İmansızlık ne kötü şeydir, Ya rabbi…
Reisi Cumhur Abdullah Gül’ün Çin’i ve Doğu Türkistan Uygur Türklerini ziyaretinin hemen ardından, nazire (misilleme) yapar gibi Çinlilerin, Doğu Türkistan da ki kardeşlerimizi katliama kalkışmaları tam manasıyla “Çin’e özgü...” bir hareket olsa gerekir.
Güya Türkiye’den gelen bir misafire ikram izzet yaptılar, arkasından da katliama hazırlıklı oldukları her hallerinden belli, zemberekten boşanmış bir yay gibi önlerine gelen Uygur Türklerini kesip biçmeye başladılar.
Olaylar, Çin Polisinin veya Çin askerinin hareketleri ile başlamadı, ellerinde sopalar, baltalar, nacak ve bıçaklar bulunan Çinli gençler, zaten 60 senedir ellerinde esir olan bir topluluğa, Uygur Türklerine saldırdılar. Polis ve asker ancak 2. günün sonunda müdahale etme imkânı buldu. O müdahale ise Uygurları yakalamak ve tutmak, gözü dönmüş Çinlilerin daha rahat vurup öldürmesini sağlamak şeklinde olmuştur.
Bu arada resmi Çin açıklamalarına göre 140 kişi, gayri resmi Uygur açıklamalarına göre % 99’u Uygurlar olmak üzere binlerce kişi (3.000 kişi) öldürülmüştür. Binlerce kişinin de yakalanarak hapsedildiği söylenmektedir.
Hem de ne yakalama… Evine kapanmış Uygur Türkünü ailesinin ve çocuklarının gözü önünde evine zorla girerek alıp götürmek ve bir daha haber alınmamak üzere…
Çinli yetkililer olayların sorumlularının idam edileceklerini açıklamışlardır. Demek ki olaylar esnasında öldürülenler yetmedi, olaylardan sonra yakaladıkları Uygurları da Dünya kamuoyunun gözünü boyayarak yapacakları uydurma mahkemelerde güya yargılayacaklar, “önce karar (idam) sonra yargı” metodu uygulanarak onları da idam edeceklerdir.
Bunların idamlarını daha öncelerde Televizyonlarda da görmüştük. İdamlıkların tümü diz çökmüş ve elleri arklarından bağlanmış vaziyette tek sıra (diyelim ki 500 kişi) dizecekler, her birinin arkasında bir Çinli asker veya polis… Ateş, emri verilince hepsi birden tabancalarını ateşleyerek idamlıkları kafalarından vuracak ve onları daha önce hazırlanmış önlerinde ki çukurlara iteceklerdir.
İşte size çağdaş bir mahkeme ve çağdaş bir idam senaryosu… Nasıl, beğendiniz mi 21. asrın çağdaşlığını…
OLAYLARIN İÇİNDEN
Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yönelik Çin vahşeti, akıl almaz boyutlara ulaştı. Çinliler, polisler tarafından oluşturulan göstermelik kordonu kolayca aşarak, onların gözü önünde Türkleri katlediyorlar. Çin katliamı Urumçi’den sonra Kaşgar ili ve Aksu kentlerine de yayılmış durumda... Türkler mahalle girişlerine kurdukları derme çatma barikatlarla kendilerini korumaya çalışıyor. Urumçi’de en az 800 kişi öldürüldü.
Almanya’nın Münih kentinde bulunan Dünya Uygur Kongresi’nin Başkan Yardımcısı Asker Can, Doğu Türkistan’da çıkan olaylarda ölü sayısının 600 ila 800 civarında olduğunu söylemekdir.
Telefonla AFP’ye açıklamalarda bulunan Can, “Bölgede gerçekler gizleniyor. Resmi rakamlar düşük. Vahşetin boyutu ise oldukça büyük.” dedi. Can, 2 Uygur öğrencinin parçalanarak öldürüldüğü ve ceset parçalarının Uygurları korkutmak için Tıp Fakültesi çıkışında gösterildiğini de kaydetti.
