T a r a f s ı z D e ğ i l i z

(anadoluhaber) AW: [ANADOLU HABER] "AKP ve Yapmış ve Yapmakda Oldukları Yanlış İcraatlar!"

Anadolu Haber Sorumlularina,
Rica ediyorum lütfen listenizden bizi cikariniz.
TÜRGEM


Von: Yakup MUSA <yakupmusa@gmail.com>
An: anadoluhaber@googlegroups.com
Gesendet: Mittwoch, den 29. Oktober 2008, 15:19:24 Uhr
Betreff: [ANADOLU HABER] "AKP ve Yapmış ve Yapmakda Oldukları Yanlış İcraatlar!"

 

AKP VE YAPMIŞ VE YAPMAKDA OLDUKLARI YANLIŞ İCRAATLARI :

 

 

Esselamü Aleyküm ve Rahmetullahi ve berakatuhu. Yeni Şafak, Zaman, Anadolu'da Vakit Gazetelerini  yapmış olduğunuz yayınlarından ve şimdiye kadar sürdürmüş olduğu doğru yol hak İslam yolundan ayrılıp, diğer kartel gazetelerinin yapmış olduğu hataları ve hükümetin yararımıza olmayan kanunlarını körü körüne belki de gafletten dolayı ve maddi çıkarlar gereği bu hükümetin yaptıklarını destekledikleri için kınıyorum. Bu hükümet biliyorsunuz ki Müslümanları biraz daha rahatlatacağım diye, başörtüsü sorunundan kurtaracak, Müslümanların sıkıntı duyduğu konuları çözeceğim (Örneğin, YÖK) ve ekonomik yönden de halkın sorunlarını çözeceğim diye oy istedi ve oy verildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Raporu'nun bir yerinde diyor ki; "TÜRKİYE'deki başörtüsü yasağı kamusal alanın da dışına taşınarak 2006 yılında yaygınlaştı." Herhalde bunda AKP'nin rolü yoktur, bundan o mesul değildir diyemeyiz. İktidara geldikten sonra bizler "Milli Görüş Gömleğini çıkarttık" dediler. Neden bunu seçim yapılmadan önce söylemediler? Biliyorlardı ki böyle söyleseler asla Saadet Partisi'nin oylarını alamayacaklardı. Üstelik oy aldığı kesim de hep Müslüman kesimdi. Milli Görüş mecrasından gelip, fakat Milli Görüş'ten vazgeçmekle övünen, hatta kendisini iktidara getiren gücün Milli Görüş olduğu gerçeğini reddeden bir zihniyetin iş başında bulunması TÜRKİYE'nin esas sorunudur. Millet hala AKP'yi takiyye yaptığını zannederek gerekli tedbirleri almakta fırsat kolladığını zannediyorlar. Artık halkımız hala onlardan TÜRKİYE'nin sorunlarını çözecek icraatlar bekliyor, onların hala Milli Görüş sahibi olduklarını(!) bir takım şer odaklarından çekindikleri için tedbirli gitmeleri zannına kapılıyorlar. Sayın Bülent ARINÇ seçim öncesi konuşmasında "Başörtüsü namusumuzdur mutlaka bu sorunu çözeceğiz" demedi mi? AKP İnsan Hakları Beyannamesi'nde başörtüsünün yasak olmasını istediğini bizzat söylemiştir. Kimseyi kast etmiyorum genelde söylüyorum, yalan söyleyenlerden, vermiş oldukları sözleri tutmayanlardan, emanete hıyanet edenlerden, haram yiyen, ribacılardan, nerden edinildiği belli olmayan servet sahiplerinden ülkemize, dinimize ve bu Müslüman Türk halkına hayır gelmez.

 

 

