"...yeni başlıyor savaş
-hem dünya akıncılarına katkı-
yeni başlıyor savaş
-bir günün doğumunda-
tohum çatladı çürümeden
kıvılcım tutuştu sönmeden
-bakış aşka döndü-
inanç eyleme döndü"Salih MİRZABEYOĞLU"Aydınlık Savaşçıları-Moro Destanı"ndan-1979-
BARAN Dergisi 83. Sayı Çıktı…TÜM BAYİLERDE!..
BARAN'dan
(Kâim ve Dâim-83)Selâm ile...Tarihî bir kırılma noktasındayız ve savaşın, Batı'ya karşı Doğu'yu temsil eden Osmanlı'nın varisi olarak Türkiye'nin merkezini oluşturduğu, dünya üzerinde emperyalizme karşı verilen İstiklâl Savaşı'nın çok önemli bir evresinden geçtiğimiz muhakkak.Ergenekon İddianamesi'nin açıklanması, Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi kapatmama kararı, YAŞ'da TSK'nın yeni komuta kademesinin belirlenmesi ile beraber ilk defa bu YAŞ'da ordudan atılmaların olmaması, Amerika, İsrail ve Avrupa'nın AKP'nin kapatılmamasına gösterdikleri açık ve aşırı sevinç…Bu savaş Türkiye'de silâhlı kuvvetlerin muharebesi şekline dönüşmemiş olduğundan, "savaşın merkezi Türkiye" tesbitimiz kimilerinin şuuruna ulaşamamış olsa da, işte, Batı'da yapılan "En büyük siyasî proje çökmekten kurtuldu!" ifşaatı, ne demek istediğimizi apaçık ilân etmiyor mu?Savaş, mücadelenin merkezi olan Türkiye'ye sirayet ettiği ve artık Türkiye'de de muharip kuvvetler sahaya indiği zaman, Türk muhariplerinin sahaya inme şuuruna erdikleri vakit, zaten o savaş Batı için kaybedilme noktasına gelmiştir ve bütün oyun ve projeler de Müslüman Anadolu Muharip güçlerinin sahaya çıkmalarını engellemeye dairdir. Irak, Afganistan, Filistin ve dünyanın geri kalan coğrafyalarında terör estirmekten çekinmeyen Çok Uluslu Terör Örgütü (ÇUTÖ) ve işbirlikçilerinin Merkez Anadolu'ya dair bütün hesap, plân ve projelerinin esas hedefi budur.Anadolu Muharip güçleri, 1919'da sahaya indiklerinde, yok olmama iradesinin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha ortaya koymuş ve yedi düvele ispat etmiştir. O günden bu yana emperyalizmin, asıl olarak, işte bu var olma iradesini hedef almıştır. Binbir kılığa bürünerek, hep o varolma iradesini, varolma iradesinin muharrik kuvveti İslâm ahlâk ve ruhunu yok etmek için çabalamıştır. Emperyalizm, bugün de -en büyük proje ve verimli işçi diyerek- itiraf ettikleri üzere, AKP ve Fettoş kılığına bürünerek bu iradeyi yok etmeye çabalıyor. Emperyalizm, cepheden toslayarak yok edemeyeceğini anladığı 1919'da karşısına dikiliveren bu iradeyi yok etmek için, şimdi içeriden devşirdiği işbirlikçileri, verimli işçileri eliyle bu projeyi yürütmektedir. Müslümanın asıl düşmanı, varolma iradesini yok etmek üzere emperyalizmin büründüğü bu yeni kılıklar olmalıdır.AKP'nin kapatılmaması da bu çerçevede, emperyalizmin bir müddet birbirlerini yemelerine müsaade ettiği kuklalarının arasını bulmasıyla neticelenmiş bir maceradan ibarettir.Ergenekon Operasyonu ile üzerlerine gidilen, kontrolden çıkmış kimi işbirlikçiler, boylarının ölçüsünü almış olarak kendilerine gösterilen yere razı oldular. Diğer yandan, Müslüman tabanı maksadını aşacak şekilde ajite etmenin, neticede emperyalizmin hesaplarını