ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ |
- [anadoluhaber:37203] http://www.gomanweb.com/2008_gomanweb/YAZARLAR-(YENI)/burak_canli.htm
- [anadoluhaber:37207] http://yazaristan.net/burak-canli/2230/07012010-ozel-gunlugumde-ki-emekli-is-hak-ve-siyasi-iktidar-.html hakkızlığa uğramaya göresin
- [anadoluhaber:37196] 07.01.2010 Özel Günlüğümde ki Emekli, İş, Hak ve Siyasi İktidar yazan: Mersinden Burak CANLI
- [anadoluhaber:37198] KIŞ HASTALIKLARINDAN KARADUT PEKMEZİ İLE KORUNUN!!!
- [anadoluhaber:37205] Pandora’s Kozmik
- [anadoluhaber:37209] Arafta bir paşa
- [anadoluhaber:37204] Ekmeğimle oynama!
- [anadoluhaber:37177] Mason olan Osmanlı padişahı kimdi?
- [anadoluhaber:37192] Kozmik odalara sadece iki subay girebiliyormuş
- [anadoluhaber:37189] Reytinglerde Mossad parmağı
- [anadoluhaber:37182] Ergenekon Operasyonunu Destekliyoruz Çünkü Demokrasiden Yanayız
- [anadoluhaber:37183] Savcıyı Destekliyorum,Ergenekon Çetesi Çökertilsin!!
- [anadoluhaber:37181] BAYKAL VE BAHÇELİ TÜRKİYE' MİZİN BAŞINA GELEN EN BÜYÜK FELAKETTİR!!!
- [anadoluhaber:37184] Sigaradan Bile Daha Zararlı Baykalsız HAVA SAHASI İçin tam% 100 DESTEK !!!!
- [anadoluhaber:37190] Baykal'ı GÖrÜnCe HaLiNe ŞüKrEdEnLeR
- [anadoluhaber:37186] 'Devletin içindeki Sovyetler Birliği çöküyor' - Cengiz Çandar - Referans
- [anadoluhaber:37193] Bu kaç kişilik sır - Rauf Tamer - Posta
- [anadoluhaber:37185] TÜSİAD veMÜSİAD arasındaki fark
- [anadoluhaber:37188] Kozmik Oda'nın aranmasına karşı olanlara dikkat edin.
- [anadoluhaber:37176] Erbakan'ı tutuklamayan askerî hakimin eşi neden intihar etti? - Nusret Çiçek - Vakit
- [anadoluhaber:37191] Arafta bir paşa - Şamil Tayyar - Star
- [anadoluhaber:37178] Kim paranoyak, kim salak, kim dangalak?!. - İsmail Kapan - Türkiye
- [anadoluhaber:37180] Çerkes Edhem Bey "hain" değildi - Yavuz Bahadıroğlu - Vakit
- [anadoluhaber:37179] Arınç yanılıyor, 70 milyon Baykal'a gülmez.
- [anadoluhaber:37187] HSYK'nın kirli '33' planı - Ali Karahasanoğlu - Vakit
[anadoluhaber:37203] http://www.gomanweb.com/2008_gomanweb/YAZARLAR-(YENI)/burak_canli.htm Posted: 07 Jan 2010 06:17 AM PST | |||||||||||||||
Posted: 07 Jan 2010 06:16 AM PST haksızlığa uğramaya göresin | |||||||||||||||
Posted: 07 Jan 2010 05:42 AM PST 07.01.2010 ÖZEL GÜNLÜĞÜMDE Kİ EMEKLİ, İŞ, HAK VE SİYASİ İKTİDAR MERSİNDEN BURAK CANLI
Bir günde insanoğlu çokça şeyle karşılaşıyor. Bu yaşananlar üzerine toparlanmak çok zor oluyor. 06.01.2010 tarihinde benim için her zamanki gibi bir gündü. Evet, işimde edindiğim bilgilerimi kendim ve yardımcı olmaya çalıştığım kişiler için kullanmaktaydım. Zaman akıp gitmeden zamanı yakalamaya çalışıyordum. Çünkü o gün yapmam gereken bir yığın işle mücadelenin de ötesinde onlara çözümler üretmem gerekiyordu. İşte ben de bunun için Sevgili Mali Müşavirimin yanına gittim. Ve onunla işlerimizi yapmaya çalışırken onun diğer ortağı han fendi almış gazeteyi eline orda bulunanlara azizim şu emeklilere zam mam yok hepsi koca bir yalanmış dedi.