Yukarıda bahsetmiş olduğum gazeteler (Vakit, Zaman, Yeni Şafak şimdilerde ne olduğu tam anlaşılamayan Taraf Gazetesi) sizler başta başörtüsü, YÖK ve diğer Müslümanları rencide eden konularda hükümete yüklenecek onu eleştirmek yerine, konuyu çözmesi için elinde kanuni yetki bulunan ve tek başına iktidara gelmiş olup ve şimdiye kadar hiçbir hükümete verilmemiş imkanların bu hükümete üstelik Müslüman halk tarafından verilmesine rağmen bu hükümeti uyarmak yerine, bu sorunları çıkartan kurum veya kişiler aleyhinde yazıyorsunuz. Hükümet istese hemen bir kanun çıkarır, anayasayı değiştirir ve bu konuları en kısa zamanda hallederdi. Müslümanları da seçim öncesi vermiş olduğu sözleri yerine getirerek hak doğru parti olduğunu ispatlardı. TBMM'nde üçte iki oranında gibi büyük bir sandalyeye sahip bir partinin başörtü meselesinden korkması, tabu gibi görmesi inanılacak bir şey değil. AKP; "KIBRIS ve yurt güvenliği" ile ilgili konularda TSK.'ni dinlemiyor da başörtüsü konusunda toplumsal mutabakat diye ortaya çıkıyor. 22 TEMMUZ 2007 tarih ve 25883 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6 adet Yönetmelik farklı alanları kapsıyor.  Bu Yönetmeliklerin isimleri ise şunlar : Özel Dershaneler Yönetmeliği, Özel Kurslar Yönetmeliği, Özel Okullar Çerçeve Yönetmeliği, Özel Öğrenci Etüt Eğitim Merkezi Yönetmeliği, Özel Eğitim Kursları Yönetmeliği ve Özel Eğitim Okulları Çerçeve Yönetmeliği. Bu yönetmeliklerdeki kılık kıyafet  şeklini belirleyen hükümlerde, bundan 24  yıl öncesinde konular yasak kararına atıfta bulunuluyor. Bakanlar Kurulu'nun 22 TEMMUZ 1981 tarihinde aldığı bir kararda , resmi ve özel okullarda  kılık kıyafetlerin nasıl olması gerektiği belirtilirken, okul için başı açık olunması zorunluluğu getiriliyor. Ancak bu karar, Bakanlık tarafından yeni bir Yönetmelik çıkarılmadığı için Özel Eğitim Kurumlarında yıllardır uygulanmıyordu.  AKP Hükümeti, 24 yıl önceki bu kararı çıkardığı Yönetmelik ile resmileştirmiş oldu.  Sayın ERDOĞAN bu sorun ancak bütün siyasi partilerin ve bütün sivil toplum kuruluşlarının katılımlarıyla çözülebilir diyor. Ama bir AKP'linin Cumhurbaşkanı seçilmesine gelince böyle bir konsensüse hacet olmadığını söyleyebiliyor. Demek ki başörtüsü sorununu çözmek, AKP indinde, bir AKP'linin Cumhurbaşkanı seçiminden çok daha zor bir işmiş. Hatırlarsanız, MSP-CHP koalisyonunda 48 kişilik bir gruba sahip iken bu meseleyi MSP nasıl çözmüştü? Şöyle ki CHP'li M.E.B.'nın üniversite ve orta dereceli okullara bir tamim göndererek koyduğu baş örtüsü yasağı karşısında başka sayın ERBAKAN Hocamız olmak üzere tüm MSP grubu galeyana gelmiş, bu ciddi tavır karşısında kanuni maksadı olmayan yasaklamadan vazgeçilmiş, ta ki Turgut ÖZAL iktidara gelinceye kadar yani 10 seneden fazla bir süre içerisinde bu konudan söz bile edilememişti. Bu geçmiş tarihi olay AKP'ye ve Sayın ERDOĞAN'a örnek olmasını dilerim. Bilindiği gibi başörtüsü yasağının hiçbir kanuni dayanağı yoktur. Anayasa'nın sarih ve amir hükümlerine göre, yasaklar ve güvenlik tedbirleri ancak kanun ile konulabilir. Bu yasağa neden olabilecek, bazı mahkemelerin TBMM'nin yasama hakkına tecavüz ederek verdiği, kaynağını Anayasa'dan almayan biz yaptık oldu yorumları var. Dünyadaki bütün hukuk sistemlerinde kabul edileni sarih ve amir kanun hükümleri dışında asla herhangi bir kurum ya da kurumların içtihadına sapılamaz. Böyle bir sapma olursa düzenlemeler kanuna dayanmadığı için geçersizdir/hükümsüzdür. AKP ise hiçbir kanuni mesnedi olmayan bu yasağı sürdürmeye bir yerlerden korkarak mesnetsiz ve defakto  karardan çekiniyoruz, bunun için baş örtüsü yasağına biz boyun eğiyoruz diye bir geçersiz mazerete sığınıyorlar. AKP iktidarı çoğunluk olarak Anayasa'yı değiştirebilecek bir sandalye oy yapısına sahipken ve Anayasa'nın 38'nci ve 153'ncü maddelerine bir satırlık hüküm ilave edilerek "yargı erkinin, yasama erkinin hudutlarına tecavüz etmesini bile önleyebilirsiniz" Çok üzülerek ilave etmek isterim ki hiçbir siyasi partinin eline geçmeyecek olan bu tarihi fırsat değerlendirilememiş, sadece başörtüsü sorununda değil, 1982 Anayasası'nın demokratik kriterlere göre düzeltilemeyerek, Cumhurbaşkanı yetkilerinin olması gerekene kavuşturulması gibi büyük bir görev daha başarılmamış/başarılamamıştır.   Buna çifte standart derler.  Eğer bunu diğer bir başka hükümet yapmış olsaydı; mesela DSP, CHP, MHP veya diğer herhangi bir parti, malum iktidar yanlısı basın/medya demediğini yapmadığını bırakmaz, tüm gücünüzle bu hükümetler aleyhinde yazarlar. Ki yazdılar da. Bu sorunları çözecek olan tek başına şimdiye kadar en büyük oy kitlesi ve milletvekili çoğunluğu ile iktidara gelen AKP'dir. Neden AKP'ye yüklenmiyorlar? Onlarda aynen kartel gazeteleri gibi şu anda bir nevi partizanlık yapıyor, AKP'nin İslam'a, halka, TÜRKİYE'ye hizmet yerine başta;  İMF, ABD, AB,  İSRAİL'e ve Avrupa'ya hizmet ettiğini pek ala görüyor ve biliyorlar. Bakmayalım bugün ABD'nin yanı başımızda durduğuna, yarın bir döner bakarsınız yanınızda kimseler yok. ABD bunu tarih incelendiğinde de görüleceği gibi hep yapmıştır. Yani kullan ve at politikası. Mesela Saddam HÜSEYİN'de olduğu gibi. Emperyalizmi destekleyen Müslümanlık/İslam olamaz. AKP İslam'la emperyalizmi birleştirmiştir. BOP projesini destekleyen kendini bu  projenin Eş Başkanı yapan AKP'yi İslamlıkla/Müslümanlıkla bağdaştırmak imkansızdır. ABD'nin istediği ılımlı İslamcılığı AKP bizzat oluşturuyor. En büyük üzüntümüz BOP'un Eş Başkanlığını üstlenmesidir. Siz BOP'u onaylıyor musunuz? Bu projenin Türklüğü/Müslümanlara/İslamiyet'e faydasını umuyor musunuz? "Küresel emperyalizmin büyüsüne kapılanlar Milli İstiklalimizi koruyamazlar." AKP'nin yaptığı iktisadi bağımlılık Milli İstiklalin kaybına yol açar. Milli istiklaline sahip çıkamayan toplumlar tarih sahnesinden silinirler. Şimdiye kadar gelen İslam/Türk düşmanı papaları ne çabuk unutuyorsunuz? Zalimlerden medet uman mazlumların iki yakası bir araya gelmez. Müslümanlara hiçbir fayda sağlamayan yaklaşık 1000 yıldan fazla Müslüman, Türk düşmanlığı yapan Hıristiyan, Yahudi'lerden medet bekliyor, onları dost ediniyor, ÇANAKKALE törenlerinde gözyaşı döken Sayın Başbakan, 1 MART Teskeresi keşke geçseydi diyor. Amerikan askerleri sağ salim dönmesi için dua ediyorum diyor sayın Başbakan. Kapımıza dayananlar şimdi birden dost mu oldular? Bugün ufuklarımızda kara bulutlar dolaşıyor. Kanlı Siyonist İsrail ve onun maşası ABD'nin gerçekleştirdiği BOP'da bugünkü haliyle büyük ve bütün TÜRKİYE'ye yer yoktur. IRAK'ı üçe ayırdılar. İRAN'ı parçalamak istiyorlar. MISIR'da bağımsız bir Kıpti devleti kurulmasını tasavvur ediyorlar. LÜBNAN küçük bir ülke olmasına rağmen onu da birkaç parçaya ayırmak istiyorlar. SURİYE'nin bir parçasında da Dürzi devleti kurulacak. TÜRKİYE'yi de üç parçaya ayırmak istediklerine dair hayli bilgi ve belge var. Ülkemizin bir kısmında Kürdistan kurmak istiyorlar. SAMSUN ile RİZE arasında da Pontus… Batı'da kalan parçasını da Sabataycıların idaresinde bir AB üyesi yapabilirler. Tarih tekerrürden ibarettir. Onda günümüzü ve geleceğimizi görebilirsiniz. Buradan anlaşılan TÜRKİYE'yi parçalamak ve Sevr'i hortlatmak istiyorlar. Tehlike umduğumuzdan da büyüktür. Halen AKP bunları bilmesine rağmen bir Hıristiyan kulübü olan  ve adına Avrupa Birliği denen Hıristiyan kulübüne girmeye çalışıyor, bunun için halkına ne dini nede milli duygu düşünce ve yaşantılarına hiç uygun olmayan kanunları dayatmakta böylece ne kadar yanlış yolda olduğunuzu ve hatta buna yüce dinimizde "münafıklık" denilecek kadar kör ve sağır kalıyoruz. (Malum medya/basın ve iktidarı destekleyenler) "Doğruları bilip de söylemeyen dilsiz şeytanı" oynuyorlar. ABD'nin istediği sadece ibadetlerini yerine getiren fazla bir şeye karışmayan, ABD'nin oyunlarını bozmayacak Hz.ALLAH (c.c.)'ın emri olan cihadı terk edecek Müslümanlar oluşturmayı dileyen ABD'nin ortaya attığı, hiçbir şekilde dinimizce ehli kitap ile dini yönden bir araya gelemeyeceğimiz (Dinler arası diyalogun baş şartı olan önce benim peygamberim son peygamberdir inancından vazgeçilmesi haşa ki biz böyle düşünürsek/inanırsak ki dinden çıkarız, mürted oluruz) yani Hz.Kur'anı-ı Kerim'de Kafirun Suresinde belirtildiği gibi diyalogcular bu Sureyi bir kez daha okusunlar; "Dinler Arası Diyalog aldatmacısını" destekleyen AKP  ve Fethullah GÜLEN cemaatine sizler niye bu yolun yanlış olduğuna dair niye malum işbirlikçi medya/basın yazılar yazmıyorlar? Yoksa dinler arası diyaloğa/aldatmacaya onay mı veriyorlar? Yoksa onlarca Yüce İslam, Hıristiyanlık ve Musevilik arasında bir fark yok mu? İsa, ALLAH, Ruh-ul Kudüs diye üçüzlü inanç; Papa'ya yanılmazlık, papaza günah affetmek gibi yetkiler veren bir Peygamber inancı, İslam'a terstir. Mevcut İncil ve Tevrat ise ne zaman ne de sıhhat bakımından Kur'anı Kerim'le asla kıyaslanamaz. Bu kadar ayrılığa rağmen Tevhid inancına ters düşen Hıristiyanlık ve Museviliği nasıl olurda AKP birleştirebilir, aralarında orta bir bağ kurabilir? Üstelik Sayın Başbakan ve o zamanın Dışişleri Bakanı Sayın GÜL en fazla Yahudi ödülünü aldılar. Bu Yahudi sevgisi dostluğu nereden geliyor? Neden AKP kurulmadan SP içindeyken ABD, İsrail, AB ve Avrupa'ya muhalifken şimdi değiller? Malum işbirlikçi medya  daha önce ABD, AB'ci partileri eleştirirken neden şimdi bunların dostu olan ve tarihte görülmediği kadar bu Hıristiyan, Yahudi'lere dostluk yapan bu iktidarı eleştirmiyorlar? Akla şöyle bir soru geliyor. Acaba TÜRKİYE Tel Aviv'den ve Washington'dan mı idare ediliyor(!) diye. AKP ile Barzani'nin istediği aynıdır. Ben ABD'nin adamıyım, BOP'un Eş Başkanıyım demiştir Sayın Başbakan. Çeşitli toplantılarda ve Bush'a girip çıkarken açıkça BOP'un adamı olduğunu söylemişlerdir. Durum gösteriyor ki Barzani ile AKP arasında büyük bir ticari anlaşma olduğu şüphesini uyandırmaktadır.

