Satranç ve Piyon - Cahit Oktay (kaynak) Amerika`ya Türklerin 1800`lü yılların sonunda 1900`lü yılların başında geldiği yazılır çizilir. Ancak bu tarihlerden çok daha önce Amerika`ya gelen bir Türk vardır. Hem de kendisi gelmeden ünü Amerika kıtasına ulaşan bu Türk; 1825 yılında ayak bastığı yeni dünyada ayağının tozu ile 1825 yılında Broadway`de sahne alacak ve Benjamin Franklin`le aynı masada oturacak kadar şöhrete sahip olacaktır. Bir de zekası vardır ki koskoca Amerikan başkanı bile karşısında pes demek zorunda kalmıştır. Santranç yüzyıllardır oynanagelen bir oyun. Milattan sonra 450`li yıllarda Hindistan`da bizde ?ordu? kelimesinin anlamı olan "Caturanga" ismi ile gün yüzüne çıkmış. Hatta daha da ileri gidip ?4 bin yıl öncesinde Mısır`a kadar dayanır? diyenler de var. Biz o kadarını bilmiyoruz. Ama satrancın altıncı yüzyılda Hindistan`dan Pers şahına hediye olarak geldiğini ve hemen akabinde savaşların etkisi ile Arapların ve Müslüman Türklerin bu savaş oyununu benimsediğini söyleyebiliriz. Batının bir kısmı bu oyunu Endülüs Müslümanlarından öğrenirken birçoğu ise doğu tarafından tek sınırları olan Türklerden öğrenmişler ve onu bir Türk oyunu olarak bilmişlerdir. Tabii satrancın bir Türk oyunu olarak bilinmesinde pay sadece batılıların bilgi eksikliği değil, Osmanlı`nın bu oyunu saray düzeyinde benimsemesinden ve bir milli kültür haline getirmesindendir. Bu tarz oyunların açıktan oynanmasına izin vermeyen Osmanlı satranca ses çıkarmamıştır. Ne yazık ki bununla birlikte tarihte ilk santranç robotunu bir Avusturyalı yapmıştır. 1770 yılında ?Türk? ismi ile Baron Kempelen isimli mucit tarfından yapılan "Türk", Viyana Sarayı`nda Avusturya Kraliçesi Maria Theresa'ya takdim edilir. Türk ismindeki alet, kaftanı ve sarığıyla da, gerçek boyutlarda bir Osmanlı Türk`ü görünümünde bir robottur. Karşısına çıkan herkesi yenince ünü her tarafa yayılır. Önce bütün Avrupa`da dolaştırılır. Sonra da 1825 yılında Amerika`da, Broadway`de sahne alan ilk Türk olma ünvanını alır "Türk?. Napolyon`dan Benjamin Franklin`e kadar herkesle santranç oynar ve hepsini mat eder. "Türk" isimli satranç robotunun tüccarları 1840 yılına kadar Amerika`da onun üzerinden çok para kazanırlar ve zengin olurlar. Ancak yeni dünya tüketim dünyasıdır, çabuk bıkar. Ve Türk`e rağbet zamanla bir dolara kadar iner. Popüleritesi kalmayan Türk 1840 yılında Philadelphia`daki bir Çin Müzesi`ne verilir. 1845`te çıkan bir yangın ise bu iri yarı sarıklı kaftanlı ancak tahtadan yapılmış Türk`ü tarihten siler götürür. Sırf bu bile bize aslında eski Amerikan filmlerindeki Türk tiplemesinin kaynağına işaret eder. Tabii 1900`lerin hemen arifesinde Amerika?ya gelip karşısına çıkacak rakip kalmayıncaya kadar önüne çıkan herkesin omzunu mindere sürten ve "Yenilmez Türk" diye anılan Koca Yusuf Pehlivan`ı da unutmamak lazım. Ancak zaman içinde doğunun satrancı batının satrancına mat olmaktan kurtulamaz. Satrancı ?Türk? isimli ilkel robot aracılığı ile öğrenen Amerika, onu benimsemiş ve hayatın her karesine yaymıştır. Amerika`da bilgisayarların ve internet ortamının vazgeçilmez oyunu olan satrancın müsabakalarına örneğin Manhattan`ın göbeğindeki parklarda bile rastlayabilirsiniz. Tabii satranç değil, "chess" adı altında. Batı, kökleri doğuya dayanan icatları alıp fen ve teknoloji ile onu yoğurup geliştirmesi ve kendine mal etmede çok maharetlidir. Zaten bunu biz yapabilmiş olsaydık 1770`te icat edilen "Türk" ve Kasparov`a meydan okuyan digital kuzeni Deep Blue`nun mucitleri de bizler olduğumuz gibi, devletler muvazenesindeki