Ben kendim emekli değilim. Eskilerde insanlar ölüm yaş oranı da göz önünde bulundurularak galiba erken emekli olabiliyorlarmış. Yanlış politikalar sonucunda mı değil mi bilmiyorum ama artık emeklilik yaşında artışlar yapıldı. Bu halde ben sen olayı bir yana bizlerin emekli sıfatını taşıyabilmek uğruna kendimizi paralamamız ve hatta bitirmemiz gerekecektir. İş böyle olunca da hep hayalini kurduğum emekli maaşı, az veya çok, ona ulaşmak gerçekten de bir hayal oldu. Bu sıfata sahip olabilmek de gittikçe zorlaşıyor. Neyse emekliye zam doğru dürüst yapılamamış. Vay benim emeklimin haline. Bir taraftan da işçinin durumu da hiç iç açıcı değildir. Ortada işçi bulunmamaktadır. Etraf işsizler tarafından sarılmışken iş bulmak ne zordur. İş ve aş yoktur. Etrafımıza şöyle bir göz geçirelim ve gerçek manzarayı bir görelim. İçim yanarak beyan ediyorum ki Serbest Meslek Mensubu bizlerinde durumu içler acısıdır. Ayakta durabilmek artık mucizenin diğer adıdır.
Dur durabiliyorsan. Yap yapabiliyorsan. Bu mantıkla hareket tüm olanaklarımızı olanaksızlaştırmıştır. Seslenmenin bir anlamı bulunmamaktadır. Duyacak kişi ve kuruluşlar artık bulunmamaktadır. Bir Tanrı kalmıştır. Allah’ım duy sesimizi. Duy bizleri. Ve bizleri refaha kavuşturabilmek adına mucizelerini bizlere bir kere daha ihsan et.
Durum en öz şekilde böyle özetlenebilir bir hal almışken koltuklarında oturan siz sevgili kardeşlerim cinnet noktasına gelmiş bu insanların çığlıklarına kulaklarımızı tıkayacak olursak zannetmeyelim ki yataklarımızda rahat uyuyabileceğiz. İşte ister zannet ister zannetme malı götüren götürdü. Ve durum ortada! Meydan ırkçılık, renk, dil, din ayrımı yapanlara kalmış. Yapın ayırımınızı. Yapın. Devam edin yapmaya. Elektrik faturalarını ödeyemeyenler ışığa hasret kalsınlar. Önemli değil. İlaç parası bulamayanlar sürünsünler önemli değil. İş yerini kapatmak zorunda kalanlar. Memleketi terk etsinler önemli değil. Parayı bulanlar da Dubai’ye, Miami’ye gitsinler. Oraların vatandaşlıklarını alsınlar.
Hep aynı hikâye! Hep aynı bilmece! Hep aynı kurgu! Ben neye ve neden kızıyorum biliyor musunuz? Ben tokken aç yatanların varlığına kızıyorum. Ben açken tok yatanların varlığına kızıyorum. Sürün baba sürün. De baba sürün.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Siyasi Niteliğim yüzünden bu söz konusu tarihte ayrımcılığa maruz kaldım. Evet, beni adam yerine almadılar. Belki adam değilim. Ama ben İNSANIM. Beni adam yerine almalarını hiçbir kimseden istemedim. Bana insan muamelesi yapmaları yeterliydi. Ama yapmadılar. Yapmayacaklar. Bunu bana yapanlar Millete nelerini yaparlar. Bugün beni ezmeye, korkutmaya, sindirmeye çalıştılar. Bugün insani değerleri hiçe sayarak üstüme geldiler. Ben mağdur edildim. Ne için? Ne diye? İnsanı sevdiğim için mi? İktidarı eleştirdiğim için mi? Yasaların üstünlüğüne inandığım için mi? Ne için? Ne diye?
Ey sevgili dünya verecek bir canım var. Al oda senin olsun. Bu can bana fazla. Aynı diğer yürekleri memleket, millet, hak, hukuk, insan sevgisiyle dolu olan nice şehit ve gazilerimiz gibi.