 

Milli dava olan KIBRIS'a AKP'nin ne gibi yanlış/tutarsız politikalar izlediğini biliyor musunuz? Yıllardır MARAŞ boş tutuluyor. AKP'nin söylediği tavize hazırız diyorlar. Bu durumda parça parça KIBRIS'dan toprakları çıkarmayı göze aldıkları belli oluyor. Bunu da izolasyonları kaldırmak için yaptıklarını söylüyorlar. AKP hükümetinin son iki yıl içerisinde belki de en fazla tekrarladığı laf, "KIBRIS'da tek yanlı adımlar atmamızı bizden kimse beklemesin" idi. Ama 7 ARALIK'da hepimizin radyo ve televizyonlarından öğrendiği haberler hiç de öyle demiyordu. Gün içinde ve hatta o günden bugüne kadar ne Dışişleri Bakanı ne sayın Başbakan nede başka bir üst düzey yönetici tarafından sahiplenilmeyen; ayrıntıları halka dahi anlatılmayan; ama FİNLANDİYA ve yabancı basın tarafından elde edilen bilgiler önerilerin nelerden oluştuğunu ortaya koyuyor. Yaptığı teklifte hükümetin TÜRKİYE'nin bir liman ve bir havaalanını Rumlara yani AB'nin tanıdığı şekliyle "KIBRIS Cumhuriyeti" ne şartsız olarak açmayı teklif ediyor. Birde "biz bu Kuzey KIBRIS'a uygulanan ambargolar tamamen kalkmadan tek taraflı adım atmayız" diye iki yıldan beri söylenen politikalara tamamen taban tabana zıt değil de nedir? İşin komik tarafı AKP hükümeti bu planı FİNLANDİYA'nın önüne koymadan neredeyse 24 saat öncesinde de tekrarlamıştı. KIBRIS'ta referanduma sunulan Annan Planı'nı Türk tarafı büyük bir çoğunlukla kabul etti. Rum tarafı büyük bir çoğunlukla da ret etmemiş miydi? İki gün sonrada Avrupa Komisyonu durumdan herhalde utanıp KIBRIS Türkleri'ne uygulanan izolasyonları kaldırılmasını sağlayacaklarını açıklamamışlar mıydı? AB'nin her zamanki kalleşliği gibi sonra bu sözünü de unuttu. Rumların kendilerine mani oldukları engeline sarıldılar. AB isterse bir üyesini yerin dibine sokabileceğini de görmüştük. AVUSTURYA'daki seçimlerde ırkçı bir partinin gelmesi üzerine hemen yaptırımlara girişmiş ve ardından Wolgang Schüssel'in başbakanlığında bir hükümet kurulmasını sağlamıştı. Yani dediği gibi bir şey yapamıyor değilmiş. Tabi ki hükümette her zaman olduğu gibi bunu da AB'ye dayatamadı. Çünkü yaptıkları tamamen bir teslim oluş politikası izliyor olmaları. Üç buçuk milyon Rum'un AB'ye engel olduğu masalına AKP inandı ama millet inanmadı. Ardından AB bir Ek Protokolü başımıza sardı. AKP Ek Protokol'ü imzalayarak yürürlüğe koyacaklarının taahhüdünde bulundular. Ama uygulamaya konulmasını TBMM'ne bıraktılar. AB kendi vermiş olduğu izolasyonların kaldırılması taahhütlerini unuttu ama sizin imzaladığınız Ek Protokol taahhütlerinizi yerine getiriniz demeye başladı. AKP'nin her zamanki muhteşem politikaları gibi bu da başımıza bu sonucu doğurdu. Zaten bu Ek Protokolü imzalamakla Rumları bir devlet olarak tanımayı taahhüt etmiş olunmaktadır. Üstelik bu durum adadaki askerlerimizi bir işgalci durumuna düşürüyor. AB size güvenmediği için yapmış olduğunuz hava alanı ve liman açma teklifinizi yazılı olarak vermenizi istiyor. Yani AKP'ye güvenmiyor. AKP diyor ki eğer yazılı olarak verirsek o zaman KIBRIS Cumhuriyetini yani Rumları resmen tanımış oluruz diyorlar. O Ek Protokol'e imza atmakla tanımış oluyorsun ki. AKP zaten KIBRIS'ı gözden çıkartmıştı. Sadece halka nasıl KIBRIS'ı teslim etmeyi nasıl anlatacağını düşünüyor. Bunu herkes biliyor. AKP halkı kandırdığını sanıyor. O kadar acziyetler var ki anlat anlat bitmiyor.