bozacağı anlatılan AKP, bu mesajı almış olarak geri adım attı ki ona da dengesiz adımlarının hesabı sorulmuş oldu.Bu noktadan sonra, mevcut çarkların daha fazla kırılıp, emperyalizm hizmetine devam eden işleyişin çökmemesi için devreye giren kukla oynatıcılar gongu çalarak her iki tarafı da köşeye davet ettiler. Zaten ringde korkakça birbirlerini süzmekte olan hasımlar, "biri araya girse de, bu iş kafa göz yarılamadan bitse" diye içlerinden geçirmekteydiler ki, o beklenen gongun çalınmasıyla berber derin bir "oh" çektiler.Savaş asıl bundan sonra yeni başlamaktadır…Zıt kutuplarda gözüken işbirlikçilerin anlaşmaları neticesinde, bu işbirlikçiler, arasına sızdıkları yerlerden apaçık ortaya çıkmak mecburiyetinde kalacaklardır. Amerika'ya köleliği reddeden, gerçek ve samimi vatansever, gerçek ve samimi Müslüman, gerçek ve samimi demokrat, gerçek ve samimi liberal, gerçek ve samimi ulusalcı, gerçek ve samimi sosyalist, gerçek ve samimi devrimci, velhasıl, işbirlikçi olmayan her kesimin samimisi, içindeki pisliklerin temizlenmesiyle, arı ve duru bir şekilde kendini gösterecektir.Bu anlaşma neticesinde sistemin dağıttığı pastanın paylaşım oranları değişeceğinden, dünün mağduru ama yarınının sistem içindeki mağrurlarına iyi bakmak gerek. Zira onlar, bizim içimize sızmış işbirlikçiler olduğundan hep bizlerin arasından çıkacak.***
AKP'yi kapattırmayanlar, Türkiye'de demokrasinin "zafer" kazanmasını sağlayanlar, bu demokrasi adlı kızın başlığını da hemen istemeye başladılar: Kerkük, Kıbrıs, Ermeni Soykırımını kabul vs… Daha sırada diğer talepleri var… İsteyeceklerinin sınırı da yok. "Madem dünyaya entegre olmayı biz istiyoruz, o hâlde istediklerini elbette vermeliyiz!" diyerek Anadolu Ahalisi'nin yüzde 90'ının Amerikan düşmanı olduğu hakikatini iğfal edenler, o demokrasi dedikleri ve namuslu bir bakire olarak pazarlamaya çalıştıkları fahişeyi iğfal ederek işe başladıklarından, hakikatleri iğfal işinde gayet mahirdirler. Dikkat edilirse bu bir 'ensest ilişki' türüdür. Zaten maharetleri de oradan gelir. Global Köy'ün Ağası, "demokrasi" adındaki bu kızı, köyün yeni yetme delikanlılarının izdivacını düşledikleri bir namuslu bakire olarak elinde tutarak iktidarını sağlama alırken, demokrasi, çoktan ensest kurbanı olmuş ve bu işten zevk alan bir fahişeden başka bir şey değildir. İşte, Türk delikanlısının da bu demokrasi fahişesinin izdivacına talip olmasını dileyen ve yanında görünen Global Köyün Ağasının işbirlikçileri, demokrasiyle vuslat sırasının bir gün kendilerine de geleceğini hayâl eden art niyetli sapıklardan başka ne ki? Türk'ün elindeki kıymetlerin bir vuslat hayâli uğruna emperyalizme peşkeş çekiliyor olmasından ne gam! "Kız bir kez bizim eve düşsün de, gerisi kolay!" diye akılları fikirleri başka bir şeye çalışmayan, gözleri bundan başka bir şey görmeyen bu sapık gürûh, Amerika'nın Irak'a saldırısını, "Amerika Orgazm Olmak İstiyor!" diyerek manşete taşımadı mı?***