MERSİNDEN BURAK CANLI
| |||||||||||||||
[anadoluhaber:37198] KIŞ HASTALIKLARINDAN KARADUT PEKMEZİ İLE KORUNUN!!! Posted: 06 Jan 2010 11:58 PM PST Karadut meyvesi çok güçlü bir antioksidan içer.Bu güçlü antioksidanlar serbest radikalleri etkisiz hale getirerek bağışıklık sistemini güçlendiriyor.İçerdiği flavonoidler sayesinde kalbi koruyucu , yaşlanmayı geciktirici etkisi bulunuyor. %100 doğal ve katkısız karadut pekmezimizi ve karadut reçelimizi tüketmenizi tavsiye ederken sağlıklı ve mutlu günler dileriz. doğal ürünler online fabrika satış sitesi | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37205] Pandora’s Kozmik Posted: 06 Jan 2010 03:29 PM PST -- Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır. Türkiye, eğer Türkiye'nin omurgasını çökerten, elini kolunu bağlayan, tarihî yürüyüşünü sona erdiren ve sadece laik küresel sistemin çıkarlarını korumaktan başka hiçbir iş yapmayan bu hastalıklı, marazî, şirret, ilkel çetelenme yapılanmasını çökertemezse, tasfiye edemezse, Türkiye tasfiye edilmiş olacak. Leş kargaları kapıda bekliyor... ------------------------------------- http://dava-vatan.blogspot.com/ | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37209] Arafta bir paşa Posted: 06 Jan 2010 12:51 PM PST 06 Ocak 2010, 22:00 AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana sivil-asker ilişkilerinin arzu edilen seviyede olduğunu söylemek elbette mümkün değildir. Belki kimileri için bu tablo, ürkütücü gelebilir ama Türkiye’nin hayrınadır. Aksi olsaydı, Türkiye daha geriye giderdi. Nedeni gayet açık; hem kimi asker hem aynı zihniyeti taşıyan siviller bakımından sağlıklı ilişkinin tarifi, biat etmiş bir hükümet tanımından geçmektedir. Şimdi korku duvarı aşılıyor. Sivil ve askeri bürokrasi anayasal sınırlarına çekilmeye zorlanıyor, milli iradenin sesi daha güçlü çıkıyor. Bu süreç, her kutsal doğum gibi sancılı ama umutlu bir geleceğin işaretleriyle parıldıyor. Unutulmasın; bu gelecek projeksiyonunda pozisyonu iyi belirleyemeyenler, değişim çarkında öğütülür ve yeniden konuşlandırılır.Özel Harp Dairesi’ne girilmesi ve kozmik odadaki aramalar, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Genelkurmay’ın talebini reddederken ortaya koyduğu mülahaza, bu bağlamda değerlendirilmelidir. Dünya dönmeye devam ediyor, herkesin haberi olsun. Balayı kısa sürdü Kabul etmek gerekir, demokratik açılımla birlikte sivil-asker ilişkilerinin, geçmişe oranla daha samimi ve evrensel bir perspektife büründürülmek istendiği, bu yönde güçlü bir arzunun ortaya konduğu doğrudur. Lakin, Bülent Arınç’a suikast ve sonrasında darbe tezgahlandığı iddiasının, zirvedeki balayı süresini azalttığını söyleyebiliriz. Zirvede işlerin rast gitmediği çok açıktır. Cumhurbaşkanı Gül, “Darbe düşüncesi TSK’ya saygısızlıktır” gibi açıklamalarla ortamı yumuşatmaya çalışsa ve destek verse bile, inandırıcılıktan uzaktır. Sorun, cumhurbaşkanının samimiyeti değil, ifadenin gerçekle örtüşmemesidir. Bu ifadenin içinin doldurulmasında TSK’ya büyük görev düşmektedir. Hükümetin de kaygıları var. TSK içinde kümelenmiş cuntanın veya başka bir ifadeyle Ergenekon uzantılarının hala faal olduğu, Genelkurmay Başkanlığı’nın ise bu konuda yeterli önlem alamadığı kanaati oldukça güçlü. | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37204] Ekmeğimle oynama! Posted: 06 Jan 2010 12:37 PM PST 06 Ocak 2010, 22:03 Memleketin sözlüğü, haber portalı, internet sitesi, nihayet