 

KKTC'de toprağı olan bir Rum kadın dava açıp 1 milyon dolarlık davayı AİHM'de kazandı. Yaklaşık 4000 Rum da AİHM'de dava açmaya hazırlanıyor. Üstelik mahkeme masrafı da Güney KIBRIS Rum devletince karşılanacağı bildirildi. Üstelik KKTC'de sokak ve cadde adlarının Rumca isimler verildiğini biliyor musunuz? Erdoğan ve ekibi yurtiçinde ve yurtdışında büyük bir güven kaybettiği artık gün gibi ortadadır. Şimdiye kadar hiçbir hükümet AKP kadar bu kadar teslimiyet içerisine girmemiştir. KIBRIS ilk fethedildiğinden bu yana pek çok şehit verilerek alındı. Eğer KIBRIS bu kadar şehitlere rağmen bize hiçbir fayda sağlamayacak olan ancak Müslüman Türk kimliğimizi kaybetmemize neden olacak AB yüzünden Rum'a peşkeş çekilecekse ki çekilmiş ve Rumlara teslim edilmiştir, o kadar şehidin ahı tutar ki  Sayın ERDOĞAN ve ekibine hayır etmez. AKP ne olacağı belli olmayan AB için KIBRIS Türk Cumhuriyeti'ni yok olmaya mahkum mu edecek? Acaba AKP HÜKÜMETİ bunun vebalini kaldırabilecek mi? AKP dış politikanın her alanında örneği görülemeyecek şekilde teslimiyetçi  politikalar uyguladı. Kısa bir sürede  TÜRKİYE'nin gelmiş geçmiş ne kadar hükümetleri varsa izlenilen dış politika çıkarlarımızı mahvetti. IRAK politikası ise ABD'ye tam teslimiyet şeklinde oluştu. Türkmenler, TÜRKİYE'nin IRAK üzerindeki hak ve menfaatleri konularının hiçbirisi AKP Hükümetinin politikasında yer almadı.

 

 

AKP Hükümeti döneminde yabancılar TÜRKİYE'ye aşırı ilgi göstermeye başladılar. Bu ilgi, önce özelleştirilecek kuruluşlarla başladı. Daha sonra borsada hızlı bir şekilde kontrolü ele geçirdiler. Sonra bankacılık, inşaat ve emlak sektörü, arsa ve tatil köyleri satışları birbirini hızla izledi. Bizler Milli Görüş olarak her zaman ülkemizin ve insanlarımızın güvenliği açısından tehlike arz edebilecek sektörlerin özelleştirilmesine karşı olduk. En tehlikeli özelleştirmeye örnek de  TELEKOM gösterilebilir. Her türlü hatta gizli konuşmaların bile yapılabileceği konuşmaların yapıldığı telefon işletmesinin yabancıların elinde olması bile korkunç bir istihbarat zafiyetini doğurur.

 

TÜRKİYE'de tarım sektöründe de çok ciddi gerileme yaşanıyor. Yüzde 30 erime var. Tarım yasaklanıyor. Çıkartılan Şeker Kanunu, Tohum Kanunu vb. kanunlar çiftçimize darbe vurmuş, adeta tarım yapmaları yasaklanmıştır.

 

