I.ve II. Meşrutiyet dönemleriyle Osmanlı bünyesine sızan Masonik hücreler, İttihat ve Terakki Cemiyet yapılanmasıyla aktif hale dönüşmüşlerdir. İlk örgütlenmeyi gerçekleştiren Selanikli Sabetayist Emanuel Karasudur. İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra meclis-i Mebus an’a kadar girerek Osmanlı da milli masonluğu resmen teşkilatlandırmıştır.
Emanuel karasu , Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl ile beraber Abdülhamid Han’ın huzuruna çıkıp Osmanlı’nın borçlarını üstlenmelerine karşılık olarak Filistin topraklarını isteyendir.Alınan cevabın ardından emellerinden vazgeçmeyen bu ikili Abdülhamid Han’ın devrilmesinde başrol oynayanlardır. Bu topraklara attıkları fitne tohumlar yeşerir.Cumhuriyet dönemi boyunca meyvelerini vermeye devam edecektir.
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte bu masonik yapılanma sözde ulusallık(!) temelinde kök salacaktır. Türkiye Büyük Locasının o zamanki ismi ‘Maşrıkı Azamı Osmani’ adı ‘Türkiye Büyük Maşrıkı’ olarak değiştirilir. Sistematik olarak yerinde hamlelerle yönetim ve devrimlerin gerçekleştirilmesi bu lobilere emanet(!) edilmiştir. Tüm doku bu fitne odağı marifetiyle şekillendirilecektir.
Cumhuriyet döneminde Dernekler Kanunu gereği masonluk kurumları birer dernek statüsüne sokulmuştur.1927 yılında Locasının resmi statüsünü içeren derneğe ‘Tekamülü Fikri Cemiyeti’ adı verilir.1929 yılında ‘Türk Yükseltme Cemiyeti’ şekline değiştirilmiştir.
Sessiz ve derinden ilerleyen bu süreç, Ankara’daki locaların birleşerek 1955 yılında kendi Büyük Localarını kurmalarıyla ana eksenine oturur. Aynı yılın sonunda, merkezi Ankara’da olmak üzere Türkiye Büyük Locası resmiyet kazanır.Böylece Türk Masonluğu, masonluk ilke ve kurallarına uygun legal bir görünüme bürünür.Loca üyelerinin özgür iradeleriyle, dünyadaki diğer benzerleri gibi kurulmuş olur.
Bu kendi Obedans’ı içinde eşit veya üstün bir güç tanımayan tek bir merkezi yönetim şekline dönüşümü sağlanır. Kurumsal bir kimlik ve legalite ekseninde bugünlere kadar tüm vesayet zincirleri içinde yer alır ve etkilerini hissettirir. En etkin oldukları alan, finansal ve medyatik silahlarını kullanarak açtıkları demokratik(!) alanlardır.”Nefret operasyon”ları olarak lanse ettikleri söylem aslında bir nevi dışavurum yansımasıdır.
Geçmişte Osmanlıyı tasfiye edip vesayet belirleyen yapılar bugünde aynı misyonlarına devam etmektedir. Toplum dokusuna kadar nüfuz eden etki alanlarıyla vesayet silsilesinin sirkülasyonunu sağlayan manivela işlevini yerine getirmişlerdir. Toplumun her alanına odaklı çalışmaları en küçük örgütlenme olan “bakkal”lara kadar yaygınlık kazanmıştır.
Gladyo tipi yapıların finansmanına destek verdikleri öteden beri bilinmektedir. Bu yapılanmalar farklı kılıf ve kisveler halinde toplum ve devlet dokusunun tüm katmanlarındaki işlevini her platformda gerçekleştirmiştir ve gerçekleştirmeye devam etmektedir.1955 tarihinden beri her ne olmuşsa bu topraklarda legal(!) olarak Gladyonun farklı kisvelerdeki yapılanmasıyla tezahür etmiştir.
Medyatik Gladyo, Finansal Gladyo,Yargı Gladyosu, Enerji Gladyosu ve Politik Gladyo..aklınıza her ne gelirse her çorbada tuzları olduğu artık gün gibi aşikârdır.Tohumları 1800’lü yıllarda atılan şer odaklarıyla savaş halinde oluşumuz boşuna değil.
Bunlar ne yapar diye düşündüğümüz anda şer odaklarının kuşatması altında kaldığımızın farkında olmadığımızı da itiraf etmiş oluruz. Kim ne derse desin adları farklı olsa da asıl savaş Gladyo‘nun farklı sıfatlara dönüşen unsurlarıyladır. Ve gerçekte şu an savaş verilen “paralel” olarak tanımlanan şey tamamen Gladyo’nun farklı bir versiyonudur. ! Bu yapılanma Gladyo stratejisi ile çalışıyor. Akıllarınca ülkeyi finansal gladyo ile dize getirmeyi amaçlıyorlar. Seçilmişlerle baş edemeyince ekonomik kriz ile vurmaya çalışıyorlar. Parayla satın alınıyorlar ya da kiralıyorlar.
Üst aklın ABD, İsrail, İngiltere ve Fransa ortak yapımı gayrimeşru yapının, taşıyıcı anneliğini Almanya’nın üstlendiği ve NATO içerisinde de yerleşik bir yapı olduğu anlaşılıyor. Yani Gladyo’yu yöneten ve idare eden yapı. Paralel örgütün devlet içinde Gladyo’ya çalıştığı aşikar!. Bu yapılar gelişen konjonktürlere göre kendilerini yeniliyorlar. Demokratik kökenli amiplerle verilen mücadeleyi görmek lazım!
Meseleye bir de mercekle bakıldığında Paralel ile operasyon çekenlerin, bugün Anti-Paralel kılığına girdiği görülecektir. Çok fonksiyonlu bu kriptolar yönetim ve erke aşamasında işlerini gayet iyi yapıyorlar. Paralel konusuna değindikleri hiç duyulmaz.
İkinci devre düdüğü çaldığında sahada görürüz! Gezi sürecinde ve Paralel ile mücadelede milli figürlerin tümünün iktidarın yanında saflanmasından rahatsız olan kimlerdir? Mushafların mızrakların ucuna takılması bir “taktik manevra” olması durumu hafifletir mi?
Gladyonun şu an tezahür eden mistik Gladyo yapılanmasını siyasal zemine taşımak isteyenler, Güleni siyasallaştıranlar Şubat ayında açıklanacak “yeni parti” ye zemin mi hazırlıyor? Dumanlı Şubat ayında açıklanacak olan yeni partiye aday mı gösterilecek? İktidarın içinde bu partiyi destekleyen, bizden görünümlü bazı vekillerin olması tesadüf mü?.Analize muhtaç.
Velhasıl, 90 yıllık reklam arası bitti! Osmanlı İmparatorluğunun hazırladığı, Yeni Türkiye’nin başrolde olduğu “Yeni Dünya” düzeni kaldığı yerden devam ediyor. İyi seyirler…
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.