YAŞAM ACIMASIZDIR!

Türker Akın Sağlık
İnsanlık tarihi acımasızlıklar, işkenceler ve zorbalıklarla doludur.
İlâhi mesajlara kapalı, yürekleri taşlaşmış, medeniyet tanımayan, ölçüsüz ve ahlaksız toplumlara gelen felaketlerin sebepleri hiç düşünülmedi!
Silahları üreten ve korkunç katliamları gözü dönmüşçesine ifâ eden insan değil mi?
Nafile gayretler ve putperestliklere adanmış sefilliklerin döktüğü kan ve aldığı canları alkışla karşılayan ve katil seviciliği kendilerinden geçerek ikrar edenlerin suretlerine baktıkça tiksinirsiniz.

Her geçen yıl ve asır sonrası geçmişin tüneline girenlerin hayretlerine ve korkularına tanıklık etmedik mi?
Darağaçları kurarak, kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayanları tasfiye edenleri seyrederek çağların karartılmasına kısık gözlerinizle bakmadınız mı?
Özgürlük ve insan hakları sloganlara mahkûm edildi.
Maskeli katillerin avukatlığına soyunanlar da maske takarak, insanlığı katleden vahşileri müdafaa ederken özgürlük ve insan hakları masalı anlatmadı mı?


İnsanlık tarihinde güçsüzlere yer yok.
Biçare olanların sofralarda meze olduğu bir gerçek!
Değişen sadece rakamlar ve tarihler.
Yılların akması ve çağların farklı algılarla değerlendirilmesinin anlamı yok.
Vahşetin şekli ve yapısı aynıdır.
Yaşadığımız coğrafya gariplerin ve ezilmişlerin nefes alamayacağı, hırpalanacağı, kelepçeleneceği, pısırıklığa razı olarak egemenlere Pazar edilmek istenen bir coğrafya!
Bu coğrafya da acımasız ve hasmınıza fazlasıyla mukabele de bulunmadan ayakta kalamazsınız.
Yoksa boğazlanır, mermilerle delik deşik edilir, yaşama hakkınızı kaybedersiniz.
Taşnak çeteleri ve Ermeni komitacıları, Rum besleme canilerinin işlediği cinayetler, boşluklardan istifade ederek Müslüman-Türk kanının akıttığı ve masumları katlettiği bir coğrafyadayız.
Onlar yaptıkları cinayetleri ve zalimlikleriyle karanlıkların temsilcisi.
Yıllar ne kadar geçerse geçsin, fırsat buldukları her an sahneye çıkmakta ve farklı çetelerle, terörist yapılarla ortak hareket ederek vahşetlerini sürdürmektedirler.
Bu coğrafya da demokrasi türküsü çağırırken, barış ve kardeşlik şarkıları bestelerken uyutuluyorsunuz.
Ateş düştüğü yeri yakarken, yarınlarımıza da tehditler adım adım geliyor.
Elçilerimiz kurşunlandı ve katledildi.
Acımasız dünyanın Nasranî ülkeleri seyretti.
Taşeron çeteler ve örgütleri kurarak ülkemizde şiddet saldırılarını sahneye koyanların oyunlarıyla geçen seneler kayıptır.
Canlar gitti.
Ağalar ve köşklerinde liberaliz vaazları verenlerin kıllarına en ufak zarar gelmedi ki!
Ellerinde sermayeleri, arkalarında güçlü Nasranî ve Haham kılıklı muhipleriyle dolar ve altın külçelerinin gölgesinde rahat yaşamlarını nasıl idame ettireceklerini planladılar.
Her kargaşa ve endişelere sürüklenen toplumsal yapıların kimlere kazanç getireceği belliydi.
Fukaralaştırılan milyonlarca insan, sağlıksız, eğitimsiz, kimliksiz ve mücadele azmi kırılmış bir halde sesini kısacak, pes edecek, kelepçelerine razı olacak ve kanaatkâr olmaları istenecekti.