Şu yazdıklarıma cevap verin lütfen; GAP'ın uluslar arası bir komisyona devredilip, İsrail lehine karar alınması, KIBRIS'ın YUNANİSTAN lehine  çözülmesi. AB bunu istiyor dayatmasına AKP kabul ediyor. IRAK'ın işgalinde 4200 uçak İncirlik'ten kalktı, tam 4200 sorti yapıldı. Müslüman IRAK bombalandı. Yedi ceddimiz bunun hesabını Hz.ALLAH (c.c.) hazretlerine ödeyemez. AKP bunun hesabını bırakın milleti, Yüce ALLAH (c.c.)'a nasıl verecek? Avrupa Hz.Muhammed Mustafa SallALLAHu Aleyhi Veselem'e hakaret edince AKP ne yaptı? Bu duruma büyük Hakan Sultan Abdülhamit Han örnek olsun. Eğer değerli yazar Mustafa ARMAĞAN'ın "Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı" adlı eserinin 188'nci sayfasını okursanız bir Müslüman Hakan'ın nasıl bir duruş sergilediği şimdiki yöneticilere bir örnek olsun. AB'nin Müslüman Türk kimliğini Osmanlı kültürünü bırakın, ÇANAKKALE İstiklal Savaşı ruhunu kaybedin, bizim gibi yaşayın diyor. AKP'de bunun aynen kabul ediyor. Acaba AKP AB'de İslam'a Müslüman Türk Milletinin faydasına ne buldu ki bu kadar yaklaşık 1000 yıldır  Müslüman/Türk düşmanlığı yapan bu Hıristiyan Kulübünün peşinden koşturuyor? Kartelin rantiyenin güvenini aldılar. İMF politikalarının dışına çıkamıyorlar. Kendileri kimlik değiştirdiler, globalleşmeden kurtulmayı kesinlikle düşünmüyorlar. Dikkat ettiyseniz Fatiha'nın son ayetini zikretmiyorlar. Çocuklarımıza kin nefret öğretmeyelim diyorlar. AKP inanışına göre inanca dayalı ekonomik, siyasi birliktelik olmaz diyorlar! Bu nasıl Müslümanlık anlatabilir misiniz? SP'deyken özelleştirmeye karşı çıkıyorlardı. Şimdi neden devletin çok önemli ve güvenlik arz eden kurumlarını/fabrikalarını mesela "TELEKOM" gibi haraç mezat  satıyorlar. Bu milletin gücü ile kurulan KİT'ler özelleştirme adı altında stratejik, ekonomik, kar eden, etmeyen demeden (daha doğrusu kar edenler satılıyor, kar etmeyenler satılmıyor)  yabancı sermayeye ya da onların TÜRKİYE'deki misyondaşlarına devredildi. SP tarafından uygulanan "Havuz Sistemi" ni neden uygulamıyorlar? Her gün 90 milyon dolar faiz ödüyoruz. Dikkat ettiyseniz alt yapı yatırımları askıya alındı, halka hizmet seçim arifesine hatırlanır oldu. İşsizlik arttı. Hükümete göre % 10'larda, gerçekte ise % 20'leri aşmış, eğitimli  işsizlerin oranı ise % 30'ların üzerinde Yanlış değerler veriyorlar. Esnaf uluslar arası büyük marketlerin insafına bırakıldı.  Sanayicimiz yatırım yapabilmek, ayakta kalabilmek için yurtdışına kaçırılırken, yabancıya yerliye tanınmayan yatırım imkanları sağlandı.  İthalat akıl almaz boyutlara ulaştı. Bunun yanında yarısı düzeyde artan ihracatla övünülür oldu ve dış ticaret açığımız AKP iktidarında rekor üstüne rekor kırdı.

 

 

 

Sigortacılık sektöründeki gelişmelerde incelenirse, biz çalışacağız, üreteceğiz, hasılatı ise Avrupalılar,  ABD toplayarak kendi ülkelerine götürecekler. Kendi ülkelerinin açıklarını kapatmakta kullanacaklar. İşte yabancıların TÜRKİYE'ye ilgisinin arka yüzü diyebiliriz.

 

Bundan 10 yıl kadar önce ANTALYA'da AB temsilcileriyle bir toplantı yapılmıştı. "TÜRKİYE çok büyük, idaresinde zorlanıyorsunuz, şunu güzelce bir küçültün, bir ucundan öbür ucuna gitmek kolay olsun, idaresi de fazla ağır ve zahmetli olmasın" Bu toplantıyı hatırlayan kaç kişi çıkar içinden şu halkın acaba? Acaba AKP hükümetinin bu konuda bir girişimi var mı? Umarım Sayın Başbakan  bu toplantıda alınan kararları  engelleyeceği kanaatindeyim. 

 

 

 

Cari açık ile ilgili endişeler dile getirilmesine rağmen, "endişe edilecek düzeyde değil" denilerek krizlere kapı açıldı. Para piyasalarında her çalkantının ardından ülkemiz milyarlarca dolar değerinde zarara uğruyor. Hükümet yetkilileri "Bakın para piyasası yeniden raya oturdu" türünden açıklamalarla kamuoyunu aldatılıyor. Vatandaşın uğradığı zarar ne olacak? Onların zararını kim karşılayacak? Hükümet diyor ki; "İstesek İMF'ye borcumuzu bir çek yazar öderiz" diyorlar. Güya hazinede dövizimiz fazlasıyla varmış. O zaman ödeseler ya! Bu milleti niye İMF'ye mahkum edip süründürüyorlar? Ama yapamazlar çünkü İMF'ye göbekten bağlılar.

 

ABD Temsilciler Meclisi'ne sunulan Ermeni Tasarısını kabul edilmesini engellemek amacıyla  Musevi lobisi ve düşünce kuruluşlarının temsilcileriyle görüşmek üzere AKP ve CHP milletvekillerinden oluşan TBMM Heyeti Washington'a gidiyor ve görüşüyorlar. TBMM heyetinin ABD'ye gitmesi TÜRKİYE'yi küçük düşürücü bir hareket değil mi? İSTANBUL Milletvekili Emin ŞİRİN TÜRKİYE'nin dünyanın birçok yerinde gündeme gelen Ermeni tasarılarına karşı ne yapması gerektiği konusunda bir kanun teklifinde bulundu. Kanun teklifinin içeriği "Çeçen kırımı, Bosna Hersek Kırımı, Ermenilerin Azerbeycan'da yaptıkları kırım, Fransızların Cezayir kırımı, Amerikalıların zencilere uyguladıkları ayrımcılık ve zulüm" gibi olayların kınanması ve hatırlanması için anma günlerinin tesis edilmesini talep eden bir kanun teklifiydi. Ancak AKP'nin oylarıyla bu kanun teklifinin gündeme alınması ret edildi.

 

İslami öğrenim (Kur'anı Kerim) 15 yaşına kadar yasaklandı. Bunu neden düzeltilmesi için hükümeti uyarıcı bir yazı malum destekçi medya/basın yazmıyor? Yoksa malum medya ile oy veren kesim bu kanunun taraftarı mıdır? Hükümet ne yazık ki din eğitimine ciddi darbeler vurmuştur. Ceza Kanununa göre 12 yaşından küçük çocuğa Kur'anı Kerim dersi verilirse anne ve babaya ceza verilmesi bu kanun dahilindedir. Domuz kredisi çıkıyor ama 12 yaşından daha doğrusu ilkokulu bitirmeden çocuklara Kur'an-ı Kerim öğrenmesini mümkün kılan kanun nedense çıkmıyor. İSTANBUL Kasımpaşa'da Kur'an Kursu yıkılıyor, buna karşın kiliseler onarılıyor. Bu sizce AB'ye Avrupa'ya verilmiş bir taviz midir? Bu yapılanın İslam'a ne gibi faydası olabilir? Yoksa olmaz mı?

