ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ |
- [anadoluhaber:35629] DP'YE TEKZİP METNİ
- MUSTAFA GÖKTAŞ YAZIYOR : "Siyasetin değişmesi için siyasi partiler yasası değişmeli.."
- [KomploTeorileri] Savaş Makinasına Barış Ödülü
- [anadoluhaber:35627] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ
- [anadoluhaber:35630] GÜNÜN SÖZÜ
- [anadoluhaber:35626] Ermeniler 190 mülkün iadesi için başvurdu
- [KomploTeorileri] ASİMETRİK AÇILIM
- [anadoluhaber:35631] KEMAL KILIÇTAROĞLU DOĞU PERİNCEK MÜMTAZ SOSYAL OSMAN PAMUKOĞLU SÜLEYMAN YAĞIZ
- [anadoluhaber:35628] Haniyye: Aksa savaşı başlamıştır
[anadoluhaber:35629] DP'YE TEKZİP METNİ Posted: 10 Oct 2009 01:18 PM PDT DOĞRU YOL PARTİSİ GENEL MERKEZİ Genel Başkan Çetin Özaçıkgöz’ün, bugün bazı haber ajanslarında verilen “DYP, DP ve ANAP BİRLEŞİYOR” haberine karşı yayınladığı tekzip ve düzeltmedir.
“2 SENE ÖNCE DYP İSMİNDEN RAHATSIZ OLUP DEĞİŞTİRENLER, ŞİMDİ DYP İSMİNDEN PİRİM YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Bugünkü bazı haber ajanslarında (Cihan, Yeni Şafak ve Dünya Bülteni) “31 Ekim’de yapılacak kongrede DYP, DP ve ANAP BİRLEŞİYOR” şeklinde haberler verilmiştir. Genel Başkan Çetin Özaçıkgöz, Sayın Hüsamettin Cindoruk ve Sayın Salih Uzun’un toplantı yaptığı ve DP çatısı altında birleşme kararı aldığı da belirtilmiştir. Bu açıklamayı DP adına DP’li bir ilçe Başkanının açıkladığı da haberde belirtilmektedir. Bugün Genel İdare Kurulu toplantımız, iki gün önce de Başkanlık Divanı Toplantımız vardı. Ne bu toplantılarda ne de harici görüşmelerimizde adı geçen partiler ile birleşme hakkında bir karar alınmadığı gibi, böyle bir konu da gündeme gelmiş değildir. Kendi özel sohbetlerimizde dahi bu konu açılmamıştır. Ne Sayın Cindoruk ile ne de Sayın Salih Uzun ile herhangi bir ortamda bir araya gelmiş değilim. Geçen hafta Sayın Cindoruk bizden randevu talep etti, randevu verdik ancak 2-3 gün sonra bu randevu da iptal edilmiştir. Birleşme konusu bir yana, başka herhangi bir konuda görüşmek üzere dahi bir araya gelmiş değiliz. Şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Doğru Yol Partisi (DYP) olarak yolumuza devam etmekteyiz ve hiçbir parti ile birleşme düşüncemiz de fikrimiz de niyetimiz de yoktur. DYP olarak yolumuza devam etmekteyiz. Doğru Yol Partisi (DYP) isminden rahatsız olup bu ismi değiştirenler, şimdi DYP isminden prim yapmaya çalışıyorlar. Belki de teşkilatlarını bu şekilde ayakta tutabiliyorlar. Buradan DP Genel Başkanı Sayın Cindoruk’u, asılsız haberi veren ilçe başkanına sahip çıkmasını, kendisini uyarmasını rica ediyor, olayın tekrarlanmamasını umuyorum.
Av.Çetin ÖZAÇIKGÖZ Roportaj ve İletişim İçin : Genel Başkan 0 505 7814071 (Gn.Bşk.direk) | ||||||||||||||||||||||
MUSTAFA GÖKTAŞ YAZIYOR : "Siyasetin değişmesi için siyasi partiler yasası değişmeli.." Posted: 10 Oct 2009 11:35 AM PDT Siyasetin değişmesi için siyasi partiler yasası değişmeli..