Milli mücadele bir hesaplaşmaydı.
Bu hesaplaşmada cesaret ve iman kazandı.
Yürekli olanlar ölmeyi seçti.
Kaçmadılar.
Ülkelerini terk ederek alçaklaşmadılar.
Savaşarak ölmeyi onurlu olmanın gereği gördüler.
Bu coğrafya da esir edilmedik.
Susturmaya, bizleri imha etmeye çalışanlara karşı aynı derecede tokat atmasını bildik.
Uysal koyun olmadık.
Kimse mücadelesiz ülke ve devlet sahibi olamaz.
Her vatan kan ve gözyaşıyla oluşmaz.
İslam coğrafyası böylesi aziz ve asil insanların bereketli yurdudur.
Ülkemiz asaletle direnenlerin gayretiyle vatan olmuştur.


30 senedir planlı, uzun vadeli, hesaplarla katliamlar yapanların saldırısı altındayız.
Tarihsel hesaplaşma yapılmadı.
Süreç o noktaya doğru gitmektedir.
13 Bin canımızı alan eşkıyalık ve arka plan serüvencileri öldürücü darbeyi alacakları sahneye doğru yaklaşmaktadırlar.
Şiddetle, şiddetin anlayacağı dille konuşulur.
Katillerle sofraya oturulmaz.
Bedeli ödettirilir.
Bu coğrafya hainlere bedel ödettirerek ayakta kalmıştır.
Bu ülke için canlarını verenler, yorulmayanlar, asaletli yolculuktan bıkmayanlar Müslümanlığın gereklerini yerine getirerek dik durmuş, ateş altında dahi diz çökmemeyi şerefli insan olmanın ilkesi saymışlardır.
İşte Dağlıca, Aktütün kahramanları bu iradenin sembolüdür.
Korkunç saldırı ve tuzaklara, kahpeliklere rağmen savunma alanlarını terk etmeyen, ellerindeki silahın namus, bekledikleri sınır boylarının mukaddes emanet olduğunun idrakiyle ‘Helal Süt Emmenin’ gereğini yerine getirerek canlarını vermişler, şehid olmuşlardır.
Fakat Aktütün üzerinde dalgalanan bayrakları ihanet çetelerine teslim etmemişlerdir.
Şerefli bir milletin mensubu olmanın onuruyla!
Şerefiyle yaşayan Ana ve Babalarının evlatları olmanın gururuyla!
Bakmayın siz ‘Vicdani Retçi’ züppelerinin yaygaralarına!


Gün birilerini yıpratmanın, iç çekişmelerin, belli alanları eleştirerek, ihanet odaklarının sevinmesine fırsat verme günü değil.
Büyük ve anlamlı dayanışma günüdür.
Bir büyük milletin ortak değerler, inanç birliği, milletimizin ve istikbalimizin düşmanlarına karşı topyekün ve azimle mücadele edeceği hedeflerin oluşacağı gündür.
Milletimizin inanç dünyasına hakaretler edenlerin açtığı gedikleri unutmadan.
Unutmayın ki, bu milletin evlatları’ Tekbirlerle’ kara toprağa gidiyor.
Bunun bedeli kısa zamanda belli adreslere ödettirilmelidir.
Polis servis otobüsüne saldıranların akıttığı kanın hesabı binlerce kat misliyle fatura edilmelidir.
Yaşamalarına bile izin verilmeden!
Beslemeleriyle beraber!

Duyarsızlar uyarılmalıdır.
Bu ülke şehitlerinin cenazelerini kaldırırken, duyarsız ve şuursuz bazı kesimlerin düğün ve halay işleriyle iştigal etmeleri, golf alanları inşaatıyla meşguliyetleri azap verici haberlerdir.
Titreyin ve kendinize dönün!
Binlerce şehidin mücadelesini unutmayın..Unutturmayın!
Her facia sonrası kızgın ateş küllenmesin.
O küller sizi uyutur ve birileri pusudan çıkar!
O pusuları yerin dibine sokun!

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.