 

 

AKP İnsan Hakları Beyannamesi'nde başörtüsünün yasak olmasını istediğini bizzat söylemiştir.

 

Sayın Başbakan; sıradan bir yurttaşın bile ağzına yakışmayacak sözlerinden! Birkaç ibretlik örnek, tedbirli olunması, ders alınabilmesi açısından faydalı olur herhalde: "Al ananı git…" "gözünüzü toprak doyursun" " İş aslanın ağzında, taşı sık suyunu çıkar." "Ne borç affı? Yok öyle yirmi beş kuruşa simit …" Mağdur Meslek Liselilere; "Bedel ödemeye hazır değilsiniz, biz de  hazır değiliz." "Askerlik yan gelip yatılacak yer değildir." "Dur beni dinle! 9 ay 10 gün be…" "Akılları basmaz. Bana frikik attırıyorlar, iyi frikik atarım." "Ne konuşuyorsun, seninle geldik biz bu hale hemşerim! Yav sen…" "Adam gibi adam lazım bunlar tükürdüğünü yalıyor." "Gel buraya artistlik yapma" "Böyle bağırılmaz… Lan bana anayasayı öğretme. Terbiyesizlik yapma lan."

 

                Peki yukarıda saymış olduğum cümleler pekala Sayın Başbakan tarafından halka söylenmiş ahlak ölçülerinin dışında, kendisinin de İHL'li olmasına rağmen her bakımdan yakışmayan yakışıksız söyler. Peki sayın AKP taraftarları yukarıda söylenenlerin doğru olduğunu ve bir Başbakana yakışacağını söyleyebilir misiniz? Şimdi bu olumsuzlar hiç yaşanmamış, yeminlerle verilen sözler yerine getirilmiş, 2/3 meclis çoğunluğuyla "Milli İradeye" sahip çıkılabilmiş gibi meydanlarda yeniden boy gösterecekler, hem de olumsuz hiçbir şey yokmuş gibi yeni vaatlerle sanki herkesi aptal sanırmış gibi. Önceki seçimler kendisine örnek de olmadı. Halkın nasıl kendi istekleri yönünde olmayan ABD, AB'ci partileri nasıl sandığa gömdüğünü sanki unutmuşlar gibi.

 

İMF konusunda ise taktik şu; AKP üst düzey yöneticileri sürekli İMF'ye olan borcumuzun azaldığını söyleyip anlatacaklar. Ancak bunu öyle ifade edecekler ki, halk sanki toplam borcumuz ya da dış borcumuz azalıyormuş gibi anlayacak. İMF'ye olan borcumuz 8,5 milyar dolar, onu da ödüyoruz bir müddet sonra da İMF'ye olan borcumuz tamamen ödenmiş olacak diye halka yutturacaklar. AKP iktidara geldiği zaman; iç ve dış toplam borcumuz 240 milyar dolar idi. 2006 sonu itibarıyla da toplam borcumuz 380 milyar doları aşmış durumda. Yani AKP borçlarımızı en az 140 milyar dolar artırarak 380 milyar doları aşırmış. Azalan bir şey yok. İMF'ye olan borcu ise başkasına daha çok borçlanarak kapatıyorlar. Sırf secimler de kullanabilmek için. Şu anda onlar için ülkenin nereye sürüklendiğinin bir önemi yok. Tek istedikleri seçimi kazanmaktı. Bunun içinde her şey mubah! Netice itibariyle 380 milyar dolarlık borca sıcak para ve yabancı mevduatları da kattığımızda borçlar 500 milyar dolara dayanır. AKP ülkemizi borca esir etmiş. Siz de bunun görmeyin ve yazı yazmayın olur mu sayın malum işbirlikçi medya/basın? Faiz ödemeye geldi mi gerekli parayı buluyor, (rantiye, İMF) fakat memur, işçi, köylü ve emekliye geldi mi enflasyon artar diye ücretleri daha doğrusu hak etmiş oldukları ücretleri minimum düzeyde tutuyorlar. Tam bir aldatmaca ve kandırmaca partisi! Geçtiğimiz seçimi "Milli Görüşüz diye almışlardı. Bakalım bu seçimde Milli Görüş Gömleğini çıkarttık dediler ya bakalım ne diye oy isteyecekler? Gerçi seçimleri kazandılar. (ABD, AB, İsrail, NATO'cu oldukları artık kesinlikle belli oldu)

 

Sayın Başbakan BRÜKSEL'e gittiğinde zinayı serbest bırakmasını istediler. Teslimiyetçi AKP'de hemen Meclis Başkanı Sayın ARINÇ'ı aradı ve hemen bu yasanın çıkarılmasını istedi. Savaş varmış gibi hemen meclis toplandı ve Yüce ALLAH'ın haram kıldığı zina AKP sayesinde meşru hale getirildi. Zina suç kapsamından çıkarılırken yeni TCK'da dini nikah kıymak ve kıydırmak suç kapsamına alındı. Acaba AB kriterleri denen zırvalar; Yüce ALLAH'ın Kitabında tamamen haram olan emirlerinden daha mı üstün? Doğruluğu ve kötülüğü babasının da yapmış olsa söyleyeceğini taahhüt eden Hüseyin ÜZMEZ bey AKP'nin bu kanunu "kerhen" yaptı diye bir kılıf uyduruyor. Acaba bu kanunu diğer partiler çıkarmış olsaydı acaba aynı hoşgörüyü gösterir miydi? Muhakkak ki hayır. Ağzına gelmediği lafı bırakmazdı. Ama AKP yapınca nedense her şey meşrulaşıyor. Bu nasıl Müslümanlık nasıl İslam anlayışı akıl sır ermiyor. Demek ki AKP gibi VAKİT Zaman, Yeni Şafak Gazetesinin yazarları da değişebiliyormuş. Eleştirdikleri Kartel Gazetelerinin yazarlarının yapmış olduğu yanlışlıkları şimdi kendileri yapıyorlar. Şu anda erkek erkeğe evlenme denen kanun AB mutabakat kanunu gereği için çıkartılması çalışmalarının yürütüldüğüne dair duyumlar da mevcut.

