(anadoluhaber) Din,Felsefe, bilim. Peki ya gerçek nedir

Günümüz mantığı ile başka zamanları yargılamak

Bir yazar eskiden yazılmış dini içerikli eserlerdeki günümüz mantığı ile tutarsızlıklar içeren yada içerir gibi görünen konulardan bazılarını derleyip halkın dini inançlarının bazı saçmalıklar ile karıştığını ispat etmeye ve günümüz doğrularına ve mantık algılamalarına uygun olmayanların belki bir gün anlamları anlaşılır diyerek antik değerler arsında yerlerini almaları yerine çöpe atılmalarına dair görüş belirtmiş. Bense bu eserlerden günümüz dünyasının başta felsefeciler ve düşünürler başta olmak üzere pek çok bilim dalı yararlanmaktadır diye düşünüyorum. Hatta eski çocuk masallarının saf ve temiz çocukların beyinlerinde bu günün öldürmeyi başarı sanan çizgi film kahramanlarından daha yararlı ve ahlaki değerleri aktarmak da daha yararlı olduklarını düşünüyorum.

Söz konusu dini eserlerdeki bize şimdi tutarsız gelen olay ve konulara başka bir açıdan bakmak istiyorum.

Bu eserlerin yazıldığı günlere gidip içinde olduğumuz bu günleri oradakilere anlatmaya çalışsaydık nasıl olurdu acaba. Zaman gelecekten geçmişe doğru akar gibi bir durum ortaya çıkar bilerde onlara anılarımızı anlatmış olurduk.

Cansız bir demirden kuşun karnının içine girip (uçağın) dünyanın gece olan tarafından, o sırada gündüz olan tarafına yani dünyanın karşı tarafına bir karpuzun etrafında uçarak dolanan bir sineğin karnında gibi seyahat ederdik desek bin yıl öncenin dünyasında yaşayanların içinden, şimdiki zamanımızda yaşayanların yaptığını yapan ve aklının almadığı şeyleri kolayca inkar eden biri çıkıp bizim için ne derdi acaba.

Bir hatırlatma: Aya gönderdiğimiz içinde insanlar olan demir kuşun karnındaki yavrusunun karnına girip (binip), Bilindiği üzere aya giden araç dan ayrılan küçük bir araç iki kişi ile aya inip, sonrada asıl araç da bıraktıkları bir kişinin yanına dönmüşlerdi.

Asıl demir kuşu gökte içindeki bir kişi ile yularını bağlamadan bırakıp ayın yeryüzüne inen iki kişiyi dünyadaki herkes evlerindeki açtıkları pencerelerinden (Windows, TV, vs) seyir ediyorlardı aya inen adam bir adımda altı adım öteye sıçrayarak dolaşmaya başladı deseydik orada yaşayanların tepkisi ne olurdu.

Unutmayalım ki daha 25 yıl kadar önce dünyada hayal mahsulü olarak sadece tek hatlı ve bir tek telefon vardı. Oda uzay yolu filmindeki Uzaygemisi atılganın kaptanı, Kaptan Körk de idi. İndikleri gezegenlerde uzaydaki gemileri ile konuşuyorlardı. O telefon ne kadar pahalı olmalı ki hayallerinde bile yardımcısı Mr. Spak'a da bir tane daha alamamışlardı. (bu günkü cep telefonlarını Marstan resim ve filimler gönderen aygıtları hayal bile edemiyorlardı)

Belki bunları bin yıl önce anlatamazdınız. Ama Matrix filmini anlatabileceğiniz hatta ne var bunda biz zaten biliyoruz bunun böyle olduğunu. Siz Peygamber efendimizin, insanlar uykudadır ölünce uyanırlar hadisini hiç duymadınız mı? Tasavvufun erbabının zaten içinde yaşadıkları hali, vahdeti vücut diye bir konudan bahis ile anlattıklarından haberinizde mi yok yoksa demezler mi idi.

Örnekleri çoğaltabilirim. 

Aynı yemeği helalinden yiyen ile haram yemekten sakınmayan kişilerin aralarındaki basiret ve idrak farkını ölçen bir aygıt yapılmış değildir ama bu farkın olduğunu görebilen insanlarda mevcuttur.

Hiç bir şeyi kendi zaman ve mekân kesiti dışında ele alıp tam olarak anlatabilmek mümkün olmaz. Hiç bir şey kendi ortamı dışında asıl anlamını tam olarak ifade de edemez. Ama bu o şeyin anlamsız olduğu zannına sebep olsa da anlamsızlığının kanıtı olmaz.