Bir fikre karşı durmanın yegâne yolu, o fikir çapında başka bir fikir, plân ve proje ileri sürmekle mümkün… Emperyalizmin Yeni Dünya Düzeni'nin karşısına çıkabilmenin tek yolu da, dünyayı nizâmlayabilecek bir proje teklif etmekle mümkün. Emperyalizme karşı savaşırken, onun boşalttığı yerleri kendi nizâmına katarak ilerleyip, emperyalizmden doğacak boşluğu doldurabilecek bir alternatif sistemle ortaya çıkmadıktan, gittiğimiz yerlerde demokrasiye karşı kendi modelimizi teklif edemedikten sonra, anti-emperyalist mücadeleyi kazanmanın ve nihayetine erdirmenin imkânı yok…Anadolu'nun merkez oluşu, Büyük Doğu–İBDA'nın misyonu, Başyücelik Devlet modelinin, emperyalizmin demokrasi silahını köreltebilecek tek alternatif oluşunun mânâları buradan süzülebilir… Ve bu çerçevede, İBDA Mimarı'nın liderlik keyfiyeti de…Genel Yayın
www.barandergisi.com
83. Sayı'dan BAŞLIKLARSohbet-KonferansDarbehan GÖKTÜRK
(Geçen sayıdan devam) Ne zaman Irak'tan bahsedecek olsam, bazılarınızın yüzü ekşiyor. Daha Irak der demez, "Yine başladı! Herşeyi de Irak'a getirip, bağlamasa olmaz sanki" gibi bir ifade. "Estağfirullah"Estağfirullah'ı yok, gözünüzde yazıyor, okuyorum. 90'larda tarihi bir fırsatın hebâ edildiğini anlamanızı istiyorum. Sana ne Saddam'ın diktatör olup olmamasından, BAAS'ın şusundan busundan. ABD, "diktatörlük yönetimi"ne saldırıya hazırlandığı günlerde bir yandan "Irak'ta kitle imha silahı olmasa bile ne çıkar? İktidara darbeye gelmiş bir diktatörlük yönetimi yerine, iktidarın seçimle el değiştireceği bir demokratik rejim kuracağım; zaten asıl maksadım bu" yalanını yayarken, diğer yandan yine darbeyle iktidara gelmiş Müşerref'inden, Mübarek'ine diğer diktatörlerle güç birliği yaptı mı yapmadı mı?
"Yaptı"
Ee, sen niye yapmadın da, bindiğin dalı kendi gövdenle birlikte kestin? Mesela 20 Mart 2003 sabahı yaşandığı farz olunan şöyle bir diyalog;
Devamı BARAN Dergisi 81. SayıdaBatı'nın AKP Sevinci
BARAN Haber
"Batı siyasîlerine göre, AKP kapatılırsa, "Fettoş-AKP" üzerinden yürütülen "dünyanın en önemli bu siyasî projesi çökecek ve Türkiye, Batı'ya büyük bir kaos yaşatacaktı. Eski ABD Büyükelçisi Mark Parris'ten, yine diğer eski ABD Büyükelçileri, AB dönem Başkanlarına kadar, Müslüman Türk düşmanı ne kadar oluşum varsa, hepsi, AKP'nin kapatılmaması için çalıştı, Anayasa Mahkemesi'ni, "ekonominizi çökertiriz" sözleriyle açıktan tehdit etti.
Kapatma kararının reddedilmesine en çok sevinenler de yine bu Müslüman Türk düşmanı klikler oldu. AB Karma Parlamentosu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, derken, Almanya Başbakanı Merkel, sevincini Tayyip'le paylaştı. Batı açısından en önemli ifade ise New York Times Gazetesi'nden geldi: "Karar ABD için bir zafer!" Düşünün, Türkiye'deki bir mahkeme kararı, ABD için bir zafer oluyor, üstelik resmiyette, ABD veya bir ABD vatandaşı müdahil olmadığı hâlde. New York Times, Batı'nın içindeki korkuyu aynen şu şekilde ifade etmiş: "Sonuçları kestirilemez bir felaketin eşiğinden dönüldü." Kararın ABD için zafer olmasını ise şöyle yazmış: "Anayasa Mahkemesi'nin kararı, Türkiye, demokrasi, yakın ve Ortadoğu'daki ılımlı siyaset için bir zafer! Bu sebeple, ABD için de bir zafer.""