müşerref olduğum Twitter alemi, sözbirliği etmiş gibi, Ertuğrul Özkök’ten sonra yazacak konu bulamayacağımı, dolayısıyla “işsiz” kalacağımı müjdeliyor... Haksız da sayılmazlar... Hayır, Twitter denilen mecrada yokum... Sadece “nedir bu?” merakıyla girdim; bir iki mesaja baktım, bir iki özel hayat bilgisi okudum, bir iki fotoğraf gözledim... Bana göre olmadığına hükmettim. Teşhirciler teşhir ediyor, röntgenciler izliyor. Bu işe yarıyormuş... Ertuğrul meselesine dönelim... Evet, “velut” bir konuydu; söyledikleri, yazdıkları ve eylemleriyle bir zihniyete istinat ettiği, daha doğrusu o zihniyeti ele verdiği için vazgeçilmez bir tartışma öznesiydi. Hadi daha açık konuşalım; “günü nasıl kurtaracağım?” telaşına düşmüş munkabızlar için ekmek kapısıydı. Bu kadar dayanıklısını, bu kadar renklisini bulmak zor... Resmen ekmeğimle oynadılar... Bir süre, “entelektüel” kontenjanından Hürriyet gazetesine sokulan Özdemir İnce’yle idare etmiştim... Fena da gitmiyordu... İşi, “İslamcı ajanlar yüzme havuzlarını zehirleyecek, yazlıkçılar aman dikkat” boyutuna vardırınca bıraktım... Bir de, entelektüel geçinir, entelektüalizmin ne olduğunu bilmez. Şiir yazar, şiirin ne olduğunu bilmez. Eğitim-öğretim işlerine sardırır, “tevhid-i tedrisat”ın ne olduğunu bilmez. Siyaset yazar, siyasetin ne olduğunu bilmez. Sabetaycılık üzerine yazar, Sabetay Sevi’nin kim olduğunu bilmez. Sevi’yi Levi’yle karıştırır, minareyi “kule” diye çevirir, ezanı “şarkı” yapar, İsmet Paşa’yı “Milli Görüşçü” ilan eder...Hilmi Yavuz’un kulakları çınlasın; daha “Tabula Rasa” meselesinin hesabını verebilmiş değil. Neresiyle tartışacaksın? DEVAMI >>> | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37177] Mason olan Osmanlı padişahı kimdi? Posted: 06 Jan 2010 11:58 AM PST | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37192] Kozmik odalara sadece iki subay girebiliyormuş Posted: 06 Jan 2010 11:50 AM PST HABER ONAY ' Devlet sırrı ' belgeler, 11 ve 16 numaralı kozmik büroda, bu odalara ise sadece gözaltına alınan albay ile binbaşı girebiliyor. Genelkurmay'ın 'arama durdurulsun' talebini reddeden mahkeme kararında, kozmik odaya ilişkin çarpıcı bilgiler yer aldı. Zaman gazetesinin haberine göre, 'Devlet sırrı' belgelerin 11 ve 16 numaralı kozmik büroda saklandığı belirtilen kararda, söz konusu odalara, gözaltına alınan Albay Erkan Y.B. ve Binbaşı İbrahim G. olmaksızın generallerin dahi giremediğine dikkat çekiliyor. Aramanın da delillerin karartılması şüphesiyle yapıldığı aktarılıyor. Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Daire Başkanlığı'ndaki aramayla ilgili mahkeme kararı, soruşturma ve aramanın seyrine ilişkin ilginç ayrıntıları gün yüzüne çıkardı. Alınan bilgilere göre, 'devlete suikast' soruşturması çerçevesinde gözaltına alınan Albay Erkan Y.B. ile Binbaşı İbrahim G.'nin teslim edildikleri Merkez Komutanlığı'ndan serbest bırakılması üzerine yargı harekete geçti. İki subayın 'devlet sırrı' belgelerin saklandığı kozmik odaya giriş yetkilerinin olduğu tespit edilince, delillerin ortadan kaldırılması şüphesiyle hâkim araması gündeme geldi. Söz konusu personel olmadan generallerin bile giremediği kozmik odada inceleme yapılması için acilen mahkeme kararı çıkartıldı. Genelkurmay'ın 'aramanın durdurulması ve tutanakların imha edilmesi' talebini önceki gün reddeden mahkeme kararı, kozmik büro tabir edilen odaların sayısının iki olduğunu ortaya çıkardı. Kararda, 