Yıl 1972 Ağustos ayı. Ordunun zirvesi karışık ve gergin. Sorun, Genelkurmay Başkanlığı. Kim olacak? Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Gürler mi, yoksa bir başka komutan mı? Siyaset kulisi bu soruyla çalkalanıyor. Altan ve Örsan Öymen kardeşlerin ANKA haber ajansında genç bir muhabir olarak, omuzumda koca bir teyp oradan oraya koşturuyorum. Yaz sıcağında bir öğle vakti Ankara semaları birden uçak sesleriyle inlemeye başlıyor. Bir meslek büyüğümüz: "Muhsin Paşa'nın jetleri!" diyor. Heyecanla balkona fırlıyoruz. Hava Kuvvetleri'ne ait savaş uçakları Çankaya Köşkü'ne doğru dalış yaparken, ses duvarını aştıkları için korkunç ve irkiltici ses çıkarıyorlar. O dakikalarda, yine Çankaya'daki Başbakanlık Konutu'ndaki havayı sevgili meslektaşım rahmetli Mustafa Ekmekçi şöyle anlatır: "Jetler Çankaya üstünde alçak uçuş yaptıkları sırada, Ferit Melen Başbakanlık Konutu'nda Kemal Satır, bir de İsmail Rüştü Aksal'la yemekteydi. Jetlerin o denli alçaktan uçuşları konukları tedirgin etti. Biri şöyle dedi: 'Yahu, alçaktan uçmadılar, dalış yaptılar.' 'Yok,' dedi Ferit Melen, 'Çankaya Köşkü üzerinden uçuyorlar...' Pencereye koşuştular... Jetler geçtikten sonra lokmalarını yuttular."(*) Pencereye koşuşanlar arasında, devrin Başbakanı Ferit Melen de, yani Anayasa'ya göre Genelkurmay Başkanı'nı asıl belirlemek konumunda olan siyasetçi de vardır. Ama bu konuda son sözü Başbakan değil, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Paşa'nın jetleri söyler ve Gürler Paşa Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturur. Bir yanda sivil otorite. Parlamentosuyla hükümetiyle... Diğer yanda askeri otorite. Genelkurmay, Silahlı Kuvvetler... Genelkurmay Başkanı ne yapar? Görev alanını anayasal, yasal açıdan tanımlamak güç değil: Silahlı Kuvvetler'e komuta etmek; Askeri politikayı saptamak.(**) Darbe yapmak var mıdır Genelkurmay başkanlarının görevleri arasında? Yoktur. Ya sivil otoriteye muhtıra vermek var mıdır? Bu da yoktur. Yoktur ama vardır. Darbeler, muhtıralar, rejime müdahaleler her seferinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İç Hizmet Yasası'nın o ünlü 35. maddesinden kuvvet alır: "Md. 35- Silahlı Kuvvetler'in vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır." Ama aynı yasanın bir başka maddesi daha vardır ki, askere siyaseti çok açık bir dille yasaklar: "Md. 43- Türk Sillahlı Kuvvetleri her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin dışında ve üstündedir. Bundan ötürü Silahlı Kuvvetler mensuplarının siyasi parti ve derneklere girmeleri, bunların siyasi faaliyetleri ile münasebette bulunmaları, her türlü siyasi gösteri, toplantı işlerine karışmaları ve bu maksatla nutuk ve beyanat vermeleri ve yazı yazmaları yasaktır." Askere siyaset yasağı konusunda Anayasa ve yasalarda mevcut başka hükümler de vardır. Ama bu ülkede asker yine siyasetin içinde olmuştur. 27 Nisan Muhtırası bir yıl öncesinin tarihini taşıyor. Bakın, bu konuda emekli bir askeri yargıç, Ümit Kardaş, yeni çıkan kitabında şunları yazıyor: "Muhtırayı veren asker kişiler, zor tehdidiyle TBMM'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçunu işlemişlerdir. Bu suçun cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapistir, (TCK 311/1) Bu muhtıra, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda karar verme aşamasında olan Anayasa Mahkemesi'ni de etkileme amacı taşımaktaydı. Bunun sonucu, muhtırayı verenler açısından yargı görevini yapanları hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs suçu oluşmuştu, (2-4 yıl hapis, TCK 277) Yine muhtırayı verenler, 'Ne mutlu Türküm Diyene' demeyen herkesi düşman ilan ettiklerinden, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçunu işlemişlerdi, (1-3 yıl hapis, TCK 216/1) Muhtırayı verenler, bu suçları işlemelerine rağmen neden yargılanamadılar? Çünkü asker kişiler, bu suçları askeri mahalde işlemektedirler. Bu nedenle de sivil siyasi suçlar işlemelerine rağmen ancak askeri mahkemede yargılanabilmektedirler. Generaller sadece Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi'nde yargılanabildiklerinden, muhtırayı veren Genelkurmay Başkanı'nın kendisi hakkında sicil verdiği askeri savcıya soruşturma emri vermesi beklenemeyeceği gibi, askeri savcının da kendiliğinden soruşturmaya başlaması beklenemez."(***) Böyle hukuk devleti olur mu? Böyle demokrasi olur mu? "Bir 30 Ağustos'ta daha asker-sivil otorite"nin ikinci yazısıyla, siyasette yeni dönem dizisi yarın noktalanacak. -------------------------- * Hikmet Özdemir, Ordunun Olağandışı Rolü, İz Yayıncılık, 1994, s. 321. ** Hikmet Özdemir, Rejim ve Asker, AFA Yayınları, 1989, s. 144. *** Ümit Kardaş, 'Ötekiler' İçin Sivil İtaatsizlik Rehberi, Demokrasiyi Militarizmden Nasıl Koruruz, hayykitap, Haziran 2008, s. 130) --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur. ----------------------------------------------------------------- "ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu. Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr adresinde bu grubu ziyaret edin -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.