 

Ehli kitap kafirlerin Yüce Kur'anı Kerim'de anlatıldığı, onlardan uzak durmak gerektiği, İslam'ın azılı düşmanlarının olduğu belirtilen Ayeti Kerimeleri size de sunuyorum. Belki tuttukları yolun ne kadar yanlış olduğunu anlarlar;

 

Maide         : 3/5/13/14/15/16/17/18/41/42/43/51/55/56/57/58/62/63/64/65/66/68/70/72/73/75/78/79/80/81/82

Al-i İmran   : 12/13/14/19/20/21/23/31/64/67/70/71/78/81/82/85/93/100/106/108/119/199

Beyyine      : 4/6 

Tevbe         : 28/29/30/31

Nisa            : 39/44/47/139/154/156/160/161

Bakara        : 75/79/84/85/88/89/91/120/94/95/97/98/105/109/136/137/146/285

Enam          : 91

Araf            : 157

Nur             : 63

İsra             : 8

Fetih           : 28/48

Mümtehine : 8/9

 

Tevbe Suresi 19'ncu Ayeti'nin tefsirinde; "Ey iman etmiş olanlar ALLAH'a ittika ediniz. ALLAH'ın razı olmayacağı şeyleri yapmaktan sıkınınız, razı olacağı amellere sarılınız. Ve doğrularla beraber olunuz. İmanlarında ahidlerinde, hak dine bağlılıklarında; gerek niyet, gerek söz veya fiili olarak, yani her hususta doğru ve dürüst kişilerle beraber olunuz. Onlarla yakınlık kurunuz, onların tarafını tutunuz, hasılı onlardan uzaklaşıp ayrı kalmayınız. Açıkçası, münafıklıktan sakınıp Hz.Peygamber' in ve eshabının yanında olanların safında yer alınız. Onlar gibi, özü doğru, sözü doğru, işi doğru olunuz. Onlarla beraber olunuz ve onlara uyunuz."  Umarım bu Ayet-i Kerime'nin tefsiri hükümet yanlısı basın/medya  ve AKP'ye ve ona bilinçsiz ya da bilinçle oy veren kesime bir örnek teşkil eder.  Kendilerine haklı tenkitleri yönelten, uyaran, din kardeşlerine düşman olup da kafirleri veli ve dost edinenler çok tehlikeli bir uçurumun kenarında dolaştıklarını bilsinler.

 

Dışişleri Bakanı Sayın GÜL  Cumhurbaşkanı adayı olduğu günlerde ortaya atılan "Dindar cumhurbaşkanı" söylemine karşı çıkarak bunu doğru bulmadığını(!)  söyleyerek "kendime dindar diyemem" diyor. Bu durumda sayın GÜL dindar olmadığını bizzat açıklıyor. Ama ne yazık ki AKP'li fanatik taraftarlar bunu asla kabul etmezler, yine takiyye yapıyor/yapıyorlar diyorlar. Tıpkı Milli Görüş gömleğini çıkarttık demeleri gibi ABD'ci AB'ci oldukları, halkı azarladıkları gibi, BOP'un Eş Başkanlığı gibi çıkartılan Şeker, Petrol, Vakıflar, Sosyal Güvenlik Kanunu ve Tohum Kanunu gibi "sadece İsrail'den alınacak tohumlarla tarım yapılabileceği, eğer çiftçi kendi yetiştirdiği tohumlarla tarım yaparsa cezaya çarptırılacağı/cezalandırılacağı" gibi hep bunlar takiyye oluyor. Bu gaflet uykusundan Yüce ALLAH halkımızı ve malum işbirlikçi medya/basını uyandırsın. Bizden dua etmek. Tevfik, hidayet ancak Yüce ALLAH (c.c.) hazretlerinden. Tabi ki biz yapılan uygulamalara bakarak Sayın GÜL'ün dediğini doğru kabul ettik. Sayın GÜL'ün dediğini doğru kabul etmemiz için pek çok önemli neden/sebep var önümüzde. Bunları saymak istersek; mesela kendi medeniyetini yenik ilan ederek, galip medeniyetlerin(!) himayesine sığınma çabaları, BOP gibi Müslümanların çok yararına olan projenin(!) hayata geçirilmesi için nasıl canla başla çalıştığı,  Müslüman kardeş IRAK'ın işgali için ABD'le birlikte nasıl hareket ettiği,  ama bu AKP'cilere ve destekçilerine göre bunlar reel politikalardır. Ama bize göre Sayın GÜL'ün dindar olmadığı ve değiştiğinin delilleridir. Ne yazık ki bir zamanlar eski Milli Görüşçüler; Milli Görüşçülükleriyle övünürken şimdi günahlarıyla, dindar olmadıklarıyla anılmayı istemek onlara daha cazip görünüyor. İslam dininin temel ve esas hükümleri (muhkemat) Yüce ALLAH ve Resulu tarafından konulmuştur. Onlar kesinlikle değiştirilemez, tatil edilemez. Ama ne yazık ki ABD, AB'nin buyrukları Yüce ALLAH ve onun çok sevgili Resulunun (SallALLAHu Aleyhi vessellem) emirlerinin yerine geçmiş olmaktadır. Sayın Umur TALU'nun söylediği gibi, derhal NATO'dan çıkarak yeni ittifaklar kurmalıyız. Avrupa ve özellikle ABD yanında, İsrail'le de tüm ilişkilerimizi kesmeliyiz. Tüm askeri ihalelerimizi iptal etmeliyiz Başka İncirlik olmak üzere tüm üsleri kapatmalıyız. IRAK'ın işgalinde "ABD'nin ortağı" görüntüsüne son vermeliyiz. IRAK'ın benzeri, iç savaş halindeki AFGANİSTAN ve LÜBNAN'da, ABD, NATO, BM istedi diye yolladığımız tüm askeri ve sivil personeli geri çağırmalıyız.

 

Biz  Müslümanlar ne olursa olsun İslam'ın diğer temel şartlarından biri "Emr bi'l-maruf ve nehy'ani'l-münker farz" emri gereği daima doğruyu söyleriz. Bu Yüce ALLAH (c.c.)'ın emrine tüm halkımızında uymanızı dilerim. Ne diyelim ALLAH hidayet versin.