terazinin doğu tarafı böyle havada kalmazdı. Oysa ne de önemli bir oyundur satranç. Zamanında Osmanlı padişahları santrancı çıkacakları seferdeki taktiklerini doğru belirlemek üzere, bir savaş tatbikatı ciddiyetinde oynayıp sonuçlar çıkartırlarmış. Bizim padişahlarımız ne ileri görüşlüymüşler ki gün gelip savaşların asıl sonuçlarının santranç masalarında belirleneceğini biliyorlarmış! Devleti sahaneyi yedi asır ayakta tutan kutsal üçgenin ayaklarından biridir satranç. Medresenin ilmi ile inşa edilen, tekkenin ruhu ile diri tutulan ve er meydanında bir satranç ustası gibi hareket edebilen ordusu ile desteklenen bu saç ayağı üzerinde tunçtan bir abide çınar gibi asırlara meydan okumuşuz. Gel gör ki; gün gelmiş, piyonlar Şah olma sevdasına kazan kaldırmışlar. Ve bugün satrancın yeni ustalarının dünyanın her yerinde nasıl at oynattıklarına bizimle beraber bütün dünya şahit olmakta. Devir değişti. Ne Şah kaldı ne padişah, ne taht kaldı ne payitaht. Devlet yine başta amma kuzgunlar leşi beğenmez oldu heyhat! Bu sırrı çözecek ne bir Veli kul kaldı ne de devlete namzet bir veliaht. Dünya atmosfere sürtüne sürtüne iyice yuvarlaklaştı. Global bir köy oldu söz mucidinin deyimi ile. Eee demeyin. Ağaların kavga vaktidir. İki cambaz bir ipte oynamaz. Eh Sultan Süleyman bile ta o zaman bir cihanı iki hükümdara dar görmüş ise, George Ağa`nın bu global köye tek ağa olma arzusunu çok görmemek lazım. Gel gelelim bu kara toprakların gözü kara delikanlıları da züğürt ağa damgasını öyle kolay kolay kabul edeceğe benzemiyor. Hal böyle olunca meydan yeri yangın yerine döner. Ve başlar beyazlarla siyahların mücadelesi bir satranç tahtasında? Ki akla kara çıksın meydana? Evet dünyanın küçülmesi bir sürü kolaylığı beraberinde getirdiği gibi, birçok bağımlılığı ve sorunu da doğurmuş oldu. Artık savaşların başlamadan bittiği, doğal sınırların kaybolduğu, haritaların cetvelle çizildiği bir dönemdeyiz. (Ortadoğu`daki Arap ülkelerin sınırları ile ABD`deki eyalet sınırlarına baktığınızda birbirlerine ne kadar çok benzediğini göreceksiniz). Dünyanın egemen güçlerinin istihbarat birimleri hedef ülkeler hakkında kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapıyor. Ve senaryosu önceden yazılmış oyunlar konuyor sahneye. Denize düşen yılana sarılıyor ama yılanın da senaryonun seçeneklerinden biri olduğunu bilmiyor. Sahnedeki gerçeği görmek için üç boyutlu gözlükler gerekiyor artık. Önceki oyunlarla sonraki oyunların arasındaki benzerlikleri yakalamak ciddi bir satranç ustası olmaktan geçiyor. Satrancın sadece bir oyun olarak kullanılmadığı günümüzde, oyunlar, tiyatrolar, sinemalar eskisi gibi sadece komik ve eğlenceli olmak amacı gütmüyor. Öyle ki, başrollerin ne söylediğine değil neyi söylemediğine dikkat çekiliyor. 40 yıldır sahnelerde nutuk atan bir başrol oyuncularının aslında hiçbir şey söylemediği, insanları oyaladığı, birliklerin, vaatlerin bu satranç oyununda zaman kazanmaya yönelik söylemlerden ibaret olduğu ortaya çıkıyor. Kötüsü bu oyunda kimin şah kimin piyon olduğu bir türlü kestirilemiyor.
--
Alanımızı Ziyaret Etmek İçin;
--------------------------------------------------------------------------------
[( http://groups.google.com/group/TurkArastirmaTeskilati )]
--------------------------------------------------------------------------------
T.A.T. Türk Araştırma Teşkilatı
T.I.O. Turk Investigate Organizations
T.S.T. Türk Sokak Timi
--------------------------------------------------------------------------------
--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.