(anadoluhaber) Fwd: Bad-el harab-ül Basra!-(Basra Harap Olduktan Sonra!)

Başımıza musallat ettiği yaratık ile mücadele ederken bir de Deniz Baykal ile uğraşmak zoruma gidiyor.Sevgiler.Sili



Zulfu Livaneli'nin asagidaki yazisi basimiza orulen coraplarin gerisinde olanlari aciklamis.  Bu kadar cife karsisinda insanin beyni takallüs ediyor!
 
-------------------------------

Geçen dönem CHP'den istifa eden, bu dönem aday olmayan eski CHP
milletvekili Zülfü Livaneli, bugünkü köşe yazısında Deniz Baykal'a seslendi.
Livaneli, Baykal'a 2002'de Beylerbeyi'nde Tayyip Erdoğan'la yaptığı gizli görüşmeyi
hatırlattı. "Bu gecenin tanıkları var" diyerek Önder Sav, Eşref Erdem, Mehmet
Sevigen, Bülent Tanla, Yaşar Nuri Öztürk'ü sayan Livaneli, "Belki bazıları sizden
korkar ve tanıklık etmez ama bir kısmı da bu sözlerin doğru olduğunu açıklar" diye
ekledi.

"Deniz Bey, o fotoğrafı çıkarıp bakmanın zamanı geldi!" başlıklı yazısında Livaneli,
şöyle diyor:

"Seçimler öncesi CHP'ye zarar vermemek için bildiğim birçok konuyu içime gömerek
sustum, bundan sonra da bu parti ve liderine ilişkin hiçbir şey yazmayacağım. Çünkü
bir faydası olacağına inanmıyorum.

Ama bu konudaki son yazımda size bir tanıklığımı aktarmak zorundayım. Bunu bir borç
olarak görüyorum.

"İKİ AY DAYANAMAZ" DEMİŞTİNİZ

Deniz Bey lütfen hatırlayın: 19 Aralık 2002 tarihinde karlı bir Ankara gününün
akşamında Mehmet Sevigen'in evindeydik.

Ben Cumhurbaşkanı ile görüşmeden geliyordum. Abdullah Gül başbakandı, Tayyip
Erdoğan'ın ise Meclis'e girme umudu kalmamıştı.

Cumhurbaşkanı Sezer bir gün önce, Tayyip Erdoğan'ın "milletvekili olmadan başbakan
olma" önerisini reddetmişti. Türkiye'nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz
"Tayyip Erdoğan başbakan olacak!" diye tutturdunuz.

Sizi "Çok tehlikeli bir oyun bu!" diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere
kızdınız, "Hayır!" dediniz "İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz."

Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: "Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün
tarikatların birleşerek Erbakan'ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında Amerika,
Avrupa desteği de var. Program Türkiye'yi ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı.
Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek; tam tersine, bu odada bulunan herkesin
siyasi hayatını bitirecek."

İki ay dayanamaz iddianızı, "Görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar." tezine oturttunuz.

Ama bunların hepsi bahaneydi çünkü siz iki partili rejimin işinize yaradığını
anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. Çünkü size ana muhalefet partisi lideri
olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. Bu iş birliğini daha sonra da
sürdürdünüz.

O zaman ben sizin Tayyip Erdoğan'la seçim öncesinde Beylerbeyi'nde gizlice
buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.

Bu gecenin tanıkları var: Önder Sav, Eşref Erdem, Mehmet Sevigen, Bülent Tanla,
Yaşar Nuri Öztürk.

Belki bazıları sizden korkar ve tanıklık etmez ama bir kısmı da bu sözlerin doğru
olduğunu açıklar. Yani tanıklar var. Ötekiler de söylemese bile içten içe bunun
doğru olduğunu bilir. Siz de bilirsiniz.

Tartışmanın sonunda dediniz ki: "Bu gece birbirimizin fotoğrafını çektik. İki ay
sonra çıkarıp bakalım. Ama rotuş yapmadan. Hangimiz haklı çıkmışız?"