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
Batı'nın "İnsan Hakları Emperyalizmi" ve
Yargılama ve Cezalandırma Hakkı
Oğuzhan GÖZCÜ
"Karaciç'in yakalanması ile Ergenekon Operasyonu arsındaki "derin" bağa dikkat etmek gerek. Mesele, Amerika'nın katliamlardan vazgeçmesi değil, demokratik köleleştirme yoluyla sömürüsüne yeni bir çehre biçme, kendini yenileyerek sömürüsüne devam etme hamlesidir. Bizdeki işbirlikçilerin bu operasyonları gerçek demokrasi, radikal demokrasi diye pazarlamaya kalkmalarındaki maksat, Amerika ile girdikleri işbirliğinde, "derin" bağların kendi üzerlerinden kurulmasını perdelemekten başka bir mânâ ifade etmez. Yoksa katil Amerika demokratikleşmeye direnen (Irak gibi) ülkelerde gerçek yüzünü hiç çekinmeden meydana koymuyor mu?
Bizdeki soysuz işbirlikçiler, ÇUTÖ'nün tetikçileri, haysiyet cellatları, Ergenekon için ne diyorlar? "Bu global bir operasyondur!" Evet, bu global bir operasyondur ve operasyonun gerçek adı da demokratikleşme değil, demokrasi perdesi ile ebedî köleleştirmedir. "Hukuk" da, "güçlülerin yırtıp geçtiği, zayıfların takıldığı bir örümcek ağı" olarak bu operasyondaki perdeleme vazifesini yapmaya devam edecektir."
Devamı BARAN Dergisi 83 . Sayıda...
SORUŞTURMA... SORUŞTURMA... SORUŞTURMA... SORUŞTURMA… SURUŞTUR Ölüm Oruçlarının son bulması için verilen sözler yerine getirildi mi? Siz F Tipi Cezaevlerinin hukukî boyutundan, asıl vahâmetin o noktada olduğuna dikkat çekiyorsunuz. Zaten buna da cezaevi anlayışı da eşlik ediyor... Zaten F Tipi cezaevleri de Amerika, İsrail ve Avrupa Birliği'nin ortak projeleri... |
"Siyasî şuur" Nedir? Kafası Karışmamışlar İçin:
"Dünyanın En Büyük Siyasi Projesi" Ne demektir?!
Şükrü SAK -BLOKNOT-
""Her siyasî olay sosyal bir olaydır, fakat her sosyal olay siyasî değildir!"
* * *
AKP kapatılmadı?..
Misâl bu ya;
Akepenin kapatılmaması "iyi" mi oldu, "kötü" mü?..
Kime göre, neye göre?.. Niçin?.. Hangi gayeye göre? Hangi hedefe göre, hedefe götürecek hangi yola göre?..
(Bu arada, "hedef neydi?!" Ne devrimi ya!..)
* * *
Akepe kapatılmadı, Akepe kararının açıklanacağı gün, Batı basınında:
"Dünyanın en büyük siyasî projesi çökmek üzere!.."
Diye yazılıyordu...
"Dünyanın en büyük siyasî projesi"...
(Size bir şeyler çağrıştırıyor mu?..)
Türkiye'de siyasî sistemin Müslümanlardaki "siyasî şuur"u yok etme üzerine kurgulandığını bilenler açısından hadisede bir sürpriz yok!
Fakat bilmeyenler için tekrar etmekte fayda var:
AKP için;
Batı basınında:
"Dünyanın en büyük siyasî projesi" deniliyor...
Arkasında; ABD, AB ve İsrail'in bulunduğu...