11 ve 16 numaralı kozmik odalara şüpheli subaylar olmadan üst rütbeli subay ya da generallerin dahi giremediği bilgisi veriliyor. Zanlıların çalıştığı yerin arandığına dikkat çeken mahkeme, incelemenin devamına şu ifadelerle onay verdi: "Olayın vahameti ve delillerin karartılması ihtimali nazara alındığında, devlet sırlarının saklandığı yer bile olsa arama yapılır." Devamı>>> | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37189] Reytinglerde Mossad parmağı Posted: 06 Jan 2010 11:37 AM PST TİAK nedirHerşeyden önce, TİAK nedir bilmeyenler için kısaca açıklayalım istiyoruz. TİAK, Televizyon İzleme Araştırma Kurulu IAA Uluslararası Reklamcılık Derneği şemsiyesi altında 1992 yılında oluşturulmuş Reklam verenler, Reklamcılık ve TV yayın kuruluşları katılımıyla oluşturulmuş bir Birleşik Endüstri Komitesidir. Bu komitenin ana amacı tüm ülkedeki binlerce işverenin milyarla ifade edilen reklam bütçeleri en etkin biçimde kullanması, pazarlama politikalarına yön verebilmesi, reklam ve medya ajanslarının doğru hedef kitlelerine ulaşabilmesi, ülke ekonomisinin yaşam kanallarından reklam ve pazarlama endüstrisinin gelişmesine hizmet etmektir. Komite, sistemin işleyişini ve verileri kontrol eden denetçiyi de atamaktadır. AGB`nin tepki alması üzerine, açtığı son ihale ile atadığı denetçi TNS Piar dır. TRT Genel Müdürü`nden Türkücü İbrahim Tatlıses`e hatta sokaktaki simitçiye kadar herkesin hışımla üstüne gittiği AGB, artık reyting ölçümünde söz sahibi değil... Reyting ölçümlemesi için yaklaşık 20 yıl aradan sonra Televizyon İzlemeAraştırma Komitesi(TİAK) tarafından düzenlenen ilk ihaleyi kazanan TNS Piar, böylece AGB`nin 20 yıllık tartışmalarla ve `şaibe` söylentileriyle yıpranan iktidarına da son verdi... Peki ama 3,3 milyar dolarlık reklam sektöründe yaklaşık 1.8 milyar doların paylaşılmasındaki tek ölçüt olan reyting ölçümleri bu yeni dönemde nasıl yapılacak? İhale süreci nasıl gerçekleşti? TNS Piar, 20 yıllık AGB`nin elinden ihaleyi nasıl söküp aldı? Ya da gerçekten aldı mı? Bizler bir oyunun parçası mıyız? İşte tüm bu soruların cevabını tümgazeler.com olarak araştırdık ve ortaya gerçekten de düşünülmesi gereken bir tablo çıktı. Şimdi bu tabloyu sizler için sunuyoruz. Şimdi biraz geçmişe dönelim Önce bu ihale sürecini kısaca hatırlayalım isterseniz. Pazarlama sektörünü yakından takip edenlerin hatırlayacağı üzere, TİAK uzun zamandır yerden yere vuruluyor. İbrahim Tatlıses ölçümlerin manipüle edildiğini haykırdı.Devamı>>>> | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37182] Ergenekon Operasyonunu Destekliyoruz Çünkü Demokrasiden Yanayız Posted: 06 Jan 2010 11:20 AM PST http://www.facebook.com/group.php?gid=25283414096 -- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37183] Savcıyı Destekliyorum,Ergenekon Çetesi Çökertilsin!! Posted: 06 Jan 2010 11:19 AM PST -- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37181] BAYKAL VE BAHÇELİ TÜRKİYE' MİZİN BAŞINA GELEN EN BÜYÜK FELAKETTİR!!! Posted: 06 Jan 2010 11:18 AM PST http://www.facebook.com/pages/BAYKAL-VE-BAHCELI-TURKIYE-MIZIN-BASINA-GELEN-EN-BUYUK-FELAKETTIR/236310395772?ref=ss -- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37184] Sigaradan Bile Daha Zararlı Baykalsız HAVA SAHASI İçin tam% 100 DESTEK !!!! Posted: 06 Jan 2010 11:16 AM PST http://www.facebook.com/group.php?gid=115861752319&v=wall -- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37190] Baykal'ı GÖrÜnCe HaLiNe ŞüKrEdEnLeR Posted: 06 Jan 2010 11:15 AM PST http://www.facebook.com/search/?q=Adil+G%C3%BClmez&init=quick#/BGHSLER -- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37186] 'Devletin içindeki Sovyetler Birliği çöküyor' - Cengiz Çandar - Referans Posted: 06 Jan 2010 11:07 AM PST 'Devletin içindeki Sovyetler Birliği çöküyor' ‘Devletin içindeki Sovyetler Birliği çöküyor.’ Ankara’da geçen 24 saat içinde duyduğum en çarpıcı cümleydi bu. Zihnime kazındı. ‘Unutulmazlar’ arasına girdi. 4 Ocak 2010 gecesi, ‘Türkiye’deki durum’ böyle açıklanmıştı diye hatırlayacağım. 4 Ocak 2010’u unutmam mümkün değil. O gün, daha yeni yılın, 2010’un ilk günleri bir elin parmakları kadar olamadan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘2010’da ne askeri darbenin, ne askeri muhtıraların söz konusu olamayacağını’ ilan etmişti.. O günün gecesinde, devlet bürokrasisinin en tepe noktası sayılan makamdaki insan, yani devleti ‘içinden tanıyan’ ve ‘içinden izleyen’, bu anlamda devlet hakkında söz söylemeye en yetkin konumda bulunan bir yetkili bize öyle dedi: “Devletin içindeki Sovyetler Birliği çöküyor!” Son gelişmeler olmasa bile çökecekti ona göre, ‘Çünkü devletin birçok kurumu zaman içinde içten içe çürümüştü. Çöküş mukadderdi.’ Peki, bu ‘devletin çöküşü’ mü? Hayır. ‘Devletin içindeki Sovyetler Birliği’nin çöküşü.’ Miyadını doldurmuş olanın çöküşü. Çökmesi gerekenin çöküşü. Tabii, olan-biteni herkes böyle görmüyor. Özellikle ‘zamanın ruhu’nu kaçırmış olanlar, ilikleri ‘statüko’nun pasıyla okside olmuş olanlar, bir yandan ‘kozmik oda’da ikamet ederken bir yandan karşımıza siyaset adamı, köşe yazarı, gazete yöneticisi olarak çıkıp ‘ikili kişilik’lerini sözümona saygın sıfatların ardında gizleyenler, Ankara’da ‘devletin içindeki Sovyetler Birliği’nin çöküşü’nden ziyade, ‘devlet kurumları arasında çatışma’ görüyorlar ve dehşetengiz rahatsızlar. *** Bu kesimin en dilli sözcülerinden biri, bir temel özelliği kendisini tanımlayışı ile ‘Ergenekon avukatı’ olan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, arkada bıraktığımız yılı şöyle niteliyordu: “Ülkenin dürüst namuslu vatandaşlarına yönelik şükranımızı derinden sarsan ve milletimizi kendi kendisine sorgulamaya yönelten acı bir dönemin başlangıcı oldu. Bir yandan Ergenekon davası, öte yandan ekonomik kriz, Türkiye’yi çok büyük acılarla karşı karşıya bıraktı.” Bakış açısı farkı dedik ya. Benim açımdan 2009 yılı darbe planlarının ortalığa saçıldığı, darbecilerin teşhis edildiği, Türkiye’nin tarihini kirleten binlerce fail-i meçhul cinayet dosyalarının kapağının kaldırıldığı, hukukun her yere askerin en hassas bölgelerine ulaşabileceğinin görüldüğü fevkalade bir yıl oldu. ‘Ergenekon sanıkları’ ve ‘darbe girişimcileri’nin ana muhalefet liderinin ‘derin şükran duyguları’nın muhatabı olan ‘ülkenin dürüst ve namuslu vatandaşları’ olarak görülmesi, Türkiye’deki ‘derin yarılma’yı yansıtıyor aslında. Türkiye Cumhuriyeti, toplumuyla ve ‘hukuk devleti’ arayışıyla bir yerde, devletin içinde yer alan ve çoktan içinden çürümüş olan ‘Sovyetler Birliği’, yandaşlarıyla birlikte diğer yanda. Bir eski genel yayın yönetmeni-yeni köşe yazarı arkadaşımıza göre “Türkiye, yeni yıla en kritik devlet organlarının birbirleriyle ilişkilerinde ciddi bir güvensizliğin yerleştiği, bunun sonucunda devlet mekanizmasının işleyişi bakımından tam bir toz bulutunun ortalığı kapladığı bir görüntüyle girmiş