Eğer siz Türkiye’deki şu mevcut siyasi düzenden memnun iseniz diyeceğim yok. Yok, eğer memnun değilseniz, burada yazacaklarıma lütfen kulak verin. Halen siyasi Partiler Yasası (SYP) anti demokratik maddeler ile dolu. O Demokratik olmayınca ona bağlı olarak ortaya çıkan partilerin kendi iç anayasası olan TÜZÜKLERİ demokrasiden uzak kalıyor. Tüzük gücünü Siyasi partiler yasasından alıyor. Oysa Anayasamız açık. Siyasi partilerin tüm çalışmaları Demokrasi çerçevesinde olacak diyor. Ama nerede? Bu güne kadar buna kim şahit oldu? Bizdeki Tüm siyasi partilerde LİDER EĞEMEN bir sistem mevcuttur. İnceleyin bakın. Kıytırıktan bir DELEGE sistemi geliştirmişler. Biri gider biri gelir, tepeden emir gelir masa başında keyfe kalmış şekilde delegeler ahbap çavuş misali yazılır, sinsice askıya çıkartılır, süre bittimi indirilir. İtirazda mümkün olmaz. Ve başlarlar aşağıdan yukarı ayarlanmış delege, ilçe başkanı, il başkanı, üst kurul delegesi ile gider genel başkan seçerler… Hani nerede demokrasi? Ne demokrasisi yahu… Lider, tepedeki kimse ona göre şekil alır partinin icraatları. Bizdeki tüm partilerde de bu üç aşağı beş yukarı aynıdır. Avrupa’da, ABD’de ve kendimize örnek aldığımız birçok ülkede böyle mi? Hayır! O yüzden bizim ülkede işler rayında gitmiyor. O yüzden işler bir türlü düzelmiyor. Liderin iki dudağı arasında adaysın veya değilsin… Liderin belirlediği, tepedeki yönetimin belirlediği sistemde vatandaşı temsil eden çıkar mı? Çıkmaz, çıkmadı, çıkmayacaktır da… Meclise gider adam, işine bakar, Yağcı ve yalaka çalışır. Lider karşısında kırıtır dümenine bakar. Ey millet sen aç kalmışsın, perişan olmuşsun oraya vardıktan sonra artık onun umurunda değil. Bu sistem DEMOKRATİK değil… Adamı Genel idarede görmek istemezsin üzerini belki 500 kişi çizer adam yine orada durur. Böyle irade olur mu? Bu memlekette ne yazık ki oluyor, oldu ve böyle giderse olacaktır da… O yüzden sırtımızın yaşı, ayağımızın tozu gitmez. Bu siyasi sistem gerçekten Demokratik değil. Doğru değil. Tabanda kuvvet bulmayan kişinin YÜCE MECLİSTE işi ne? Bakın Genel merkezin seçimlerinde çarşaf listeleri, gelmiş geçmiş tüm genel başkanlar ve tabansız siyasiler sevmezler. İstemezler. Gelin önce şunu bir çözün. Yani siyasi partiler yasasını değiştirin. Günün koşullarına, AB’ye uyumlu hale getirin. Borçlar kanununu tasarlarken İsviçre’yi örnek alıyorsunuz da, iş siyasi partiler yasasına gelince neden İsviçre’yi örnek almıyorsunuz? Toplumun ana can damarı olan, ülkeyi yöneten, çözüm üretecek olan ana damar siyasettir. Bu kurumun namuslu, hak eden, kabiliyetli insanlara teslimi gerekir. Hak eden insan oraya gitmelidir. Toplumda karşılığı olan, toplumda saygı ve güven duyulan insanı bu sisteme göre gönderemiyoruz. Üç beş çapulcu delege ağası ve lider sultası ile, yalaka, yağdanlık, çıkarcı, fesat tipleri seçmek zorunda kalıyoruz. Yani ortaya bir yemek konuyor, yersen de bu, yemesen de bu… Böyle demokrasi ve demokratik duruş olur mu? Genel yönetim belirlenecek, usulden kongrede delegeye oylatılır. Ama liste genel başkanca çoktan belirlenmiş ve kongrede oylama konmuştur. Tüm çarklar böyle. Belde de, ilçe de, il’de ve nihayetinde tepede genel merkezde durum aynıdır. Ayarlanmış delege, emir kulu insanlar. Ondan sonra gel sen bu üsttekilerden iş bekle. Çok beklersiniz, bekledik, beklemeye devam edeceğiz. Ama boşuna. Partiler bundan böyle daha demokratik ve daha fazla tabanın sesini yansıtacak sistemi bulup çıkarmalıdır. Partiler millete hizmet yeridir. Onun için o çatılarda birleştirici, kaynaştırıcı ve uzlaştırıcı bir çalışma ekibi kurulmalıdır. Siyaset bir takım oyunudur. Kolektifiyet ister. Yetkiler tek şahısta, tek