TANIMLANAMAYAN ŞEY! İSTİKLAL SAVAŞI....

Anayasanın 5. Maddesi: Devletin Temel amaç ve görevleri:
Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü,ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerinve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,sosyal hukuk devleti ve adaletilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.* * *

Ülkede her bir kesimin farklı”sorunları” var...
Tanımlanamayan, izahı yapılamayan,şekli ve muhtevası tam olarak izah edilemeyen bir konu var ki, herkesi ilgilendirmekle beraber asıl SilahlıKuvvetleri ilgilendiren bir “sorun”…
“Yüce”, “büyük”, “anlı-şanlı” gibi ifadelerle içi boş cümle kalıpları kurmaya alışkın hiçbir askerden, nedense bu “sorun”un tanımlanmasına ve çözümüne dair tek bir cümle duyamazsınız.
Tanımlanamayan sorun; “İstiklâlSavaşı”!

“İstiklâl Savaşı” nedir? Neyi ifade eder?
“İstiklâl Savaşı” deyince ne anlaşılmalı?
Umumî anlayış şu;“İstiklâl Savaşı” denilen şey olmuş-bitmiştir…” “Bir daha o günlere dönülmeyecek…”
“Allah bu millete ogünleri bir daha yaşatmasın…”
“Önümüze bakalım, ufuklara yelken açalım…”
“Öğretilen tarih” o kadar yalancı ve uydurmadır ki; “İstiklâl Savaşı”ndan ve hâliyle bir işgalden bahsedilir de, nedense düşmanın işgâl ettiği topraklarda neler yaptığından, ne tür insanlık suçları işlediğinden Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren hiç bahsedilmez!
Dört yıl işgâl altında kalmış bir başkentte (İstanbul) ve ülkede işgâlci düşman hiç mi katliamlarda, tecavüzlerde,yağmalarda bulunmadı?
Soruyu başka bir şekilde sorarsak, mesela İstanbul’da hiç mi direniş olmadı? Düşman işgâline karşı direnişi örgütlemek için bir üniversite öğrencisi, bir subay,bir kabadayı hiç mi kimse harekete geçmedi?İlkokuldan itibaren “öğretilen tarih”işgale karşı bahsettiğimiz direnişe ait bu tür motiflerden her hangi birine rastlamak mümkün değil. “İstiklâl Savaşı”, “Tam Bağımsızlık”, “Emperyalizmin kovulması”ndan sıkça bahsedenler“İstiklâl Savaşı”nın bu tarafı akıllarına gelmediğinden dolayı mı,hiç gündeme getirmezler?!
İşgalci düşmanın yaptığı katliamlar,tecavüzler, yakıp-yıkmalar bilinmeyince,düşmana karşı verildiği söylenen“İstiklâl Savaşı” da ruhsuz bir ceset havasında, yeri geldikçe gündeme getirilmekte…“İstiklâl Savaşı”nın muhatabı olandüşmanın yaptıkları bilinmediğindenve şuurlaştırılmadığından dolayı da,“Tam Bağımsızlık” ve “Vatanseverlik”ruhsuz ve gereği yerine getirilmeyen,hemen hemen herkesin işine geldiği gibi, keyfine göre kullandığı argümanlar olmaktan öte bir mânâ ifadeetmemekte...İnsan, nasıl olur da hem bir “İstiklâlSavaşı”na taraftar olur, hem detaraftar olduğu “İstiklâl Savaşı”nınmuhatabı düşmanın neler yaptığınıbilmez veya anlatmaz?!Koskoca askerlerde dahi “İstiklâl Savaşı” anlayışı yukarıda işaretlediğimiz umumî anlayış içindedir: “Bir daha oraya ve o şartlara dönülmeyecek,olmuş bitmiş bir şey…”Vatan savunmasında ve “vatanseverlikte ki ruhsuzluğun sebebi olan busakat anlayıştan dolayıdır ki, ülkesi işgale uğramış insanların direnişine “terör”,bu insanlara da “terörist” denilebiliyor!