ERDOĞAN'LA BEYLERBEYİ'NDE GİZLİ BULUŞMA
Şimdi, 2007 seçimlerinin ardından o fotoğrafı cebinizden çıkarıp bakın Deniz Bey.

Ve düşünün; Meclis grubunda "Erdoğan'ı başbakan yapıyor diyorlar. Evet yapıyorum.
Var mı itirazı olan!" diye bas bas bağırmanıza değdi mi?

Erdoğan'la Beylerbeyi'nde gizlice buluşmaya ve size oy veren milyonları hiçe sayarak
gizli anlaşmalar yapmanıza değdi mi? (Deniz Bey, biliyorsunuz ki bu gizli buluşmanın da tanığı var.)

Başbakan olmak, elbette Erdoğan'ın demokratik hakkıdır. Ama bunun için olağanüstü
çaba harcamak CHP'nin birinci görevi değildir. Üstelik dokunulmazlık kaldırılmadan.

Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, Anayasa'yı değiştirip, grubu baskı
altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan'ı meclise sokmak ve dokunulmazlık
zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için
verseydiniz sonuç bambaşka olurdu. Size o gün söylediğim gibi, Türkiye'nin kaderini
değiştirdiniz.

­Deniz Bey; sözlerimde en ufak bir çarpıtma varsa çıkıp söyleyin. "Öyle değildi.
Böyle konuşmadık." deyin.

Genel Sekreterinizin ve en yakınlarınızın tanık olduğu bu konuşmayı inkâr edin. Ya
da başınızı önünüze eğin ve tarihin hakkınızda vereceği yargıyı düşünün.

Deniz Bey; çok ağır şeyler yazdığımın farkındayım. O akşamki tartışmaya kadar bir
dostluğumuz vardı, bunları yazmak istemezdim.

Ama hem duruma doğru teşhis koyamamanız, hem de aşırı derecede inatçı olma huyunuz yüzünden hepimizi tehlikeye attınız.

"YAKIN DOSTUNUZ MELİH GÖKÇEK"
Tayyip Erdoğan'ın yüzde 34 oyla meclisin üçte ikisini ele geçirmesinin manivelası
oldunuz.

Daha önce Refah Partisi'nin belediyeleri ele geçirmesi de sizin oyları bölmeniz
sayesinde gerçekleşmişti. .

Tayyip Erdoğan'ların ve yine çok yakın dostunuz olan Melih Gökçek'lerin en büyük
şansı sizdiniz. CHP'nin ise en büyük şanssızlığı oldunuz.

Bu ülkenin sola şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, bütün uyarılarımıza rağmen
partiyi sağa çekmekte, Kürtlerden, Alevilerden, solculardan ayırmakta ısrarlı
oldunuz.

Erdal İnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Fikri Sağlar, Ercan Karakaş, Mehmet
Moğultay, Seyfi Oktay, Celal Doğan ve daha birçok sosyal demokratla el ele tutuşup
halkın karşısına çıkmanız gerekirken; eski MHP'lileri, eski ANAP'lıları, idamla
yargılanmış sağcı militanları parti vitrinine çıkarmakta ısrar ettiniz.

Size defalarca "Bir şeyin aslı varken kopyasına kimse bakmaz!" dememize rağmen, sol
politikaları değil, MHP çizgisini tercih ettiniz.

Sağcıları ve sekreterinizi Meclis'e sokarken, İsmet Paşa'nın Avrupa Konseyi'nde
komisyon başkanı olma başarısını gösteren torunu Gülsün Bilgehan'ı Meclis dışında
bıraktınız.

İnanın ki bunları yazarken samimi olarak üzülüyorum. Keşke haklı çıkmasaydım, keşke
sizin tahminleriniz doğrulansaydı diyorum ama durum ortada.

Yazık oldu Deniz Bey, hem size, hem partinize, hem de size inanan temiz yürekli
sosyal demokratlara.

Artık bundan sonra istifa etseniz de bir etmeseniz de. Bad-el harab-ül Basra!

 
Zülfü Livaneli



 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.