 

Şu utanç verici son olaylardan biride RİYAD'da yapılan  Arap Birliği zirvesinde, Başbakan ayın ERDĞAN, FİLİSTİN Başbakanı Haniye'yi TÜRKİYE'ye davet etti. Bu davetten rahatsız olan İsrail, hemen girişimde bulunarak, Başbakan ERDOĞAN'ın geri adım attırdı. Yaptıkları peş peşe açıklamalara bakılırsa böyle bir davet hiçbir zaman yapılmamıştı! Yapılsaydı ki mutlaka hatırlanırdı! Sayın Necdet KUTSAL'ın 01 NİSAN'da yayınlanan "TÜRKİYE'yi İsrail mi yönetiyor" başlıklı yazısı bu mesele hakkında oldukça ayrıntılı bilgilere sahip bizi bilgilendiriyor. AKP sürekli ABD, İsrail, İngiltere gibi güçlerden tavır almakta olduğunu he zaman yinelemektedir.

 

 

Malum işbirlikçi medya/basının  yazarları sus pus olmuşlar, makalelerinde bu gidişe dur diyecek tek bir eleştiri içeren yazı, makale yazmıyorlar. Ne oldu bu bilgili/müslüman yazarlara? Bu konuda bilgi sahibi olmak istiyorlarsa duruş ve tavırlarından zerre kadar taviz vermeyen "Milli Gazete" yazarlarının yazmış olduğu yazı ve makaleleri bir okusunlar. Belki AKP hükümetinin yapmış oldukları hakkında biraz bilgi sahibi olurlar. Bizler Müslüman Türk Milletiyiz. Bunca yıllık tarihimiz hiçbir zaman köleliği, bir başkasına hele yıllarca düşmanlık yapmış olan birilerine el açmayı ve onlarla dostluk yapmayı tarihimiz yazmamıştır. Şimdi bu hükümetin yapmış olduğu gaflete sizde malum işbirlikçi medya/basın da aynen sahip çıkıyor, gazetelerini yapmış olduğum incelemelerde artık eski Vakit, Yeni Şafak ve Zaman olmadığını görüyorum.

 

Hükümet programları da İMF heyetinin gidiş gelişlerine göre ayarlandı. İMF emrediyor, AKP yerine getiriyor. Seçime gelmeden önceki seçim çalışmalarında TÜRKİYE'yi İMF'ye bağımlı kılmaktan kurtaracaklarını söylüyorlardı. İktidarları döneminde İMF ile bağımız gayet sıkı bir şekilde devam etmektedir. İktisadi bağımlılık  milli istikbalin kaybına yol açar. İMF'nin gönderdiği asistanlara, TÜRKİYE'nin en mahrem bilgileri  teslim edildi. Böylece AKP'lilerin bile bilmediği, "sonucunda halk zarar görür mü?" diye düşünülmediği uygulamalar yürürlüğe konuldu. IMF'nin en büyük yağlı müşterisi AKP sayesinde bir tek biz kaldık. Herkes borcunu ödeyip kurtuldu. TÜRKİYE olmasa IMF iflas edecek duruma geldi. IMF politikalarını uygulamaya koyan AKP sayesinde bu hale geldik.

 

TÜRKİYE'nin kurtuluşu tekrar Milli Görüşü yeniden iktidar yapmak bu suretle Müslüman Türk halkının 1997 iktidarındaki gibi Milli ve ekonomik refaha yeniden kavuşturulması sağlanmalıdır. "Milli Görüş bir bilinç hareketidir. Milleti kendi değerleriyle var olma hareketidir." Geçmiş zamanda İslami bir söylemin en keskin ifadecileri Amerikancı, AB'ci bir yerde olmakta sakınca görmüyorlar. Bu ise onları giderek çizgisinden çıkardı, kişiliksizleştirdi. Milli Görüş ne kadar milli ekonomi yanlısı idiyse, AKP'de o kadar küresel sermayeye, TÜRKİYE'yi teslim etme yanlısı. AKP anlayışına göre stratejik hiçbir ürün , sektör, işletme yok. Hepsini ona göre yabancılar alabilir. En son PETKİM örneğinde görüldüğü gibi bu yabancılar Ermeni ortaklar bile olabilir. Her şeylerini Avrupa'ya göre düzenliyorlar ya acaba herhangi bir AB üyesi bir ülke elindeki stratejik öneme sahip bir işletme/sektörünü yabancı bir ülkeye satabilir mi? Elbette ki hayır.

 

                Şuurlu Mümin, aynı delikten ikinci defa sokulmaz. Umarım, 44 milyon seçmen olarak cümlemizin aklı başında ve şuuru yerindedir de, aynı delikten ikinci defa sokulmayız. AKP'nin hiçbir konuyu/sorunu çözemeyeceğini bu iktidar dönemlerinde gördük. Saadet Partisi'nin deyişiyle; Hiçbir milli müessese bırakmadılar! Bu hükümet; kimliksizliği ve benliksizliği, en büyük değer yaptı. Batı taklitçiliği ve hayranlığı; bunlarla görülmemiş boyutlara ulaştı. Sonuç; milli değerlerinden uzaklaşan bir TÜRKİYE. Bu hükümet malum medya/basınca  desteklendiği müddetçe AKP'nin yapmış oldukları günahlara, çıkartmış olduğu dinimize ve milliyetimize tamamen aykırı kanun ve uygulamaların günahlarına aynen ortak oluyorlar. Özellikle dış politika ve ekonomi açısından yaptığım karşılaştırmalar AKP ile SP arasında farklılığın taban tabana zıt olduğunu göstermektedir.  Milli Görüş daima TÜRKİYE'nin milli çıkarlarını merkezde tutan bir dış siyaset anlayışına sahip oldu. Bu tavrını iktidar ve muhalefette de devam ettirdi. 

 

"TÜRKİYE'nin kurtuluşu tekrar Milli Görüşü yeniden iktidar yapmak; bu suretle Müslüman Türk halkının 1997 iktidarındaki gibi Milli ve ekonomik refaha yeniden kavuşturulması sağlanmalıdır."

 

Bugünkü medyanın yaptığı; AKP ve CHP'den başka parti yokmuş gibi bir sunuş yapıyorlar. Halbuki ikisi de aynı. Daha doğrusu Saadet Partisi dışında kalan bütün partiler ABD, AB ve İMF'ci. Halka diyorlar ki; laikler, Cumhuriyetçiler CHP' ye, Müslümanlar da AKP'ye gitsinler diyorlar. Sayın ERBAKAN Hocanın da dediği gibi aslında hepsinin hamuru aynı. Tabi ki biz Müslümanlar bu haince oyuna düşmeyeceğiz. Tekrar yuvaya yani Saadet Partisi'ne dönüp oylarımızla bu oyunu bozmaya çalışacağız.

 

Yakup MUSA

 

 

                 

 

 



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.