SİYONİZMİN GERÇEK YÜZÜ!

Bugün siyonizmin yıkıcı savaşlar, salgın hastalıklar ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasına sebep olduktan sonra; insanlığı yok etmek, köleleştirmek...

Dr. Fevvaz el-Kasım

Siyonizm dünyaya hâ
Yazıyı Yayınla
kim olabilmek, halkları köleleştirmek ve insanları hayvanlaştırmak için onları korkunç, maddi hayat değirmenine atıyor. Böylece onlara aile, vatan, millet ve ruhu düşünme fırsatı tanımadan sinirlerini altüst etmiş, güçlerini tüketmiş, vakitlerini öldürmüş, akıllarına ve duyularına ket vurmuş, onları istemeyerek de olsa sadece ekmek peşinde koşan hayvanlara çevirmiş oluyor.


Bu sözü teoriden pratiğe dökmek için kendimden örnek vereceğim. Ben 25 yıldan fazla bir süredir çocuk hastalıkları konusunda danışman doktorluk yapan, vatanını seven bir müslümanım. Ümmetimin ve vatanımın sorunları beni ilgilendirir, her gün Şam’dan başlayıp Filistin’e oradan Irak ve Afganistan’a kadar milletimizin yaşadığı acılar ve çektiği ahlara dair duyup gördüğüm her şey ciğerimi yakar.

Siyonizm ben ve benim gibilerin ümmet için çalışmasını, uzmanlaştığı alanda milletine faydalı işler yapmasını engellemektedir. Şeytanca metotlarıyla birçok uygulamaya imza atmaktadır. Bu uygulamalar; özellikle Arapların yaşadığı bölgelerde sürekli bir fiyat artışıyla birlikte paranın da alım değerinin sürekli düşürülmesidir. Para harcanması için korkunç ortamlar hazırlanmakta, insanların güç ve enerjileri ülkeden göç etmeye kanalize edilip, yabancı ülkelerde normal olmayan şartlarda çalışmaya zorlanmaktadırlar.

Bu olguları açıklamayı Müslüman uzman ve ekonomistlere bırakıyorum. Ben burada, bütün dünyada yaygınlık kazanan ve uluslararası ekonominin iplerini elinde bulunduran Siyonist kurumlarına işaret edeceğim. Bu kurumlar: Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonudur. Tabi burada uluslararası propagandist şirketlerin, tekelci yatırım şirketlerinin, giyim ve lükse hizmet eden fabrikalar ve hatta sporun, siyonizmin pis planlarına hizmet etmediğini söylüyor değilim.

Sonuç olarak; bir uzman doktorun kendine ve ailesine yaraşır bir yaşam sürmesi için göç etmesi, özel kurumlara müracaat etmesi ve çalışma saatlerini ikiye katlaması gerekir. Bu şekilde evinden çıkar ve ancak geç saatte geri döner. Durup dinlenmeden değirmen etrafında dönen eşek gibi ekmek peşinde koşar. Akşam evine döndüğünde yorgunluktan yatağa kendini zor atar.

Şimdi sorarım size; bu zavallının kendisine, rabbine, eşine, çocuklarına, davetine, kardeşlerine, vatanına ve milletine ayıracak neyi kalmıştır?

Bu kadar yorulmadan sonra Suriye, Irak, Filistin, Afganistan ve diğer ülkeleri ve milletinin dert ve acılarını nasıl düşünebilir?

Hatta siyonizmin onun inancını, bugününü ve geleceğini tehdit eden alçak planlarına nasıl karşı koyabilir?

Tabiî ki yapamaz. Çünkü kurulan tuzak onun gücünün ötesindedir. İşte burada devreye bu tuzağın farkında olması, siyonizmin planlarına ustaca karşı koyması ve yok etmesi gereken İslami hareketler ve kurumlar girmektedir. Bu hareket ve kurumlar akıllı liderleri, yerinde programları, parlak zekâları, isabetli, ferasetli bakış açılarıyla hareket etmelidirler. Mümin kişi kardeşleriyle birlikte güçlü onlarla birlikte çoktur. Kurt ise sürüden ayrılan koyunu yer. Bu hareketlerin ilk düşünmesi ve bu kurumların ilk planlaması gereken şey, ezici maddi Siyonizm değirmeninden vatandaşlarını nasıl koruyacağıdır.

Mesele gerçekten çok basit. Ekonomi, tıp, eğitim, basın, fikir ve diğer alanlarda yatırım yapan kurumlar, ümmetin evlatlarını ve seçkin kadrolarını davetsel İslami ortamda çalıştırmalıdırlar. Böylelikle bu kişilerin gücünden yararlanmış ve onurlarını korumuş oluruz. Aynı zamanda enerjilerine enerji katar ve onları Siyonizm değirmeninden ve onun insanları un ufak etmeye çalışan maddi afetinden korumuş oluruz.

Arap ve İslam âlemindeki İslami hareketler –özellikle uluslar arası İslami hareketler- bilim, fikir, basın, davet ve diğer alanlarda binlerce kişilik kadroya sahip. Aynı şekilde bu hareketler milyarlarca dolarlık bütçeye de sahip. Fakat bu hareketler, bu imkânları milletin ilerlemesi ve kalkınması için stratejik yatırım kurumlarında –ister sağlık alanında olsun isterse eğitim, basın, ekonomi ve diğer alanlarda- kullanmaktan acizdir.

Milletin yetiştirmek için alın teri döktüğü, canını ortaya koyduğu, tecrübe ve göçün olgunlaştırdığı bu eşsiz kadronun millete hizmet etmesi ve kalkınma çarkını döndürmesi için, İslami stratejik kalkınma projelerinde kullanılması gerekmektedir. Eğer bu kadro amaçsız dolaşır, güvenliğini sağlaması ve rızkını karşılaması için birilerinden medet umarsa maddi kazanç gerçekleştirilemeyecektir.

Doktorasını eline almış binlerce uzman doktorumuz var. Fakat biz, tıbbi bir kurum açmaktan, onları orada çalıştırmak, enerjilerini kullanmak, onurlarını korumak, dinimize ve milletimize hizmet etmelerini sağlamaktan aciziz.

Bütün bilim dallarında binlerce eğitimci, öğretmen ve üniversite hocasına sahibiz. Fakat bir eğitim kurumumuz yok.

İslami harekete mensup bu bilim adamları, davetçiler ve göçmenler; ümmetin liderleri, şeref işçileri, onurunun, izzetinin ve ilerlemesinin kaynağı olacaklarına sabahtan akşama kadar ekmek peşinde koşan zavallı fakirlere dönüşmüşlerdir.

Ben burada, milletimizin bağrından kopmuş iş adamlarına ve yatırımcılara sesleniyor ve onlara kalkınma projelerine başlamak için kolları sıvama çağrısında bulunuyorum. Bu kişiler, hayatın her alanında milletin bu kadrosunu ve onun enerjisini, etüt edilmiş programlara göre bünyesinde barındırabilecek girişimlerde bulunmalıdırlar. Bu programlarda en önemli şey; maddi kazanç değil kalkınma, eğitim, uyanış ve siyonizmle mücadele olmalıdır.

* Makalenin çevirisi Gülşen Topçu


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.