Müslümanlara ait olmayan..."
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
KEK (Kerkük, Ermeni, Kıbrıs) Dilimindeki Türkiye -II-
Fazıl DUYGUN
"Bu yazının ilk bölümünü, Baran Dergisi'nin geçtiğimiz yıl yayınlanan 15 Şubat 2007 tarihli 6. sayısında yazmış ve şu hükme varmıştık: "83 yıldır Batı'nın kucağına oturmuş hâlde ve onunla işbirliği içerisinde bulunan, 'laik-Batıcı ve küreselci' kadroların bu meseleyi de pek umursadıklarını sanmıyoruz. Mirzabeyoğlu'nun ifadesiyle, "Kendi aralarında it dalaşı yapan, İslâm'a karşı teşekkül etmiş, İslâm tehlikesi karşısında Batı'ya sırtını dayamış 3000 ailelik bir sömürgeci" topluluğunun 'vatan' diye bir dertleri olmadığı gibi onlar, bizzat 'karı satan değil ama vatan satan pezevenkler'dir."
"KEK" diliminin sonucunu oluşturan Ege Denizi de İslâmlaştırılmadığı (Sünnî Türkleştirilmediği) müddetçe, 2010'a kalmaz, Türkiye'yi sular altında bırakır."
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
---------------------------------------------------------------------------------
Salih MİRZABEYOĞLU: İNSAN
---------------------------------------------------------------------------------
Röportaj:
Av. Doğan Yıldırım:
Türkiye'de Ordunun Gücü Yok Edilmek İsteniyor!
"Şimdi ordu, Osmanlı geleneğinden itibaren ulemayla beraber ülkeye yön veren, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, kurucu güçtür. Aydınlar ve ulema… Ulema ve ordu… Şimdi bu ittifak, kısmen Amerikan müdahalesiyle parçalanmak isteniyor. Son bulması
isteniyor. Türkiye'de ordunun gücü yok edilmek isteniyor. Bu son günlerde yapılan operasyon da buna yöneliktir.
**
Liboşlar, AKP, Fetullah Hocacılar, eski solcular, şunlar, bunlar… Şimdi bunların tabanı yok halk içerisinde… O yüzden bu hareket doğal olarak bir yerde bitecek. Endişem şu, gönül istemez ama bunun karşı bir hareketi, şimdiden toplum vicdanında bir tepki olarak filizlendiği ve yeni bir oluşuma doğru yönlendiği meselesi… Bunun kanlı bir hesaplaşmaya dönüşmemesi… Dönüştüğü zaman "iç savaş" çıkar. Hatta son günlerde söyle bir şey söyleniyor: Bu işe karşı olanlar "ilk yasal değişikliği darağacının altı metre yapılması için yapacağız" diyorlar.
**
Fatih'te o direniş olmasaydı, sizin direnişiniz olmasaydı Fatih –özür dileyerek söylüyorum- kerhâne semti olurdu. Bunu samimi söylüyorum! O tarikata mensub olanlar bilsin bunu, herkes bilsin. Bilen biliyor da, bilmeyen de bilsin yani!.. Siz olmasanız AKP falân iktidara gelemezdi kardeşim. Bunların, AKP'nin iktidarına yol açıcı oldunuz; bunu herkes bilsin!
Şimdi Amerika böyle istiyor diye sen bu adamları ve Mirzabeyoğlu'nu zindana atıyorsun... Şimdi 10 sene oldu...
**
Tarihte gelmiş geçmiş en şanlı saldırıydı o!.. Her ne kadar, bu saldırıyı düzenleyenlerin velev ki iktidara geldikleri zaman kuracakları sistemi eleştiriyor isem de, anti-emperyalist bir insan olarak, "tarihin en şanlı anti-emperyalist saldırısıydı" diyorum... Buna, "Amerikan'nın derin devletinin işidir" diyenler haindir! Onlara Allah nazarında, o çocuklara, şehidlere iftira atanlar..."