bulunuyor.” Acaba? Bu, Türkiye’deki yarılmanın belirli bir kesimde ‘optik yanılma’ şeklindeki yansıması olmasın. Çünkü bir yandan da ‘Devletin en tepesi’ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Devlet kurumları arasında bir çatışma yok. Normalleşme var. Büyük bir değişim dönemine adaptasyonda sıkıntı çekenler var” diyor. Türkiye’de bunca yıldır ‘askeri vesayet rejimi’ varken, hiç ‘kurumlar arası çatışma’ kaygısı çekmeyenler ve hükümetleri ‘askerin şamar oğlanı’ olarak görmeye kendilerini alıştırmış olanlar, ya da Yıldıray Oğur’un satırlarıyla ‘Kurumlar arası çatışma var, nereye gidiyoruz’ derken hükümet ile ordu arasında zaten kurumlar arası bir ilişki olamayacağını, ordunun hükümet kurumunun altında bir şube müdürlüğü olduğunu kabul etmemekte ısrarcı olanlar, ‘normalleşme’den tedirginlik duyuyorlar. Türkiye’nin ‘hukuk devleti’ olabilmesi için yollarının açılması için zorlanması, kimilerinin ışığa tutulmuş tavşan gibi ortada kala kalmalarına yol açtı. Bunlar hiçbir şeyi göremez hale geldikleri için Türkiye’nin ‘tarihinin en karanlık dönemini’ yaşadığını yana yakıla haykırıyorlar. Zor durumdalar. *** Pazartesi günkü Yeni Şafak’ta Murat Aksoy’un uzun yıllar terörle mücadelede çalışmış, eski bir emniyetçi olan akademisyen Dr. Emre Uslu ile son derece ilginç bir söyleşisi vardı. Şu satırları birlikte okuyalım: “Kozmik odadan herkes çıkabilir, buna hazırlıklı olmalıyız. Medya mensupları da çıkabilir, siyasiler de, işadamları da. Zira orada ortaya çıkanların dışarı sızıp sızmayacağını bilmiyoruz. Ayrıca Genelkurmay Başkanlığı mahkeme nezdinde girişimde bulunarak oradaki evrakları gizlemeye çalışıyor. Hem Genelkurmay’daki panik hem de birtakım medyadaki panik birlikte okunduğunda en azından işbirliği düzeyinde birtakım evrakların hakim, iki katip ve savcı tarafından bilinmesi özelliği var. Muhtemelen bu da bazı çevrelerde panik yaratıyor. Hatta o odalardan çıkabilecek kozmik evrakların şimdiden ‘kozmik medya’yı titrettiğini görebiliyoruz. Belli ki bunların sızmaması için yoğun çaba harcanıyor... Bu medyanın özellikle 1990’lı yıllarda psikolojik harekat unsuru olarak kullanıldığını biliyorum.” Ankara’da son 24 saatlik temas trafiğinden edindiğim izlenim: 1) Muhtemelen ‘kozmik oda’nın ‘sırları’ gerçek olmadıkları için değil, ‘astarı yüzünden pahalı geleceği’ için ortalığa saçılmayacak. 2) Olan-bitenin ‘caydırıcılık’ özelliği ise tartışılmaz. Bundan sonra, kolay kolay kimse ‘kozmik oda’da mesken tutmak istemeyecek. 3) Ve, Ergenekon soruşturmasına ve sürece verilen önem sayesinde ‘devletin içindeki Sovyetler Birliği’nin çöküşü’ önlenemeyecek. 2010, Türkiye için iyi başlıyor diyebiliriz... -- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37193] Bu kaç kişilik sır - Rauf Tamer - Posta Posted: 06 Jan 2010 11:06 AM PST Bu kaç kişilik sır Devlet sırrı nedir? Ciddiyetsiz bir ülkede sır diye bir şey olur mu? Olur. Vermek istemediğin bilgiye devlet sırrı denir. Peki sır nedir? O kolay. Kol kırıldığı zaman yen içinde kalan kısma sır denir. Peki kaç kişi bilir bu sırrı? - Bir kişi. İki kişi olmaz mı? Olmaz. O zaman sır olmaktan çıkar. *** Öyleyse kozmik odadaki devlet sırlarını koskoca karargahta yıllardır acaba kaç kişi biliyor? Üç kişi mi, beş kişi mi, on kişi mi? - Yahu onlar zaten emekli olup gitmedi mi? Yerlerine yeni elemanlar gelmedi mi? Onlar da gidip başkaları gelmedi mi? Ne biçim sır bu? 100 kişi biliyor. Şimdi bir de sivil