kurulda toplanmamalıdır. Parti içinde egemen güçler, egemen kurullar meydana gelmemelidir. Alınan kararlar ve yapılan uygulamalar tartışmaya açılmalı, hatta bunların yargıya taşınma işleminin önü açılmalıdır. Genel merkez’in aldığı karar kesindir oradan başka yere itiraz mümkün değildir. Siyasi Partiler yasası, Anayasa, Medeni Kanun niye var öyle ise? Mahkeme yolu kapatılır mı, bir partinin tüzüğünde? Saçma sapan uygulamalar kalkmalıdır. Partiye üyeliğe bir bakın önce. Öyle madde koyuyor ki adam: “ilçe yönetim kurulu, üyeliğe kabul etmemeye dair kararlarında gerekçe göstermek zorunda değildir” diyor. Şu saçmalığa bak. Üye olmak isteyeceksin, seni üye yapmayacaklar, sana gerekçe belirtmek durumda da değiller… Nerede yaşıyorsunuz Uganda da mı, patağonya da mı? Burası Türkiye.. Böyle saçma salak, demokrasiden yoksun madde olur mu? Aynı maddenin ilerisinde “genel idare kurulu resen veya müracaat üzerinde süreye bakılmaksızın üye kayıtları konusunda nihai kararı vermeye yetkilidir” diyor. Hayda… Ayıkla pirincin taşını.. Daha işin başında üye kaydında sakatlık var. İleri gidiyorsunuz, başka bir madde de kongreler ve nasıl olacağı belirlenmiş. Orada diyor ki, Her kademe, kendi kongresini, tarihini iklim ve iş durumu ile üst kademe kongre tarihine göre ve üst kademesinin onayını alarak tespit eder.” Niye üst kademe yok derse, süresi ve kanuni zamanı gelmiş teşkilat kongresini yapamayacak mı? Ve yapamıyor da zaten. Yukarısı okey demez ise, yasal süreç işlese de, zamanı gelse de yapamıyorsunuz. Yasaya uygun mu? Değil… Ama GİK var, orası derebeylik ya, ne derse o olur (!) Olmaz… Olmamalı.. İlerliyorsun bir başka maddeye, delege tespitleri meselesi, baştan sona yanlış ve yanlı. Delege partiye kayıtlı ve başsavcılığa bildirilen listeden seçilecekse o yerin, belde, ilçe, il ne ise nüfusuna göre seçilmeli. Aldığı oy ve son seçimde aldığı oya göre belirlerseniz, adaletli olmaz. Nüfusu temel alacaksınız. Koskocaman bir Büyükşehir ve büyük belde ile minicik bir belde bir mi? Bunlar düzgün ayırt edilmeli ve Siyasi partiler yasası ile parti tüzüklerinde işlenmeli. Biraz daha ilerliyorsunuz, başka bir maddede, delegelerin görev süresi konmuş. “İlçe ve il kongrelerinin seçilmiş delegelerinin görev süresi, bir sonraki olağan kongreye katılacak delegelerin seçimine kadar devam eder” diyor. Ama bu güne kadar bu durum hiçbir partide böyle olmadı, aldılar, fesih ettiler, yeniden seçtirdiler, yasal olmadı ama oldurdular.. Hemen aynı maddede bir başka ilave var, “genel idare kurulu veya merkez karar kurulu gerekli gördüğü takdirde yeni delege seçimine karar verebilir.” Bak şimdi… Genel İdare yâda merkez karar başı buyruk yer sanki. O karar verecek her işe, yasa kanun tanımayacak ve siz itirazınızı yine o kurula yapmak durumundasınız, mahkemeye gitme yolunuz da kapalı. Olur mu? Hani bunun neresinde demokrasi? Seçilmiş adam seçilmiştir, atanmış adam atanmıştır, birbirine karıştırmamalıyız. Seçilene de saygı duymalıyız. Bunlar siyasi partiler yasasında ve parti tüzüklerinde kesin hükmü amir olmalıdır. İlerliyorsunuz başka bir maddede görevden alma ve işten el çektirmeler var. Diyor ki; “parti menfaatlerini açık ve ağır bir şekilde zedeleyecek veya sarsacak davranışlarda bulunmaları” Tamam. Ölçü ne? Neye göre belirliyorsunuz ve nasıl belgeliyorsunuz? Suçu sabit mi, değil mi, nasıl kararlaştırıyorsunuz? Belli değil… Biraz ilerde aynı maddede “kademelerde teftiş ve inceleme yapmakla görevlendirilen müfettişler de aynı şekilde talepte bulunabilirler… Başkan ve dahil yönetim kurulu üyelerinin tamamına veya bir bölümüne işten el çektirebilirler..” Neye göre, nasıl, hangi rapor, hangi