Bir atom çekirdeğinin etrafında 300 bin devir saniye ile dönen elektron diye adlandırılan gezegenciğinin güneşin etrafında aynı zaman ölçülerimiz ile bir yılda dolaşan dünyamızdan ne farkı olduğunu ya da olmadığını bilebiliyor muyuz?

O elektronda bizim bir saniyemizde insanlık tarihinin yüzlerce katı zaman geçiyor da orada neler olup bittiğin farkında bile olmuyoruz. Şimdiye kadar hangi öküzün boynuzunun mikro kozmosuna, atom altına inip frekanslarında ya da daha derinlerinde yani mikro kozmosunda dünyamıza rastlamayacağımıza delil bulabilir miyiz? Birisinin yazıp ya da resmini çekip bu siber uzaydaki internet alemine attığı maili görebilecek milyarlarca kişiden biri olan ben o her yerinde hazır olan bu maile her yerde hazır ve aşikare görülebilecek bu cevabı verdiğimi ve bunu da herkesin okuduğunu bin sene önce kime nasıl anlatırdınız. Madem internet ortamında her şey her yerde sadece com tıklamamızı hazır olda bekliyor durumunda ise. Bizler neden bu uzayın her yerinde olmadığımızı ve sadece burada tıklanmamızdan dolayı burada görünüyor olmamızın burası ile sınırlı olmadığını söyleyemez miyiz?

Bu internet ortamının siber uzayında nice görüntülerin, sesli filmlerin ve resimlerin görüntülenişine şahit olduğumuz halde acaba o ressamların muhayyilesi o resme döktükleri muhayyel uzaylı olağan üstü yaratıkları başka bir siber uzayda ya da paralel boyutlardan birinde bilmediğimiz bir şekilde muhayyilelerinde ve ya rüyalarında görmüş olmasalardı nasıl resim haline getirebilirlerdi. Rüyalarında gördülerse rüyalarında gördükleri yerlerin nerde olduğunu bana anlatabilir misiniz?

İnsanlar hiçbir şey bilmedikleri konularda bilinmezlikler okyanuslarının bir kıyısında kumda oynarken kafalarını kaldırıp okyanusa bakmak yerine kendi oyuncak kum kovaları ile plastik küreklerine dalmış çocuklara benziyorlar. Ve ne kadar çok şey bildikleri iddiası ile akıllarının ermediği her şeyi alaya alıp kendilerini yücelttiklerini sanıyorlar.

Aslında en akıllıları olan bilmediğini bilenler bunu dürüstçe itiraf ederek dürüst insanlar olabiliyorlar. 

Bu yüzden eskiler idrakin yüceliğine çıkamıyorsan, inkârın basitliğine düşme bari derlerdi.

Hiç bir şey bilmiyoruz. Kendimizin kim olduğumuzu bile.  Bu dünyaya geldiğimizde basit ses titreşimleri ile anlaşabilen basit insancıkların bu basit dillerini bilmediğimizden onlara kendimizi takdim ile tanıtamadık. Ne ve kim olduğumuzu anlatmak için kullandığımız evrensel iletişim dilini de bu dünyanın halkı anlamıyor hatta en basit telepati dilini bile bilmiyorlardı.

Anlaşamayacağımızı anlayınca birde ebe'nin ya da doktorun popomuza vurduğu tokat yüzünden, bizim bu dünyada halimiz ne olacak diye ağlamaya başladık. 

Sonrada bizden önce bu dünyaya gelmiş ve kendi kimliklerini de çoktan unutmuş olanlar, bize kim olduğumuzu sormadan Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma, diye isimler taktılar da zamanla biz bile kendilerimizi bu bize takılan takma isimlerdeki kişiler olarak zannedip bu mekânla sınırlı sanrısına mahkum olduk.

Halbuki biz bu evren denilen eriyiğin  ve ya sırlar uzayının içinde her yerinde olan ve sadece kendimizi başka yerlerde tıklamayı unutmuş öleceğimiz ana kadar da kimsenin hatta Azrail'in bile tıklamadığı için bu zaman ve mekan ekranına ekran koruma görüntüsü gibi takılıp kaldığımız hale mahkum olarak kaderimize razı olduk. Hatta bu rolü pek sevmiş olmalıyız ki aslında ne olduğumuzu bile sorgulamaz olduk

Anlamak için bu rüyadan uyanacağımız ölümü beklemeyi beklide ölümden kaçmayı da bir marifet sanıyoruz.

İnsanlar uykudadır. Ölünce uyanırlar.

A.D.Şimşek

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.