hakim öğrendi durumu, etti 101 kişi. *** Hakim’in yaptığı nedir? Arama. Hayır. İnceleme. Tamam da neyi inceliyor? - Bir suikastın anatomisini. Olamaz. Suikastler bodoslama bir iştir. Sözlü olarak ısmarlanır. Yani bilimsel bir yanı yoktur. Kozmik oda’da neyi inceleyeceksiniz? Aklımıza takılan budur, değil mi? Evet budur. Belli ki başka bir şey incelenmektedir. *** İşte burada durun. Asker, kendi içindeki çürük elmaları, kendi temizlemeliydi... Ya da temizlemeli... Belki demode kalmış kozmik bölümleri, kendi tasfiye etmeli. Devlet sırrı’nın tarifini bile baştan yapmalı... Ama yapmadı. Şimdi dışardan gelen bir sivil, racon kesecek. Ve Asker buna incinecek. İnşallah tertemiz çıkar ama ben bu kozmik odaları bilirim. Yanı başımdaki odaya maliye memurları tam 3 yıl kapandılar ve ille de bir kabahat bulmaya kararlı oldukları için Aydın Doğan’a bir elbise biçtiler... Eh, 3 yıl uğraştık, bir halt bulamadık diyecek halleri yoktu. *** Şimdi Askeri karargahta inceleme yapan hakimi düşünüyorum. Bütün yükü o tek hakim’e yıktık. Askeri dışarda tutarak da konsültasyonu eksik bıraktık. Haa... Asker şimdi uyandı devlet sırrı diyor. Olmaz. Devlet sırrı nedir??Geldik yine yazının başına. Vermek istemediğim bilgiye devlet sırrı denir. Hoppala. Halbuki Asker diyecekti ki: - Siz durun, ben yaparım. Zaten yapmalıydı bunu. 20 yıldır, 40 yıldır yapmalıydı. Hâlâ da yapabilir. Ve Asker’e o yakışır. -- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37185] TÜSİAD veMÜSİAD arasındaki fark Posted: 06 Jan 2010 11:05 AM PST . İki işadamları derneği arasında ne fark var? TÜSİAD, Ankara’nın kararlarıyla para kazanmaya alışmış. Teşvikler, kotalar, yüksek gümrük duvarları, IMF’den alınan borçları kullanarak zenginleşmiş. Ahlaki bir zafiyet oluşturmuş. Rekabet etmek ve zorlu yarışa girmekten kaçıyor. MÜSİAD ise küresel rekabet içinde üretim yapıyor. Ankara’dan bir şey istemiyor. Sadece gölge etme diyor. IMF parasına ihtiyaç duymuyor. Yaptığı işin tüm risklerini kendi başına yükleniyor. İşte bu ekonomik talepler Türkiye’de devlet yapısını zorluyor. Siyaseti geren de bu tartışma herhalde. SÜLEYMAN YAŞAR-TARAF -- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37188] Kozmik Oda'nın aranmasına karşı olanlara dikkat edin. Posted: 06 Jan 2010 11:01 AM PST
-- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
Posted: 06 Jan 2010 10:57 AM PST
-- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37191] Arafta bir paşa - Şamil Tayyar - Star Posted: 06 Jan 2010 10:56 AM PST
-- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37178] Kim paranoyak, kim salak, kim dangalak?!. - İsmail Kapan - Türkiye Posted: 06 Jan 2010 10:56 AM PST
-- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37180] Çerkes Edhem Bey "hain" değildi - Yavuz Bahadıroğlu - Vakit Posted: 06 Jan 2010 10:55 AM PST
-- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37179] Arınç yanılıyor, 70 milyon Baykal'a gülmez. Posted: 06 Jan 2010 10:53 AM PST
-- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı | |||||||||||||||
[anadoluhaber:37187] HSYK'nın kirli '33' planı - Ali Karahasanoğlu - Vakit Posted: 06 Jan 2010 10:51 AM PST
-- Dr. Tarık Ziya Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı |
You are subscribed to email updates from ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google Inc., 20 West Kinzie, Chicago IL USA 60610 |
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.