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
Cumhurbaşkanlığı Seçimi, Türban Davası, AKP'nin Kapatılması,
Ergenekon Operasyonu Safsatalarından Sonra;
Dezenformasyonda Yeni Trend Ne?
Sezai KIRLANGIÇ
"Dezenformasyon: Belirli bir amaç doğrultusunda, hedef kitlenin kafasını karıştırmak ve zor durumda bırakarak işlevsiz kılmak için yalan-yanlış veya eksik bilgilerin iletişim araçları vasıtası ile kamuya aktarılması…
Psikolojik savaşta en sık başvurulan ve kullanılan ve sonuç alınan zihinleri imha saldırısı olarak dezenformasyon, yüzlerce yıldır ülkemizde uygulanmaktadır. Bu yüzden sanki yeni bir olguymuş gibi algılanmamalı. Burada yeni olan bu dezenformasyon hamlelerinin etkisinin artık kısa sürmesi ve işgalini ve sömürüsünü sürdürmek isteyen Haçlı-Siyonist iktidarının her defasında yeni bir dezenformasyon süreci ile karşımıza çıkması… Bu bize şunun müjdesini veriyor; Haçlı-Siyonist iktidarın artık işi bitti ve kendini kurtarmak için son hamlelerini peş peşe sıralıyor. Son yıllarda yaşadıklarımız bu çerçevede değerlendirilmeli… "
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
Ergenekon'la "dolmuşa bindirilmediğimizden" Emin miyiz?
Yusuf KAPLAN- İKTİBAS
Türköne, Ergenekon iddianamesini okurken, gözünde canlanan manzarayı şöyle tasvir etmiş: "Koskoca bir kaya yerinden oynuyor. Kayanın altını mesken tutmuş haşeratın panik içinde kaçmaya başladığını görüyorsunuz. / Yılanlar, çıyanlar, akrepler, solucanlar panik içinde sağa sola koşuyorlar. Onları koruyan koca kaya kütlesi kalkınca, artık her birini teker teker ayağınızla ezebilirsiniz." (!) Pes doğrusu!
Bu dil, benim Türköne'den hiçbir zaman beklemeyeceğim kadar ürkütücü ve ürpertici bir dil.
Tekrar ediyorum: Türkiye'nin başına belâ olan, Türkiye'yi fenâ hâlde karıştıran bir fitne ve fesat şebekesinin çökertilmesi, elbette ki, takdirle karşılanacak bir cesaret örneğidir.
Ancak her şeye rağmen eğer yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye'ye de orada yeni bir Truva atı rolü biçiliyorsa, fena hâlde dolmuşa bindirildiğimizi ve ayartıcı bir şekilde dolduruşa getirildiğimizi nasıl olur da göremeyiz, göremiyoruz, anlayamıyorum doğrusu.
Eğer bu "hareket", "Soğuk Savaş artıkları"nın tasfiyesi hareketiyse, bunun anlamı açıkça şudur: Birileri Türkiye'yi, sahibi aynı olan bir dolmuştan indirip başka bir dolmuşa bindiriyor, demektir bu.
Eğer durum gerçekten buysa, Türkiye'de içeri tıkılanlar, gerçek azmettiriciler değil; yalnızca taşeron. Asıl azmettiricinin yakasına esaslı bir şekilde yapışıp ondan hesap soramadığımız sürece, bu operasyonun, "laikçi şebeke"nin, "Uğur Mumcu'yu, Üçok'u, Kışlalı'yı dinciler öldürdü; Danıştay cinayetini, Cumhuriyet gazetesinin bombalanma hâdisesini dinciler yaptı" diyerek, sözümona "dinci" taşeronu suçlamak ve taşeronu bulduktan sonra da "suçluyu bulduk!" diye nârâ atmaktan ne farkı kalıyor ki?
Asıl azmettiricinin yakasına yapışamadığımız sürece, Türkiye, kolay kolay düzlüğe çıkamayacak, gerçek anlamda özgürlüğüne kavuşamayacak ve yeniden asil bir tarihî yürüyüşe soyunamayacaktır vesselâm.
