik ve katılımcı araçlar
vesilesiyle fikir alışverişinde bulunmak gerekmektedir. Tersi durumda lidere
atfedilecek ruhbanlık ötesi bir anlayış, tartışmasız, eleştirisiz ve istişaresiz
bir tapınma güdüsü tabu haline geldiğinde, sadece lideri değil arkasındaki
tüm inananları toplu bir yanlışa sürükler.
Bu yönden bakıldığında Avrupa Birliği kısmen de olsa siyasal ve ekonomik
bağımsızlıklarını her dönem başka bir devletin yönetimine devrettiklerinden
Türk'ün bağımsızlık anlayışıyla örtüşmez. Oysa bağımsızlık tıpkı
namus gibi Türk'ün vazgeçilmez bir karakteridir. Üstelik bu birlik,
ülkücülüğün en temel sac ayağı olan İslamiyet'le uzaktan
yakından bağdaşmayan Hıristiyanlığın; 12 Havarisini temsil eden bayrağını
değiştirmeye niyeti yoksa, işte bu noktada ülkücülüğün namusu iki
yönden de tehlikeye girmiş demektir.
Bu bağlamda ülkücülüğün namusunu kurtaran onurlu lider, bu onursuz ve
hayasız birliğe, uyum yasalarını reddetmek bir yana bütünüyle hayır diyen
liderdir.
Ülkücülüğün bir diğer hedefi de sadece Türkiye Türklerinin huzur ve
refahı için değil, Turan çatısı altında bulunan tüm Türk unsurlarının
bağımsızlık ve refahı için çaba harcamaktır. İşte bu ülküye
odaklanan lider; ülkücülüğün namusunu kurtaran şerefli liderdir.
Türk-İslam ülküsünde küçüklere sevgi, büyüklere saygı ve bilim
adamlarımıza hocalarımıza değer verip hürmetle yaklaşmanın ayrı bir
yeri ve önemi vardır. Bilim adamlarımız, bizleri aydınlatan
akademisyenlerimizin her türlü görüş ve önerilerine daima açık olmalı,
işimize gelmediği zaman eleştiri ve muhalefetlerinden dolayı
gençlerimizi onlara saldırtıp, sopalattırmamalıyız. Büyüklerine, bilim
adamlarına kapısını açmış bir lider; ülkücülüğün namusunu kurtaran
liderdir.
Ülkücülükte görev dağılımı ve teşkilatlanma büyük önem arz etmektedir.
Teşkilatlarda sorunların çözümüne yönelik çaba sarf eden,
müfettişleriyle il temsilcilerini, ocaklarını kontrol ve denetim altında tutan,
atamalarını Amerikan büyükelçisinin direktifleriyle değil, liyakat ve
hiyerarşi disiplini içerisinde gerçekleştiren lider ülkücülüğün namusunu
kurtarmış liderdir.
Sonuç olarak "ülkücülüğün namusu" denince, hamasi ve boş nutuklar
atan, kalkacağım dediği halde koltuğa sıkı sıkı yapışan, davanın
yönetimine ocaklarda yetişenleri değil, sağdan soldan toplama, tepeden
inme adamları getiren, soru soran genç ülkücüyü sille tokat dövdüren
liderler akla gelmemelidir.
Ülkücülüğün namusunu kurtaran lider; koltuk yerine davasına sımsıkı
bağlı, yapamayacağı sözler vermeyen verdi mi arkasında duran,
ülküsüne çok küçük yaşlarda ve teşkilatın her kademesinde hizmet
etmiş olan, gerektiğinde dava uğruna yıllarca işkence görüp hapis
yatmaktan çekinmeyen özü, sözü bir inançlı liderdir.
Ülkücülük ancak böyle bir liderle hayat bulabilir.
Murathan Hisarlı
--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
http://dava-vatan.blogspot.com/
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.