Haber ajansları da Çinlilerin, öldürdükleri Uygurların cesetlerini yoldan bile kaldırmadıklarını, çatışmaların devam ettiği bölgedeki insan cesetlerinin, protestocuların korkması için terk edildiğini belirtti.
Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de Çin ordusunun yaptığı takviye ile birlikte saldırılar da sürdü. Çin ordusunun gövde gösterisi yaptığı kentte Uygur ve Han mahallelerinden karşılıklı saldırılar yaşandı.
DÜNYA NE YAPIYOR
Çin’de devam eden katliamın üzerinden bir hafta gibi bir zaman geçtiği halde dünya, Nato’suyla, Cento’suyla, Birleşmiş milletleriyle, Hürriyet abidesine kendine sembol olarak alan ABD’siyle, güya en çağdaş, en demokratik ve en insancıl yerlerin birleştiği AB (Avrupa Birliği) ile İslam ülkeleri idarecileri ve halkı ile “Üç maymunları oynamaktadırlar.” Bildiğiniz gibi bu maymunlar, “görmedim, duymadım, bilmiyorum” demektedirler.
Ülkemize gelince, eh, “Hiç yoktan iyidir…” kabilinden bir iki beyanat, olayları halkımıza şikâyet etme gibi basit hareketlerle kınamaya çalışıyorlar. Çok şükür ki halkımız bu türlü olaylara duyarlı da ilk günden beri bütün aksiyonu bu konuya hasretmiş çalışmaktadır.
Ancak bu ayrı ayrı ve dağınık protesto, kınama ve boykot çağrılarını bir araya toplayarak onları önce ülkemizin idarecilerine ve daha sonra dünya üzerinde “ben de insanım” diyebilen tüm insanlığa ve bunların devlet idarecilerine, “halkımızın neyi ve nasıl istediğini görmelerini sağlayacak” büyük bir miting tertipleyen Saadet Partisi var.
Saadet Partisi, Müslüman Doğu Türkistan halkına uygulanan katliam ve zulmü protesto etmek için 12 Temmuz Pazar günü İstanbul Çağlayan Meydanında, Doğu Türkistan Vakıf ve Dernekleri ile sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla, “DOĞU TÜRKİSTANA DESTEK, ÇİN ZULMÜNÜ TEL’İN MİTİNGİ” yaptı.
Takriben 1 milyondan fazla insanın katılımıyla yapılan miting, “Vahşet Doğu Türkistan’da Acısı yüreğimizde…” Sloganıyla yapıldı ve miting de katliama maruz kalan Doğu Türkistan halkımızın her türlü eylem ve dualarıyla destek vermeye davet etti.
ACILARIMIZA SON VERMEK İÇİN D–8
Bu çekilen acılar, bizim için aynı zamanda bir çözüm arayışına sebep olmalıdır. Evvelki gün Bosna’da, Kosova’da medeni Avrupa’nın gözleri önünde, Dün Keşmir’de, Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da, bu gün Çin’de Doğu Türkistan’da yarın bilmem hangi yerlerde “Oluk oluk Müslüman kanının akmasın bir son vermek için…” devletlerarası “İnsanlığın onurunu korumayı…” kendine hedef almış bir paktın yani D–8’in çalışmalarına başlatılması elzemdir.
Bunun için başta ülkemiz TÜRKİYE ve onun idarecileri olmak üzere D-8’e üye PAKİSTAN, BANGLADEŞ, MISIR, NİJERYA, İRAN, ENDONEZYA, MALEZYA’nın harekete geçerek 1997’de kurmuş oldukları bu bloku “hayırlara motor, şerlere fren…” olarak kullanmalarının zamanı gelmiş ve geçmek üzeredir.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.