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
KÖR'esel AÇLIK
S. EREN
"Uzayda hayat var mıdır, yok mudur? Muamma… Belki vardır, belki yoktur.
ABD'nin uzaya kafayı fena takmış olması boşa olmasa gerek. Neden milyarlarca doları uzayın boşluğuna savuruyorlar acep? Bunun cevabını bulmak için öncelikle ABD'yi uzaydan olmasa da bulunduğumuz kara parçasından görebildiğimiz kadarıyla şöyle bir tepeden tırnağa süzelim.
ABD: Süper güç(!), dünyanın jandarması, ezilen fakir ülkelerin kadim kurtarıcısı (!), velinimeti (!), Coca-cola ve Mc Donalds'larıyla gıda sektörünün devi(!), dünya halklarının vesairesi, vesairesi, vesairesi…
Son zamanlarda sıkça duyduğumuz; küresel açlık ve küresel ısınma tabirleri bir abartı mı yoksa sahiden dünyanın sonu mu geliyor?"
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
Halvetiye Şeyhlerinden
Hayreddin-i Tokadî (K.S) Hazretleri'nin Hayatı
Av. Harun YÜKSEL
"Tarikatı aliyyeden Halvetiye'de mukaddes feyiz zincirinin mübarek halkalarından birini teşkil eden ve aynı tarikatın büyük mürşidlerinden olan, aynı zamanda bu eserin meydana getirilmesinde himmet ve delâletleri bulunan Şeyh Hayreddîn-i Tokadı (K.S.) Hazretleri, çelebi Halife diye bilinen, zamanının kutbu ve ârifibillâh-ı Şeyh Muhammed Cemalüddin-i Halveti (K.S.) Hazretlerinin yetiştirip, irfan ve tasavvuf âlemine hediye ettiği, Güzel Anadolunun manevî zenginliğini meydana getiren büyük velilerden birisidir.
Temiz soy ve nesebi Büyük Müfessir Fahri Razi'ye uzanan ve asil soyundan nice arif âlimler yetişen bu tarikat kutbunu yerinde incelemek gerekir.
Hicri 9 ve 10. asırdan itibaren gelişerek İslâm âlemine bir irfan denizi halinde yayılan Halvetiye tarikatının kutlu ve ulu velileri arasında yer alan Halvetiye şeyhi HAYREDDİN-Î TOKADİ (K.S.) HAZRETLERİ'nin hayatını yazmaya, önce Allah'ın Rasûlü (S.A.V.) Efendimiz ile olan zahiri bağlantısını vesikaları ile ortaya koyarak başlamak, "marifet zinciri içerisinde feyz aldığı irfan pınarlarını bir bir göstererek konuya girmek yerinde olacaktır."
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
Yıldıramayacaksınız!
Amine BİLMEZ - OKUYUCU'dan
"Her zamanki gibi düşünüyorum; halimizi, çaremizi… Tek çaremizin Allah'ın ipine sımsıkı tutunmak olduğunu biliyorum elhamdülillah. Yaşananlar beni korkutuyor. İnsanların dünya sevgisini ve sadece bu sevgi yüzünden yaşananlara kayıtsız kalmalarını hayretle ve ibretle seyrediyorum.
Daha ne zamana kadar susup oturacağız, ne zamana kadar kardeşlerimizin katlini seyredeceğiz sinema filmiymiş gibi.
Nefret, yalnızca nefret ve intikam besliyorum zalimlere, yüreğimde isyan ediyorum olanlara. İsyanım kanımızı emen kenelere. Bizi sömüren yabancı adama, onlara itlik eden yabancılaşmış hainlere ve bütün bunlara seyirci kalan sözde müslümanlara… Bizi, dünya sevdaları yüzünden ateşin ortasına bırakan ana babalara. Kendilerine verilen emaneti -bizleri- dünya sevdaları yüzünden hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadıkları lânet hayatları yüzünden harcıyorlar. "Allaha itaat etmeyene itaat edilmez"… Ana babamız olmanız gerçekleri değiştirmez. Bırakın artık kelime oyunlarını, "haklarınızı helal etmeyi"… Kimin hakkı, hangi hak? Sen beni Allah'a isyana teşvik ediyorsun, TV karşısına geçip katliamı seyredip "ah, vah!" etmeyle olmuyor.