ifade, hangi belgeye göre ve suçu nasıl tespit ettiniz, savunma nerede? Belli mi… Hak getire… Aldılar oldu bitti.. Demokrasi, demokratiklik nerede? Siyasi partilerin tüzükleri buna benzer vızıltı, cızıltı dolu. Ve işin garibi GİK in ya da merkez kararın (partisine göre değişiyor) aldığı karara itiraz edeceğiniz bir yer yok. Orası tek yetkili yer. Disiplin kurulu niye var? Disiplinler de kimin şu ana kadar ifadesi ciddi, demokratik, kanun ve nizamdan sapmadan alınıp, suçlaması ortaya konulup savunma istenmiş? Söylesinler.. Alınan kararlara, gerek GİK de, Gerek YHD de, Gerekse yönetim kurullarındaki kararlara Mahkeme kapıları açık olmalı. Tüzükte mahkeme yolu tıkanır mı? Buna benzer çok lüzumsuz, gereksiz madde ve maddeler var. Herkes dertlidir. İnandırıcı, güvenilir, eleştiriye açık, uzlaşmacı, bölüşümcü kişi ve kişiler bir araya gelmez ise bu ilkede hiçbir şey değişmez. Değişecek diye bekler dururuz. Kendinden katkıda bulunmayan adamlar ile yol yürünür mü? Böyleleri ile yol sürekli tıkanır. Çünkü herkes her şeyi bir başkasından bekler.. Sömürmeye gelmiş adam, vermeye değil. Sömürüye geldiği için, yolsuzluk, hırsızlık, adam kayırma, torpil bitmez. Biri gider biri gelir. Tahterevalli misali. Biri iner biri çıkar değişen bir şey olmaz. Olsun istiyorsak, önce Siyasi partiler yasası demokratik, çağdaş, AB ye uyumlu hale gelmelidir. Her şey kanuna, yasaya uygun olmalı, alınan kararlar ise yargıya açık olmalıdır. Bizdeki sitemde adam geliyor partinin tepesine, Sekreter beleş, telefon beleş, makam beleş, araç beleş, şoför beleş… Yok, öyle yağma. Olmamalı… Bu günlük bu kadar... Devam edecek.
MUSTAFA GÖKTAŞ | ||||||||||||||||||||||
[KomploTeorileri] Savaş Makinasına Barış Ödülü Posted: 10 Oct 2009 10:04 AM PDT Bülent Esinoğlu Savaş barıştır. Özgürlük köleliktir. Cehalet kuvvettir. Yalan doğrudur. Obama’ya verilen Nobel Barış ödülü böyle bir şeydir. Obama’nın nezdinde, tüm dünya ile savaşan Amerika’yı barışçı ilan etmek. El insaf! Herhalde biz başka bir gezegende yaşıyoruz. Onun için gerçekleri göremiyoruz. Emperyalizmin kültürel yapısı, Post-yapısalcılık, işte tam da böyle bir şeydir. Bir şeyin gerçekle bağlantısını kopardın mı, al sana barış ödülü… Bu Batının dünya halkları ile alay etmesidir. Hadi anladık, Batının dışındaki insanları insandan saymıyorsunuz. Peki, kendi insanınızı nasıl ikna ediyorsunuz? Artık Batının politika üretemez hale geldiğini düşünüyorum. Savaşan bir ülkeye barış ödülü vermek, Batının “gerçeklikten” ne ölçüde koptuğunu gösteriyor. Nobel Ödüllerinin verilişinde emperyalist siyasetin nasıl etkili olduğunu biliyoruz. Emperyalizmin kendini pazarlamada, kendi kendine övgüler yağdırdığını da biliyoruz. Ancak, halklar nezdinde itibar kazanamayan emperyalizmin bu yolla itibar elde etmeye ve sömürdüğü ülkeleri etkilemeye çalışmasını anlamak mümkün değildir. Afganistan’da her gün Heronlar ile sivilleri vuran, Pakistan’da iki milyon insanı yer değiştiren bir kişiye barış ödülü vermek. Aklıma mukayyet olamayacağım. Barış denen o güzelim olgunun da içini boşaltıyorlar. Propaganda işinin bu kadar gerçeğin dışına düşmesi hayra alamet değildir. Obama’ya Nobel Barış ödülü, Amerika’nın dünya ölçeğinde yürüttüğü psikolojik savaşın bir parçasıdır diye düşünmek gerek. Hitlere yazık olmuş. Keşke ona da bir barış ödülü verselerdi. Saygılar, Sevgiler, Aydınlık Günler. 10.10.2009,bulentesinoglu@gmail.com -- TURKEY DEĞİL,TÜRKİYE ! | ||||||||||||||||||||||
[anadoluhaber:35627] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ Posted: 10 Oct 2009 07:10 AM PDT
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
|
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.