Emre Aköz/Sabah
Serdar Turgut'un dünkü yazısına göre, "Son günlerde AKP'li çevreler kendilerine karşı bir devlet operasyonu düzenlendiği" kuşkusu içindeymiş. Bu operasyonun startı Genelkurmay sitesinde yayınlanan bildiriyle verilmiş. Ve bu çevreler operasyonun 28 Şubat sürecinden daha ciddi ve vahim olarak görüyormuş. ( Akşam )
Eğer bu operasyonun farkına yeni vardılarsa (ki sanmıyorum), "Uyan da balığa gidelim!"
Bu işin başlangıcı, gece yarısı siteye konan bildiri filan da değil elbette.
Nokta dergisi niye basılarak arandı? Birçok kişi sebebi " Darbe Günlükleri " sanıyor ama değil. Esas hedef, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nın 2004 yılındaki bir yazışmayı bulmak ve nasıl sızdığını ortaya çıkarmaktı. Bu belgede 300 civarındaki sivil toplum kuruluşu ile yapılan işbirliğinden söz ediliyordu.
Yani sürecin başlangıcı 2004 yılından da geriye gidiyordu.
' Atatürkçü Düşünce Derneği' ya da ' Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği' gibi ' sivil devlet kuruluşları' bu işe hevesle... Diğerleri de 'ikna' edilerek operasyona dahil olmuşlardı.
Başbakan Erdoğan'ın mitingler karşısında verdiği ilk tepki " Bunlar bindirilmiş kıtalar " şeklindeydi. Bu bir " siyasi " (ama yalnızca siyasi) yorum olarak doğruydu: Çünkü işin içinde öğrencilerin mitinge gitmesini sağlamak amacıyla sınavları erteleyen, otobüsleri organize eden üniversiteler de vardı.
Ancak "bindirilmiş kıtalar" yorumu aynı zamanda çok ama çok eksikti.
Çünkü askeriyede bir kıtaya, " Bin! " emri verilir, kıta da araca biner. Halbuki burada toplumsal bir olgu vardı.
İnsanlar gönüllü olarak otobüslere bindiler, meydanları doldurdular. Dolduruşa mı geldiler? Olabilir ama demek ki dolmaya hazırdılar. Kandırılarak alet mi edildiler? Ne fark eder, demek ki kanma potansiyelleri varmış. Korkuları yersiz mi? Tamam ama "algının" da kendine has bir gerçekliği vardır.
Gelelim yorumun " 28 Şubat'tan daha vahim " bölümüne. 28 Şubat'ta " ışıkları açıp kapama " dışında ciddi bir kitlesellik göze çarpmıyordu.
Bu kez operasyonu düzenleyenler kitleleri hareketlendirme becerisine sahip olduklarını gösterdi.
Yüz binlerin toplandığı mitinglerde, hiçbir kayda değer kavganın çıkmaması (mesela 1 Mayıs ile kıyaslayın) size tuhaf gelmiyor mu?
Bir burnun dahi kanamasına izin vermeyenler, icabında on binlerce burnun kanamasına da yol açabilir. İşte bu yüzden tablo 28 Şubat'tan daha kötü.
Eğer bu operasyonun farkına yeni vardılarsa (ki sanmıyorum), "Uyan da balığa gidelim!"
Bu işin başlangıcı, gece yarısı siteye konan bildiri filan da değil elbette.
Nokta dergisi niye basılarak arandı? Birçok kişi sebebi " Darbe Günlükleri " sanıyor ama değil. Esas hedef, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'nın 2004 yılındaki bir yazışmayı bulmak ve nasıl sızdığını ortaya çıkarmaktı. Bu belgede 300 civarındaki sivil toplum kuruluşu ile yapılan işbirliğinden söz ediliyordu.
Yani sürecin başlangıcı 2004 yılından da geriye gidiyordu.
' Atatürkçü Düşünce Derneği' ya da ' Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği' gibi ' sivil devlet kuruluşları' bu işe hevesle... Diğerleri de 'ikna' edilerek operasyona dahil olmuşlardı.
Başbakan Erdoğan'ın mitingler karşısında verdiği ilk tepki " Bunlar bindirilmiş kıtalar " şeklindeydi. Bu bir " siyasi " (ama yalnızca siyasi) yorum olarak doğruydu: Çünkü işin içinde öğrencilerin mitinge gitmesini sağlamak amacıyla sınavları erteleyen, otobüsleri organize eden üniversiteler de vardı.
Ancak "bindirilmiş kıtalar" yorumu aynı zamanda çok ama çok eksikti.
Çünkü askeriyede bir kıtaya, " Bin! " emri verilir, kıta da araca biner. Halbuki burada toplumsal bir olgu vardı.
İnsanlar gönüllü olarak otobüslere bindiler, meydanları doldurdular. Dolduruşa mı geldiler? Olabilir ama demek ki dolmaya hazırdılar. Kandırılarak alet mi edildiler? Ne fark eder, demek ki kanma potansiyelleri varmış. Korkuları yersiz mi? Tamam ama "algının" da kendine has bir gerçekliği vardır.
Gelelim yorumun " 28 Şubat'tan daha vahim " bölümüne. 28 Şubat'ta " ışıkları açıp kapama " dışında ciddi bir kitlesellik göze çarpmıyordu.
Bu kez operasyonu düzenleyenler kitleleri hareketlendirme becerisine sahip olduklarını gösterdi.
Yüz binlerin toplandığı mitinglerde, hiçbir kayda değer kavganın çıkmaması (mesela 1 Mayıs ile kıyaslayın) size tuhaf gelmiyor mu?
Bir burnun dahi kanamasına izin vermeyenler, icabında on binlerce burnun kanamasına da yol açabilir. İşte bu yüzden tablo 28 Şubat'tan daha kötü.
28 Şubatla 17 Nisan arasındaki fark sadece 17 Nisanda muhtırayı, darbeyi, cuntacıları destekleyen kitlelerin sesini yükseltmesi değildir. 17 Nisanda muhtıraya, darbeye, cuntacılara karşı nefret duyan, onları hangi ülkelerin (abd, israil) yönlendirdiğini iyi bilen kitlelerin de sesini yükseltmesi olmuştur. Cuntacılar artık şunu çok iyi anlamış olmalıdırlar. Bir dahaki darbe teşebbüsleri kendi kelleleri pahasına olacaktır.
YanıtlaSil