Peki kim diyor bunu?! “İstiklâ lSavaşı” vermiş bir ordunun generali!..
İşgâl edilen ülkede (Irak) direnişin-İstiklâl Savaşı’nın nerede olduğunudahi bilmeyen bir asker, bütün buanlayışsızlığı yetmiyormuş gibi, bir de işgalci (ABD)’nin “terör” tarifine veanlayışına binaen düşmanla ortak “terörle mücadele” faaliyeti yürütmekten bahsediyor.Bu nasıl anlayış, nasıl bir aymazlık?!Lafı uzatmadan söyleyelim ki, “terör”denilen şey, son tahlilde “şiddet”kullanmak demek…Mânâsını kavramadan sakat bir anlayışla bahsettiğin “İstiklâl Savaşı” işgalci düşmana “gül” atarak mı verildi,yoksa mermi atarak mı?!İşgâlci düşmanın söylediği “terörle mücadele”nin aslında işgal edilen vatan topraklarındaki “İstiklâl Savaşı”yla mücadele demek olduğu anlaşılmıyor mu?
Anlaşılıyorsa, zaten düpedüz ihanet ve işgâlci düşmanla işbirliği söz konusu!..Bütün bunların yanında bir de işgalci(ABD)’nin girdiği İslâm coğrafyasındaİstiklâl-bağımsızlık mücadelesiveren mücahid örgütleri bertarafetmek için onun kuyruğunda mücahidlerle savaşmak… Sonra da“20.yy’ın ilk “İstiklâl Savaşı” edebiyatını yapmak…“İstiklâl Savaşı” tamam da, seninşu hâlinle bahsettiğin o İstiklâl Savaşı’ylane alâkan var?!“İstiklâl Savaşı” “tanımlanamayan gök cismi-ufo” gibi…Madem “İstiklâl Savaşı”na taraftarsın,o zaman bize bir tarihver; “İstiklâl Savaşı” ne zaman verilir?Bir tahlil yap, şartları nelerdir?Ne tarihten, ne zamandan ne deşartların tahlilinden haberin var!Ama iş lafa gelince “vatanın satıldığı”ndan, “yabancılara peşkeş çekildiği”nden, “1919 Şartları”ndan,“ülkenin çembere alınıp kuşatıldığı”ndan vesaire bahsedip duruyorsun!..Bir ülke varından-yoğundan arttırarak beslediği ordusunun önderliğindeşimdi değilse, bu şartlardadeğilse ne zaman İstiklâl Savaşıverecek?!“İstiklâl Savaşı”yla kapıdan kovduğumuz emperyalizm, düşmana kapıyı içeriden açan her kesimden hain işbirlikçilereliyle, bacadan çok dahagüçlü bir şekilde girmiş, ülkeyi açıkhava kerhanesine çevirerek yağmalanmadık,talan edilmedik tek karış vatantoprağı bırakmamışken bizimkiler tavanabakıp ıslık çalıyorlar!..
Tabii “İstiklâlSavaşı”ndan bahsetmeyi ihmâl etmeden!..Bir ülkenin askeri, ülkenin içindebulunduğu bu şartlarda “İstiklâl Savaşı”nın gereğini yerine getirmeyecekseâmiyane tâbirle “dükkanı kapatıp” gitsin!..Bizim bütün bu söylediklerimiz“şiddet”e, “darbe”ye teşvik değil;Anayasa’nın 5.maddesinde bahsedilen“bağımsızlık ve ülkenin bütünlüğü”ile ilgili vazifenin yerine getirilmesine dair bir ihtardır.AB’ye giriş sürecinde ve Amerika’ylailişkilerde milletin “egemenlik”hakkı dışarıya devredilmemiş midir?Buna bağlı olarak da, “milletin bağımsızlığı”ndan ve “bütünlüğü”nden ve “ülkenin bölünmezliği”nden bahsetmek mümkün mü?!Anayasa’nın 5. maddesine ve SilahlıKuvvetleri ilgilendiren iç hizmetkanununun ilgili maddesine göre “milletin bağımsızlığını ve bütünlüğü”nüve “ülkenin bölünmezliği”ni korumagörevi hangi şartlarda ve ne zaman yerine getirilecek?
Bunu bilmek istiyoruz!..

Boğazlardan geçen gemileri trenseyreder gibi seyreden bir SilahlıKuvvetlerin “İstiklâl Savaşı”ndanbahsetmeye ne kadar hakkı var?!

İstiklâlSavaşı vermiş ve Çanakkale’yigeçilmez kılmış bir ordunun Din, Vatan,Millet adına yapacağı yegâne şey;Çanakkale Boğazı’ndan geçmeye teşebbüsedecek ABD ve NATO gemilerinidenizin serin sularına gömmek olmalıydı!..Çanakkale Boğazı’ndan geçen gemilerinseyreden Genelkurmay Başkanı’nın“Diyarbakır çıkarması” gösteriyorki, Batı çıkarları adına devletin tepesinde yapılan mutabakat tüm hızıyla devam etmektedir… DTP’nin etkinliğini kırmak için Diyarbakır’a “çıkarma”yapan Genelkurmay Başkanımuhakkak ki, hareketinin egemenlikhakkını AB-D’ye teslim etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan AKP’ye yaradığının şuurunda… Mevcut bu görüntüsüyle AKP’li bir milletvekilin andıran Genelkurmay Başkanı’ndan tabii ki “Amerikan gemilerini ÇanakkaleBoğazı’na gömün!” emrini İstiklâlSavaşı vermiş bir ordunun askerlerinevermesini beklemiyoruz. FakatOrdu-Millet, Millet-Ordu anlayışınasıkı sıkıya bağlı olan bizlerin Silahlı Kuvvetlerin tamamını Batı çıkarları doğrultusunda hareket eden bir kitle olarak da değerlendirmediğimizi ifade edelim.

Çanakkale geçilmiştir!Çanakkale’nin geçilmesi dahi “İstiklâlSavaşı” şartlarının göstergesi değilse, bugün bir “İstiklâl Savaşı”için neyin gösterge olduğunu, doğrusu bilmek isteriz.Çanakkale’yi “geçilmez” kılan ruh, ete kemiğe bürünüp tekrar meydanyerine çıktığında ve emperyalizme boğazlarda “dur!” dediğinde dinde, vatan da, millet de, bağımsızlık dahak ettiği yeri alacaktır...“İstiklâl Savaşı”nın mânâsını kavramış ve bugün ülkenin bir “İstiklâlSavaşı” şartları içinde bulunduğunu idrak eden kadroların “İstiklâl Savaşı”nın gereğini yerine getirmek için ellerindemevcut olan fırsatları değerlendirmelerigerektiği inancını da taşıdığımızı ifade edelim.
Mevcut Anayasa’yave Anayasa’ya göre oluşturulmuşkanunlara bağlılık iddia ediliyorsa eğer, o zaman ülkenin her kesimden işbirlikçi-hainler eliyle tam sömürgeleştirildiği“bağımsızlık”ın lafından başka hiçbir şeyinin kalmadığı anlaşılmalı ve “hukukî” ve “kanunî” görevleryerine getirilmelidir.
Bizim bilmek istediğimiz bu “hukukî” ve kanunî görevlerin ne zaman yerine getirileceğidir.
Kaynak:

BARAN DERGİSİ/OSMAN HALİD

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.