O çok uzak zannettiğin katliamlar uzağında değil, geçmişte kalmadı. Hâlâ daha var ve sen bunun sorumlususun! Gece yastığa başını koyduğunda vicdanın rahat olarak nasıl uyuyabiliyorsun?"
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
PANORAMA:
- Soykırımcı ABD "Ermeni Soykırımını" Tanıdı...
- Taraf'ın Paraları Nereden Geliyor?
- Gökten Belâ Ve Musibet Yağıyor…
- Öcalan İçin Saçlarını Kazıttılar
- "Morgıç" Küresel Siyasî Düzeni Yıkacak...
BÜYÜK DOĞU İSTİKLÂL SAVAŞI:
- El Kaide'nin Önde Gelen Komutanlarından Ebu Yahya el-Libi:
Suud Kralına ve Diyalogculara Ölüm!
- Siyonist-Yahudi İsrail'den Müslüman Mezarlığına Saldırı!
- İsrail İşkencesi ve El-Fetih...
Direniş Günlüğü:
- IRAK İSTİKLÂL SAVAŞI
- AFGANİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI
- FİLİSTİN İSTİKLÂL SAVAŞI
- ÇEÇENİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI
- SOMALİ İSTİKLÂL SAVAŞI
Kültür - Sanat:
ÇARPIŞMA
GİRİFTAR
"Biri var. Sıkıntılı. Bezmiş. Sivilce basmış suratını. Takıntılı. Arkadaşları var "bissürü." "Offf" çekiyorlar adım başı. Hep sıkıntı hep sıkıntı! Ağızları küfürlü. Nikotin dillerini paslamış. "Bilardo?" "Offf!" "İnternetkafe?" "Offf " "Yapçak bişey yok ki ol'm!" "Tamam gidelim a.q." "Hep aynı b.k! Ben gidiyom ağbi!" Söyleniyor giderken "Ne kızı lan! Hepsi otomatik mesaj bu kaltakların…"
* * *
Biri de bir yerlerde bir şeyler yazmaya çalışıyor o esnada: "Hayat zor dedin susarak bir öğle sıcağı./ Yüzünden okunuyordu hasretin ana kucağı." o da sıkıntılı. Sıkıntılının sıkıntılısı…
* * *
Sözlerini doğru dürüst bilmediği şarkılar söylemeye uğraşıyor kulaktan dolma "ınınınnnrınının nırırının nınnn nınıırırın gördüklerime inanmam gerek ama nasıl olacak bana bunu biri anlatsıınnn …" "Ben gidiyom" diyor ama nereye gideceğini hiç bilmiyor! "Ben gidiyorum" demeyi sevdiği için öyle diyor. Gitmeyi istediği için diyor. Kontorü eksi 9'da. Hay Allah… Hiç de mesaj gelmemiş!.. Koyuyor cebine yine telefonunu. Sokaklarda yürüyor öylece. Feci bezgin…
* * *
Kafiye peşinde hala: "yanaydın" "sanaydın" "günaydın"… "Ne lan bu dın dın dın!" beğenmiyor siliyor…"
Devamı BARAN Dergisi 83. Sayıda...
"aylık" Dergisi 47. Sayı Çıktı... TÜM BAYİLERDE...
BARAN Dergisi
Adres: Emekyemez Mh. Gümüşgerdan Sk. No: 6/4 ŞİŞHANE - İSTANBUL
Tel-Faks: (0212) 361 44 18
GSM: (0555) 409 00 41
E-Mail: barandergisi@gmail.com
WEB: www.barandergisi.com
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.